• ulema, cühela ve ehli dubara; ehli namus, ehli işret ve erbab-ı livata rivayet ve ilan, hikâyet ve beyan etmişlerdir ki kun-ı kâinattan 7404 yıl, isa mesih'ten 2006 ve hicretten dahi 1427 yıl sonra, adına oxford derler tarrakası meşhur bir kent vardı. icralarına ara vermiş radiohead nam bir mûsikî topluluğunun önderliğini yapan, mûsikîye merak salmadan önce ingiliz ordusunda lağımcılıkla meşgul olan ve çetin kış koşullarında yapılan bir sefer sırasında yüzüne yapışan demir halkalardan örülü bir zırhın azizliğine uğrayıp sağ göz kapağının bir kısmını kaybeden thom yorke nam bir kâfirin "puslu kıtalar albümü"* adında bir mûsikî albümü hazırlamak gâyesiyle sık sık derûnî uykulara* yattığı rivayet olurdu. eskiler, bu thom yorke efendi'nin yattığı uykulardan birinde gördüğü bir düşte, meşhûr oxford kentindeki tüm gaz lambalarının gazlarının esrarengiz bir şekilde aniden tükeniverdiğini* rivayet etmişlerdir ki, sonraları "analyse" diye nam salmış bu heybetli mûsikî eserinin ilhamının da böylece geldiği söylenegelmiştir. ne var ki bu şayianın, sözlükçülerden şükela koparmak hevesiyle sözlükteki yazarlardan biri tarafından okunan bir kurt masalı olduğu da ağızdan ağıza dolaşmıştı bir zamanlar.
  • thom yorke 'un dünyaya isyanını anlatan eser. alabildiğine depresif ama bir denklemin içerisinde küçücük etkenler olduğumuz doğru. hele hele uzay hatta galaksi zamanında düşündüğümüzde, doğup ölmek arasındaki zaman bir kaç saniyeye eşitse hakikaten zaman yok. kendini ve içinde bulunduğun yaşamı çözmeden çevabı başka şeylerde arama bile diyebiliriz. tüm cevapları bulmak için debelenme cevabın bir parçasından başka bir şey değiliz nihayetinde. hatta yeri geldiğimi çözümsüzlüğe de alış, kabul et, onla yaşamayı öğren. o da olabildiği kadar işte bir parmak şıklatması kadar zaman var. fark yaratmak için kısa ama kendimiz için etkili olabilecek bir arayış. unutmadan aramaya çalışsanda çok didinme 1 saniye (uzay zamanına göre) delir eğlen. o da hakkın.

    not: ulen babamda mı polyannaydı. böyle dip yaptırması garanti bir parçaya bile optimistik yorum getirdim. ne kafası yaşadığımı bende bilmiyorum. çok ciddiye alamayın. he he diyin sıkılır gider nasıl olsa.

    hasbel kader kendi meşrebimce şarkı sözünün çevirisi:

    bitmeyen olasılıklı kendini gerçekleştiren kehanet
    caddenin karşısındaki kutuya dürülmüş
    cebirdesin, cebirdesin (yapboz, denklem)
    tırmanamayacağın parmaklıklar
    kafiyesiz cümleler
    bütün bunlara rağmen değişsen bile
    aradığın biri var

    bu seni aşağı çeker
    bu seni aşağı çeker
    kıvılcımın olmadığı
    karanlıkta ışığın olmağı yere

    bu seni aşağı çeker
    bu seni aşağı çeker
    uzaklara gittin
    ne buldun ki?
    zamanın olmadığını
    çözümlemek için zamanın olmadığı
    doğrudan bunları düşünmek için zamanın olmadığı bir mantıkla

    şehirdeki ineklermişçesine asla hoş bakmazlar
    güc araçları ve kesintileri sayesinde
    bebekler gibi uyutulmaktırlar.

    bu seni aşağı çeker
    bu seni aşağı çeker
    sadece bir parça rolün var
    sadece bir parça rolün var

    bir parça rolün var.
    bir kısım oynarsın
    ve zaman yok
    çözümlemek için
    zaman yok
    çözümlemek
    çözümlemek
  • the prestige'in kapanış sahnesine imza atan nefis şarkı...
  • thom yorke'un the eraser albümünden çıkan, nefis vokallere sahip olan şarkı.

    a self-fulfilling prophecy of endless possibilty
    you roll in reams across the street
    in algebra, in algebra

    the fences that you cannot climb
    the sentences that do not rhyme
    in all that you can ever change
    the one you're looking for

    it gets you down
    it gets you down

    there's no spark
    no light in the dark

    it gets you down
    it gets you down
    you traveled far
    what have you found
    that there's no time
    there's no time
    to analyse
    to think things through
    to make sense

    like cars in the city, they never looked so pretty
    by power carts and blackouts
    sleeping like babies

    it gets you down
    it gets you down
    you're just playing a part
    you're just playing a part

    you're playing a part
    playing a part
    and there's no time
    there's no time
    to analyse
    analyse
    analyse
  • çok hüzünlü, güzel bir thom yorke şaheseri. 'there is no spark, no light ın the dark..' ne kadar hüzünlü sözler yazabiliyor bu adam böyle.
  • bu thom yorke güzelliğini çok çok zor duyulabilecek volume'de (ama kısık diil gerçekten çok zor duyulabilecek bi seste, çok çok çok az olması lazım) dinlemeyi deneyin. başka bi büyülü oluyo fısıldandığında.
  • the prestige gibi şahane bir film için olabilecek en güzel kapanışlardan biridir.
  • insani alasagi eden sarki.

    thom yorke yalanci degil ne yazikki, "it gets you down"....
  • bünyeyi çalkalayan bir çalışmadır.
  • thom yorke'un günümüz insanının metropol yaşantısında yaşadığı yalnızlığı, umutsuzluğu, tekdüzeliği, bir durup düşünmeye bile vaktimiz olmadığını, bize ayrılan rolü oynamak zorunda olduğumuzu her zamanki ustalığıyla işlediği aşmış şarkı.
    "there's no time to analyse, to think things through."
hesabın var mı? giriş yap