• günlerden bir gün sıkıntıdan, daha çok sinirden ağladığım bir zaman** gelip beni yatıştıracağı, ağlama kızım falan diyeceği yere karşı koltuğa mıhlanıp hüngür şangır ağlamaya başlayan kişidir. kendi derdime mi yanayım, onu üzdüğüm için mi üzüleyim yoksa gidip yatıştırayım mı karar veremedim. beni kararsızlıklardan kararsızlıklara sürükleyen garip ama iyi insan...
  • elinden gelse sizin için tüm acıları çekecek, yerinize ağlayacak ve her şeye inatla siizn yerinize göğüs gerecektir. mutlu anlarınızı, şen kahkalarınızı ve gülen gözlerinizi yine size kayıtsız şartsız teslim edip, o güzel anlarını tadını sonsuza dek çıkarmanınızı dileyecektir. bununla da kalmaz kazık kadar bile olsanız size bakar, torununa bakar, artık iyice yaşlanmış olan annesine/ babasına bakar. sanki hayata birilerine göz kulak olmak, onlara sahip çıkmak, çekip çevirmek için gönderilmiştir.

    ona olan sevgimi anlatmaya kelimelerimin yetmediği, eğer bir gün onun yarısı kadar olabilsem "evet başardım" diyebileceğim, hakkını asla ödeyemeyeceğim ve kaybetmekten deli gibi korkutuğum can verenim.

    fazla dile getiremem ama bilirsin seni çok seviyorum.
  • 15 sayfalık entry silsilesinde, bugün yaşadıklarımı anlayacak çok az olacaktır. babamın sesiyle anneme bişey olduğuna inandım bugün.
    baba: "oğlum çok acil eve gel"
    kabal: "ne oldu baba bir sorun mu var"
    baba :(sesi hiç titremeyen subay baba sesi titreryerek) "oğlum annen gitti galiba"
    anneme bişey olduğuna inandım. çok içten söylüyorum ki 5-6 yıldır ağlamayan ben, anneme bişey olmuş gibi, ölmüş de, bizi terketmiş gibii ağlaya ağlaya kullandım arabayı.

    hiç inanmadığım tanrıya, beni hiç anlamayan babaya, hayatta bütün yaptığım yanlışlıklara yalvararak döndüm eve. anne ne olur beni bırakma diye yalvardığımı hatırlıyorum, karaktersiz diye bağırdığımı hatırlıyorum bir ankara vipsinin konsere giderken beni yoldan geçirmeyişine.

    birşey olmamış, sosyal zeka yoksunu abime küsüp evden gitmiş dünyanın en mükemmel insanı annem.
    ama anlamama sebep oldu bu hareketiyle.

    anne, sen benim için dünyadaki en önemli şeysin.. umut ediyorum ki sizin için de öyle olur, çünkü gerçekten kaybettiğinizi hissetiğiniz zaman anlıyorsunuz ki sizi 9 ay karnında taşımış olan dişinin anlamını.

    işte tam olarak bu anlamı kaybettiğiniz zaman kemikleşmişsinizdir hayata karşı ve hayata karşı kemikleşmek hayat oyununu kaybetmekle eşdeğerdir. beni hıçkıra hıçkıra ağlatan sevgi sizin annenize karşı olmasa bile son gardınızdır belki boktan hayat oyununda.

    gardı düşenler yıkılır.
    ben yıkılımaya ne kadar yaklaştığımı görebildim sadece bugün, maçı en başından ciddiye alın ki; gerçekler sadece yüzünüzü değil yaşama bağlılığınızı da yıkmasın
  • 2 yıl oldu. 730 gün boyunca her aklıma geldiğinde gözlerim sulandı, burnumun kemiği sızladı. her sıkıldığımda, güzel olan şeyi paylaşmak istediğimde, anneler gününde, doğumgününde, doğumgünümde başkalarının önemli günlerinde senden telefon bekledim. bazı akşamlar rüyama girdiğinde dünyanın en mutlu insanı oldum.

    önemli toplantılarıma hayır duanı almadan girmeye hala alışamadım. tıpkı kandillerde evin telefonunu çevirdiğimde babamın sesini duymaya alışamadığım gibi. karadeniz’e bilet almaya elim bile varmıyor, seni büyüdüğüm evin kapısında görmek istiyorum çünkü hala. soğuk bir mermerle çevrili bir toprak parçasında değil.

    o çok sevdiğim ıspanaklı börekler senin elinden olmayınca birer kor parçasına dönüşüyor. ipek eşarplar bile canımı acıtan birer nesneye dönüştü . “annem beğenir” diyerek alamayacağımı biliyorum artık hayatım boyunca.
    bendeki sarı kafalı , çırpı bacaklı çocuk seninle beraber toprağa girdi.üstünden iki sene geçti acın küllenmedi , küllenmeyecek.

    seni hala çok seviyorum.
  • fedakarlıgı sınır tanımayan, sabrı tası catlatacak cinsten, sevgisi tum o takıntılı asklarınızın toplamından daha buyuk, tutkusu her seyden guclu, varlıgıyla cesaret veren, gulusune tanrılar kurban,

    20li yaslara geldıkce oturusunuzun, durusunuzun, sigarayı tutusunuzun ne kadar ona benzedıgını gorup eskıden kusursuz bır sımarıklıkla bundan utanırken olgunlastıkca aynalarda ondan bır parca gormekten coskuyla gurur duydugunuz.

    varlıgıyla kutsandıgınız, tecrubesınde ufalmak yerıne buyudugunuz,

    can verip de candan ote olan,

    ne yaparsanız yapın, sızınle hep gurur duyacak olan

    uzakta olunca hele, kokusu bogazlara yumruk olup oturan.
  • çocukluğumda nasıl tuttuysa hep elimden, hala, hayatımda yürüdüğüm bütün yollarda, elini elimde hissettiğimdir. hala ilk onun eli uzanır düştüğümde.. değerimi, hatta aldığım her nefesin değerini, herkesten, benden bile çok bilendir. camdan kırılgan kalbiyle, zorluklara karşı dimdik durabilen kahramanıdır hayatımın. bana sevmeyi öğreten, sevilmenin nasıl bir şey olduğunu ilk kez yaşatandır.
  • önce şöyle başlayalım. (#10059335) ve:

    kendisi öğrenci evime gelip evi bir güzel paklamıştır. evde olduğum birgün ise elime bir toz bezi tutuşturup şu odanın tozunu al demiştir. çok masum olan bu istek yerine getirilir. yalnız ortada toz bezi ile ilgili bir gariplik vardır. toz bezi geçenlerde çok beğenilerek alınan, sadece bir kez giyilen ve genel bir beğeni kazanan tişörte çok benzemektedir. bu benzerllik kafa karıştırır. tişörtün olduğu dolaba bakılır ancak tişört bulunamaz. anneye tişört sorulur, annenin cevabı: "e oğlum elinde ya, niye alıyorsun anlamıyorum bu çaputları"
  • hayatınız adına iddialı cümleler kurmanızı sağlayabilendir;
    *benim annem dünyadaki en muhteşem anne.

    "adamak" kelimesinin kendi mini mini çerçevesinde anlam kazandığı yegane insandır. bir arkadaşıyla sohbeti esnasında ne kadar da doğal "e ben kızımın mutluluğu için yaşıyorum" diyebilir. yerde, sehpanın önünde bağdaş kurmuş, onun yaptığı birbirinden lezzetli kekleri, börekleri hüpletirken lokmanız boğazınızda bakıverirsiniz gözlerinin içine. evet, yalan söylemiyordur. o zaman kendinizden asla anne olmayacağını, çocuğunuz da olsa başka bir insan için böyle bir cümleyi tereddütsüz kuramayacağınızı, bencillik katsayınız ve "benci"liğinizin buna katiyen müsade etmeyeceğini anlarsınız. şahsınızdan gayrı bir insana bu şekilde birkaç kelimelik bir cümleyle bu mutluluğu yaşatamayacağınızı idrak, kendinizin ise allah'ın sevdiği, şanslı kullarından olduğunuzu fark edersiniz.
  • "çok yazmasın" diye ve elyazısı okunmaz halde olduğu için ve internetle bir türlü tanışamadığı için sana daktiloda yazılmış mektuplar yollayan ve gittiği her yerden kart atan insan türüdür. ve belki de kaçmak için gittiğini sanan kişidir.
hesabın var mı? giriş yap