• 1937’de çıktığı doğu ve güneydoğu anadolu gezisinde gördüğü yoksulluk ve bölgesel farklılıklar o’nu son derece üzmüş ve geri dönerken trende sabiha gökçen’e şunları söylemiştir: “insan ömrü, yapılacak işlerin büyüklüğü ve zorluğu karşısında çok cüce kalıyor,gökçen. geçtiğimiz yerlerde fabrikalar görmek istiyorum, ekilmiş tarlalar, düzgün yollar, tertemiz sağlıklı insanların yaşadığı evler....büyük yemyeşil ormanlar görmek istiyorum, gürbüz çocukların, iyi giyimli çocukların, yüzleri sararmamış, dalakları şiş olmayan çocukların okuduğu okullar görmek istiyorum. istanbul’da ne medeniyet varsa, ankara’ya ne medeniyet getirmeye çalışıyorsak, izmir’i nasıl mamur kılıyorsak yurdumuzun her tarafını, anadolu’nun her yerini aynı medeniyete kavuşturalım istiyorum. ve bunu çok ama çok yapmak istiyorum. dedim ya, insan ömrü çok büyük işleri başarabilecek kadar uzun değil. mamur olmalı türkiye’nin her tarafı, müreffeh olmalı..ben yapabildiğim kadarını yapayım, sonra ne olursa olsun demek yok benim kitabımda. geleceği, geleceğin türkiye’sini geleceğin halkını düşünmek benim görevim... bir iş aldık üzerimize, bir savaşın üstesinden geldik, şimdi ekonomik alanda savaş veriyoruz, daha da vereceğiz... bu heyecanı yaşatmak, bu heyecanın ürünlerini görmek gerek.” *
    bu insan daha yaşamalıydı. haksızlıkların en büyüğü erken ölmesidir. (bkz: only the good die young)
    *http://www.addgenclik.org/
  • "uysal bir halk kitlesi, doğu geleneklerine bağlı kalmışsa,
    yanlış ve köstekleyici alışkanlıklar sonunda bir takım kuvvetlerin
    tekelci vesayeti altına sürüklenebiliyorsa...
    bu kitle adına, millî iradeyi temsil eden aydınlar harekete geçerler;
    kitleyi çağdaş bir düzene kavuşturmak için, geri düzenle,
    batıl itikatlarla, hurafelerle savaşırlar.
    devrim satarlar. geri düzeni değiştirirler.
    bunun için plebisite başvurulmaz...
    bugün iki kere sekiz onaltıdır.
    bunu on kişi böyle dese ve yüz kişi de on diye ısrar etse,
    yüz kişinin dediğini mi kabul edeceğiz?"

    m.kemâl atatürk

    (kaynak: devrim hareketleri içinde atatürk ve atatürkçülük.
    prof.dr.tarık zafer tunaya. arba yayınları sf.107)
  • "milletler, egemenliklerini geçici bile olsa, bırakacağı meclislere dahi gereğinden fazla inanmamalı ve güvenmemelidir. çünkü meclisler bile despotluk yapabilir ve bu despotluk bireysel despotluktan daha tehlikeli olabilir. meclislerin öyle kararları olabilir ki, bu kararlar milletin hayatına giderilmesi mümkün olmayan zararlar verebilir."

    m.kemâl atatürk
    (kaynak: eskişehir-izmit konuşmaları kaynak yayınları.sf.67)
  • keşke hep deseydi hiç susmasaydı...biz de o dediklerine kulak verip bi dinlesek diye iç geçirmeme neden olan mukkemel bir ileri görüşlülüge mantığa dayanan cümleler serisi
  • fransiz gazeteci: ''ekselans...sohbetimizn bu kisminda icki konusuna deginmek istiyorum...''

    ataturk: ''hep su icki yuzunden elestirilmisimdir...arkadaslarim da zaman zaman bana ickinin zararlarini siralarlar.
    ben bunlari bilmez degilim.ama gelin gorun ki beynim bazen oyle hizli calisiyor ki bana istirap verir
    hale geliyor.bu istiraptan kurtulmak ve dinlenmek icin beynimi uyusturuyorum bu ickiyle.''
  • müfettiş: oğlum, atatürk'ün soyadı nedir?
    öğrenci: diyor ki *
  • trt zamaninda program aralarinda halka hatirlatilan zolu sozlerdir,
    yazi duz bir zemin uzerinde yazar, ve bir seslendirmen onu okurdu..
  • ilkokulda hemen hemen her kompozisyonun bir yerine sıkıştırılan laf..
    atatürk diyor ki yerli malı kullanın
    atatür diyor ki sanatsız millet....
    vs vs
  • bende; "su anda elimize ulasan bilgilere gore ataturk diyor ki..." tadi uyandiran, gaipten vahyolundugunu dusunduren kullanim.
  • çocukken, 23 nisan, 19 mayıs gibi bayram günlerinde, öğleye doğru stad boşaldıktan sonra evde tv izlerken çıkan yazı. o zamanlar kanal(lar)da türk bayrağı yoktu ama bu vardı. fonda gençlik marşı çalardı. bir adam, atatürk diyor ki, derdi, sonra da onun söylediği bir sözünü okurdu. yazı olarak da bulunurdu. 90-91-92 yıllarıydı o yıllar.
hesabın var mı? giriş yap