• medeniyet ve kırmızı ışıkta durma arasındaki bağlantıyı olanca güzelliğiyle anlatmış,çok sevdiğim hocam...
    atilla erdemli:şimdi elimde tuttuğum bardağın içindeki suyu masanın üzerine döksem,su nasıl bir yol izler?tabii ki akması için en kısa,en kestirme,en uygun yol hangisiyse su o yolu izler.doğa kestirmeye bayılır,doğanın zahmetli yollarla işi yoktur...insan kırmızı ışıkta durduğunda kestirmeyi ilk seçenek olmaktan çıkarır;işte bu yüzden kırmızı ışıkta durmak medeniyetin en büyük işaretlerindendir...
  • bir zamanlar tmok * yönetim kurulu üyesi ve olimpik akademi başkanı. ayrıca i.ü dağcılık kulübü başkanlığını hocası nermi uygur dan devralıp onun yolundan giden ve kendisini tam tamına taklit eden, öğrencilerin sevgisini kazanamamışspor felsefesi ne takıp akademik kariyerini bu konuya kaydırıp daha sonra boş işler peşinde koştuğunu anlayıp konusunu değiştirerek sonunda doçent olmayı başarmıştır. eşi bilhan hanım da felsefecidir. ceyda adında bir kızları bulunur.
  • şu ifadesiyle kısa yaşantımızı daha da özetleyen:

    "..tv'de filmler, tv'de reklamlar. gazete başlıklarıyla konuşulur, köşe yazarlarıyla düşünülür, reklamlarla beğenilir, kredi kartlarıyla alısveriş yapilir; sabahları erkenden kalkilir, işe kosulur, çalişilir, kazanılır, sahip olunur, yeniden calisilir, yeniden kazanilir, yeniden sahip olunur; böylece yedikçe acıkırcasına yaşanır ve sonunda yeni dinin sadık ve mutlu bir müridi olarak, bedeli önceden kredi kartiyla ödenmiş güzel bir mezar taşının sahibi olunur." (navisalvia 2004, insan ya da trajik olan)
  • atilla erdemli, entelektüel gündemi öyle geniş ve öyle dallı budaklıdır ki, kendisiyle her sohbet tıpkı halikarnas balıkçısı 'nda olduğu gibi yüzyıllar öncesine, sonrasına, thales'e, platon'a, yunan'a veya alman ekolüne uğrayarak gerçekleşir. keşke kitap yazma konusunda daha üretken olsa da, bu derin birikimlerini daha fazla eserinde, daha kapsamlı olarak okuyabilsek.

    ortalıkta boş boş konuşan veya çok konuşup az düşünen o kadar çok adam var ki.
  • dünkü seminerde the doors'un the end şarkısına yaptığı bir gönderme ile beni etkileyen konuşmacı.
  • tam adı hüseyin attilla'dır dikkat attilla'da çift t ve l vardır.attilla adını sizde de var bizde de var deyip bir macar aile büyüğü koymuştur . i.ü. dağcılık kulübü'ndeki sevmediği erkek dağcıların dağcı ve kayakçı lisanslarını askerlik şubelerine postalamak gibi bir huyu vardır . bir arkadaşımı askerde kısa dönem jandarmayken dağcılık lisansını gösterip bu güne bu gün dört yıllık dağcısın deyip jandarma komando yapmışlardır.
  • sayısal bölümden mezun olup felsefe okumaya gelmiş olan bana felsefenin nasıl yapılacağını farkettirmiş hocadır.

    lisede en az 5-10 soruluk sınavlara alışmış olan beni ilk yılın ilk sınavında sınavında tek soru sorduğu için önce afallatmıştı, arkhe nedir sorusunu madde madde açıkladığımı, soruyu yanlış cevaplamış olsam da içinde bilgi bulunduğu bu nedenle notumun 20 değil de 50 olması gerektiğini söylediği için kızdırmıştı, üstüne amfide sınav kağıdımı örnek teşkil etsin, kimse bu hatalara düşmesin diye okuduğu için suratımı kızartmıştı . *

    vizedeki bu talihsizlikler finalde aşıldı mı hayır, 5 puanlık bir ilerleme kaydederek mis gibi bir 55 i de finalde aldım. ikinci dönem hırs yapan ben, verdiği 3 ödevi de yaparak yol katettiğimi düşürken 3 ödevimin üzerinde de olmamış yazısını görünce bir hışım odasının yolunu tuttum.
    hocam dedim, "olmuyor böyle, ya ben sizin dilinizden anlamıyorum ya siz benim. napsam olmuyor notlarım 50 lerde, ödevlerim çizik içinde, nolucak böyle" dedim. oturup o 3 ödevi birlikte inceledik bana aynılarını tekrar yapmamı söyledi ertesi hafta o 3 ödevle yanındaydım ve bu sefer olmuştu evet! kendimi popstar jurisinin karşısında olmadı denilen aday gibi hissetme dönemleri bitmişti, ve sonra vize 100, final 100 ! işte budur diyerek,

    üniversitedeki ikinci yılıma başladım. ilk dönem dersinden vizeden 100 ve finalden 100 alarak geçtim ama ikinci dönem finalden 30 alarak kaldım! hayatımda ilk defa bir dersten kalıyordum. hemde bu kadar yol kat ettiğimi düşünürken.

    üçüncü sınıf olduğum halde ikinci sınıf dersini alırken fark ettim ki bu hoca işini severek yapıyor, saçı fönlü, boynu fularlı, kola kravat gezdiği için pek çoklarına havalı gelse de cengiz çakmak gibi derslerini asistanlara yıkarak geçiştiren, anlatmadığı halde kant soran ve prof olan biri değildi. dersiyle ve öğrencisiyle ilgiliydi. sonuç: f felen ders 100 100 alınarak a yapılmıştır.

    nitekim atilla erdemli, okul hayatımda beni en çok zorlayan ama bana bir o kadar katkıda bulunan, bana felsefenin dilini öğreten hocadır.
  • artık prof olmuş çok değerli hocam.arkadaşlar söylediğinde inanamadım önce,yönetimin bizim hocaya garezi var yapmazlar prof.(ki kendisinin uzun yıllar önce hak ettiği bir ünvan) dedim,vallahide olmuş billahide olmuş dediler.çok mutlu oldum.başarılı insanların hak ettiği değeri almaları beni her zaman mutlu etmiştir,hocam da bu ünvanı çoktan hak etmişti.tebrikler hacam.bu seneki yaşama felsefesi derslerinizde gerçekten harikaydı,teşekkürler...biraz daha anlamamı sağladığınız için...
  • felsefe tarihi metodolojisi dersi ile tanıdığımız, üniversite hayatım boyunca yoklama alan ve bunu epey ciddiye alan tek takıntılı hoca.
    biz de manyak gibi birbirimizin imzasını çalışırdık, hatta hala durur eşin dostun imza örnekleri bende. salak gibi dersle ilimle irfanla uğraşacağımıza bizi bu işlerle uğraştırırdı sağolsun.

    hakkında pek başka bir anı kalmamış zihnimde, unutmayı seçmişim ama istanbul üniversitesi felsefe bölümü'nün güzel zamanlarına denk geldiği için adı hiç belleğimden silinmemiş, o yüzden değerli addedmişim.
  • üniversite hayatımın yarısından fazlasını derslerini bırakıp yeniden alarak harcadığım, istisnasız her dersinden çift dikiş geçtiğim istanbul üniversitesi felsefe bölümü hocası.
hesabın var mı? giriş yap