• "üçüncü şahsın şiiri" ve "aysel git başımdan" şiirlerinin nefis rock versiyonları:

    https://www.youtube.com/…bewiiua1v9d6pb1b2el-jowjei
  • "atatürkçüyüm filan da derler ya, hikâye. kemal paşa bunların alayını bir pula harcardı."

    19 mayis 1977
  • sen benim hiçbir şeyimsin
    yabancı bir şarkı gibi yarım
    yağmurlu bir ağaç gibi ıslak
    hiç kimse misin bilmem ki nesin
    uykumun arasında çağırdığım
    çocukluk sesimle ağlayarak

    sen benim hiçbir şeyimsin
  • attila ilhan türk şiir geleneğinin kodlarını iyi anlamış bir şairdi.
    ezberde kalmayan şiir beş para etmez, diyordu. şiirin mısralar halinde yazılması gerektiğini, sözcüğe indirgenen şiirin 'hava' olduğunu söylemişti.
    ikinci yeni şiirinin azılı bir düşmanı oldu.
    şiirinin ana karakteri toplumcu yani sosyalist bireydi.
    onun gözünden şiiri aktardı çoğu zaman. onun yabancılaşması, korkuları, gerilimi, sevdaları... sinemtaografik bir şiir.
    geniş paris bulvarları, ajanslar, oteller şiirinin en azından 1950 lerde atmosferini oluşturdu.
    şehirli bir şiirdi bu...
    sinema, telefon tutkusu meşhurdu. o yıllar telefonun türkiyede yaygın olmadığı ortada. şiirinin, bir bireysel ikincisi toplumsal yönüne işaret etti hep. her kitabı bu iki ırmaktan akar. divan şiiri, halk şiiri kaynaklarından beslense de onları olduğu gibi devam ettirmenin gereksizliğini bilir ve yeni bir senteze ulaşır.
    bu şiir güçlü imgeleri, sinematograf görüntüsü ile ezberde kalacak cinstendir .
    o mahur beste çalar müjganla ben ağlaşırız, derken tam da türk şiir zevkini devam ettirmektedir.

    denemeleri atatürkçü bir sosyalistin sentezleme çabalarıyla doludur.
    atatürk ü 'solcu' görür. tuhaf bir biçimde 19. yüzyıl sosyal bilimini, hegel'in meşhur diyalektiğini her şeyin anahtarı gibi görmüştür.

    romanları genelde ırmak romanlar tanımına uyan cinstendir. milli mücadele yılları, 950 lerdeki boğucu hava genel manzaradır.
    'eski' sözcükleri yeni türetilen sözcüklerle yana yana kullanır.
    osmanlıca bir sözlük olmadan genç bir okur onun romanlarını okuyamaz.
    attila ilhan ın şiirinde, romanında ve denemelerinde en çok kafayı taktığı konuysa 'makas değiştirmiş cinselliktir.'
    özellikle kadınların çapraşık cinselliği ya da kadın eşcinselliği en sevdiği konudur.
    yanlış erkekler yanlış kadınlar adlı denemesi de özellikle bu konuyu işler. tüm eserlerinde bir şekilde kadınların yanlış yöne sapmış cinselliğini görürsünüz.

    senaryoda da başarılı işler çıkarmıştır. ali kaptanoğlu imnzasıyla yazmıştır onları. yarın artık bu gündür,
    sekiz sütuna manşet,
    yıldızlar gece büyür,
    kartallar yüksek uçar tv ye alınan dizileridir. türkçeye çok güçlü ve şehirli tınılar katmış büyük bir şairimizdir
  • kendisinin şair yönü, aslında bize edebiyat üzerinden baktığımızda, aşkın ve cinselliğin sosyal ve biyolojik evrimi hakkında fikir verir.

    şöyle ki; attila ilhan hayatı boyunca asla çocuk sahibi olmak istememiştir.
    hatta evliliğini bu koşula bağlamış biridir.
    öyle ki eşi 15 yılın sonunda anne olmak ister
    ilhan'dan boşanır, yeniden evlenir ve çocuk sahibi olur.
    o denli radikal bir durum.

    şimdi ilginç olan şey şu; aşk temelde neslin devamı için tabiatın bize kurduğu bir tuzak.
    aşık olduğumuz kişi ile sadece çocuk yapmıyoruz.
    aşk tek başına oksitosin sağlayayan bir durum (başka hormonlar da var işin içinde)
    ayrıca bu hormon partnerle yaşanan cinsel ilişkide de sağlanıyor.
    oksitosin asında anne ile bebeği birbirine bağlayan hormon.
    bunun yanında süt üretimi vs üzerene etkisi de var.
    neyse bu hormon çiftlerin birbirlerine bağlanmasını da sağlıyor
    bu da ortak yavruya bakım verme eğilimini arttırıyor.

    oysa bugün hem güncel hayata bakın, hem de edebiyattaki izdüşümüne;
    aslında aşk ile ilgili kurduğumuz denklemlerde öyle çocuk pek devreye sokulmaz
    hatta bunu ilkellik olarak gören bile var (konumuz bu değil)
    bunu aşkın sosyal evrimine bağlamak mümkün.

    işin ilginci edebiyatçı tayfa arasında bu tutum çok daha yaygın
    gerek uçlarda yaşama, gerek bağımsızlık tutkusu yüzünden çocuk yapmama çok görülen bir durum o dünyada.
    ama konu aşk olunca da destan yazılıyor elbet :)

    demek ki duygular, itkiler de cisimler gibi evrim geçiriyor insanlık tarihinde.
  • bu aralar hangi seks'i okuyorum.

    yirmisekiz çelebi mehmet'ten bu yana avrupa'ya giden yazarlarımızın, şairlerimizin tecrübeleri, yaşadıkları, ettikleri vs. edebiyatımızın konusudur, gerek seyahetnameler olsun gerek anılar gerekse de denemeler.. hiçbirinde attilâ ilhan'daki gibi bir yaşanmışlık yoktur, ya gerçekten yazdıkları gibi insanı kıskandıracak derecede müthiş serüvenler yaşadı ya da harika anlatıyor, bu zaten genel olarak attilâ ilhan'ın şiirlerinde de karşımıza çıkar.

    türk edebiyatının en büyük bohemi de sensin, flanörü de sensin, aylağı da sensin.
hesabın var mı? giriş yap