• 10 yil icinde 7-8 kere görüsmelerimiz sonucunda hep hüsran yasatmis, bagirip cagirmaktan baska hicbir seyden haberi olmayan, sürekli olarak parasini düsünen ve bizim de ayni sekilde parasini düsündügümüzü düsünen, kendi kendine hikayeler yazip sürekli olarak günahimizi alan, bu uydurup inandigi konularda söz hakki dahi tanimayan, 7/24 sinirli, cocugunu sikinden düsen sperm damlasi olarak algilayan ve buna göre cocugunun söz hakki, yasama hakki olmadigina inanan; olaylara kendi bakis acisindan baska bir bakis acisini kesinlikle cocuguna yakistirmayan ve bunu kabullenmedigi gibi bastirmaya calisan, yaninda yasamak zorunda kalan cocugunu hayata küstüren, kafayi yedirten, susturan, pürneseli yerinde duramayan insanlari bile 3gün icinde konusmaz, gülmez igrenc insanlara ceviren, yoklugundaki huzurlu yasamin aslinda yoklugundan kaynaklanan basibosluk olarak gören, bu hayata alismayi kesinlikle hazmedemeyen ve sürekli olarak bu eksigi kapatmak amaciyla askeri düzenli hayati zorla benimsetmeye calisan, bu benimseme asamasini da insani bir sekilde degil kavga gürültü ve emrivakiyle kabul ettiren, sinir hastasi olan ve anlamsiz yere kavga gürültü cikarabilen, konusmasi bile bagira cagira, hoyratca olan, lüks düsmanligi hadsafhada, varyemezligi, o götüne giresice parasinin bitmezligi göz önündeyken hala üc bes kurusu aramasiyla dinden imandan cikartan, sürekli olarak dogruyu düsünen fakat asla dogruyu yapmayan, aksine her davranisi ters olan, konustuguyla yaptiginin arasindaki fark siyahla beyaz arasindaki fark kadar bariz ve cirkin olan, yasantim boyunca bana aldigi üc bes bokun hesabini ölünceye kadar sormakta kararli olan, özgürlügün anlamini cok iyi bildigi halde cocuklarina layik görmeyen, kendisini sevdirmek amaciyla hicbir atraksiyon yapmadigi gibi, kendisinden nefret ettirmenin en kestirme yollarini büyük bir ustalikla bulan, tuvalete giderken bile götümden ayrilmayan, bir kiz cocugunun ne anlama geldigini bilen fakat bilmemezlikten gelen, öküzler gibi calisan ve calistirtan, kendisi orospular gibi fink atarken cocuklarinin gezmesini elinden geldigince kisitlamaya calisan, kendisinden her kacma girisimimde pesimi birakmayan, bir de utanmadan "aman evlenme, bana bak" diyebilen ve bunu söylerken de yüzü kesinlikle kizarmayan, kücük hesaplar yaptigi gibi karsisindaki cocugu da olsa, onu da kücük hesaplar yapmakla suclayan, bes yildizli iftiraci, sinirlendigi zamanlar hakaretler eden, kendisinden bütün bir ömür sogutabilecek laflarinin akabinde de bu tavrindan vazgecip, bir de karsisindaki sucluymus gibi pohpoh bekleyen, su satirlari yazarken bile beni sinirden catlatan, yillardir görmedigi ve kisiligi hakkinda fikri olmayan cocuklarini kendi dilegine göre zorla yontmaya ugrasan, cocuklarinin sevdigi herhangi bir seye aninda gicik olan (misal sevdigim reklam cikinca kanal degistirmek, fotograf cekiyorum diye fotograflara gicik kapmak, internet kullaniyorum diye 3 ay boyunca internete girmeme izin vermemek vs) kafayi siyirmis bir sinir hastasi oldugunu kabul etmeyen, bunun yaninda hic kimseyi begenmeyen, herkes yanlis ben dogruyum düsüncesini zorlayan da zorlayan, öz cocuklarini kendine parayla baglayarak bir yarrak yedigini düsünen, cocuklarinin kafasinda kemiklesmis "baba igrenctir" düsüncesini bu kafayla ömrünün sonuna kadar silemeyecegini bildigi halde hala her türlü baskiyla rahatsizlik veren ve verdigi bu rahatsizlikla orgazm olan, hayati para, hayati calismak, hayati kendisi yokken büyüyüvermis cocuklarinin is gücünden yararlanmak olan, kimsenin düsüncelerine önem vermeyen, kendisinden kacmak amaciyla cocuklarini evlilige kadar sürükleyen hatta birini böyle böyle evlendiren, siradakini de kocaya kacirip kalan ikisine cehennem azabi yasatarak ömrünü tamamlayacak olan saygisiz, sevgisiz, ilgisiz, igrenc karakterli bir insandan nefret etmektir

    oh azicik rahatladim
  • hiç bir halt yapmadığı halde, "ben sizin için her şeyi yaptım, evimi arabamı sattım, hiçbir şeyi eksik etmedim" diyip(kesinlikle aksi durum söz konusu ise), bi de üstüne etrafa -kendi çabalarıyla bir yere gelmiş çocuklarıyla- ben yaptım işte benim eserim diyip caka satan baba hakkında ortaya çıkan en doğal sonuç, his.
  • yemekte

    baba : verin bakayım şu köftenin yağına ekmek banayım..
    anne : yapma şunu, sağlıklı değil...
    kardeş : damar tıkanıklığı yapar baba yapma şunu yaw...
    huzursuz : ye baba ye afiyet olsun oh...

    şeklinde diyalogların olmasına sebep olabilecek durumdur.

    (kizinca insan bazen boyle sacma sapan seyler dusunebiliyor. esekligim baki kalsin diye silmiyorum.)
  • anne baba 9-10 yaşlarında boşanmış, herif gitmiş, bayramdan bayrama bile olmayan mektuplar atmış, her defasında "gelcem oğlum, ankara'ya gitçez oğlum, vırt edicez, zırt pırtlatıcaz oğlum..." gibi bir sürü vaatlerde bulunup hiçbir şey yapmamışsa; suya götürüp susuz getirtecek kadar kurnaz, başkasının yanında gözyaşlarına boğulup duygu sömürüsü yapacak kadar iyi aktör, çocuklarının yetişmesinde hiçbir olumlu katkısı yokken ona buna caka satacak kadar da yüzsüzse; bütün bunların ötesinde her gece karısını döven, hatta ütü kordonuyla onu boğmaya kalkacak kadar gözü dönmüş, maaşını aldığı ikinci günde içki arkadaşlarıyla yiyip bitirecek kadar sorumsuz biriyse neden olmasın?

    durduk yerde herif aklıma geldi şimdi. yoo, nefret etmiyorum ben, sildim gitti. kardeşimi hiçbir zaman sevemedi, bana verdiği kadar değer vermedi, ta ki çocuk doktor olarak çıkıncaya kadar. haa, beyefendinin aklına o zaman 2. bir oğlu olduğu geldi, sevgisi depreşti. malum, yaşlılıkla birlikte hastalıklar da arttı. öldürmeyen allah öldürmüyor, 8 yıl önce prostat oldu, yemek borusu kanseri çıktı, 6 ay yaşar dediler, kredi kayıtlarına baktık geçende, halen yaşıyor. böyle işte, 6-7 yılda bir bazen akla geliyor. karşıma çıksa "hadi naş canım naş!.. yürrüüü!.." der yollarım. yazma nedenim, nefret edilebileceğini, nefret etmenin de normal olduğunu gösterebilmek. zaman herşeyin ilacı, nefret de külleniyor, sevgi de. bir sperm verip sonra kenara çekilince baba olunmuyor, bu nedenle sevgi duyulası bir varlık da olunmuyor. sorumsuz, üçkağıtçı, hatta ahlaksız bir adamdan baba olmuyor kolay kolay, sıfatı nedeniyle neden durduk yerde sevgi duyayım ya da yaptıklarından nefret etmeyeyim?

    yine de böyle adamlarda bile teşekkür edilecek bir yan bulunur. o vezneden para çalacak ve bunu personel bir kadınla ayvalık pavyonlarında yiyecek kadar alçalmış biriydi, oğlu onun gibi şerefsizleri tespit edip gerekli cezalara çarptırılmasını sağlayacak denetçi oldu. bu gibi tiplere bakıp da "nasıl olunmaması / ne yapılmaması" gerektiğini görür ve yönünüzü çizerseniz, sevilen hatta saygın bir insan olabilirsiniz. eh, bu da bir teşekkürü gerektirir, di mi? (di)!..
  • bazı insanların anlamaktan oldukça uzak olduğu bir durum olmasına rağmen laf söyleme hakkını kendilerinde görmeleri beni epey güldürüyor. çok güzel bir şekilde büyüyen insanlar, sürekli babaları tarafından nefret söylemlerine, psikolojik belki yeri geldi mi fiziksel şiddete mâruz kalan ve hatta annesine de bunlar yapılan insanlara öğüt veriyor. bu "ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler." zihniyetiyle aynıdır. kişisel gelişim kitaplarının öğütleri ile aynıdır. sizi anlamazlar ve size ne yapmanız gerektiğini söylerler. geçiniz. babasının cenazesinde üzülmeyen bir insan da olabilir. bir insan hayatındaki çoğu mutluluğa çocukluk /ergenlik döneminde engel olmuş insandan nefret edebilir. görmediğiniz şeyleri ne de güzel yargılıyorsunuz. sırf görmüyorsunuz diye. oysa siz de adınız gibi biliyorsunuz sabah kahvaltısından önce dayak yiyen, sürekli aşağılanan çocukları. biliyorsunuz kemerle dövülen/bağlanan hayatı boyunca psikolojik olarak birçok kez küçük düşürülen insanları. bilirsiniz de susarsınız kötülüğe. tüm bunların bir karşılığı vardır elbette:nefret. bir insanın kendi içindeki düşünce dünyasına bile karışırsınız, yılların birikimiyle verebileceği tek tepkiye. "ama her şeye rağmen affetmelisin, o senin baban." dersiniz. bilmediğiniz yaşamlardan, bilmediğiniz aflar istemeyiniz.
  • ne olursa olsun o senin baban diyen yavşakları da babayla beraber gebertip aynı mezara tıkma isteği uyandiran durum. tamam abartmış olabilirim ama hayali içimin yağlarını eritiyor. şimdi eminim nankör bi pislik olduğumu düşünüyorsunuzdur. öyle düşünen varsa gelsin iki gün benim yaşadığım hayatı yaşasın. sinir hastası, kafayı sıyırmış, narsist, saygı nedir bilmeyen, suratındaki o iğrenç ifadeyle tükürükler saçarak sürekli etrafa hakaretler yağdıran, psikopat bi sapık gibi takip eden, çocuklarına harcadığı paranın lafını edip duran, onları dövmenin normal olduğunu düşünen, burnunu sokmadığı bi bok kalmayan, kendisi gibi düşünmeyen çocuklarına devamlı psikolojik şiddet uygulayan, çocuklarının bütün arkadaşlarından nefret edip onlara olur olmadık hakaretler eden, sevdikleri her şeyden nefret eden, ataerkil kafa yapısının sözümona eğitimli ve kültürlü temsilcisi, bütün erkeklerin kızlarını sikmeye çalıştığını düşünen, üniversiteye giden çocuklarının katılmak istediği her türlü etkinliği okulu bahane ederek engellemeye çalışan, aynı soruyu üst üste sekiz yüz defa sorup hiçbir cevabı kabul etmemek gibi olağanüstü bi çin işkencesi metoduyla donatılmış, acıdan kafayı yeseler bile asla ve asla bırakmayan, huzur bulmalarına izin vermeyen, takıntılı, çektirdikleri yüzünden kızının okul hayatını mahvedip bu konuyu da ayrı bi işkence aracına çeviren, çocuklarının her dışarı çıkışını kavgaya çeviren, kendi kendilerine hiçbir şey düşünemeyeceğini zannedip birilerinin onları doldurduğunu/beyinlerini yıkadığını/işlediğini iddia eden, kurdukları her cümleyi onlara karşı kullanan, bütün bunlara rağmen harika bi baba olduğunu iddia ederek çileden çıkaran birisiyle lütfen bir arada yaşayıp bi görün. daha fazla tahammül edemediğim için anlatamadığım tonla şey var. son ihtiyacım olan herkesi kendi babası gibi sanan bi saftiriğin "ama o senin baban" demesi.
  • küçüktüm belki 5 yaşında ama o anlar gözümün önünden gitmez. her sabahki periyodik kavgalarını etmek üzere salonda buluşmuş anne babamı izlerken buldum kendimi ama bu her zamankinden farklıydı içten içe sevmediğim adam bu sabah daha büyük bir öfkeyle bağırıp çağırıyordu anneme. ilk defa korkunun içime bu denli işlediğini hissettim kenara köşeye kaçmış yükselen sesten korkmuş pısıp kalmış köpek gözüme ilişti korkan sadece ben değildim yanına gittim acısını dindirmek istercesine sarıldım ona. bir yandan olup biteni izliyordum bağırışmayla başlayan kavganın şekli değişmişti o adam annemin kolundan tutuyor canını yakıyordu hiç birşey yapamıyor olmanın getirdiği çaresizlikle gözümden yaşlar süzülmeye başladı. annem artık kendini korumak için telefona sarıldı, bir umut artık bitecek dediğim anda gördüğüm şeyler gözümün önüne geliyor ''baba'' demem gereken o herifin eline aldığı ahize, annemin boynuna dolanmış telefon kablosu, kocaman açılmış gözleri ve o çığlık. koşup o pisliği durdurmaya çalıştım ama elimden hiç birşey gelmiyordu hemde hiç. ağlıyordum yaşlı gözlerimle önümü bile zor görüyordum çıplak ayaklarla sokağa çıktım ve tek yaptığım bağırmaktı. kimsenin olmadığı o sessiz sokakta bağırmak. hiç bir işe yaramıyordu son çare tanıdık bir evin kapısını çaldım ağlayarak kendi hıçkırıklarımda boğularak karşımdaki kadına olanları anlattım anneme yardım etmesi için ona yalvardım eve doğru beraber koştuk gittiğimizde kapı açıktı. içeri koştum onu bulamama korkusuyla ama oradaydı, annem yerde yatıyor ve ağlıyordu koşup boynuna sarıldım ikimizin hıçkırıkları birbirine karışıyordu. işte o gün gözümün önünden hiç gitmez, ne zaman kafamda o adamla ilgili iyi bir izlenim oluşsa bu anıyı hatırlar gerçek dünyaya dönerim.
  • şu hayatta mutlaka birilerinden nefret edersin. arkadaşındır, ilişkini kesersin; aşık olduğun kişidir, ayrılır, zamanla unutursun; akrabandır, aramaz sormaz, bayramdan bayrama görüşürsün; ama bu kişi babansa eğer ne yaparsın? belli bir yaşa kadar katlanmaya çalışmaktan başka, hiçbir şey.

    çocukluğun travmalarla geçer, gençliğin çürür, hayatta her zaman birilerinin desteğini alabilmiş insanlardan hep bir adım geride yaşarsın. her türlü kötülüğü daha çocukluğundan itibaren, en yakınından görmüş biri olarak, kimseye güvenemez, kimseyi sevemez, hep savunmada, hep tetikte, hep önyargılı olursun.

    "babamdan nefret ediyorum" dediğinde, insanlar senin şımarık bir ergen olduğunu düşünür. el bebek gül bebek yetişmişler, şaşkınlıkla "o senin baban ya, nasıl böyle net ve ağır konuşabilirsin" diye hislerinin gerçekliğine inanamaz. bir zaman sonra laf anlatmaktan, kendini açıklamaya çalışmaktan usanırsın. çünkü görürsün ki, hiçbiri senin acılarınla empati kurabilecek kadar olgunlaşmamış.

    bazen bunu bir şans addedersin. kendini böyle avutursun. bu sayede erkenden büyüdüğünü düşünürsün. büyümek güzel şeymiş gibi. çocukluğunu sevgiyle, şefkatle değil de, nefretle ve şiddetle geçirmenin, kalbinde asla kapanmayacak yaralarını görmezden gelmeye çalışarak.

    hayatı kıyısından yaşamanın anlamını öğretir kötü bir baba. sevgisizliğin, nefretin, düşmanlığın anlamını öğretir. zordur kötü babanın çocuğu olmak. yaşattığı tüm acılar hayat boyu, bir gölge gibi, peşinden gelir.
  • eve gitmemek için elinizden geleni ardına koymamanıza sebebiyet veren durum. (bkz: kaçın)
  • 17 yaşında babasını terk etmiş biri olarak söyleyebilirim ki dünyanın en boktan duygusudur.

    baba ile yaşanması gerekenler vardır. bir evladın babası ile paylaşacağı anılar.. en basitinden bundan mahrum kalmak bile babayı suçlamaya yeter.

    şimdi 33 yaşında ve 3 yaşında oğlu olan bir baba olarak söyleyebilirim ki bir gün, yıllar önce terk ettiğim babamın ölüm haberi gelecek. muhtemelen (baba tarafından tek görüştüğüm kişi olan) amcam arayacak. daha telefondaki alo demesinden anlayacağım onun ölüm haberini vereceğini. işte o gün hiç bir önemi kalmayacak. nefret, kızgınlık, yarım kalmışlık, affedememek vs hepsi yerini çok başka bir duyguya bırakacak.

    hayır pişmanlık değil. pişmanlık babamın payına düşen. benim hissedeceğim duygu, rahatlama olacak.

    işte böyle bir şeydir babadan nefret etmek. kendi evladını yetiştirirken yaşadıklarını ona yaşatmamaya yeminli olmaktır.
hesabın var mı? giriş yap