hesabın var mı? giriş yap

  • arefe günü mezarlık ziyareti yaptık. aynı soyadını da taşıdığım akrabamın başında türk bayrağı vardı, mezar taşında da şehit yazıyordu. orada yalnız başına yatıyor. yaş 21. sizin kobaninize de, özgür kürdistanınıza da, barışçıl siyasetinize de üç nokta koyarım...

  • başıma sıkça gelen bir durumdur. oldukça ilginizi çeken bir konu üzerinde okuma yapmaya başlamışsınızdır. bak ben hiç bu açıdan düşünmemiştim, hay allah ya, çok doğru yerlere değinmiş dersiniz ve birden olan olur. dahi anlamındaki da ayrı yazılmamış, soru eki olan "misin" kelime gövdesinden ayrılmamıştır. işte o zaman size değişik gelen şeyleri dile getiren yazar, sizin için sümüğünü balon yapan bir bebeye dönüşmüştür. bunu sık yaşıyorum. içimde uyanan merak, okumamı heyecanla istese de bir nevi hastalık olan diğer imlacı taraf; yeter lan daha de nerede birleşik ya da ayrı yazılır bilmiyor diyen taraf galip gelip merakımı öldürür. üzücü bir durum, bunu harflerin yerleri karıştığında veya yanlışlıkla eksik yazıldığında hissetmem ama o "da" ayrı olmalı, soru eki gövdeden ayrılmalı, yalnış diye yazılmamalı arkadaş. ayıp oluyor ama.

  • d: defne, a: anneannesi, olay saniyeler önce gerçekleşti:

    a: defnecim elma yemek ister misin?
    d: istemem.
    a: haydi bak soyuyorum ama!
    d: istemiyorum.
    a: tabağa mı koyayım elinde mi yersin?
    d: ye-miy-cem.
    a: ama haydi son kez soruyorum istiyor musun istemiyor musun?
    d: is-te-mi-yo-rum!
    a: sen bilirsin. bak ama ne güzel elm..
    d: istemiyoruuum!
    a: yani yemeyecek misin?
    d: yemiyceeeeeem!
    a: ama bak elma yersen ne sağlıklı...
    d: *ciyaaaaaaak*

    hemen ardından koşarak yanıma geldi, yüz kıpkırmızı, kaşlar alabildiğine çatık:

    - baba! elma yemek istemiyorum!
    - öyleyse yeme.

    böyle deyince bir an için dondu kaldı, ardından küçücük kollarıyla öyle bir sarıldı ki boynum kırılacak sandım.

  • *
    küçük şeyleri özlersiniz aslında. zamanında önemsiz görünenleri. saçınızla oynamasını, tek kişilik yatakta yatmaya çalışmanızı, bakışlarını, aptal laflarını, dakikalarca zamanın nasıl geçtiğini bilmeden konuşmanızı, sarılmasını, telefon etmesini, ses tonunu, öpüşünü, göğsü üzerinde uyumaya çalışırken rahatsız eden kolunu, isminizi söylemesini, onunla beraber içmeyi, gülmesini, yemek yemesini, beraber film izlemeyi, mesajlarını, webcam açmasını, sarhoş olmasını ve bunun gibi birşeyler..

    çok sonra anlarsınız ki, siz aslında onu değil sevilecek birini özlemişsinizdir, sevilmeyi özlemişsinizdir. ...

  • bir insanın ne derece şerefsiz ve haysiyetsiz olduğunu göstermek olabilir. 20 liralık tuşlu telefonu ve hattı var diye bir insan fakir olamazmış. ne diyebilirsinki bu şeref yoksununa...

  • arçelik ve beko'nun vestel kalitesizliği ile aynı cümlede kullanılmasına şiddetle karşı çıktığım önerme.

    arçelik ve beko'nun da kendilerine göre kalitesizlikleri olabilir ama bu vestel'le aynı kulvara koymak acımasızlığını göstermek için kafi değil.