hesabın var mı? giriş yap

  • büyük sıçrayışı gerçekleştirmek isteyen, birkaç adım geriye gitmek zorundadır. bugün, yarına, dünle beslenerek yol alır. - bertolt brecht

  • (bkz: 17 nisan 2020 ingiltere turkiye ucak seferi)

    bir hafta onceki ucusun ardindan karantimanin 7. gunundeyim.
    otruma düzenini ben de sorguladim, ancak mesafeyi ayarlamak icin 1 uçak dolusu yolcu icin en az 2 ek ucak daha sefere katilmaliydi. böyle yapılsaydı da bilet fiyatları çok daha pahali olacakti. hatta geçenlerde gördüğüm bir başlıkta, birileri £222 thy fiyati konusunda mizmizlanyordu ki thy'nin normal tarife fiyatlari bu civarlardadir.
    benim ucusum 222 pound, 3.5 saat londra -ankara ucusuydu.(ekleme: bunların yanı sıra uçuş prosedürleri ile ilgili hiç bir fikrim yok, belki öyle kolay değildir bunu ayarlamak)
    uçağa binmeden önce heathrow'da saatlerce bekledik, hiç kimse hava alanı yönetimine veryansın da etmiyor neden yeterli oturma alanı yok diye. yer yoktu oturacak, her yanım tulum- gözlük-maske giyinmiş çinli ile doluydu.

    ek olarak ankara'ya inişin ardından 3 saatlik otobus yolculuğu ve 14 günlük karantina süresinde tirnak makasindan camasir suyuna, yeni nevresimlerden su isticisina kadar tum ihtiyaclar a dan z ye hazir beklemekteydi. 4 kisilik odada tek basima kaliyorum, internetim ve cayir cayir yanan kaloriferler cabasi.
    ayrıca gunde 3 ogun taze yemek, su, cay, kahve gibi seyler ile birlikte ( et yemedigim halde etli yemeklerden dolayi sizlanmiyorum, sizlanamiyorum ) karantina sonunda herkesin gitmek istedikleri şehirlere nakil işlemlerini yükleniyorlar.
    durumumun ozetini ıngiltere'deki arkadaslarima bahsedince her birinin agzi acik kaldi, bedava oldugunu duyunca gozleri portledi. acik soyliyeyim nadir olarak ulkemle ovundugum durumlardan birini yakaladim ve en kucuk detayina kadar anlattim etrafima.

    not dusmeliyim ki gece gündüz tam korumayla bize yemek, temizlik hizmeti veren tüm emekçilere de minnettarım. onlar da kendilerini riske atmakta ve ellerinden gelen çabayı göstermektedirler, belki istemeye istemeye geliyorlardır işe, eminim lanet de ediyor sorguluyorlardir da. buna rağmen güler yüzlerini esirgemiyorlar bizlerden. uçuş sonrası stresli oluyor herkes, virüsun bulaşmış olma olasılığı, yorgunluk, uykusuzluk ve açlık biraz geriyor ve biraz buyurgan oluyor çalışanlara karşı, biraz daha dikkat etmek gerekir.

  • uzaylılarla dostluk kurmanın en güzel yolunun halay olduğunu gençliğe anlatan nadide kitap;

    görsel

    yalnız en alttaki promise ve visit'e takıldım, yüksek ihtimalle halaydan sonra şöyle bir diyalog yaşanmış da onu aktarmaya çalışıyorlar;

    -yeğenim bunu saymıyoruz, söz ver bir daha ziyaret edeceksiniz bizi ve köyümüzü.
    -ne demek hüseyin abi, ne demek.. yeminle her yaz tatili burdayız artık.. diley diley yamaney dililili (zılgıt)

  • an itibariyle sictigim tespit. bu ne olum la soruyorum bugun ayin kaci 22 diyonuz dun sordum 21 dediniz bugun yine 26 miymis neymis.

    olum niye bitmiyor la bu temmuz?

  • hiç olmadık yerde aniden çekmeceden eyüp sabri'yi çıkarıp çapçapçapçapaçapa diye suratına boynuna vuran insanlar, kolonyayı döktükçe kendilerini cezalandıran insanlar, traş sonrası gözlerini kapatıp kolonyalı elleriyle kendi yanaklarına girişen insanlar var. bu renkli güruhun temizlik anlayışlarına saygı duymakla birlikte kolonyanın etkisinin ancak güçlü tokat darbeleriyle ortaya çıkacağına dair inançlarını abartılı buluyorum. içiniz geçmiş çalışırken, ofisin bir köşesinden ansızın gelen tokat sesleri sizi korkutmasın, biri (kuvvetle muhtemel bir yiğido) mutlaka kolonya sürüyordur. suçu biraz da kolonya seanslarında allah ne verdiyse müşterisine girişen berberlerimizde arıyorum. çocukluktan itibaren berberden tokatlı kolonyayı ala ala, darbeli kolonyayı yiye yiye kolonya sürdün mü şapodi şapodi ses gelecek şekilde kendimizi tokatlıyoruz. berberler pavlov olmuş dostlar, tokat sesi olmayınca kolonyadan tat alamıyoruz diley. titreme geldi.

  • insan ilişkilerinde başarılı, muhasebe konusunda yetkin, gezmeyi seven eleman aranmaktadır.

    meali: halk otobüsüne muavin arıyoruz.

  • ne sporu takip etmesini, ne de sevinmesini biliyoruz. ramil guliyev, türkiye adına tarihimizde atletizmde 200 metre gibi bir branşta ilk altın madalyayı almış. hem de çok büyük bir iş çıkararak, bolt'un veliahtı van riekerk'i geçerek... adam yıllardır türkiye'de, fenerbahçe'nin sporcusu ve azerbaycan'ın üç yıl yarışmasına engel olduğu bir atlet.

    burada adamın türk mü azeri mi olduğu gibi ilkel bir tartışma sürüyor bir yandan. az önce azerbaycan adına küba asıllı copello adında bir atlet üç adım atlamada yarışmış, büyük britanyası, hollandası kenyalı atletlerle yarışıyor ve birileri kalkmış adamın dopingli çıkacağından filan bahsediyor.

    biraz akıl, izan.... hiç araştırmadan etmeden guliyev'in buraya nasıl geldiğini araştırmadan işkembeden sallamak!...

    bu türkiye'nin başarısı değilmiş!... neden değilmiş? burada yetişmemiş ama burada kazanıyor, yıllardır yatırım yapılmış, bu ülkeyi benimsemiş ve çıkıp ülkemiz adına yarışıyor. bundan sonra bu alana yatırım yapılmasına vesile olacak, belki başka sporculara da esin kaynağı olacak. neden hep olumsuz yanından bakar bazı insanlar? neden bu komplo kafası hiç bitmez?

    bir kez de olumlu bir taraftan bakıp bu müthiş başarıyı doyasıya yaşayın!...