hesabın var mı? giriş yap

  • ekşi sözlük yazarlarının değil ekşi şeyler tırıvırı limited şirketinin vekili olan ve bunu altını çize çize yüzlerce kez söyleyen kanzuk nickli avukat, fatih altaylı'ya karşı yazarların değil şirketinin itibarını korumak için açtığı tazminat davasını kazandığını duyurduğunda etrafını sarıp mal mal alkış tutan zebralar.

    bu zebralar o kadar maldır ki; kanzuk onlara karşı sözlükte yazdıkları herhangi bir yazıdan dolayı, fatih altaylı, ahmetoğlu hasan veya mehmetoğlu hüseyin dava açtığında hiçbir şekilde ilgilenmeyeceğini söylediği halde hiçbir karar haklarının olmadığı bir şirketin davayı kazanmasından mutlu olurlar.

    bu zebralar o kadar maldır ki; yarın çok güçlü birileri avukat ordusuyla onları kişisel olarak dava ettiğinde ki, fatih altaylı yahut başka bir ekşi sözlük şikayetçisi son olanlardan ekşi şirketi yöneticilerinin onlara verdiği bu açık mesajı almadıysa tüm lafları haketmiş demektir, kapısına binbir türlü hukuki cihazla donanmış avukatlar dayandığında piç gibi ortada kalacağını anlamadan alkışlar durur başkasının davasını.

    bu zebralar o kadar maldır ki; kazanıldığı ilan olunan tazminat tutarının, çeşitli davalarla uğraşan sözlük yazarlarının masraflarını karşılamakta kullanılmak yerine bir hayır kurumuna bağışlanmasının, ekşi şeyler limited şirketinin kurumsal imajının parlatılması, medyada yerleşik fatih altaylı düşmanları sayesinde ekşi sözlük ve sahiplerinin reklamının yapılmasını amaçladığını bile anlamazlar.

    serdar-ı ekrem aslan kanzuk paşa sen az bile yapıyorsun bu mal zebralara.

  • yıl 2015. yapayalnızım. öyle yalnızım ki hiç kimsem yok. hiç kimsemin olmadığı bir şehirde iş sebebiyle yaşıyorum, ne bir arkadaşım ne bir dostum. iş arkadaşlarımla bile sadece mesai saatlerinde konuşuyorum. zorunlu haller dışında bir muhabbet yok.

    neyse bir akşam eve geldim. her zamanki gibi yapayalnız olduğum soğuk evime. telefonum yok. yok amk. kaybolmuş. bulamıyorum. sağa bakıyorum yok. sola bakıyorum yok. bir çaldırsana diyeceğim biri bile yok. bir iki saat telefonumu aradım. en sonunda kafama dank etti, bilgisayardan ekşi duyuruya girdim. beni bir çaldırırır mısınız evde yalnızım telefonum kayboldu bulamıyorum diye. bir iki dakika sonra hatunun biri aradı. :) telefonu buldum. ben ezile büzüle teşekkür ederken laf arasında işe yarıyor mu bu taktik ya dedi. şok oldum. anlattım. inanmıyor. gerçekten bakın böyle böyle diyorum. ya bırak hehehe falan diyor.

    neyse biz böyle üç dört gün muhabbet ettik. mesajlaştık falan. bir türlü inanmadı. bir ay sonra sevgili olduk. bir sene sonra evlendik. şu an 3 yaşında dünyalar tatlısı bir kızımız var. 2.çocuğumuz da yolda...:)

    nasıl oldu anlamadım.

    debe de bu başlığı az önce görünce aklıma geldi, yalnızlık bir çaldırsana diyeceğin birinin bile olmamasıdır. ama varsa, her şey olabilir.

    bu arada hala o gün telefonumun kaybolduğuna inanmıyor.

  • 12. yüzyılda ingiltere'nin woolpit kasabası'nda iki çocuk ortaya çıkar. ortaya çıkar diyorum çünkü çocuklar yeşil, anlaşılmayan bir dil konuşuyorlar ve sadece yeşil fasulye yiyorlar. kardeş olan bu iki çocuğun yeşil olmaları dışında herhangi bir fiziksel farklılıkları bulunmuyor. çocuklardan erkek olanı bir süre sonra hastalanır ve ölür. kız olanı zamanla günlük hayata uyum sağlar, diğer yemekleri yemeye başlar ve ingilizce öğrenir. bu arada yeşil rengi normale döner. ingilizce öğrendiğinde abisiyle beraber st martin's land diye bir yeraltı şehrinden geldiklerini söyler. hiç güneşin doğmadığı ve her yerin yeşil olduğu bir şehir. ancak çocuk woolpit'e nasıl geldiğini bir türlü açıklayamaz. en son hatırladığı şey babasının hayvanını beslediği. daha sonra çeşitli sesler duymuş ve kendini woolpit'te bulmuş. çocukların hayvanın peşine takılıp kaybolarak oraya geldikleri sanılıyor. ama asıl soru nasıl geldikleri değil nereden geldikleri elbette.

    http://en.wikipedia.org/…iewer/file:woolpitsign.jpg

  • -neden sizi işe alalım?
    +bunun cevabını size konuştuklarımızla açık ve net olarak verdiğimi düşünüyorum.
    -"açık ve net" aynı şey değil mi?
    +hayır
    -nasıl yani, açıklar mısınız?
    +televizyon bazen açıktır ama net değildir mesela...

  • sol şeritte ön tarafınız sıralı araçlarla dolu iken hemen arkadan dibinize kadar yanaşıp selektör yapan tiptir.

    bu andavallara, ön tarafın dolu olduğunu görmediğini düşünerek bir defa şans veririm. aracımı, öndeki araçları görebileceği kadar hafif sağa veya sola oynatırım. kimisi selektör yapmayı keser. işte bu başlığın esas konusu bir grup var ki, selektör yapmaya devam eder.

    hemen ilk fırsatta aracımı sakince orta şeride çekerim. bu andaval yerimi doldurur. işte en zevkli an gelmiştir. sol şeride geçip arkasındaki yerimi alırım. veririm gözüne coşkuyu, veririm gözüne feryadı..

    be amın oğlu, be yavşak; ben senin önümdeki araçları görmemiş olma ihtimalini bile düşünüyorum. sen ne istiyorsun lan? aracımın süper güç düğmesine basmamı falan mı?

    edit: yıllardır sözlük okurum. gördüğüm en başarılı entry nick uyumu ; #142795314

  • ülkede bir şair, bilim insanı, sanatçı veya sporcu yetiştiremeyenlerin "çivi çakıyoz yeaa" diye atladığı köprü.

    insana değil beton dökmeye yatırım yapın: sonra altınızda alman arabası, cebinizde amerikan telefonu, ayağınızda amerikan ayakkabısı, üzerinizde italyan kıyafeti ile fransız-isveç tasarımı, bankadan borçla yapılmış köprüden geçerken miliyetçilik yaparsınız boş boş...

  • en az 20 dakika ve tempolu olmazsa bir işe yaramaz. yatıp yatıp devletten beslenince kilo alıyor tabi insan.

  • fatura ödenmediğinde yada modem koptuğunda "kabloda kalan interneti kullanan" mail servisi.

    edit: böyle kabloyu bir uçtan sıkıp bilgisayara doğru sıyırıyorsun o zaman hızlanıyor bile. upload yaparken ters yöne sıyırıyorsun haliyle.