hesabın var mı? giriş yap

  • videodaki iki genç sahilde takılırken aniden dev bir parmak izi beliriyor üstünde de yeni çağın başlangıcı yazıyor, ne anlama geliyor olabilir altından ne çıkacak merak ederseniz takipte kalın
    bkz: esrarengiz parmak izi

  • ayı viralidir

    son zamanlarda bu ayıların kibarlıklarının olduğu videolar daha sık karşımıza çıkmaya başladı. kamuoyundaki "ayı" algısını değiştirmeye çalışıyorlar bence. ayrıca dikkat ederseniz 32. saniyede kameraya bakıyor. kesin kurgu. kameraya oynuyor.

  • 2011'in en başarılı oyuncusu olarak ryan gosling'i düşünürken hem tree of life hem de buradaki performansının ardından yılların eskitemediği ve şarap gibi her geçen yıl oyunculuğuna katladığı için brad pitt'i seçmeme neden olan film. film uzun olmasına ve internet üzerinden izlememize rağmen bize hiç sıkıcı gelmedi. philip saymour hoffman yine her rolün altından başarıyla kalkacağını gösterdi. her ne kadar beysboldan anlamasam da beni bile maçları izlerken heyecanlandırdı film.

  • sahilden istinye yönüne giderken kahvaltı mekanlarına gelmeden hemen solunuzda kalan ispark tabelalı ama aslında mafyanın elinde olan rezil otopark.

    başımdan geçeni kısaca özet geçiyorum.

    dün kale cafe'ye kahvaltı için sahil yolundan gidiyordum. aslında her zaman daha kahvaltı mekanlarına gelmeden hemen sağda denize doğru kalan ispark'lara bırakırdım hep. orası henüz mafyanın elinde olmadığı için sıkıntı yaşamıyordum. dün ise buralarda yer olmadığı için mecburen denizin karşı tarafında kalan çok hafif rampalı ispark tabelalı yeri bilirsiniz ya oraya girmek istedim. ispark üniforması olmayan mafya tipli iki üç tane eleman vardı. olayı anladım ama yine de bi sorayım dedim.

    + burası ispark değil mi?
    - gel abi 15 lira.
    + ispark 15 lira mı yani?
    - ispark'ın yerleri dolu abi. gel biz sana yer ayarlarız.
    + istanbul'un yerlisiyiz birader, eyvallah.

    diyerek park etmeden devam ettim. sonra mecburen tekrar bebek yönüne doğru biraz gidip arnavutköy'den geri yine aynı kahvaltıcılar istikametine döndüm. denize doğru kalan ispark'lardan belki biri çıkmıştır da ben girerim ümidiyle giderken şansıma gerçekten de birisi parktan çıktı ve hemen arabayı bıraktım. bu sırada oradaki üniformalı ispark görevlisine olayın aslını sordum.

    + kardeşim, şu karşıda da sizin ispark tabelası var ama içeride ispark falan yok. bu nasıl iş?
    - ya abi o olayı hiç sorma. oraya ispark tabelasını koydurdular ki insanlar ispark sanıp arabalarını ve anahtarlarını güvenerek bıraksınlar. aslında ispark yok orada.
    + o nasıl oluyor ya? ciddi misin sen? böyle saçmalık mı olur.
    - abi valla öyle. oraya bi ara ispark görevlisi de koydular göstermelik ama arabaları yine mekanların valeleri park ediyor. ispark görevlisine para aldırmıyorlar. kendileri kendi ceplerine atıyorlar parayı.
    + yav kardeşim istanbul'un göbeğinde kimse görmüyor mu bunu? bir allahın kulu bir şey diyemiyor mu bu mafyalara?
    - abi zaten mekanların sahipleri büyük adamlar. bi tanesi hatta işi direkt yukarıdan bağlamış. polisler bile bir şey diyemiyor.

    düşün ki koca devlet kendine ait bir kurumun mafyalar tarafından işgal edilmesine ses çıkaramıyor ya da oradaki isparkı işletme sahiplerine ya da otopark mafyasına peşkeş çekiyor. sonra da bizden devlete güvenmemizi istiyorlar.

    buyur?

  • şüphesiz;

    -hahaha merhaba başkanım.
    -ne o lan bayrammı var?
    -seni uğurluyoruz ya başkanım bundan iyi bayrammı olur.yalnız sizden bir ricam var babama selam söyle oda gideceğin yerde.
    -ben ananın bulunduğu kısma gidiyorum ona söylerim.

    (bkz: üç kağıtçı / kemal sunal)

  • dik gitmiyor aslinda, hava inceldikten ve belli bir hiza olastiktan sonra once capraz sonra baya yatay gitmeye basliyor. taa ki yatay hizi yercekimini asacak noktaya gelsin. roketler ucaklar gibi suzulerek gitmez, havadaki oksijeni de kullanmaz, bu yuzden yercekimine (edit: ve hava surtunmesine) karsi gereksiz yakit harcamaktansa bir an once uzaya cikip yatay hiza ulasmaya calismasi en efektif yoldur.

    edit: baslik sahibinin sorusu cok yerinde. buna benzer bir sekilde, yillar once uydulari roket yerine neredeyse yere paralel toplara yerlestirip patlama ile gondermek dusunulmustu. ama uydunun yorungeye oturmasi icin en az saatte 25 bin km hiza ulasmasi gerek. bu hizlara yere yakin ulasirsa, hava surtunmesinden dolayi eriyip parcalanacagi icin cok uzerinde durulmadi.

  • asil sebep, ne oylamadaki adaletsizlik ne de hadise'nin kiyafetidir.

    bana gore baslica birkac sebebi var:

    - bu tarz organizasyonlarda (eurovision, dunya kupasi, avrupa sampiyonasi vs) tum ulke bir olur temsilcimizi destekler. akp'nin tum stratejisi toplumu kutuplastirmak uzerine kurulu oldugu icin, toplumun farkli kesimlerinin -aralarindaki farkliliklara ragmen- bir araya gelmesi akp'nin isine gelmez.

    - turk vatandaslarinin -ozellikle interneti kisitli kullananlar ya da hic kullanmayanlari- avrupa'nin medeniyet seviyesinden ve hayat standartlarindan haberdar olmamasini istemesi.

    - bir de son zamanlarda eurovision'da lgbtq+ agirlikli katilimcilarin olmasi.

    edit: imla

  • ömür boyu yüreğinize takılan büyük yumru.
    ne yapsan geçer, ne yapsan hatırlamazsın, sırrı yok..
    o’nun olmadığını bilerek yaşamanın rengi ruhsarı yok…

    yapma derdim..bu kadar hızlı kullanma, "bir yanım böyle ölmek istiyor" derdin hep…

    o gece kavga ettik , meydandaki fırının önünde.. bas bas bağırdım sana. gençtim, hatta hala içim çocuk, “gözüm görmesin seni dedim”. o kadar emindim ki ertesi gün göreceğimden…doğumgünümdü, kıyamazdın..
    gençtim, o kadar fevriydim ki…pişman olmanın ne demek olmadığını bilmiyordum henüz.
    o kadar emindim ki…sinirle uzaklaştım yanından, son defa kokunu bile duymadan, sarılmadan…

    ertesi sabah şarkı söyleyerek uyandım barış.
    kapının önünde seni ya da çiçeğini göreceğim diye oyalandım, nazlandım.
    ölüm soğukmuş, ölüme nazlanılmıyormuş.
    neşeyle atladım merdivenleri, hep buluştuğumuz yere gidecektim ve sen orada bana sürpriz yapacaktın hesapta…yokuşu inerken biri geldi nefes nefese koşarak..“ duydun mu? ” “barış yoğun bakımda…” ben o anki bakışımı bir daha bakabilir miyim barış?
    nasıl arabaya bindim.. nasıl hastaneye geldim…

    eve gidince babana anlatmışsın beni. “görmek istemiyor beni” demişsin. göstermediler seni bana. son bir defa tutturmadılar ellerinden. diyemedim..bilemezdim..diyemedim…
    cenazeni, toprağını bile elleyemedim..bilemedim..böyle olacağını bilemedim…görmeyeceğimi bilemedim..

    hışımla çıkmışsın evden. motora atladığın gibi edremit e gitmişsin. dövme yaptırmışsın.
    sol göğsünün üzerine bir kalp. içine de adımı yazdırmışsın..bilemedim..bir hışımla dönmüşsün. tam da “barış yoğun bakımda” dedikleri yerde savrulmuş motor. paramparça olmuş. bilerek mi yaptın? bir yanın hep gitmek isterdi..hep gitmek. bilerek mi gittin..
    hastanede ailenden uzak bir köşeye çökmüşken duydum annenin feryadını. yanmaz mı, o yürek yanmaz mı?..benden bilmez mi, haksız mı..

    senden sonra doğumgünlerimi kutlayabilir miyim ben barış?
    sevinebilir miyim doğduğuma?
    affet beni..bilemedim..
    adımı karıştırıp tenine, gideceğini bilemedim…
    son bir defa “seviyorum” diyemedim…

    edit: 8 sene önce yasanmıştır ve tamamen gerçektir..keske olmasaydi ama gercek.

  • (bkz: sutle yumusayan seyler/#184705)

    8 yil sonra kotuleme uzerine gelen edit: arkada$im o yillarda en iyi entry buydu, daha iyisi yoktu. imkanlar bu kadarina izin veriyordu neden kotuluyorsun, ayip degil mi? biz de insaniz. hayir bir de derler aman sozluk 99'da cok guzeldi cok superdi, hayir efendim i$te 99'da sozlukteki en iyi entry budur, du$unun artik geri kalani nasildi. lutfen.

    21 yıl sonra devilred'in uyarısı üzerine gelen edit: bu entry başta sadece sıra numarasıyla linkti "(bkz: sutle yumusayan seyler/1)" şeklinde. entry silinirse sıra no patlamasın diye entry numarasına çevirmiştim ama çok geç kalmışım. yani link verdiğim entry çoktan silinmiş, benim linklediğim de bu entry'yi yazdığım zamana ait değil 2000 yılına ait başka bir entry'ye dönüşmüş. eskisi neydi bilmiyorum. bu da güzel entry'dir ama hakkını yemeyin.