hesabın var mı? giriş yap

  • videodaki iki genç sahilde takılırken aniden dev bir parmak izi beliriyor üstünde de yeni çağın başlangıcı yazıyor, ne anlama geliyor olabilir altından ne çıkacak merak ederseniz takipte kalın
    bkz: esrarengiz parmak izi

  • yıllardır kullanırım kendisini, ne yazık ki kömür ateşinin yanından geçememekte.

    yine de ortada kömür ateşi yoksa tavalar arasında en iyi sonucu döküm tava verir.

    optimum bonfile sonucu için:

    ön hazırlık: yiyeceğiniz bonfile parçasını dilimletmeden, tek parça halinde kasaptan alın, sonra zeytinyağı ve iri çekim tuzla sıvayın (yabancılar uygun tuz kalınlığına kosher salt diyor).

    - döküm tavayı önceden elinizi 3 saniye üzerinde tutamayacağınız düzeyde ısıtın.

    - fırını 250 dereceye ayarlayın.

    - büyük bonfile parçasının her yüzeyini döküm tavada, takriben her yüzey 2 dakika olacak şekilde mühürleyin. dikdörtgen prizma olarak düşünebileceğiniz bonfilenin 6 yüzeyinin 5'ini ayrı ayrı mühürleyin.

    - 250 derecede önceden ısttığınız fırına eti, 6'ncı ve son yüzeyini tavaya oturttuktan sonra döküm tava ile birlikte sürün.

    - medium sonuç almak için kabaca 15 dakika eti fırında tutmak uygun olacaktır. burası biraz çetrefilli, etin kalınlığı, mühürlenme süresi, fırın performansı gibi pek çok değişken buradaki süreyi etkiler. benim tercihim 500 gr'lık bir bonfile parçasını 15 dakika fırında tutmak şeklinde oluyor.

    - ateşten alınan bonfileyi (tercihen aluminyum folyoya sarararak) en az 5 dakika dinlendiriniz. bunun nedeni etin içindeki suyun ateşten alındığında halen buhar biçiminde bulunması, et kesildiğinde uçup gidecek olması. etin içindeki suyun yoğunlaşmasını, uçmamasını sağlamak için bekleyiniz. ben bu aşamada tereyağı da ekliyorum dinlendirme sürecine, lezzet katıyor.

    - folyoyu açıp tahta üzerinde servis ediniz. folyo içinde biriken suyu bir kaba ilave ediniz, etin üzerine servis sırasında dökünüz.

    - halen eti yeterince pişmemiş bulanlar olursa sıcaklığını muhafaza eden döküm tavada kesilen parçaların ateş görmemiş yüzeylerini çevirin.

    anlattığım biçimde ev ortamında ulaşılabilecek en iyi bonfileye ulaşılmakta. döküm tavadan mucize beklemek yanlış ama evde daha iyi seçenek yok.

  • ilk büyük krematoryum 1875 yılında işviçreli albert keller tarafından milan'da kurulmuş. bu krematoryumda yakılan ilk ceset de, kurucusu keller'in cesedi olmuş. (22 ocak 1876)

    keller tüm projeyi adım adım uygulamış, tam çalışacak hale geldiğinde ise ölmüş. şaka gibi ya...

    1900 yılına kadar da 1354 tane ceset yakılmış.

  • campbell, kitapta sıradan insanı kahraman yapan yolu temelde 3 aşamada inceler. ilk aşama "evden ve toplumdan ayrılma/yola çıkış"tır. bu aşamada "macera çağrısı" ön plana çıkar. kahraman için yapılması gereken tek şey vardır, o da bu yolculuğa çıkmak ve macerayı yaşamaktır. daha sonra "kabul edilme töreni" diye adlandırılabilecek kısım gerçekleşir. bu aşama zaferle sonuçlanan çeşitli denemelerden oluşur ve sonuç olarak sıradan insan kahramana dönüşür. yani artık kahramanın "kahramanlığı" hikayedeki bir başka karakter tarafından onaylanır veya değişik sembollerle seyirciye aktarılır. en son aşama ise "geri dönüş/toplumla yeniden entegre olma" aşamasıdır. kahraman evine geri döndüğünde eski karakterinden çok farklıdır. hem fiziksel hem de zihinsel olarak bir değişim geçirmiş, bilinci bütünlük kazanmıştır.

    ilyada'dan antigone'ye, star wars'dan gılgamış'a ve hatta harry potter'a kadar aslında tüm kahramanlık öykülerinin iskeleti aynıdır. (bkz: monomyth)

  • bir de insanların ateist olmasını zevk ve eğlence düşkünlüğüne bağlamazlar mı bu kısım ayrı bir komedi. zevk ve eğlence için asıl müslüman olunur, 50-60 yıl islam kurallarına göre yaşa sonra sonsuza dek şaraplı nehirler, huriler, sonsuz yaşam. diğer yandan ise yok oluş. hangisi daha eğlenceli duruyor?

  • hepsinin ortak özelliği cevap verdikten sonra aehıhıhı!! diye gülmeleri. peki bu gülüş neyi ifade ediyor; ben malım gülüşü bu. bildiğimiz mal beyanının sloganı hatta.

  • babaların hepsi komik. hepsi.

    football manager'ın championship manager olduğu zamanlar, 15-16 yaşlarımda olmam lazım, hafta sonu, sabaha karşı 5 olsa gerek saat, kaptırmışım kendimi, aghahowa, robben, okoronkwo falan yardırıyorum. ışığı kapatmışım, inceden tezahürat bile yapıyorum. babam helaya kalktı sanıyorum. koridordan geçerken beni gördü, durdu, kapıdan içeri baktı. beyaz slip donla yattığına göre mevsimlerden yaz, aylardan temmuz olmalı.

    -ne yapıyorsun oğlum?
    +eoo. internetten araştırmalar, detaylı bilgiler.
    -oyun mu oynuyorsun?
    +ee arada bakıyorum falan. ama araştırma da yapıyorum yani.
    -yine mi şu yazıların oyunu lan?
    +şimdi o tam öyle değil. taktik, hızlı karar vermek.
    -şu oyunu oynayacağıma lambayı açar kaparım, inan dünyaya daha faydalı olurum.

    sonra oyunu bıraktım, nükleer reaktör falan yaptım. soğuk füzyon. öyle. şimdi tantuniciyim. imkanlar güzel.

  • az önce gittim muhteşem bir insan seli genci,yaşlısı,çocuğu,bebeği herkes orada..insan, o kadar insanı bir arada atatürk'ün huzurunda görünce umutlanıyor,bu millet daha bitmemiş ulan diye bağırasım var...

    eğer ankarada yaşıyorsanız mutlaka bu gece ziyaret edin..