hesabın var mı? giriş yap

  • bir fenerli olarak beşiktaş'a sempatim daha önce yazdıklarımla ortada. emre'den de, volkan'dan da nefret ederim. yaşanan mevzu pek ciddiye alınacak bir şey değil ama az önce görüntülere baktım, beşiktaş'a sempatim sırf taraftarından dolayı olmasına rağmen, bu görüntülerde emre'ye hak veriyorum. arkadaş ne olursa olsun, yalnız bir adama o kadar kişi dalınmaz, bu en başta adamlık değil. emre görüntülere bakılırsa karşılık vermiş ve hatta hırpalamış biraz da saldıranları ve sonuna kadar da haklı.

    şunu herkes bilmeli, tek başına bir insana saldırmak kahpeliktir, şerefsizliktir. linç iğrenç bir kültürdür, nereden gelirse gelsin!

  • çokça tüketilen bir içecek olmasına rağmen ülkemizde maalesef hakkıyla çay demleyen azdır. bazı kendini bilmezler hala çayı yakmakta, tuhaf yöntemler ile eziyet etmekte vehatta öldürmektedir.

    mükemmel çay için dikkat edilmesi gereken hususların bazıları şunlardır:

    1. efendim, demliğin kalitesi çayın tadı açısından had safhada önemlidir. en güzel çay için mutlaka porselen demlik edininiz.
    2. çok kireçli ve içinde çok az kireç olan sudan çay olmaz efendim. ilkinde kireç tadı kaliteyi bozarken, tatlı suda demlenen çay yeterinde çıkmayacaktır.
    3. çayı hazırlarken asla ve kat-a kaynar suyu kuru çaya boca etmemeliyiz. öncelikle çay yıkanmalı, tozlardan arındırılmalı ve ıslak bir şekilde demliğe konmalıdır. bu sayede çay aniden ısınmayacak, kuruması ve yanması engellenecektir. eğer zamanınız yeterliyse, çayı yıkadıktan sonra demliği soğuk suyla doldurup, çaydanlıktaki suyun kaynaması ile yavaş yavaş ısınmasını beklemek en güzelidir. çayı demledikten sonra ocağın üstünde kaynatmak, taşırmak vs bunlar tembel işidir, çayın içine etmektir.
    4. çay, fincan, kupa, ekşi sözlük magı, bong gibi garip şeylerde içilmemelidir. bu aşamada incelik önemlidir. çay ince kenarlı, ince belli, ince tabanlı, hafif bir bardakta sıcak içilmelidir.
    5. çaydanlık içindeki su kaynayana kadar hafif harlı ateşte, çay demlendikten sonra ise çok kısık ateşte tutulmalıdır.
    6. kıtlama denen şey çaya zuldür.

    bu kurallara uyulduğunda herhangi bir harmana, eklentiye gerek olmadan, görece düşük kalite bir çaydan bile maksimum lezzet alınabileceğini unutmamak gerekir.

    işbu entry çayı demledikten sonra çaydanlığı olduğu gibi masaya getirip soğumaya bırakan eşime ithaf edilmiştir.

  • tweet altındaki bir yorum; "sikko şarkılarınla yarım saat sahneye çıkıp 100 binlerce lira alan sensin mq öde bi zahmet"

  • bizzat benimde bir kaç yıl içinde yapacağım durum.

    bu ülkede ne yazılımcı olunur, ne de insan!

    ne buradaki insanların içindeki kültür bana göre ne de olaylara bakış açıları. siyasi görüşü geçiyorum kesinlikle artık umrumda değil ama olaylara verilen tepkiler çok aşırı önemli.

    ben geçtiğimiz yıl içerisinde her hafta* patlayan bombaları insanların normal karşıladıklarını gördüm!

    istanbul'da ! ankara'da ! patlayan bombalardan bahsediyorum evet. hani şu bir sürü insanın öldüğü, yaralandığı o bombalar.

    insanlar artık bunu normal karşılar oldu. daha kötüsü ise ne biliyor musunuz? tbmm içerisindeki her türden varlık. sanki hepsi birleşmişler ve bizi sömürmek için daha iyi ne yapabilirler diye çalışıyorlar. hepsi.

    ben, bu ülkeden kurtulmak istiyorum. bu ülkenin kültürüyle evlenirken düğünde saçma sapan müzikler çalsın istemiyorum. o salak insanlara ayıp olmasın diye sevdiğim kadını "alnından" değil. bizzat dudaklarından öpmek istiyorum.

    bunu yaptığımda ise insanların yan gözle bakmalarını değil buna sevinmelerini okumak istiyorum.

    o zamana dek, yazacağım her kod, yazacağım her koddan alacağım paranın her kuruşunu bu ülkeden kurtulmak için harcayacağım. en başta bunu yapacağım.

    sonrası için ise milyon tane planım var. hayallerim var. bu hayalleri, böylesi iğrenç insanlarla dolu bir ülkede yaşayamam.

    gideceğim. kurtulacağım. işimi yaparken huzurlu olmak istiyorum ben. kahvemi içip tam konsantre o yazılımı yazmayı istiyorum.

    doların ne kadar yükseldiğini umursamak istemiyorum. dolar benim ana para birimim olmalı. o insanların yarattığı dinleri umursamadığımı belirttiğimde buna sinirlenen insanlar değil sevinen veya saygı gösteren insanların varlığını görmek istiyorum.

    ben uzayda binlerce ışık yılı ötede geçmiş yıldız çarpışmasının sohbetini yapmak istiyorum. güzel fikirler dinlemek istiyorum. fırıncının ne bok yediğini değil.

    birazcık huzur lan!

  • benim için şu sıralar; yemek yedikten sonra üstüne sigara içmekten vazgeçip, yemek yedikten sonra üstüne yemek yemek olarak devam eden olgu. güzel bırakamadım sanırım.

  • arabama zarar verilmeyeceğini bilsem ben de aracımın arkasına " uber siksin sizi emi " notu yapıştırarak destek olmak istediğim firma. o kadar sevmiyorum ki taksiyi, plakasını, sahibini , şöförünü... uber böyle canınızı acıta acıta acıta devam etse.

  • kepazelik.

    linki şu: http://www.youtube.com/watch?v=pmcqrzl3kkq

    mesajı da şu:

    sevgili çoban çocuk,
    ne kadar yazık sana. öyle oğlaklarla, oksijenli havada, taş dizerek filan köylü köylü yaşıyorsun toz toprak içinde. ay kıyamam dişi de yok ne tatlı! halbuki köyüne gelip toprakları dinamitlesek, savrulsan şöyle bir. şaşkın şaşkın bakmana aldırmadan, sen ne olduğunu anlamadan gökten demirler, betonlar yağdırsak, asfaltlar döşesek her yere, egzoz egzoz kokutsak ortalığı ne güzel olur. çok iyiyiz değil mi? her şey senin için çoban çocuk. senin iyiliğin için. sen modern ol, öyle pisilkelköylü olma diye. toza toprağa belenme diye. taşları üst üste dizeceğine legoları diz, plastik topunla oyna, saf keçi kaymağı yiyeceğine e330 içeren algida ye diye. sonra da kirlenmek güzeldir diyip, sana debelenecek bir parça çimen ekelim kapının önüne, ona da "çimlere basma" diye tabela yazalım, basama diye. o içine ışınlandığın dublekse annen temizliğe gitsin, sana da "varoş" diye gülebilelim diye. o filmin başındaki böceği de detan böcek yemiyle yuvasında öldürelim, o çalıyı da keselim yerine ithal bahçe düzenlemesi yapalım da ihya ol diye. çünkü sen milletin efendisisin, efendi efendi otur şehirde diye.

    şehirleşme ne kadar muhteşem bir şey bilemezsin çocuk. bunu tartışmaya bile gerek yok. konya ovası'nın yüzölçümünden de utanmadan buğday ithal etmek ne şahane. iki kelimeyle gerçek oluyor bu: tarım politikası. (başka öyle sihirli şeyler de var üç harfli, sen cahilsin, bilmezsin. abd var, imf var, akp var.) senin karnını çobanlıkla, çiftçilikle doyurmanın yollarını arayacağımıza seni, kendini bile köyünden, köylülüğünden tiksindirecek, gecekondulara imrendirecek kadar fakir, mahrum, cahil bırakmak ne harika. şehirde bin beter fakirliğe, mahrumiyete, cehalete mahkum etmek ne gorgeous! ama merak etme, sana kredi vereceğiz. faiziyle alacağız. ödeyeceğim diye sefil olacaksın. ne müthiş değil mi? çünkü biz "türkiye’nin potansiyelini gerçeğe dönüştüren banka"yız. sen gerçek değilsin, yoksun, potansiyelsin. seni gerçeğe dönüştüreceğiz. ne süperiz.

    ay çok şirinsin. o önüne düşen tuğlayı da kafana attıydık, isabet etmedi. kusura bakma, olur mu.

    seni seven,
    g.b.