ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
buse terim'in düğününe gelenlere kıyafet seçmesi
-
"buse tüm davetliler için ayrı ayrı kıyafet koşul listesi hazırlamış. davetiyelerin tamamı kişiye özeldi. inanılmaz bir ince düşünce örneği! eee kafka okuyan kızdan da bu beklenirdi!"
ayşe arman.
"bu zenginler ne içiyor anasını satayım."
the chosen1
ilk bilgisayarda yapılan mallıklar
fotosentez yapacağı beklentisiyle bitki izlemek
-
bilimsel merak, gözlemcilik, araştırma ruhu ve gerizekalılığın ilginç bir bileşimi sayılabilecek eylem. bitkilerin gündüzleri karbondioksit alıp, oksijen vermesi; geceleri oksijen alıp karbondioksit vermesi şeklinde son derece güdik bir şekilde körpe zihinlere sokulmuş olan bu tabiat atraksiyonu bana hep ilginç gelmiştir. fotosentez konusunu öğrendiğim o andan itibaren oturma odasındaki aşk merdivenini takibe aldım. bitkinin gündüzleri verdiği oksijeni görebilecekmişim, o ana tanık olabilecekmişim gibi gelirdi hep. kimi zaman "aha oksijeni verdi herhalde" diyerek içime boş boş hava çekerdim. o zaman ebru şallı'nın tv8'deki pilates dersleri yoktu ama fotosentez esnasında ebru şallı'nın şimdi çıkardığı gibi "vüüüüüühhhhh ev-veet kaburgalar harika vüüüüüühhh ev-veet sırtımız börek gibi" lafları eşliğinde, sanki böyle vüüüüüüh vüüüüh diye bir oksijen verme sesi duyar gibi olurdum. oksijen veriyor muydu bilmiyorum gerçi. oksijen verdi verecek diye aşk merdivenini izlerken uyurdum bazen. akşama doğruysa büyük bir korku içinde uyanırdım. zira akşamları karbondioksit verip beni öldürebilirdi aşk merdiveni.
öğrendiğim her konuyu annemle babamla paylaşma alışkanlığımın bir sonucu olarak geceleri aşk merdiveni ile aynı ortamda bulunmamamız gerektiğini anlattım onlara. karbondioksit veren aşk merdiveni sağlığımıza zarar verebilirdi çünkü. babam, annem, küçük kardeşim ve babannem beni gülümseyerek dinlerlerdi. bana hiç inanmadılar... bir sabah uyandığımda oturma odasında cansız bedenlerini gördüm. ahahaha yok lan şaka... allah etmesin töbe estağfurullah... babannem oturma odasında aşk merdiveninin gölgesinde yatmasına rağmen maşallah 94 yaşına kadar yaşadı. arkadaşlarıyla konken oynarken çıkan kavgada vurulmasaydı belki de hala yaşardı...aslında yaşlı-masum-sevimli demeyeceksin, kızgınlıkları çok fena oluyor nenelerimizin dedelerimizin. ölenlere rahmet, yaşayanlara sıhhat dilerken bu entryimi de milli eğitim bakanlığına seslenerek bitirmek istiyorum: yıllar yılı yanlış anlatmışsınız fotosentezi, bitki gece karbondioksiti verdi verecek diye çocukluğumun en güzel günlerini acıyla, gerilimle geçirdim. olmadı milli eğitim bakanlığı, yanlış yaptın, seni şimdi kınamaya başlasam ömrüm yetmez.... yazık.
anlatacak çok şey varken susmak
-
yorulmuşluk hali. "ne uğraşacağım ya, bana ne" durumuna gelme durumu. bu bezmişliğe eriştikten sonra dünya umurunda olmaz zaten. nasıl olsa anlamazlar kafası. çağımızın modern kanayan yaralarından biridir. dinlemeyi bilmediğimiz için anlatmaktan da vazgeçiyoruz. yalanlar söylediğimiz için yalanlar duymak istemiyoruz. ne dinliyor, ne anlatıyoruz. ama bu durumda da üstad lafa giriyor ve böyle bir bakış açısı yaratıyor;
"masum insanlara karşı kötülük ediyorlar, gerçek olaylara karşı güvenimizi sarsıyorlar. inanarak dinlememizi güçleştiriyorlar. insan her sözü kuşkuyla karşılıyor artık. gerçekle düş birbirine karışıyor; yalanın nerede bittiğini anlayamıyoruz. tutunacak bir dalımız kalmıyor. tutunamıyoruz.
...
neden her istediğimi anlatamıyorum? neden aynı yaşantının içinde bulunan insanlarla hiçbir ilişki kuramaz oldum? neden, neden, neden?"
bu sebeple kötülük yapıyor ve kötülüğe uğruyoruz. yaşamın her yerinde. evde, okulda, işte, sokakta, bir kafede arkadaşlarınla otururken, bilhassa dertleşirken.çünkü gerçek dertleri de anlatmaktan çekiniyor insan. korkunç bir ürkeklik. bir tek yalnızken anlatabiliyoruz artık.
içinde birikenler ve söyleyemediklerin mi? onları anlatacak bir tavan her zaman vardır uyku öncesinde.
süleyman seba vs aziz yıldırım
-
bir fenerbahçeli olarak hep yüzümü kizartacak karsilastirmadir
uzayda türk astronotu kürt astronotun karşılaması
-
bahsettiği kadın da iran asıllı amerikalı ve almanya doğumlu.
aynen kardeşim baya bi kürtmüş*
peynirli poğaçadaki peynir bile bu abladan daha kürttür.
wishful thinking
-
ay olabilir mi öyle bir şey lütfen olsun çünkü nun ingilizcesi.
2 lahmacun + ayran + salata + tatlı 5 tl
-
doğrudan kağıt 5 lirayı yemenin daha sağlıklı olduğu menü.