hesabın var mı? giriş yap

  • aşırı rahatsız edici belgesel seri.
    duygudan duyguya sürüklüyor insanları, çok şey sorgulatıyor.
    on numara ruh hastası bir adamın yaşadığı psikozlar, savunma avukatları savcılar, gazeteciler, tanıklar hepsi ama hepsi en ince detaya kadar irdelenmiş bu belgesel serisinde.

    netflix sadece belgesel yapsa, en iyi belgesel kanallarından biri olabilir.

    tanım: genç kızların izlerken 2 kere düşünmeleri gereken netflix'in yepyeni harikası.

  • yardim almaya giderken ko$mayin. mumkun mertebe de panik yapmayin. kalp ati$ini ve kan dola$imini minimal duzeyde tutmak icin gerekenleri yapmaya cali$in. sukunet bunun icin ba$ta gelen $arttir. yilanlar ana olarak iki tur zehire sahiptir, norotoksinler (sinir sistemine saldiranlar) ve ozellikle isirik cevresindeki dokulari etkileyen hemotoksinler.
    norotoksin yedi iseniz uzunca bir sure pek bir $ey hissetmezsiniz, bazi yerlerde ka$inma ve uyu$malar ile ba$lar, yikim bir sure sonra hizlica gelecek ve solunumun/kalp durmasi ile her $ey bitecektir. o yikima yakla$madan yardim bulmaniz gerek. bu zehir turu kas hucreleri ile onlari kasilmak icin uyarak sinir hucrelerinin baglanti noktasina saldirip kasi uyarisiz birakir.
    hemotoksik zehirdeyse durum kisa zamanda lineer olarak kotule$meye ba$lar. sokuldugunuz uzvunuzda inanilmaz agrilar olur ve $i$meye ba$lar. $i$lik bordo, kirmizi renkli bir kan ve doku torbasi gibi gorunecek. oyle cok $i$er ki deri patlayacaktir. bu $i$kinlige gelince deriyi yirtilmadan siz kesin. bu zehir turu yara cevresindeki her turlu hucreyi sindirmeye ba$layan bir zehirdir. mide sivilarinin vucudunuza sizmasi gibidir. vucudun o bolumu kendi kendini sindirmeye ba$lar. bu deformasyon hicbir zaman geri donmeyecektir.
    sizi sokan yilani dikkatlice inceleyin. yardim aldiginizda yilani olabildigince iyi anlatabilecek durumda olmaya, belirleyici bir kac ozellik anlamaya cali$in. hatta ozellikle norotoksin yediniz ise (bunu $i$me olup olmamasindan 15-20 dakika icinde anlarsiniz) onceden bir kagida yazip gorunen bir yerinize asin. yilanin ozelliklerini doktor bilsin. solunum durup olmeden bir sure once konu$amamaya da ba$layacaksiniz.

    genel olarak $oyle bitirelim. her iki tur zehirlenme de yikicidir. ama norotoksik zehirlenmeden medikal mudahale ile yirtarsaniz hayatiniza eskiden oldugu gibi devam edersiniz. ama hemotoksik zehirlenmede, isiriginin oldugu uzvunuzu hayatta kalsaniz da unutun. cok buyuk ihtimalle kesilecektir. kesilme ihtiyaci olmasa da oyle kotu, cirkin, taninmaz bir hal alacaktir ki, kesilmesini siz isteyebilirsiniz.

    emmeye cali$mak degil ama isirigin kalbe yakin bir yerinde, isirik deliklerinin olu$turdugu dogruya paralel buyukce ve derince bir kesik acmak ve eger isirik kol veya bacaktaysa bu kesigin 20-30 santim uzerinden sikica baglamak her zaman iyi bir fikirdir. genel cabanin tamami zehrin yava$ ve olabildigince az kisminin yayilmasi uzerinedir.

  • yine brezilya: karim benimle tanismadan once bir turkiye seyahati yapmaya niyetlenmis, denyo seyahat acentacisi "gitme" demis "seni kacirir, deve karsiligi sultana satarlar!" .. korkmus, gitmemis tabii .. peru'ya gitmis. biz daha cikarken bunu anlatip dogru olup olmadigini sordu. ben de soyle yukaridan asagiya bir suzdum, "8 deve edersin" dedim. hala dalga mi gectim dogru mu soyledim bilmez.

  • anneyi üzen davranışlar normalden farklıdır.

    okulu altı seneye uzatırsınız, kiraya da zam gelir. ama anne bir koli yiyecekle size ev ziyaretine gelir. gülerek evi temizler, alışverişinizi yapar. -olsun- der, -sen mutlu ol da- der.
    sonra yaptığı karnıbaharı yemezsiniz anne çok üzülür. bir çatalla biraz ucundan tırtarsanız gene sevinir. bu sevinç bazen mezuniyetinizdeki ile aynı bile olabilir.

    anne en çok olmayan şeylere üzülür, olanlara değil;

    çalmayan telefonuna, olmayan evlilik hazırlığına, giyilmeyen terliğe, çözülmeyen buzluğa...

    olan şeyleri hep atlatır anneler;
    ayrılığa alışır, emeklilik hayallerini uzayan okul yüzünden ertelemeye, başta zırtapoz dediği sevgililere.

    ayrılık rutine biner. ilk gidiş gözyaşları iledir, sonrakiler otobüse yollanan öpücükle. daha çalışıp kazanması gerekirse önce gider üzülerek kaydını sildirir ahşap boyama kursundan, sonra sevinir daha gencim çalışırım diye. tasvip etmediği sevgiliye bir hafta sonra kaşkollar örmüştür rengarenk.

    anneler olmayana üzülür, ya da olmamış gibi yapılana.
    hiç kucağında ağlanmamış, hiç saçları yana ayrılmış çocuk bayramda elini öpmemiş, onun cocuğundan iyi matematik bildiği günler hiç olmamış, bu yaşlı adamcağız ona aşık bir filinta asla değilmiş gibi davranılırsa üzülür.

    anneyi üzmek, kemalettin tuğcu romanı yazmak kadar zordur, mutlu etmek ise numarasını ezbere bilmek kadar kolay.

  • bazen isterdim ki, oğlumla konuşurken, amerikan filmlerindeki gibi; "bak evlat ben küçükken babam bana şunu demişti" ya da " dedem derdi ki" diye başlayan cümleler kurmak, ona bilge bir akrabamdan, ya da sadece sıradan bir söz söyleyerek beni ta çocukluğumda bile etkileyebilen annemin bir lafını örnek verebilmek isterdim gerçekten. ama bakıyorum bakıyorum, arıyorum tarıyorum, yok ulan, bir tane ilaç olsun diye beni ciddiye alıp bir şey diyen olmamış mk.... ya "atkını sıkı sar üşütürsün" demişler, ya da "oğlum şu bakkaldan bi ekmek al eve gelirken" demişler. insan iki özlü söz eder, o yıllarda aklını alır evladının değil mi be hey ebeveynlerim.

    amerikan filmlerinde en çok buna özeniyorum aq... işe bak

  • - oğlum gülten teyzengil geldi, bak içerde oturuyorlar, bir hoşgeldin de yavrum...

    - ya istemiyorum anne işim var ya...

    - oğlum bak, "ayten hanım'ın oğlu da ne yabaniymiş, gittik de bir hoşgeldin demedi" derler... hadi yavrum.

    - öffff ya.... demiycem hoşgeldin...

    - oğlum bak ayıptır, bi' hoşgeldiniz de sonra yine odana gelirsin... kaçmıyor ya bilgisayarın.

    - fak yu!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

    - ney?

    - fak yu!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

    - oğlum ayıp fak yu denir mi anneye?

    - ya git.... fak yu!!!!!!!!!!! fak yu!!!!!!!!!!!!!!!! fak yu!!!!!!!!!!!!!!!!!

    - hımmm.... korkarım bu haftasonu cezalısın bayım... ayrıca tam iki gün boyunca çöpü sen dışarı çıkaracaksın ve bayan vilyıms'a bahçesini düzeltmesinde yardımcı olacaksın... belki sana bu iş için küçük bir de ücret verir ve cefri'yle birlikte o çok istediğin ağaç ev projesini hayata geçirebilirsin... ne dersin?

    - aman allahım... ingilizce küfredince annem şoka girdi... anam... anam... talihi saçlarından kara çileli anam... kendine gel canım anam.... ne oldu sana?

    - dont argü vit mi, yu lidil pank!

    - ühühühühühüh....

  • uyuduğunu zanneden annen gelir, açılmış üstünü örter, bir de seni öper ya, gerisi boştur.
    sevgiliymiş, bilmem neymiş...anadır kişiye kendini en değerli hissettiren.

    haa bi de karşımdaki insan, benimle konuşurken çalan cep telefonunu meşgule düşürdü mü, çogoşuma gidiyo lan.

    o da güzel bi an. ^_^

  • üniversite sınavından çıkmış, allak bullak olmuşum, annem kapıda beklemiş, konuşmuyorum, ağlıyorum... ana kız okuldan çıkıyoruz. okulun hemen yakınında park etmiş kamyonlar var, adamın biri kamyondan iniyor, bildiğin kamyon şöförü:
    adam-ne ağlıyor bu?
    annem-sınavı kötü geçmiş de. (annem de şokta sanırım)
    adam-(bana dönüp)- ağzının üzerine bir çakacağım şimdi!
    ben- ühüüüüüü. (daha yüksek ağlama sesi)
    annem-üzülme bak, adam da dövecek...

  • bu topraklarda bjk-gs-fb vs. gollerini izleyerek avunan yaşlı insanlar var. dokunmatik ekran, 4.5g, wifi bilmeyen insanlar bunlar. aç köpek tff-digitürk-ligtv işbirliği, önce pasolig çıkarttı şimdi de maç özetlerini tekeline aldı. maçlar oynanıyor, bitiyor, babalarımız dedelerimiz seyredemiyor. 75 yaşında adamlar stada mı gitsin, kahvelerde mi sürünsün maç seyretmek için, yoksa o yaşta akıllı telefon alıp, ligtv mi indirsin cihazına. kaldı ki wifi olmadan ligtv uygulamasında maç yayını izlenemiyor, o zaman bir de eve adsl alsın! reklamları da cabası! herkesi bıktırdılar, soğuttular. digitürk'ü de iptal ediyorum yakında. 75 yaşındaki babamın avuntusunu elinden aldılar ya, allah bunların tez zamanda belasını verir, hepsi iflas eder de, sürüm sürüm sürünürler inşallah.