hesabın var mı? giriş yap

  • tarih çabuk unutulan bir kavramdır, ayrıca gençleri de şuçlayamıyorum yaşam standartlarını arttırma derdinde herkes. bu gözler kefen giydik bizi cepheye gönder rte, bahçeli reis diyenlerin bedelliye en önde başvuran olduğunu da gördü. =)

  • 9 ocak 2022'de metin cihan'a bir mesaj gelir. bu mesaja gore binali yıldırım üniversitesi isimli üniversiteye şahsa özel kadro acilmistir, alinacak kisi de akape isimli suc orgutunun il genclik kollari baskanidir.

    görsel

    ayni tarihte metin cihan bunu twitter hesabindan paylasir ve "bakalim bildigimiz halde, goz gore gore 1 ay sonra bu atama olacak mi?" diye sorar.

    31 ocak'ta bir kere daha hatirlatir ve 10 subat gunu gelir. sonuc:

    görsel

    baska da diyecek bir sey bulamiyorum.

    yazik.

    teferruati icin kaynak

    edit: bu sahsi bir sey. bir iki haftaya yeni kitabim cikacak ve bedeli cok agir olabilir. korkmuyor degilim korkuyorum ama bunu bu yuzden yazmak zorundaydim. bizim tabirimizle patlarsa (cok satarsa) bunu benim yanima birakmazlar ama her seye hazirim. bu kadar adaletsizlik karsisinda bir kapucin maymunundan daha tahammulkar olmak kanima dokunuyor. soran olursa sebebi budur.

    debe edit: debe'ye girince cok mesaj gelmis. yeni kitabin ismi "dayısızlığa övgü" arkadaslar. dusundugum gibi giderse onumuzdeki senelerde ismini cok duyarsiniz zaten ama konu bu degil.

    konu yine sistematik hakaret. metin cihan teroristmis falan... ya soyle soyleyeyim yatin kalkin metin cihan gibi berat albayrak'a bile insani olarak cok aciyan (ciddi soyluyorum bakin), merhamet eden bir zihniyet basa gelsin. benim zihniyetim basa gelirse ben sizi degil size acidigi icin metin cihan'i bile giyotine yollarim. fazla merhametli oldugu icin. yuzune de soyledim. bu da o konusmayi yaptigimiz gunden bir hatira.

    görsel

    almanya'nin ortasinda bu hatirayi kaydetmek icin maskeleri cikardigimizda, mekanda calisan turkiye'den gelme gencecik bir cocuk hungur hungur agladi. metin agabey'i gorunce ulkedeki pislik aklina gelmis ve agladi iste. digerinin de gozleri doldu. benim dolmadi cunku icine akape ve akapelilik girdiginde herhangi insani bir ozellik duyumsamiyorum.

    bir baska deyisle, tekraren, dua edin o terorist dediginiz adamin zihniyeti kazansin. cok samimi soyluyorum, benim kafada biri rte gucune erisirse bigun, neyse...

  • ben bedava bir şey istemiyorum. hele sus payı hiç istemiyorum. sadece ödediğim paranın hakkını istiyorum. bir daha deprem olursa benim hattım kesilecek mi kesilmeyecek mi? enkaz altında kalırsam birilerine ulaşabilecek miyim yoksa öyle kurbanlık koyun gibi ölmeyi mi bekleyeceğim? bunların cevabını istiyorum.

  • bir arkadaşım 20.000tl'lik motosikletinin egzozunu satıyordu. egsozun fotoğrafını da motora takılıyken çekmiş öyle koymuş ilana. yalan olmasın 1500 lira mı ne yazmış. kamilin teki son fiyat ne olur diye sormuş, bu da atıyorum 1400 lira demiş. bunun ardından alıcının/ölücünün sorduğu soru," muayenesi ne zamana kadar geçerli". evet 20.000 tl'lik motoru 1500 tl zannetmiş. ve bunun üzerinden bile pazarlık yapmaya kalkmış hayvan evladı.

  • adam engizisyon mahkemelerinden beter. seyinin keyfine milleti aforoz ediyor yargiliyor hukum veriyor falan.
    sormazlar mi bu dinin zabitasi sen misin diye...

    haci senin dininden almayim zaten ben kalsin.

  • kabinlerin 32 kişilik olması planlanan proje*. o kabinlere 186 kişi biner, teller kuş birikmiş elektrik teli gibi aşağı sarkar, kabinler boğazı yüze yüze geçer. dünyanın ilk teleferibotu hayırlı olsun. serin serin.

  • sapıklıktır. sapık her yerde vardır, ona kimsenin lafı yok. ingiltere'deki çocuk tecavüzcüsü müebbet alıyor, bunu duyan insanlar dehşete düşüyor. burada ne oluyor? yedi yıl tecavüz edilen çocuğun annesi bile "çocuğum suçlu" diyebiliyor. bizim şikayet ettiğimiz münferit sapıklar değil, onlar bin yıllardır hep vardı ve maalesef hep olacaklar. bizim şikayetimiz koca bir memleketin bu sapıkları aklayabilecek derecede sapık olması.

  • hayat kırıklarla doludur. beklentiler ve gerçeklik birbirini tutmadığında, ricalar yankı bulmadığında, verilen sözler tutulmadığında içimizden gelen 'çıt' sesini duymuşuzdur hepimiz.

    çoğu insan kırıkları sevmez. onları saklamaya, gizlemeye çalışır. bazen tekrar kırılmaktan korkar ve hayattan kaçınmaya, hayal kurmamaya başlar.

    japonların çok sevdiğim bir sanatı var: kintsugi.
    bu sanat kırılan nesnelerin kırıklarını altınla onarmak üzerine kurulu. kırıkları, çatlakları bırakın gizlemeyi, parlak bir altın rengiyle onararak görünür hale getiriyor kintsugi. çünkü nesne yaşanmışlıkla daha değerli hale geliyor. kırıklarına rağmen varlığını sürdürüyor. kintsugi, altınla kırıkları onore ediyor. yaşanmışlığı yüceltiyor ve bunu - en değerli madenlerden olan - altınla kutluyor.

    depresyon tanısıyla takip ettiğim bir hastama bu felsefeden bahsetmiştim. geçenlerde geldiği seansta bana 'senelerdir ne kadar güçsüz olduğumu düşünürdüm. siz bana bunlardan bahsettikten sonra aslında bütün olanlara rağmen ne kadar güçlü olduğumu fark ettim' diyerek teşekkür etti. ilginç şekilde, bu konuşmanın aldığı ilaçlardan çok daha etkili olduğunu düşündüm o an.

    gerçekten de kırıklarımız, bir anlamda bizim madalyalarımız. onlar bizim deneyimlerimiz, yaşamın tam içinde olduğumuzun kanıtı. onlarla var olmak aslında, onlara rağmen varlığımızı sürdürdüğümüzün ve ne kadar güçlü olduğumuzun ispatı.