hesabın var mı? giriş yap

  • başlık: eski sevgilime yanlışlıkla ayar verdim beyler

    evet panpalar... 2-3 ay önce ece diye bi kızla sevgiliydim.en son bu huur benim yerime başkasını buldu sonra bastı bana tekmeyi.duyduğum kadarıyla da çocuk 1 hafta sonra dehlemişti zaten bunu.
    neyse ben köpekleri çok severim beyler.bu karıdan ayrılınca kendime bi doberman aldım arkadaşlık etmek için.(adı pars , çoğu insandan daha delikanlı hayvan aq)
    neyse whatsapp'a profil resmimi köpekle olan bi fotoğraf yaptım.
    bu kaşar da mesaj attı
    k:kaşar , w:wamp

    k : aaaa köpeğin çok asilmiş , güle güle bak
    w : teşekkür ederim , sağol
    k : güzel bi tasma almak lazım ama buna :d
    w : alıcam bir ara ya , vardı kaybettim
    k : ben alırım canım üzülme , nasıl bişey almamı istersin
    w : gerek yok ben alırım yaa
    k : yok canım , sen söyle nasıl bi tasma alayım
    w : ne bileyim , al kafana göre bişey

    bu mesajlaşmadan sonra kız engelledi whatsapptan lan beni.arayıp öyle demek istemedim dicektim ama bana yaptıkları aklıma geldi , daha da mutlu oldum.
    yanlışlıkla iyi verdim ayarı

  • genelde kimden duyulursa duyulsun adamın elini ayağına dolandıran bir soru olmakla birlikte yaratacağı etki soranın kimliğine göre de değişebilir.

    - hamile kalsam ne yapardın?
    - şaşırırdım hikmet abi. çok şaşırırdım

  • sanat eseri gibi yaratık. hayran kitlesinin bu kadar geniş olma sebebi de her hareketinin estetik içeriyor olması bence. mesela hayvan kapıdan dışarı çıkmıyor, zarif bir s harfi çizerek dışarı akıyor. kucağınızdan kalkmıyor, zıplayıp yay çizerek gidiyor. kendini temizlerken bile balerinlere taş çıkaran hareketler yapıyor. ve bunu görebileceğiniz en tombik olanları yapıyor. otur gösteri izler gibi izle hayvanı bütün gün.

  • uzay konusunda yillardir gece gunduz demeden cefakarca calisan bu cilekes kurum uzay kolonisi ve derin uzay yolculugu konularinin onundeki en buyuk engellerden olan yenilenebilir taze gida sistemleri uzerine de kafa yoruyor malum.

    hani herkes bir anda uzay uzmani kesilip "tabi abi yaa, uc bes seneye koloni kurariz mars'a venus'e" demeye basladi ya, o is o kadar kolay degil. en yakin gezegene gidisin bile yila yakin surdugu, tasima kapasitesinin kisitli oldugu bir alanda uzay/diger gezegenler sartlarinda yenilenebilir gida yetistirilemezse uzay kolonisi diye film cekmekten oteye gidilemez. en basit domates/salatalik gibi gidalarda bile 1 kilo sebze yetistirmek icin 350-400 litre su kullanilmakla kalmayip cok verimli mineral/besin iceren toprak da gerekiyor. baska gezegenlerin topragini tarim icin kullanmak mumkun degil zaten (bakmayin siz koli bandiyla basinc dengeleyen kolpa hollywood filmlerine) diger gezegenlerin topraklarinda tarim yapmaya calismak yaninda cernobil'in merkezinde patlamanin ertesi gun sebze yetistirmek bile saglikli yasam gibi kaliyor.

    haliyle topraksiz tarim ve susuz tarim gibi yeni teknikler uzerinde basta nasa olmak uzere dunya genelinde yuzlerce sirket ve universite laboratuari cok yogun arastirma gelistirme calismalari yapiyor yillardir. su ana kadar gelistirilen teknikler arasinda en bilinen iki teknik ise hidroponik ve aeroponik sistemler.

    nasa 2000'lerin basindan beri tepemizde dolasan uluslararasi uzay istasyonununda topraksiz tarim uzerine deneyler yapiyor, ve su ana kadar led isiklarla aydinlatilan, toprak gereksinimi duymayan, cok az suya ihtiyac duyan sistemler konusunda ciddi basari sagladi. ayni zamanda, estonya'li, israil'li, amerika'li firmalar da cok ciddi yatirimlarla her gun yeni teknolojiler gelistiriyorlar bu sistemleri iyice uygulanabilir hale getirmek icin.

    yani sadece roket'e kafayi takip "ne kadar da guzel firlatiyorlar o ihtisamli uzun seyi" bozuk plak gibi tekrarlamayin, uzayin anahtari insanin uzayda yasayip yasayamamasinda dugumleniyor. bu dugumu acacak temel konulardan biri de hidroponik/aeroponik sistemler. kisacasi uzay konusunda calismanin tek yontemi roket yapmaya calismak, matematik profesoru olmak degil, derdiniz uzaysa uzay tarimi uzerine de kisisel olarak kendinizi gelistirebilir, bu tarz konular uzerine uzmanlasabilirsiniz. ki bunun disinda uzay'in psikoloji uzerine etkisi vesaire onbinlerce ayri konu uzerine calisiliyor.

    bunu ozellikle anlatiyorum cunku uzaya roket firlatilinca, ya da uydu yorungeye oturtulunca is bitmis olmuyor, onu hali hazirda yapabilen cok. asil konu uzaya cikabildikten sonraki konularda simdiden en yetkin sirkeleri kurmak, en iyi uzmanlari yetistirmek, en cok alanda bilgiye hakim olabilmek. oyle papagan gibi surekli roket/uydu diye tekrarlamanin alemi yok.

    (bkz: hidroponik)

    (bkz: aeroponik)

    https://www.nasa.gov/…sions/science/biofarming.html

    https://www.nasa.gov/…/tech_life_asa_analytics.html

    https://www.nasa.gov/…ion-of-deep-space-food-crops/

    https://settlement.arc.nasa.gov/…s/hydroponics.html

  • topluca muhabbet esnasinda bana donup:

    - turkler de zaten arap, degil mi?
    - nasil yani?!?
    - ikisi de musluman, dolayisiyla turkler de arap...
    - e o zaman ruslar da ingiliz?
    - ho?
    - siz de hiristiyansiniz ingilizler de hiristiyan?
    - hmm evet ben cok yanlis dusunmusum, sorry...

  • dişinizi fırçaladıktan hemen sonra portakal suyu içtiğiniz takdirde (mesela uyandınız, dişinizi fırçaladınız, sonra kahvaltıya oturdunuz), portakal suyunun tuhaf, ekşi/acı bir tat verdiğini farketmişsinizdir. peki hiç "niye ki?" diye düşündünüz mü? düşünmediyseniz, araştırıp bulmadıysanız cevabını ben vereyim: diş macunu "sodyum lauril sülfat" (sls) adı verilen bir kimyasal madde ihtiva eder. dişinizi fırçaladıktan sonra ağzınızda arta kalan sls, portakal suyundaki asitle birleştiginde, ortaya bildiğiniz o ekşi/acı tat çıkar. ama dişinizi fırçaladıktan sonra ağzınızı iyice çalkalarsanız, veya kahvaltıya oturmadan önce biraz sabrederseniz, ağzınızdaki sls tükrüğünüz ile çözüleceğinden, portakal suyu da acı gelmeyecektir.

    "sls" şampuanların da içerdigi bir kimyasal maddedir, o yüzden yıkanırken şampuanınızı içmek gibi bir huyunuz varsa, öncelikle "çok tuhafsınız" demek istiyorum, sonra da duştan çıktıktan sonra portakal suyu içmek isterseniz biraz beklemenizi tavsiye ediyorum. (portakal aromalı bir şampuan kullanıyorsanız, zaten içmeyin o şampuanı, çok acı bir tadı vardır.)

    bu entrymi de izninizle hayatını kimya bilimine adamış - ve bizlere de sevdirmiş - kimyagerlere ve kimya hocalarına adamak istiyorum.

  • insanları anlamlı kılan şey farklılıklar olduğundan, olması gereken histir.

    çünkü farklı hissetmeyen insan, farklı davranmaz. her ne kadar temel işleyiş ortak gibi gözükse de, aynı otobüslere binip, aynı işyerlerinde çalışıp, aynı yemekleri yesek de, her bir bireyin biyolojik ve psikolojik olarak bu eylemleri yorumlayışı farklıdır. bir insan yemek yerken içindeki eser miktardaki baharatı algılayabilir, bir başkası anneannesinin yemeğine benzetip duygulanabilir, bir diğeri içindeki sebzelerin temizliğini düşünebilir, öteki maliyetini düşünebilir, beriki porsiyonunun miktarını düşünür, öbürü tabağın süsünü düşünür. dışardan bakıldığında aynı yemek yediğini gördüğümüz insanlar, bu açıdan bakıldığında aynı işi yapıyor sayılmazlar, farklılıkları yaptıkları işe anlam katar.

    psikolojik olarak kişi kendisini farklı hissetmezse, kendine verdiği değer de giderek azalır. çünkü hepimiz aynı olsaydık, hayatımız sadece çevresel etkilere göre şekillenirdi. bu da çok acımasızca bir sürükleniş olurdu.