ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
vedat milor'un denize düşen cep telefonu
-
vedat milor için yemeğin vazgeçilmez, telefonun ise önemsiz bir materyal olduğunu gösteren hadise. hastayım bu adama cep telefonu denize düşüyor bütün ekip panik vedat abinin tepki ;
- telefonunuz düştüüü!
- benim telefon mu düştü?
- evet!
- o zaman çok kötü. kaybettim herhalde telefonu, artık hayır gelmez ondan. ve yemeğe devam.. :
o an
umut bulut
-
zamanında "adım umut değil umutinho olsa bambaşka olur" diyen futbolcu. keşke öyle olsaydı da yabancı sınırına takılsaydın amk.
okulda öğrenilmiş en unutulmaz bilgiler
halk arasında ingilizce telaffuzu en doğru kelime
-
(bkz: chesterfield)
bir halk düşünün viceroy markasını tövbe okuyamasın*ama chesterfield derken bir çırpıda hiç duraksamadan ve şak diye doncaster doğumlu gibi okuyuversin. gerçekten ilginç
türklerdeki arap sevgisi
-
türkler arap milliyetçisidir. tarihte bundan başka, bir ırkın başka bir ırkın milliyetçisi olduğu görülmemiştir. mesela rumlar, bulgarlar, ermeniler vs. bağımsızlık adına kendi milli kiliselerini kurmuşlar, buralarda ana dillerinde ibadet etmişlerdir. ama ne hikmetse türkler namazda okuduğu duayı bile kendi ana dilinde okumayan, dolayısıyla ibadetini anlamadan yapan ve 1950'de ezan yeniden arapça'ya döndürülünce kurbanlar kesen bir millettir. evet, türk milleti arap milliyetçisidir ve bunun bedelini ödeme zamanı gelmiştir.
odtü'de tuvaletlerin cinsiyetsiz olması
-
oğlum siz tuvalette napıyorsunuz lan? ortak kullanılacak deyince delirdiniz. kültür başladı, adab-ı muaşeret bitti, kadına saygı geldi, medeniyet gitti. nasıl kafalarınız var sizin.
evde annenle, kız kardeşinle aynı tuvaleti kullanmıyor musun? umumi tuvalette evde yapmadığın şeyler mi yapıyorsun?
aynen corç, ah şu üniversite gençliği... kendisi yahya kemal sanki!
hatırladıkça iç burkan garibanlık anıları
-
muz yerken bitmesin diye yalamak. valla lan yaptım ben bunu çocukken.
yaran inci sözlük entry'leri
-
baslık : merhaba beyler ben manavlar derneği başkanı
1. en büyük patlıcan bende
2. en iyisini hep kendinize saklarsınız zaten
aşık olunmayan biriyle beraber olmak
-
bence zordur ya. vallahi bak. var benim böyle bi tanıdığım. evlendi sonra bir de aşık olmadığıyla. aşık olduğu ona yar olmamıştı çünkü. sanırım o da "benim sevdiğim beni sevmiyorsa ben de beni sevenle beraber olurum"* diye düşündü.
mesela hayal kuracaksın. insan kendiyle ilgili hayaller de kuruyor elbet ama 2 kişilik hayaller daha bi tadından yenmiyo. sevdiğin biriyle olursa tabi. ama aşık değilsin işte. ne zevk alıcaksın ki o hayalden? insan kurmaya üşenir.
mesela bişeyine sinirlendin diyelim ki. seven insan görmezden gelir, kabullenir, geçiştirir falan. sen hem sinir olmuşsun hem de aşık değilsin, napcan? insan sevdiği kişiye daha fazla tolerans gösterir. peki ya sevmediğine?
ailesiyle oturup kalkman lazım. ben sevmediğim adamın annesine "annem" babasına "babam" gözüyle bakamam heralde. kendi annem-babamla aynı evde yaşadığım halde gün içinde illa ki ararım naptınız ne ettiniz diye, onları aramak istemem ki? ailesini benimseyebilmek için adamı sevip benimsemek lazım önce.
arkadaşları var bir de. arkadaşlarıyla takılmaktan hoşlanmıyosam sırf onun hatrı için katlanabilirim. ama işte sevmediğim bi insan için hatır gönül falan bana biraz yalan geliyo.
zaten bir defa geliyoruz bu dünyaya. bu eziyeti çekmeye değmez. ömür boyu yalandan mutluluk sahneleri pozlamanın manası yok. feysbuka boy boy gelin-damat fotoğrafı koyunca mutlu olunmuyo. -muş gibi oluyo.
kitap okumuyorum eksikliğini hissetmiyorum
-
mantıklı bir laf. zira insan kitap okumamanın eksikliğini hissetmez, çevresindekilere hissettirir. zaten "kitap okumuyorum, eksikliğini hissetmiyorum" açıklamasında bile bu eksiklik ayan beyan ortada.
d&r'da satılan 13 bin 999 tl'lik oyuncak
-
oyuncak değil, dahili kameralı multikopterdir. buna oyuncak diyen arabaya dütdüt, küçükbaş hayvanlara zuzu diyordur.
yaran diyaloglar
-
tam kelimeleri hatırlayamıyorum. önünden tempolu yürüyüşle geçilen bir marketin dışarı yerleştirilmiş sebze kasaları arasında alışverişe gelmiş ilkokulun ilk sınıflarında olması gereken pek efendi, büyümüş de küçülmüş bir bey. üniversite çağlarında olması gereken başka bir efendi genç de market görevlisi. aralarındaki diyalog kendi karanlığıma gömülmüş giderken yakaladı ve gülümsetti beni:
küçük bey: biliyorsunuz, eğer yeterli olmazsa beni tekrar markete gönderecekler.
görevli genç: o yönden haklısınız tabii ama sanırım bu kadarı yeterlidir aileniz için.
şu nezaketin birazını hayatımıza yedirebilseydik bu diyalog belki böyle şaşırtıcı ve gülümsetici olmayacaktı. akşam akşam zamanda yolculuk yapmış gibi hissetmeyecektim.