hesabın var mı? giriş yap

  • hahahah çok güldüm sözlük. oğlunu, kızını ahlak için bu üniversiteye göndermeyecekler varmış.

    benim çocuklarda o kadar beyin yok demiyo da...

  • ryanair dünya havayolu işletmeciliğinde , özellikle hükümet havayolu ilişkisine istinaden bambaşka bir örnek teşkil etmektedir

    bugün bünyesinde birçok alt havayolunu bulunduran 1984 doğumu irlanda'lı bir şirketten bahsediyoruz.

    tabi küçük adımlarla gerçekleşiyor bu büyük hayaller. ilk uçuşları waterford - londra arasında. ankara'dan da yapılan ilk uluslararası uçuşlar atina'ya yapılıyordu bu şekilde hesaba katbiliriz

    1997'de halka açılan şirketin gelirleri 200 milyon dolardan 1.8 milyar dolara fırlıyor. 2010'da bu rakam 3 milyar dolara varıyor. sadece bir istatistik olarak vereyim thy'nin 2019 geliri 1.5 milyar tl kaynak

    ryan adı nereden geliyor ?

    kurucular christopher ryan, liam lonergan ve tony ryan bu ismi veriyor. 90'lara kadar da inigliz havayolları ile rekabet içinde geçen yıllık ortlaama 100 bin yolculu bir havayolu olarak karşımıza çıkıyor

    ryanair'in büyümesi aslında 2000'lerin başındaki ab'nin havayolları endüstrilerine ithafen koyduğu kuralları genişletmesi ve irlanda'nın büyümesi ile beraber bağlantılı. aşağıda detaylarına bakacağız ama brüksel oslo gibi duraklara seyahatler koyarak boeing 737-800 tipi uçakların siparişini verrek ciddi büyümeye geçiyor

    ancak en önemli olylardan biri 2000 yılında kendi internet sitelerini kurmaları ve buradan acente farkı olmadna basit bir yazılımla hızlı bir şekilde ucuza bilet satmanın önünü açmaları. internet sitelerini de öğrencilere yaptırıyorlar.

    2001 yılında belçika charleroi havalimanı'nı da merkez bellemesinler mi bunlar hemen boeing 737-800 serisinden sipariş ki 2010'a kadar peyderpey gelmesi hesaplanan uçaklar 2005'te son sipariş olarak adamların eline gçeiyor ve büyüme hızlanıyor

    finans müdürü michael o'leary'in kan banyosu benzetmesiyle yaptığı uyarıyla beraber düşük bütçeli küçük havayollarının önünün kapandığını ve piyasasnın easy jet ile ryanair'e kaldığını söylüyor. ancak 2004 yılında meşhur ab genişlemesi olunca bu iki firmada vites'i 5'e takıyor

    2010'lara kadar bu şekilde büyüyen ryan air önce macaristan ile kavga ediyor. çünkü budapeşte yakınında uygun fiyatlı küçük kendilerinin kullanabileceği bir havalimanı yok ve budapeşte de ryan air'in fiyat indirim talebini reddediyor.

    boeing ile sürtüşmeler oluyor ve pazarlıklar sonuçsuz kalınca 2012'de siparişi durduruyorlar

    izlanda'da meşhur yanardağ patlaması olucna uçuşlar durmuştu ya hani orada da ab kriterlerini eleştiriyorlar. adamlar tam dolmuşçu kafasında, yakıt ve pilot varsa en ucuzundan her yere gideriz diyorlar

    2010 yılında da irlanda hükümeti ile vergileri kısmaya yönelik masaya oturuyorlar ki özellikle turizm vergisi burada ön plana çıkıyor. adamlar büyük şirket veya hükümet demeden herkesi ile pazarlık etmenin peşinde. tabi bunun bir sebebi de 2010 yılında 10.3 milyon dolar gibi rekor bir zarar elde etmeleri

    en büyük marketleri de 2014 yılından beri italya. bakın ne irlanda ne ingiltere. tabi bu aşırı büyümenin tüm yönlerinin hesaplı olduğu söylenemez ki son 10 yılda 20 havalimanı ile toplamda anlaşmazlığa varıp sefer iptaline gidiyorlar.

    bu kavgalar tabi 2020 yılında irlanda'yı covid önlenmlerine uymamakla tehdit etmelerine kadar gidiyor. e tabi 2021 yılında 1 milyar dolara yakın zararın önden gelen kokusu bunu açıklar nitelikte.

    ancak bugün itibariyle direk 86 noktaya aktarmalarla 200'ü aşkın noktaya giden ryan air boeing 737 filosunun yüzde 10'u gibi uçuk bir sayıya sahip olarak bu alanda rekorun sahibidir. şu an 360 adet boeing 737 var ellerinde ancak 305 tane daha sipariş ederek tek seferde sayı olarak verilmiş en büyük siparişi de yine bu havayolu elde etmektedir.

    eğer biletinizin çıktısını almazsanız 70euroyu aşan bir cezayı yeme olasılığınız da var, 1 euroya uçak bileti bulma olasılığınız da. ryan air şimdilerde uçak içinde ayakta seyahat etmenin yollarını arıyor. tam bir çılgınlık

    son olarak ryanair tarihinde ciddi bir kaza olmamıştır. en azından ben bulamadım

  • 33 yaşındayım ve oyun oynamayı çok severim. steam hesabımda da 55 kadar oyun var. bazı oyunlar gerçekten sanattır. film izlemenin nasıl yaşı yoksa, oyun oynamanın da yaşı yoktur.

  • sanırım bu yıllar 90'ların sonları ile 2000'lerin ortaları arasında yaklaşık 10 yıl devam eden bir dönemdi. sonra herkes kendi evine bilgisayar almaya başlayınca o güzel dönem de artık mazide kalmış oldu.

    o zamanlar şimdiki gibi kafeler sinek avlamazdı. misal biz oturacak masa bulabilmek için öğlen 12'den önce kafeye ulaşmaya çalışırdık. öğleden sonraları ise kafeler o kadar kalabalık olurdu ki kafe sahibinin tuttuğu sıra kağıdına ismimizi yazdırırdık. sırada bekleme süresi bazen 2 saati bile bulurdu. kafelerin bazıları atariler, normal oyun bilgisayarları ve sadece internet kullanımlık bilgisayarlar olarak bölümlere ayrılırdı.

    yine bu dönemin başlarında kulaklık diye bir icat pek yaygın olmadığı için internet kafelerin içinde son ses açık bilgisayar ortamı mevcuttu. fareler, klavyeler desen kirden kabuk bağlardı tabiri caizse. hele o toplu mekanik fareler... az sinir etmemişti bizi.

    "32 kişilik dust kuruldu, isteyen girsinnn", "pusmak yok", "ekran yapma aq", "rest çek", "impulse'yi aç" gibi efsane counter-strike replikleri inletirdi salonları. 4-5 kişi ile yapılan age of empires ii the conquerors multiplayer'ların ise tadından yenmezdi. tat demişken; o klavyenin yanına serilen gazete parçasının üzerinde yenilen simit ise internet kafe atmosferinin en hoş ayrıntılarından biriydi.

    the settlers'lar, heroes might and magic iii'ler, delta force'lar, red alert'lar midtown madness'lar, cm serileri, fifa 99-2000'ler, vs. en kral oyunlarıydı buraların.

    son olarak leş gibi sidik kokan tuvaletleri de unutmayalım.

    demem odur ki ben bile en az 3-4 yıldır bu yerlere hiç uğramadım. çocukluğumuzun eğlence merkezi olan buraları bu şekilde görmek biraz üzüyor beni. çoğu kafe de zaten playstation salonlarına çeviriyor kafeleri.

    neyse başkan bağırıyor: "17 bittiiii." kalkmam lazım...

  • saçma sapan şekilde 9 tane lahmacun yediğim gün mide ağırları çekmeye başlamıştım. babam geldi ve anneme sordu;

    + ne oldu buna yahu!
    - lahmacun yemiş çok
    +kaç tane yemiş?
    -9!
    +bırakın ölsün allahın belası...

  • dayım yaptı bunu bana.

    annem ve babam boşandığında 3-4 yaşındaydım, büyükbabamın evinde yaşamaya başladık. annemler 3 kardeş ve en küçükleri olan dayım benden sadece 9 yaş büyük. dayı yeğenden çok abi-kardeş gibi büyüdük. bilumum sosyal, fiziksel, kimyasal ve psikolojik deneylerin üzerinde yapıldığı zavallı bir kobaydım ben.

    evdekiler beni sürekli dayıma emanet ederlerdi. ben 5-6 yaşlarındayken o da 14-15 yaşlarındaydı işte. neyse ikimizin de iki tekerlekli bisikleti vardı ama benim caddede sürmem yasaktı tabii. bir gün evden dükkana giderken benim bisikletimi kendisinin bisikletinin arkasına bağladı, güya öyle daha güvenli oluyormuş. asıl amaç tabii ki itlik yapmak. başladı pedala basmaya, son sürat gidiyoruz. dükkanın önüne geldiğimizde küt diye frene bastı, ben uçtum tabii.

    bir gün dükkanda sigara içerken yakaladım, kimseye söylemeyeyim diye ağzıma zorla sigara sokup ağlata ağlata bana içirdi. nasıl bir zihniyetten bahsettiğim kısaca anlaşıldı sanırım.

    neyse, konuya gelirsek... samatya'da yaşıyoruz. 80'lerin ortaları, ben 5-6 yaşındayım. komşularımızın çoğu ermeni. dayım bir gün beni kenara çekti ve önemli bir şey anlatması gerektiğini söyledi. bazı belgeler bulmuş. aslında ben ermenistan'a göç eden bir komşunun çocuğuymuşum, adım da evrim değil evrommuş. "ben annemin çocuğuyum" diye ağlamaya başladım ama hayatımın geri kalanında bana evrom diye seslendi. ben de uzun yıllar boyunca evlatlık olduğuma inandım. dayımın sadistliği yüzünden 5 yaşımda oyunu, sokağı bırakıp kendi kendime okumayı söktüm. bütün evi deli gibi taradım senelerce evlatlık olduğuma dair belgeleri bulmak için.

    birkaç yıl sonra belgelerin kömürlükte saklanmış olabileceğini söyledi, bütün bir yazı kömürlükte belge aramakla geçirdim. annem ne kadar "yok kızım öyle bir şey" dese de adam bana evrom diye seslenmeye devam etti. mahallenin müslüman çocukları kuran kursuna giderken ben de gitmek istedim, ailem izin vermedi. "ermeni olduğum için herhalde" diye düşünüp gizli gizli kiliseye gidip mum yakmaya başladım. dayım bir süre sonra hikayeyi "sen üzülme diye ermeni bir aile dedim ama aslında mahalledeki arsaya çadır kuran çingenelerden almıştık seni, evrom ermeni ismi değil, çingene ismi" diye değiştirdi. çocukluğum kimlik arayışı içinde geçti.

    iyi tarafından bakarsak 5 yaşındayken okumayı öğrenmiş, geniş bir hayal gücüne sahip, farklı etnik gruplara ve dini inançlara saygı duyan ve erkeklerle mücadele etmek gerektiğini çekirdekten öğrenen bir insan olmamı sağladı dayım.