hesabın var mı? giriş yap

  • ortada sorun görmeyen yazarlar için şöyle örnek verilmesi gereken olay; araç alıyorsunuz ama herhangi bir durum için yurtdışına çıkmanız gerekiyor ve 1 yıl boyunca aracı garajda tutuyorsunuz. 1 yıl sonra ülkeye dönünce bakıyorsunuz ki bir kanun çıkmış. kanunda deniyor ki 1 yıl boyunca plakasına benzin alınmayan araç trafiğe çıkamaz çünkü şase numarası başka bir araca geçirilmiş olabilir!

    her türlü anayasal hakka aykırı bir tasarıdır... mülkiyet hakkı, iletişim özgürlüğü vs. vs.

    aydınlatma eklemesi:
    - sim kart tak çıkar n'olcak ya, imei kopyalama engeli vs. vs. argümanları sunan arkadaşlar hala olayı anlamamış durumda. burada parasını verip her türlü kullanım hakkına sahip olduğunuz tamamen yasal ürüne "bir kanunsuzluk yapılma ihtimali var" argümanı üzerinden bir regülasyon getiriliyor. ancak getirilen bu regülasyon farklı şekilde de yapılarak "kişilerin anayasal hakları engellenmeden" de düzenlenebilir. insan yaşantısına müdahale eden içerikle çıkan kanunların etrafından dolanarak ya da kendince bir çözüm?! bularak o kanunun yapmaya çalıştığı şeyi altettiğini zannetme ata sporunu bir unutsak şu memleketteki yaşam kalitemiz birazcık artar.

    - halihazırda 7 yıl olan sürede zaten evde duran telefon belli bir zaman sonra teknolojik açıdan geri kaldığı için fiilen kullanılmaz hale geliyor. misal ilk çıkan iphone var bende. hala çalışıyor ama ne uygulama yükleyebilirim ne de doğru düzgün hat kullanabilirim. 7 yıllık sürenin oldukça dramatik bir şekilde 1 yıla düşürülmesi ekonomik açıdan da hala verimle kullanılabilecek cihazların doğrudan çöpe atılması demek oluyor ki bu da ekonomi için zarar verici bir olay aslında.

  • minik oğlum (8 aylık) epeyce kıvrandıktan, salyalandıktan, kaşındıktan sonra nihayet huzura erdi: pirinç tanesi gibi miniminnacık iki alt diş bize gülümsüyor :)

    öte yandan ablasının da (6.5 yaş) uzunca bir süredir iki alt dişi birden sallanıyordu. nihayet iki gün önce biri düştü, daha doğrusu son kalan kökü de dedesi ufak bir hareketle koparıverdi (benim de ilk dişimi babam çekmişti :)) hemen yanındaki diş ise desteksiz kalınca iyice sallanır oldu, hatta neredeyse düşey pozisyondan yataya geçti denebilir. sonra bugün, minik kardeşi onu sevmek için hamle yapınca yanlışlıkla kızımın çenesine vurdu, ikinci sallanan diş de düştü.

    şu anda birinin öndeki iki alt dişi eksik, diğerinin sadece o iki dişi var :) aynı anda kahkaha attıkları bir fotoğrafı yakalayabilirsem kocaman bastırıp ofisime asmak istiyorum :)

  • ekim devriminin tarihe geçen ve ilginç bir olayı da, çar ve ailesini kurşuna dizilmesidir.
    kızılordu, çar ve ailesini (yanılımyorsam) yekaterinburg'da esir tutmaktadır.
    bu sırada çar ve ailesini kurtarmak için beyaz ordu'nun şehre yaklaştığı haber alınır.
    ural sovyeti sorumluluğu ele alır ev idam kararı çıkar.

    her insanın ölümü bir trajedidir, o tarafını geçelim, ancak bu kurşunlanma suretiyle idam sırasında ilginç bir olay yaşanır:
    idam mangası ateş eder, çar, karısı, tek oğlu ölürken, kızlarına kurşun işlemez!
    kurşunlar sekip kızlar ölmedikçe, ateş eden askerler arasında şaşkınlık belirir.
    bunun kutsal bir işaret olduğu kanısına kapılan askerler ateş etmeyi keser.
    sonuç olarak yüzyıllardır çar ve ailesini aynı zamanda dini etkileri de vardır, eski çağlardan eri iktidardakiler kendilerini allah'ın sureti,
    gölgesi, vs diye yutturmakadır. askerler de geriler ve ateşi keserler.

    fakat orada bulunan başka birileri kızları kafalarına nişan almak sureti ile öldürürler.
    sonradan ortaya çıkar ki, çar ailesi, hazineden eline geçirdikleri elmasları kızlarını elbiselerinin içine dikmek suretiyle kaçırmak istemişlerdir.
    elbiselerin içinde zırh gibi işlev gören elmaslar da kurşungeçirmez bir özellik kazandırmıştır.

    ironik olarak bakılırsa, elmaslar ve güç, çar ailesine bir kaç dakika daha hayat sağlayabilmiştir.
    son kez olarak.

  • --kısa cevap, herkes ölür! ( kesinlikle tüm paranızı bu bahise yatırabilirsiniz)

    cidden, sıkıcı olmayan uzun bir cevabı hak eden türden bir soru (endişelenmeyin, çok fazla uzatmayacağım!)

    --öncelikle, güneşin büyüklüğünde bir buz bloğu oluşturduğumuzu varsayalım-varsayalım diyorum çünkü mümkün değil, belki başka bir boyutta mümkün olabilir.-
    bunun gibi bir görüntü olacak, -tıpkı güneş gibi değil mi? - zaten güneş boyutundaki buz kütlesi kendi yer çekimi altında ezilip bir yıldıza dönüşecek. --yani güneşe.

    -bunun anlamı; merkezdeki buzun kendi yer çekimi altında sıkışması, yer çekimi potansiyel enerjisinin buzu eritmesi, buharlaşması, buharlaşması ve muhtemelen suyu iyonize etmesi anlamına gelir.
    nesnemizin çeşitli bölümlerinin buz fazı diyagramı boyunca tam olarak ilerlemesi, insani açıdan karmaşık olacak, ancak bunu denemek ve hesaplamak sizi kesinlikle eğlendirecektir.

    güneşin yoğunluğu m3 başına 1410 kg. buz yoğunluğu ise m3 başına 916 kg'dır. tahmini buz kütlesi, güneşin kütlesinin yaklaşık 0.65 katı olacak. ( kütlesel olarak yarısından daha fazla )

    bu kütleli bir nesnede füzyon başlatmak için yeterli hidrojenin olmadığını varsaysak bile, en kötü ihtimalle, kahverengi bir cüceniz var demektir. ve o kahverengi cüce güneşle birleştiğinde, çok kötü bir hazımsızlık vakası olacağı kesin.

    --peki güneşin hacmine eşit miktarda suyu, güneşe dökersek ne olur?

    öncelikle güneşin hacmine eşit miktarda suyumuz olsaydı, buz ile aynı mantıkla merkezde füzyon tetiklenecekti.

    o kadar su kendi yer çekimi nedeniyle çöker (madde uzay-zamanı büküp yer çekimi oluşturur).
    suyumuz sıkıştığında basınç nedeniyle çok daha küçülecek ve merkez çok daha sıcak olacak, sıkışan herhangi bir madde daha da ısınır.
    bunun nedeni moleküllerin birbirine yaklaşması, bu daha hızlı hareket ettikleri anlamına gelir ve moleküllerin hızı, ısıyı daha da arttırır.

    sonunda, sıkışmanın etkisiyle birbirlerine çarpan suda bulunan hidrojen atomları (h2o ) helyum oluşturmak üzere kaynaşmaya başlarlarlar ( füzyon )

    hidrojen atomları füzyon yaptıklarında, komşu atomları daha hızlı hareket ettiren ve süreci başlatan daha fazla enerji (çok fazla enerji) serbest bırakılır.
    füzyon oluştuğunda enerji neden serbest bırakılır? çünkü hidrojenin tamamı helyum haline gelmiyor. -kaybolan kütle enerjiye dönüşüyor ( olağan üstü bir enerji)--sonuçta, çevremizdeki her madde enerjidir - einstein--

    bu su kütlesinin kaderi, yeni bir yıldız olarak karşımıza çıkmak olur. yani, parlamaya başlayacak kadar sıcak olacak. güneşimizin de yaptığı gibi.

    --peki suyun kendiliğinden yer çekimi ile ilgili problemlerden kaçınmak için küresel simetrik bir biçimde "döküldüğünü" varsayarak ne olur?

    -konvansiyonel bir yangına su eklenmesi, söndürmeye yardımcı olur. fakat güneş geleneksel bir yangın değildir millet.

    nükleer bir yangından bahsediyoruz, sudaki hidrojen bir yakıt olarak kullanılır.
    güneşimiz nede olsa bünyesindeki hidrojeni, helyuma dönüştürüyor.
    hidrojen çekirdeklerinin birleşerek helyuma dönüşmesi ve bu dönüşüm sırasında kütle kaybı karşılığı enerjinin ortaya çıkması sayesinde cayır cayır yanıyor.( nükleer füzyon ) -- bu durumda güneşe yakıt eklemiş oluyorsunuz.

    güneş'le birleşen aynı boyuttaki bir nesne, dünya'nın hiç yaşamadığı miktarda ısı yayacak ve biz pişmiş olacağız.
    yerçekimi bozulması, dünya'yı ve diğer gezegenleri yörüngelerinin dışına çıkaracaktır.
    bu durumda ''herkes ölür!! üzerine bahis yapan arkadaşlar kazanmış olur. -tebrikler.

  • sondan başlarsanız ''yengeniz''den sonrasını zaten okumazsınız.

    adam olayı gündemde tutmak için her gün bişe yapıyor işte.
    bugün de açıklama yapmış, sanki bekliyormuşuz gibi.

  • 4 yaşlarındaki ufaklık, elini bırakır bırakmaz sahilde etrafına bakmadan koşmaya başlar.

    + oğlum gel buraya. şimdi denize düşeceksin bak!
    - baba sen ne biçim konuşuyorsun öyle, allah korusun.

    bildiğin dindar nesil yetişiyor lan dfgfdsfd.

  • diyelim allah'ın varlığına kanıt olarak bunu sunduk, orası tamam, ben tatmin oldum.

    peki beni kim yarattı o zaman amk?

  • ben hayatini sag eliyle idame ettiren insanlardanim. yasamim sag elimle sekillendi; universiteye yetenek sinaviyla girdim, yillarca resim cizdim, minyatur yaptim, su anki isimde de ellerimle calisiyorum.
    sonra bir gun sag kolumun uyusmaya basladigini hissettim. yaklasik on gun icinde dokunduklarimin ne oldugunu anlayamamaya, bir ay icinde birakin yazi yazmayi kalem bile tutamamaya basladim. kolumu bir turlu hedefledigim noktaya isabet ettiremem de cabasi. kolum bana bagli ama benden bagimsiz, gorev tanimini tamamen sasirmis bir uzva dondu.
    bu sure zarfinda gunluk hayat cok zorlasti benim icin. tirnaklarimi anneme kestirdim, yemege disari ciktigimda bicak tutamadigim icin sadece catalla yenecek yemekler sectim. basimi kasimak isterken suursuz kolumu duvara carptim bazen de parmaklarimi gozume soktum. mouse ve kalvye kullanamadim,isimi yapamadim. kisacasi cok basit gorunen gunluk aktiviteleri kesinlikle dogru duzgun yerine getiremedim.
    simdi, uyusmanin basladigi geceden tam 3 ay sonra hala yazi yazamiyorum ama en azindan kalem tutabiliyorum, bardagi devirmeden su icebiliyorum, elimi attigim seye ilk hamlede ulasabiliyorum. hepsinden onemlisi sol elimle akici bir sekilde yazi yazip, otuz yillik kamyon soforleri gibi manevra yapabiliyorum. ne sagimi ne solumu yuzde yuz kullanamiyorum belki ama ikisini de aktif ve ise yarar sekilde kullanabildigim icin saglikli insanlardan bir sifir ondeyim.
    ms boyle bir sey iste. o benim ayak uydurmam gereken hayat arkadasim; beni hayata baglayan, beni depresyona sokan, yasamima anlam katan, icinden butun anlamlari teker teker alan, gece yarisi beni korkudan aglatan, sabahina dunyaya meydan okutan....

  • milletin yine 1-2 yerinden kendiyle özdeşleştirdiği kız. bende hiçbiri tutmadı aga iyi mi. amorti bile yok.
    başlı başına "kız" bile tutmuyor sen düşün.

    gelen mesajlar üzerine edit: nefes alıyorum evet, ayrıca kadın da değilim.
    olm seçim sandığına sokarsınız az sabredin amk.

  • öğrendiğimde ufkumu 2 katına çıkaran şeylerden biriydi benim için (ufkum dar olabilir kusura bakmayın yıllar oldu öğreneli ama o günlerde çok etkilenmiştim), enteresan denebilecek bir kaçını yazayım..

    -ölüm saati hesaplama,
    -böbreklerde süzülen kanın konsantrasyonunu zaman değişkeni ile beraber hesaplama,
    -arteriyel ve venöz kanın dokulardaki konsantrasyonları,
    - mikroorganizmaların maksimum konsantrasyona hangi zaman aralığında hangi sıcaklıkta geleceği (bunu biliyoruz biz zaten diyebilirsiniz ama hayvan veya doku deneyleri için bu zaman dilimlerini tutturmak önemlidir)

    integral de bu işlemlerde ara ara haliyle devreye giriyor.. benim kafama tek takılan bu olaylar üzerinde kafa yorup hem matematiksel bağıntısını hem işin işleyişini kovalayan insanların varlığı. iyi ki varlar. canlarım benim.

    debe editi: bu kadar çöp içerisinde okuyan birilerinin olmasi çok güzel teşekkür ederim.

    o konsantrasyonunu ölçeriz dediklerimi kanda veya dokudaki üre, glikoz, oksijen gibi bileşenler... olarak düşünebilirsiniz.