hesabın var mı? giriş yap

  • bir gün yolumu kaybettim ve bir çıkmaz sokaga girdim. sokagin icindeki bir konteynerde yasayan yasli bir kadinla tanistim. babasina bakmak icin evlenmemis ve yalnız kalmıs. para verdim, almadi. muratpasa belediyesi bana her gün sıcak yemek gonderiyor dedi. sen de bana pismis yemek getir, yorgan getir dedi. diyecegim, o aşevi birçok insanın, evsizlerin umuduydu. gerçekti.

  • net değil brüt 22 bin lira olması durumu. onun neti olsa olsa 17 bin olur. kemal kılıçdaroğlu net olarak asgari ücretin 2,5 katı olacağını söyledi. aradaki farkı siz hesaplayın artık.
    ayrıca niye seçimden sonra? sen iktidarsın. istesen şimdi anında yaparsın, seni tutan ne?

    not: devlet memuruyum. değil 22 bin tl, ev araba yat kat verse yine oy vermem ve benim gibi milyon tane memur var.

  • evet, intihalcidir.

    bu bahsettiğim makale bizim matematik dehasının:
    - http://onlinelibrary.wiley.com/….1002/fld.2211/full

    bu da kopyalandığı makale:
    - http://www.sciencedirect.com/…pii/s0960077905011148

    adam almış, birebir değişkenleri filan değiştirip (x'i a yapmak gibi, ortaokulda yapardık) yeni makale diye sunmuş. biraz baktım, lakin tatilde evde olduğum için enstitünün vpn bağlantısı ile uğraşamadım, sadece 3-5 makaleye baktım. bu yukardaki örneği bulmak hiç zor olmadı. gelişigüzel bir makale seçtim, birebir intihal çıktı. diğer bir kaç tanesinin de giriş kısımları, bazı tanımlar filan paso kopya. web of science'a bakıldığında atıf almış biraz, doğru, ama bu intihalci olduğu gerçeğini değiştirmez kesinlikle. zamanım olduğunda diğer makalelere de bakıcam.

    ek: şimdi farkettim, bu bahsettiğim makalede "alıntı" yapılan makaleye bir kere atıf verilmiş, ama makalenin neredeyse tamamında cümleler, denklemler vs tıpa tıp aynı.benim bildiğim intihal tanımına göre bu intihaldir.

  • açılın size kerizlik hikayemi anlatayım.

    sevgilim var 4 seneyi yeni doldurmuştuk yanlış hatırlamıyorsam. kurban bayramı tatili için memlekete gitmişiz. ben iş sebebiyle erken döndüm; o üç dört gün sonra gelecek. hafta ortasında tutturdu, benim evi bir temizletmek lazım; çok kirli bıraktım memlekete giderken, cumartesi bizim çocuklar gelecek bana, temiz olsun, sen hallediver diye. ben de hafta içi iş çıkışı gittim baktım, darmadağın halde ortalık. yorgun halimle ortalığı toplayıp evi temizlikçi çağırılabilecek duruma getirdim. cumartesi gününe de temizlikçi ayarladım. cumartesi sabah gittim erkenden, evi açtım, temizlikçiyi aldım, kadın temizledi evi. ben de evde bulundum yardım ettim falan işte, neyse öğleden sonra sevgilim indi uçaktan geldi. gittik yemek yedik, üstüne de markete girdik. marketten kırmızı şarap aldı bu en klasından. saftirik ben uyanmadım hâlâ. beni eve bıraktı. ben evde takılırken bir iki kere aradım bunu açmadı, baktım mesajlara da cevap vermiyor saat geç oldu. sinirim geçsin dedim duşa girdim çıktım hâlâ ses yok. merak ettim, çocuklarla içip içip sızdılar heralde diye korktum. atladım gittim eve. anahtarla açtım kapıyı, yerde dünyanın en iğrenç ayakkabısı olan bir çift ugg duruyor. meğer eve kız atmış sevgilim. kız da zaten birkaç aydır sevgilisiymiş. ben de sevgilisiyim tabii o sırada. hatta kız atabilsin diye evini temizleten sevgilisi. ayrılık falan yok henüz. kendi temizlettiğim, temizlenmesine yardım ettiğim eve kız atıldı. hadi beni gözden çıkardın eyvallah da bari iki gün erken gel kendi evini kendin temizlet de öyle at kızı eve. bana ne temizletiyorsun?!

    aldatılmanın da hayırlısını versin allah. bu bana çok fazla geldi.

    debe editi: hikayenin devamını soran çok fazla yazar oldu ama gerek yok yazmaya. ayrica cool story, kurgu falan diyenler oldu. malesef gerçek. yaşandı bitti saygısızca.

  • victor hugo benim şu halimi görseydi sefiller yerine buna da şükür adlı bir roman yazardı.

  • - alo, rüya yorum hattı mı?..
    - evet buyrun?..
    - ben rüyamda maç yapıyodum...
    - evet?..
    - maçta tam gol atacakken beni düşürdüler ama hakem penaltı vermedi...
    - hatalı...
    - formamdan çektiler...
    - tamamen hakem hatası..
    - çok teşekkür ederim..
    - rica ederim..

  • "bir daha kolay kolay cesaret edemem" diyerek listesini yaptığım ve paylaşmak istediğim şarkılardır.

    emrah - unutabilsem
    söz: şükrü kekevi / beste: emrah ipek
    90'lı yıllarda çocuk olmanın bir getirisi olarak bu şarkıların birçoğu kulağımıza çalınmış ve hatta ilk duyduğumuzda afallamamıza sebep olmuştur. arabesk kültürüne ne kadar uzak olursak olalım bir kısmıyla adını koyamadığımız bağlar dahi oluşmuştur. mesela listemin başında yer alan unutabilsem şarkısı, lise 1'deki canım sıra arkadaşım seven'in* hatırasıdır. çünkü babamı kaybetmiş olmam sebebiyle bir radyo kanalını aramış ve ismimi vererek bir şarkı isteğinde bulunmuştu. hangi şarkıyı isteyeceğini ise bilmiyordum ve çalarken çok duygulanmıştım.

    metin şentürk - sitem
    söz: sezen aksu / beste: onno tunç
    "bu yangın benle ölünceye dek yaşasın varsın, dünyanın en son günü sen beni arayacaksın." kısmıyla hafızama kazınmış olan şarkıdır. bu şarkıyı sadece bu dizeleri için sevdiğimi bile söyleyebilirim, çünkü çaresizliğini kabullenişi öyle güçlüdür ki sevdasında yalnız bile olsa sevgisine sarılmıştır. metin şentürk ise yorumuyla bunu bambaşka bir yere taşımıştır.

    hakan taşıyan - doktor
    söz: şakir askan / beste: murat şenpınar
    hakan taşıyan'ın derbeder ve iflah olmaz bir âşık olduğunu düşündürmüştür her zaman. çünkü şarkının sözleri kendisine ait olmasa da sanki kendi yazmışçasına hissederek söylemiştir. bu türde dinlediğim şarkılar arasında, sanırım ki arabeskin tanımına en çok uyan eserlerden biridir. tek düze ve basitçe yazılmış gibi duran sözlerinde adeta kora düşüp tutuşmuş bir kalbin ağırlığı vardır.

    ibrahim erkal - unutmayacağım | insafsız
    söz ve beste: ibrahim erkal
    hafızamda en çok yer etmiş olan ibrahim erkal şarkılarıdır. ne zaman denk gelsem rahmetli ibrahim erkal'ın çok duygulu bir insan olduğunu düşünmüşümdür. ayrıca unutmayacağım'ın introsu da en güzel arabesk introları arasına girebilecek kadar iyidir. ''unutma unutulanlar unutanları asla unutmazlar'' sözü ise parçaya dair en çok hatırlanan kısım olabilir.
    insafsız'daki ''kapıldım bir kere seyrine sevdanın, nefes bile almadım'' cümlesini ise her zaman çok yaralayıcı bulmuşumdur. zaten her şeyiyle çok depresif bir şarkıdır.

    emrah - belalım benim
    söz: şükrü kekevi / beste: emrah ipek
    bu şarkı da tıpkı unutabilsem gibi şükrü kekevi tarafından yazılıp emrah tarafından bestelenmiş. bu şarkı adını koyamadığım değişik bir keder duygusu uyandırıyor içimde, yine insanı üzmek için yapılmış arabesk parçalarından biri.

    selami şahin - ben sevdalı sen belalı
    söz ve beste: selami şahin
    bu listedeki en güzel şarkı olabilir fakat ne var ki tamamen arabesk midir ondan emin olamadım. selami şahin'in yorumu olsun, söz ve bestesindeki 'tutkulu âşık hissi' olsun gerçekten çok kıymetlidir.

    cengiz kurtoğlu - seviyorum
    söz ve beste: sezgin büyük
    bu şarkının ''duyanlara duymayanlara'' ile başlayan kısmını, metin şentürk'ün doymadım doyamadım şarkısının nakaratına o kadar benzetmişimdir ki, ikisinin de aynı şarkı olduğunu sanıyordum. arabeskçiler daha iyi bilir ama 'arabesk budur' denilebilecek eserlerden biri olduğunu düşünüyorum. zaten "seviyorum" kelimesinin arabesk hali ancak böyle olabilirdi.

    orhan gencebay - dil yarası
    söz ve beste: orhan gencebay
    beste olarak oldukça güzel bir armoniye sahip olan bu nostaljik şarkının kulaklarıma yer etmiş olmasının en büyük sebebi sanırım annemdir, çünkü annem kendisini pek severdi.

    neşe karaböcek - yağmur ağlıyor
    söz: neşe karaböcek / beste: mustafa kaya
    ve anısı annemden gelen bir başka şarkı. neşe karaböcek'i çok seven annem sayesinde bu şarkıyı ben de sevmiştim. ama o kadar kederli ki neşe hanımın yumuşacık sesi bile bu kederi hafifletmeye yetmiyor, her ''kıymetini bilemedim'' diyişi insanın kalbini acıtıyor.

    ferdi tayfur - sen de mi leyla
    söz ve beste: ferdi tayfur
    çöldeki bahtsız bir bedevi gibi hissettiren bu şarkının arabesk kelimesinin hakkını fazlasıyla verdiğini düşünüyorum. bir de ismindeki leyla'dan ve de mecnun'un ferdi tayfur hayranlığından ötürü bana leyla ile mecnun dizisinin eski zamanlarını hatırlattığını söyleyebilirim. zaten o kadar da aşina olmadığım bir şarkı olmasına rağmen listeye eklemiş olmamın sebebi de sanırım bu diziden duyup hatırlamamla ilgili. hatta hazırladığım youtube listesine bu şarkının geçtiği leyla ile mecnun sahnesinden bir klip de ekledim.

    işte arabesk müzik diyince benim aklıma gelenler de böyle oldu. araştırırken bulduğum birkaç parça ise zaten bir şekilde bildiğim şarkılardı. oturayım da arabesk müzik dinleyeyim demem (çünkü aralarında iyi yapılmış işler olsa da çekilecek acı değil) ama liste yapmayı çok seven ve melankolik yönü ağır basan bir dinleyici olarak da listesini yapabilecek kadar fikrim vardır. ama bundaki en önemli etken bir 90'lar çocuğu olduğum içindir. yani bu parçaların hafızamda bir yerlerde kayıtlı olması, eski dönemde yapılan şarkıların taşıdığı ruh sebebiyledir (sonrasında arabesk dünyasında ne oldu hiçbir fikrim yoktur mesela) ve o dönemlerin bıraktığı iz de zaten başlı başına bir sebeptir. bu yüzden de arabesk falan fark etmez dedim ve başlığa denk gelmişken -ve hazır içimden de gelmişken- özenli bir şekilde yazıp paylaşmak istedim. her ne kadar teması kederli bir yazı olduysa da umarım sıkılmadan okuduğunuz keyifli bir entry olmuştur.

    iyi dinlemeler ve sevgiler...

    travmatik nağmeler seçkisi
    ve youtube listesi

  • yine kendilerine yakışan bir açıklama yapmışlardır. yanlarındayız. asla pes etmeyeceğiz.

    "türkiye cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, terör örgütü kurmak veya yönetmek, suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma, toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde görevlendirilenlerin görevlerini yapmalarına engel olma, kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşleri düzenleme, yönetme, bunların hareketlerine katılma, ruhsatsız ateşli silahlarla mermileri satın alma veya taşıma veya bulundurma, görevi yaptırmamak için direnme, kamu malına zarar verme."
    ne mutlu bizlere ki, isnat edilen bu suçlamalar içerisinde halkı gece - gündüz, çoluk - çocuk, genç - yaşlı demeden gaza boğmak yok !
    bir tenhada acımasızca, hunhar bir şekilde bir genci döverek öldürmek yok !
    "üç tane sıktım" yok !
    çatıdan adam atmak yok !
    ondördünde fırına "ekmek" almaya giden kara kaşlı bir fidanın onbeşinde, onaltı kilo toprağa verilmesi yok !
    hırsızlık, yolsuzluk yok !
    "bir eylemin ahlaki değerini eylemin sonucu değil, eylemin ardındaki niyet belirler."
    yukarda yer alanlar kimin niyetinin ne olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
    hayatın kendisini gerçeğe çok yakın kılmak gibi bir derdi yoktur, hayat gerçeğin ta kendisidir.
    16 aralık'ta deplasmana gidiyoruz;
    adalet için, hukuk için, vicdan için, ülkemizin yarınları için gidiyoruz.
    van'da üşüyen, soma'da ağlayan çocuklar için...
    sokak köpekleri için, yetimler için, yaşlılar için gidiyoruz.
    karadeniz'e dere olmak için gidiyoruz.
    bizi kanser eden bu hukuksuzluğa ilik bulmak için gidiyoruz.
    tribüne çıkmak bizim için bir davadır, beşiktaş davasıdır.
    gittiğimiz her yerde bu dava için haykırmaktan geri durmayız.
    16 aralık deplasmanında da o mahkeme kürsüleri bizim için insanlığın davasını haykıracağımız bir tribündür.
    bu süreçte bizlerden desteğini esirgemeyen herkese teşekkürü bir borç biliriz.
    asla pes etmeyeceğiz, haramilerin sofrasına diz çökmeyeceğiz.
    çarşı"