hesabın var mı? giriş yap

  • cogu kisinin kacirdigi nokta, odul teslim alinir, telsim eden sahneyi kazanana birakir ve odulu kazanan kisi konusmasini elinde odulu ile yapar. nihal hanim seyirciyi selamlayip odulu teslim almasi gerekirken dogrudan konuusmaya baslayip tamer karadagliyi arkasinda figuran bekci durumunda birakmistir.

    tamer karadagli gercekten oduluyle komusmasi icin vermis olmasa nihal hanimin tepkisine bu kadar hizli yanit veremezdi.

  • fark ettiğim üzere çok ucuz ürünlerin gönderim ücreti 28-40 tl’ye çıkmış.
    lakin 137 tl ye bir kalem vardı sepetimde o hala ücretsiz.
    gümrüğe de çaktırmadan 50 kuruş koymuşlardı en son.

    biz niçin diğer ülke vatandaşları gibi paramızı hakkıyla harcayamıyoruz?

    suluboya yapmak istiyorum kağıtlar olmuş 200 lira
    fotoğraf makinesi almayı düşünüyordum o da 6-7 binlere uçmuş
    bisikletler zaten uçtu
    bir de hayale kapılıp acaba teleskop mu alsam diye aklımdan geçirdim 10 saniye kadar.

    150 liraya fırça mı olur ulan, boyalara hiç girmiyorum.

    bunlar lüks ihtiyaçlar farkındayım, bunlar olmasa da yaşanır lakin canımı sıkan bu yazdıklarımın maliyetini karşılayıp vergisini karşılayamıyorum.

    ben böyle sanat ruhlu bir devlet görmedim, her istediğimden kendine de alıyor birer ikişer tane..

    benim aliexpress rekorum 8 gün arkadaşlar.
    8 günde aras kargoyla geldi, gümrük ödememiştim.
    kendimi bir an fransada hissetmiştim.
    fazla mutlu olduysam demek ki..

    çember daralıyor.

  • biz bu takımlara olan sevgimizi metin oktay'dan, lefter'den, baba hakkı'dan aldık. çocukluğumuzda sokak aralarında top oynarken, sert bir şut çekip gol atınca "hamiiii" diye; frikikten gol atınca "prekaziiiii" diye; çalım atıp da gol attığımızda "rıdvaaan" diye; gol kurtardığımızda "schumacher" diye sevinç naraları attık. hangi takımı tuttuğumuzun önemi yoktu. sonraları hayatlarımıza aziz yıldırım'lar, ünal aysal'lar, demirören'ler, hacıosmanoğulları, melo'lar, emre'ler, volkanlar girdi. futbol bütün masumiyetini kaybetti. şu geldiğimiz hale bakın. bu durumdan memnun olup da hala futboldan zevk alan varsa gölge etmesinler başka ihsan istemem.

  • çocukların öldürüldüğü ülkede yazamam demiş. ben de hayırlı bir iş edecek sandım, boks yapacakmış.

    iki sene kafamı dinleyeceğim, hobilerimle ilgileneceğim desene be adam.

    leş gibi popülizm kokan açıklama.

  • bir sahne düşünün;

    federer ağlıyor, nadal ağlıyor, en son dayanamadı djokovic de ağlamaya başladı,berrettini bunların arasında zurnanın sol deliği ama o da ağladı.

    döndü world team'e schwartzman ağlıyor.

    biz ağlıyoruz. aslında duygulanmamizin sebebi tam da bu.ömrümüz geçiyor ve biz bu geçişleri, kaybedişleri hayatimizda sürekli olan ve hiç gitmeyeceğini düşündüğümüz şeylerin gittiğine tanık olduğumuzda anlıyoruz.

    tam 24 yıldır orada duran tenisle alakalı alakasız herkesin kulağına ismi çalınan bir insan gitti.

    teletext döneminden ultra hızlı cep telefonlarına kadar her dönemde raket sallayan bir adamdı. biz bu döneme nice sevinçler nice kayıplar nice anılar sıkıştırdık.

    ve onun vedasıyla bu geçen tüm zamanın farkındalığı olanca gerçekliği ile yüzümüze vurdu.

    çok zaman geçmişti ve o zamanların bittiğini roger'in vedasiyla anladık. ıste hepimizin ağlama sebebi budur.

  • ruhun almanya'sindaki bileskelerden biri.

    fikir babasi joseph goebbels'e gore, kraft durch freude, sistemin varolus bicimlerinden biridir. freude, yani eglence/nese ile sarmalanan birey (yani sistemin ogesi), farkinda olmadan sisteme kraft, yani guc katar. bu anlamda, eglenen bireydir ancak guclenen birey degil, sistemdir.

    her ne kadar gunumuzde bu isleyisin gorsel yani on plana cikarilsa, ornek verileceginde fiziksel aktivitelere basvurulsa da, kdf'in asil gucu muzik, felsefe ve edebiyattan gelir. sistem, bu uc bileseni eglence amaciyla kullanir, bireyin bu konulara olan kismi zaafini kendini guclendirmek adina pekistirir. yuksek sanat derecesinde eglendigini (sinif atladigini) dusunen birey, kendini degerlenmis hisseder, sistemin kendisine atfettigi bu degeri bir sadakat bicimine donusturur. cesitli kaynaklarda, kdf'in orta ve ust sinif eglence anlayisini toplumun diger kesimlerine yayma amaci oldugundan bahsedilse de, asil amac, eglence anlayisini bireye indirmek degil, bireyin o eglence anlayisina halihazirda var olan egilimini daha da besleyerek kendisini oraya (yani ust sinifa, yani daha ustun bireye) yukselmis, ait olmus hissetmesini saglamaktir.

    ancak bu degerlenisin ve ait olusun sistem acisindan tehlikeli yanlari da bulunmaktadir. sisteme sadakati pekisen bireylerin arasinda sorgulayici beyinlerin yer almasi kacinilmazdir. sadakat, sorgulayicilik ve elestiricilik ile birlestiginde tehlikeli bir bilesen haline gelir ve bireyde sistemin temel niteliklerine dair sorular sorma ve kritikler yoneltme hakkina sahip oldugu hissinin dogmasina yol acar. goebbels, bu tip durumlarda, her propaganda bakaninin yapacagi gibi, akilli bir hamleyle, bu tip bireyleri dusunselden cok, fiziksel aktivitelere yoneltmekten bahseder. kisaca, beyin uretmediginde ve beden fiziksel yorgunluga hapsedildiginde, bireyin elestiri getirecek enerjisi kalmayacaktir. son care ise elbette ki uyumsuz bireyleri, yani sistemin guclenmesine katki saglamayan veya sistem guclendikten sonra ihtiyac duyulmayan bireyleri freude'nin ve sistemin disina cikarmaktir.

    her sistem kendini yenileme ve gucunu diri tutarak kendine ispat etme ihtiyaci icindedir. kraft durch freude, bu anlamda, sistemin tekrar ettirilmeye son derece musait bir kendi-yonetim bicimidir.

  • az biledir.

    bir sokak, cadde, semt, köy, ilden bahsedilmiyor.
    tüm bir ülkenin elektriğinin kesilmesinden ve ikna edici bir açıklama yapılamamasından bahsediliyor.

    ülke ve insanları zaten gergin. hayat yalan dolan olmuş, eskiden olduğu gibi mum yakıp oturamayacağız. biz de gördük mumlu geceleri. ama sene 2015. planlama, koruma, öneme yok, acil durum yönetimi yok.

    enerji bakanlığı'nın açıklaması "ay biz de şaşırdık" iken, bu başlık saçma olmuş.