hesabın var mı? giriş yap

  • benim. işim de var ünvanım da. evet mesaide orda burda çok ciddiyim.
    ne yapak be oturup soba başında kestane mi pişirelim.
    bırakta biz de soytaralım, kendimizi ifade edelim ergen liseli.

    edit: başlık başa kalmış.

    edit2: hala yaşayıp yaşamadığımı merak edenler var :)

    edt3 yaşıyorum. merak edenlerin gözlerinden öperim. yaş 51

  • hakkinda soyle bir yorum vardir:

    lk kişisel bilgisayarımın 3 gb hdd si vardı, 2500 dolar para vermiştim. arkadaşlarım ne depolayacaksın o kadar demişlerdi. şimdi artık flash bellekler 1 tb olmuş. yaşlanıyorum galiba. ha bide araba parasına alabiliyorsunuz aleti ama olsun. evi satıp bundan 20 tane falan alıp bir köşeye koymayı düşünüyorum. 2 yıl sonra çocuklar hepsini satıp 3-4 tane simit alabilirler, harika yatırım.

    katilmamak elde degil.

  • "bir gün bir tiyatronun perde arkasında yangın çıktı.palyaço gelip izleyicileri uyardı.izleyiciler bunun bir şaka olduğunu düşünüp alkış tuttu; palyaço söylediklerini tekrarlayınca alkışlar arttı.bana sorarsanız dünya böyle sona erecek:her şeyin bir şakadan ibaret olduğunu sanan cin fikirli tiplerin tezahüratları eşliğinde. "

    ( kierkegard, ya/ya da, 1843)

  • atlatmış biri olarak, yaşadıklarımı anlatmak istediğim hastalık.
    yaklaşık bir ay kadar önce öksürük başladı, ve artarak devam etti hastaneye yatana kadar. 3-4 gün sonra ise göğsümde net bir daralma hissettiğimi hatırlıyorum. birkaç gün daha bekledim ama öksürük artık dayanılmaz seviyedeydi ve halsizlik, bitkinlik, ateş , üşüme de vardı. akşam ateş 39'a çıkınca özel bir hastaneye gittim. serum verdiler ve akciğer tomografisi çektiler. doktor tomografi ve belirtilerle birlikte 'yüksek ihtimal koronasın, 15 gün evden çıkma' dedi. bu şüpheyi ortadan kaldırmak için sonraki gün bir devlet hastanesinin aciline gittim. akciğer filmi çekildi. şikayetleri dinleyip tomografiyi de gören doktor, buzlu cam var, yatış veriyorum dedi ve covid 19 testi yapıldı. bi odada tek başıma kalmaya başladım. hakkını vermek lazım, oda rahattı ama tek başına olmak ve covid olma şüphesi zordu(daha test sonucu açıklanmamıştı). 3 gün sonra test açıklandı, herşeye rağmen negatif bekliyordum çünkü, ocak ayında influenza geçirmiştim ve öksürük tam geçmemişti. dolayısıyla ben buna yoruyordum bu durumu, konduramadım yani. ancak sonuç pozitif geldi. büyük şok oldu. ancak hastanedeki her geçen gün şikayetlerim azaldı. ateş zaten ilk gün düşmüştü, öksürük de baya azalmıştı. hastanedeki 4. gün doktor taburcu olacağımı, genel durumumun iyi olduğunu söyledi. akşamına taburcu oldum. taburcu olmadan ikinci test için sürüntü alındı. hastanede hergün verilen ilaçlara 2 gün daha devam ettim. bu süreçte tat ve koku almada da değişiklikler vardı. net olarak farkettiğim kolonyanın kokusu çürümüş birşeyi andırıyordu, çay da hiç çay gibi değildi. test 3 gün sonra açıklandı. negatif geldi. aynı gün 3. test için tekrar hastaneye gittim. 3. test sonucum da negatif geldi. ilk negatif test sonucum üzerinden iki hafta dolduğu gün kızılayda plazma bağışında bulundum. evden bu iki durum haricinde hiç çıkmadım. taburcu olalı iki haftayı geçti. aslında bunları paylaşmayı düşünmüyordum ama süreci merak edenler olur diye paylaşmak istedim. neyse allah herkese şifa versin. inşallah en kısa sürede biter bu süreç.

    edit: bazı bilgileri buraya ekleme ihtiyacı doğdu. 28 yaşındayım, istanbul'da yaşıyorum. sigara kullanmıyorum ve kronik bi rahatsızlığım yok. covid olmadan da hijyene dikkat eden biriyim, ancak maramaray kullanıyordum. tahminim bi şekilde marmarayda bulaştı.

  • artık tüm markalar yavaştan kendi e-ticaret sahasını güçlendiriyor. dolayısıyla bu tip yatırımlar yavaştan piyasada şekil değiştirir ya da kapanır. normaldir.

  • laikler için:
    sahil rocks

    tezahüratları:
    sahil rocks
    bozkır sucks

    islamcılar için:
    green bursa rules

    tezahüratları:
    go green bursa rules
    gavur izmir always lose

    dtp'liler için:
    hakkari lakers

    tezahüratları:
    one two three
    let apo free*

  • bir gün boğaz kıyısından arabayla geçerken gözün bir yalı dairesine ilişmesinin ardından "kimbilir ne biçim insanlar oturuyor burda milletin dedesinden neler kalmış keşke ben de böyle bir evde yaşasam" diye iç geçirdikten bir ay sonra alakasız bir semtte emlakçıya gidilir, kiralık ev sorulur. emlakçı "ya bir yer var bu gün geldi ben de daha görmedim, ama hem yalı diyorlar hem üç kuruş para söylüyorlar hiç gidip bakmayalım kesin yıkılmak üzeredir böyle yerler" der. gwtw "yok yok bakalım " diye ısrar eder. arabaya binerler, boğaz kıyısında bir ay kadar önce iç geçirilen yalının önünde dururlar. emlakçı evi görünce dumur olur, gwtw de dumur olur, evin içine atlar, ev sahipleri çok yaşlı ama varlıklı ve para pulda gözü olmayan, sadece üst katlarında oturacak güvenebilecekleri sevecekleri birini arayan tonton insanlardır. gwtw evi tutmuş vaziyette kapıdan çıkar. sonra bir miras davasına dek yuvarlak camlarından huzurla boğazı seyrettiği evinde oturur, camın önünden eve bakıp geçen insanlara el sallar. bence doğaüstüydü, hem ev, hem olay. milli piyango, size de çıkabilir.

  • ben 10 yaşındayken annem 30 yaşındaydı. o zamanlar ben annemi çooooook büyük çoook yaşlı ve her şeyi biliyor sanıyordum. hiç hata yapmamalı, her şeye gücü kudreti yetmeli çünkü o taaaaaam otuuz yaşındaydı. hatta çok yaşlanıyor sanırım ölecek diye de endişelenirdim. şimdi ben 30 yaşındayım ve bi bok bilmiyorum daha çok küçüğüm çok gencim...

    lise sıralarınızdan sivilcelerinizi patlatarak saldırmayın bu başlığa çok da büyük bir yaş değil, yazdıklarınız kabus gibi. ben de 20'li yaşlarda sözlükte yazardım ve 30'luk tipleri görünce, "30 yaşına gelmiş işi gücü yok hala burda geyik peşinde, ben 30 yaşında çok meşgul olacağım" derdim bak hala size laf yetiştiriyorum.

    grinin bile 50 tonu var gençler saçmalamayın daha çok genciz.