hesabın var mı? giriş yap

  • sabah-akşam eşşek gibi çalışıp para kazanmayan, zar-zor geçinmeyen, kendi uydurduğu standartlara göre geçim mücadelesi falan vermeyen bir adamın, allah bilir klimalı ofisinde çayını yudumlarken gazetedeki köşesi için yazdığı cümle...

    "hayattan kaçıyorsunuz, profesör oluyorsunuz, devlet memuru olup, yan gelip yatıyorsunuz" diyen adam da sanırsın kankası haşmet ağayla beraber 25 seneden beri inşaatlarda amelelik yapıyor, ekmeğini taştan çıkarıyor...

    sömüren, resmen kan emen, 3 kuruş paraya sabah-akşam, cumartesi-pazar çalıştıran, kendini ve verdiği işi bi bok sanan fırsatçı işverenler suçlu değil de, akademik kariyer yaparak birilerinin tabiriyle devlete kapağı atmayı, kendini korumayı başaranlar mı suçlu oluyor?

    hayır bi de yüksek lisans yapanları "hayvan"a benzeten adamın, lisedeki lakabını bilmesek neyse...

  • avrupa'da kuduz virüsü ile mücadele edebilmek adına 1979 yılında başlayıp doksanlı yıllara kadar devam etmiş olan ilginç uygulamadır.

    ikinci dünya savaşının başladığı yıllarda avrupa'da aynı zamanda kuduz virüsü de yayılmaya başlıyor. önce polonya'da taşralarında vahşi hayvanlardan geçen ısırıklarla yayılıp yıllar içinde dalga dalga batıya doğru ilerliyor ve en son 1967 yılında isviçre'ye kadar varıyor.

    bu durumdan pek hoşnut olmayan isviçreliler önce virüsün yayılmasını önleyebilmek için virüsü en çok yayan hayvan türü olan tilkileri öldürüp virüsten kurtulmaya çalışıyorlar, ancak ne kadar hayvan öldürürlerse öldürsünler virüsün önünü alamıyorlar.

    bu yöntem işe yaramayınca hükümet "e biz isviçreliyiz, isviçreli bilim adamlarına sorsak ya" diye düşünüyor ve virüse çare bulabilmek için bilimsel çalışmalara başlanıyor.

    bunun için virüsü yayan hayvanların aşılanması üzerine düşünüyorlar. o yıllarda böyle bir konsept yeni olduğu için bilinen pek bir yöntem yok. amerikalılar bunu yapmayı 1960'lı yıllarda denemişler ama hayvanları yakalayıp tek tek aşılamak pek işlerine gelmemiş. daha sonra hayvanlara uzaktan iğne fırlatacak türden aşı tuzakları gibi şeyler denemişler sonuç olarak hiçbir yol kullanışlı olmamış.

    isviçreliler ise olaya farklı bir açıdan bakıp aşıyı iğneyle yapmak yerine yenilebilir hale getirmeye çalışmış ve 1971 yılında bunu başarmışlar. ilk başlarda yenilebilir aşı yönteminin virüsü engellemek yerine daha çok yayacağı düşünülmüş. bu sebepten 1978 yılına dek araştırmalar yapılmış ve nihayetinde franz steck isminde bir veteriner izole bir alanda yenilebilir kapsülleri kullandığında hiçbir şekilde virüsün yayılmadığını göstermiş.

    virüsün bu şekilde yayılmadığını anlayınca artık virüsle savaşabilmek için pratik bir yolla vahşi hayvanların yaşam alanlarına aşı içerikli yem bırakmaları gerekiyormuş. bunun için aşı kapsüllerini köpek maması, yumurta, sosis gibi şeylere saklamaya çalışmışlar ama bu yemler pek işe yaramamış. en sonunda deneye yanıla tavuk kafalarının tilkileri fazlasıyla cezbettiğini fark edip aşı kapsüllerini tavuk kafalarının içine saklamaya başlamışlar.

    steck ve ekibi başta cenevre'de 4050 tavuk kafası ile deneme yaparak tavuk kafası yönteminin gerçekten de virüsü azalttığını tespit etmiş. bunun üzerine tavuk kafası yöntemi dikkat çekmiş ve devlet bu yöntem için seri üretime geçmiş.

    virüsle mücadele ekipleri aşıları tavuk kafalarının içine yerleştirip tavuk kafasıyla dolu helikopterlere binmiş ve bu tavuk kafalarını taşra bölgelerde, ormanlarda ve benzeri tilki yaşam alanlarında gökten yağdırmışlar. 1984 yılına kadar toplam 52.000 tavuk kafası yağdırılmış.

    bu yöntemin işe yaradığını gören almanya, fransa gibi diğer avrupa devletleri de kendi tavuk kafası yağmurlarını başlatmış ve bu işleme 1996 yılına kadar devam etmişler.

    1996 yılına gelindiğinde artık kuduz neredeyse yok olacak düzeyde azalmış. o yıla dek ise gökten toplam 74 milyon tavuk kafası yağdırılmış.

    kaynak: theatlantic

    ileri okuma için: kuduz ve tilkilerin ilişkisi

    kuduzla mücadele yöntemini görüp merak etmemi sağlayan kurzgesagt videosu

  • migros sen neden özür diliyorsun onu anlamadım?
    satacağın ürünü paketleyip etiketlemişsin ne var bunda?
    hurma, çağla, çilek, yeni dünya gibi meyveler de böyle paketli satılıyor.
    aa sorun fiyatı mı yoksa? ekonomiyi migros mu belirliyor?
    özür dilemesi saçma olmuş, bu fiyata aldık şu fiyata da satmak zorundayız yazmalıydı.
    belliki pahalı diye satılmayan bir ürünü adet olarak elden çıkarmayı planlamışsınız.

  • bu geceki schalke maçında yaptığı kurtarışlardan ziyade, son dakikada topu hemen oyuna sokarak golü hazırlamıştır resmen. bizim volkan olsa 5 saat yerde yatardı amk...

  • bir gecede şu kadar para ezdik diye şekil yapan görgüsüz barzoların ve gösteriş meraklısı instagram zombisi kezbanların sayısının çok olduğu bir ülkede normal olan çılgınlık. işin tuhafı, kendisini bu gruptan ayırıp elit gören beyaz yakalı tiplerin bu mekanlara karşı gizliden yaşadığı stockholm sendromu.

  • ya yine salak salak başlık açılmış yorum yapılmış. ya kardesim büyük ihtimalle zaten 1 5 yıldır tatilde bırakacakları büyükanne bakımı için destek oluyorudur. annenin ve babanın mental sağlığı için böyle aralar iyidir. kısa tatile gidecek ana babalar buradaki gerizekalı yorumlara kulaklarını tıkasınlar.
    tanım: mal beyanıdır.

    ekleme: yani bu konu ruhsuzluğa nasıl bağlanmış inanılmaz. çocuk yetiştirmenin anayasal kuralları yoktur. her aile, her çocuk kendine hastır.istisnaları saymıyorum ama her çocuk anası babası için biriciktir, onların canıdır, ciğeridir. insanlar kim oluyorlar, hangi hadle o aileleri ruhsuzlukla itam edebiliyorlar çok enteresan. 3 günle 5 günle ne çocuk bağlanma problemi yaşar ne de krize girer hele ki bakımına doğumundan dahil edilmiş bir büyükanne ile kalıyorsa. sağlıklı çocuklar sağlıkli ebeveynlerle mümkün. saçmalamayın.

  • bir de oyundaki scoutuma hastayim.. adami oyuncu bulsun diye yolluyoz "$ili'nin ba$kenti santiago'dur" diye rapor veriyo.. lan verdigimiz butceyi kariyla kizla yiyip sonra bizle ta$ak mi geciyo nedir..

  • -hiç bozma kendini ve kimseyi dinleme. aynen devam et. 33'ünden sesleniyorum sana buralarda hayat süper.