hesabın var mı? giriş yap

  • alın size öğrenince ufkunuzu beşe katlayacak bir bilgi deyip o bilgiyi vermeyen avelin yanında esamesi okunmaz.
    avel bilgi vericem deyip telefondaki bi özellik diye kestirip atmış. ne özelliğin adını söylemiş, ne nasıl kullanılacağını anlatmış, avel işte.

  • “hızlı akan ve güçlü kurgusuyla okuru kendine bağlamayı başaran bir başyapıt.”
    -- vladimir nabokov

    gogol, "rus romanının gür ırmağı, bütünüyle, kafkasya'nın karlı zirvelerinde doğan bu berrak kaynaktan kopup gelmektedir." şeklinde selamlıyor zamanımızın bir kahramanı'nı. dostoyevski, "hepimiz gogol'ün paltosundan çıktık." dese de kim bilir, belki de her şey lermontov ile başlamıştır. bunun birçok gerekçesi de var. birazdan değineceğim.

    öncelikle romanın anti-kahramanı peçorin modern bir kişiliktir ve izleri sonraları sartre'ın bulantı'sında ve camus'nün yabancı'sında bile görülecektir. camus zaten inanılmaz bir rus edebiyatı hastasıdır. peçorin, babalar ve oğullar'ın bazarov'unu da etkileyecektir.

    rus edebiyatının diğer büyük yapıtları gibi nesillerin romanıdır. saf kötülük ve nedensiz şiddetin yön verdiği karanlık portresiyle peçorin taşrada dillendirilerek yarı efsanevi bir kimliğe gömülür. tıpkı tolstoy'un oyuna getirilip yok edilen hacı murat'ı gibi. nitekim tolstoy, zamanımızın bir kahramanı için şöyle der: "bizde böylesine kusursuz, güzel ve rayiha saçan bir nesri henüz kimse yazmadı."

    peçorin iyilik ve kötülüğün ötesinde eyleme geçen ve vicdandan arıtılmış biridir. varlığın karanlık yanlarını gören ve şiddetin trajik sonuçlarını düşünmeyen biridir de. ötekilerin mutsuzluğu, mahvoluşu için çabalar. sadizmin ötesinde. asker üniforması da sadistik kuvvetin kirli bir süsüdür adeta. böylelikle neden nesillerin romanı olduğu daha iyi anlaşılacaktır. özellikle de rus istilası anbean devam ederken!

    diğer rus klasiklerinin gölgesinde kalan unutulmaz bir başyapıt kısacası. rus edebiyatının yeraltı ırmağı dersek abartmış olmayız. es geçilmemesi lazım.

  • hiç de yukarıda söylendiği gibi bir mesaj vermeyen paylaşım.

    yusuf yerken kim diye soracak olanlara işte bu demek için eklenmiş bir resim bence. çünkü bu şahıs yüzyıllar da geçse bu resimle hatırlanacak!

  • hürriyet internet sitesi güzel ifade etmiş bu cümleyi.

    "bu sözün ağırlığı türkiye'yi aşar" diyerek yorumlamışlar haberi. hakikaten de öyle.

    bu sözü kaldırmak çok kolay değil. enerji bakanı, çalışma ve sosyal güvenlik bakanı bu cümlenin ağırlığını hissetmeliler her an. ben bu ülkeye gerçekten inanamıyorum. ilahi takdir, iş bilmezliğin kamuflajı olmuş, çatal dillerde pelesenk olmuş. canlar gittikçe garabet diyarı türkiye'de rutin ölümlerin acısını tehlikeli bir biçimde normalleştiriyoruz.

    bir ülke düşünün, madenine dalgıçlar iniyor. başka yapacak yorum var mı ki?

    bir ülke düşünün madenine dalgıçlar iniyor.

    ve ekleme...

    muhafazakâr demokrat taife için rem'den gelsin...

    (bkz: using my religion)

  • - kde'de programlar kötü bir arayüzle geliyorlar (gnome kullanıcısı)
    - gnome'da programlar kötü bir arayüzle geliyorlar (kde kullanıcısı)
    - linux'ta programlar kötü bir arayüzle geliyorlar (windows kullanıcısı)
    - windows'ta programlar kötü bir arayüzlerle geliyorlar (mac kullanıcısı)
    - türkiye'de hatunlar kötü bir arayüzle geliyorlar (author)
    - davos'a bu adamlar ne yüzle geliyorlar (tayyip)

  • tek tip sigara paketine geçileceğni söylemiş.

    elveda malboro kutusu , araba anahtarı ve cüzdan. elveda dar paçalılar.

  • anlatacağım olayların başlangıcı 1993 yılına dayanıyor. kızımın babasıyla evliyim o zamanlar ve evlilik kötü gidiyor ayrılmanın eşiğine gelip, evliliğe bir şans daha vermişiz ama o şansı pek de iyi kullanamıyor eşim. bir gece yattım ve bir rüya gördüm.
    rüyamda ben iki tane hintli gibi beyazlar giymiş adamın arasındayım. adamların ağzı açılmıyor ama ben söylediklerini duyuyorum. yemyeşil bir vadinin ortasındayız ama yeşilin güzelliği inanılmaz, ilerde bir grup genç insan var uçuk renkli pembeli- eflatunlu- mavili uçuşan kıyafetler var üzerlerinde. hintli gibi adamlar bana o grubun öğretmeni olduğumu söylüyorlar, şaşırıp soruyorum "ne öğreteceğim onlara?" diye. diyorlarki, " anlatsınlar dinle, fikir ver, yeterli bu kadarı" sonra o grubun içinde ve çok mutlu yürüyorum , hep birlikte gidip geliyoruz o vadide. dönerken beni getiren adamların arasında o'nu görüyorum. aman tanrım "o" gelmiş diye başlıyorum koşmaya , böyle filmlerdeki ağır çekim koşmalar gibi o da bana doğru koşuyor ve kucaklaşıyoruz. sarılıyorum büyük bir özlem ve hasret var aramızda. tenini, kokusunu, sıcaklığını hissediyorum. hiç bir tensellik yok sadece çok iyi bildiğim ve hasret kaldığım birine özlemle sarılma. kokusunu çekiyorum içime ve diyorumki;

    - "nerede kaldın, hep seni bekledim."
    o da cevap veriyor ama yine sessiz ve ben duyuyorum,

    -" görevim ancak bitti, ancak gelebildim."

    birden uyanıyorum, o kadar eminimki yanımda onun yattığından, dönüp bakıyorum yanıma, aaa başka bir adam var. hani" ah belinda diye bir film vardı müjde ar'lı filan o film gibiyim. bu adam da kim , öylesine yabancı, öylesine tanımadık bir adam. bu adam doğruysa ben yanlış yerdeyim diye panik halindeyim. bu duygu ve nerede olduğumu, gördüğümün rüya olduğunu algılamam ne kadar sürdü hatırlamıyorum şimdi, ama gerçek bir üzüntüydü yaşadığım. kendime gelemedim birkaç gün. sonraki günlerde ise hep "o" bir yerlerden çıkıp gelecek diye bekledim. yolda yürürken, otobüste giderken biri omuzuma dokunacak diye bekledim durdum. göremedim ama...
    evliliğim yürümedi ve uzatmalarda işe yaramadı, ayrıldık. sonra ben yurtışına görevli gittim 5 sene kadar, döndüm. istanbul'a yerleştim. görev gereği seyahatler yapıyorum, ankara-istanbul gidip geliyorum. ve yalnızım, yani hayatımda birisi yok. ayrılalı yedi yıl olmuş ve birgün artık birisi olmalı diye düşündüm. benim için doğru bir adam olmalı, bekar olmalı ve istanbul'da yaşıyor olmalı diye bir talepte bulundum içsel olarak. aynı hafta ankara'ya gittim yine ve bir arkadaşım beni kenara çekerek eşinin bir arkadaşından bahsetti. onların evine gelmiş o haftasonu, yalnız bir adammış, istanbul'da yaşıyormuş, bu da benden bahsetmiş adam telefonunu vermesini söyleyip, eğer istersem görüşmek istemiş. biraz düşüneyim dedim ama heyecanlandım. içimde bir sevinç oldu ve bu benim için önemli bir işarettir. iç sesim daima doğruyu söyler. neyse birkaç saat sonra tamam dedim, arasın beni. adam aradı, sesini duyunca da heyecanım arttı. tamam dedim, istanbul'a döndüğümde görüşelim. dönene kadar hergün telefonla konuşuyoruz, adam beni istanbul'da karşılamak istedi. tamam dedim ve otobüsle gelene kadar heyecandan yerimde zor oturdum. terminale geldik, ataşehir'e, saat sabahın beşi, beş altı erkek var arabalarının başında bekleyen. şöyle bir baktım ve beni karşılayacak olanı gördüm. doğruca ona doğru yürüdüm ve ben elimi uzatmışken o sarıldı ve şöyle söylediğini duydum;

    -"nerede kaldın, hep seni bekledim"
    ve ben de ona şu cevabı verdim,

    -"görevim ancak bitti, ancak gelebildim"

    kokusunu , tenini, sıcaklığını hiç unutmadığım adam tam yedi yıl sonra gelmişti karşıma.
    ve evrene verdiğim talepteki gibi istanbul'da yaşıyordu, bekardı, ve benim için doğru adamdı....

    edit: hikayenin sonu eksik kalmış, sonra ne oldu ? diye soranlar için gelsin. o adamla 11 yıldır birlikteyiz.

    edit: efendim merak edenler için yazayim, biz hala beraberiz :)

  • iktidar sahiplerinin başörtülü bacılarla alakalı bir dertleri olmadığını görmemizi sağlayan şiddettir.

    tek dertleri kendi rahatları ve saltanatları.

    bugün başkan olsa yarın diyecek ki "peygamber olayım sorunlar çözülsün"

    debe editi: türk, kürt, sağ, sol, ateist, muhafazakar birleşin vatan elden gidiyor!

  • --- spoiler ---

    -aşı yan etkisi olarak 'miyokardit tanısı konulan insanların yarısı' 5 yıl içinde, %75'i 10 yıl içinde ölecek.
    --- spoiler ---

    aşıdan sonra miyokardit gecirenlerden biri de benim.

    bakın arkadaşlar, ben bunu takmam ama bunu okuyup üzülecek ve gidip hayatını karartacak bir sürü insan var.

    böyle kanıtsız anlamsız şeyleri paylaşarak insanları üzüyorsunuz ve iyi bir şey yapmıyorsunuz haberiniz olsun.

    3 5 fav için attığınız su adımlara ben hem kendim hem de diğer insanlar için hakkımı helal etmiyorum.