hesabın var mı? giriş yap

  • türkçe literatürde kendine pek yer edinememiş bu kavram; koşuşturma kültürü, acele kültürü, tükenmişlik kültürü ya da toksik verimlilik olarak bilinmektedir. en kaba tabirle, kişide sürekli çalışma isteği bulunması, kişinin çalışmadığı veya bir şeyler üretmediği zamanlarda suçluluk duygusuna kapılması, dolayısıyla kendisini mutsuz ve neredeyse işe yaramaz hissetmesi olarak tanımlanmaktadır.

    sosyal medya ise bu kültürün oluşumunda ve gelişiminde doğrudan veya dolaylı olarak ciddi etkileri olan korkunç bir bataklık. çünkü çok çalışmanın en çok yüceltildiği, iş-yaşam dengesinin bozulduğu bir yaşam stilinin en çok güzellendiği yer burası. özellikle influencerlar aracılığıyla yapılan;
    -uyku güçsüzler içindir*
    -acı yoksa kazanç da yok*
    -sıkı çalışma karşılığını verir*
    -tanrıya şükür, bugün pazartesi*
    -başarılı olduğunda eğlenebilirsin*
    -yorulduğunda değil, bitirdiğinde dur* temalı süslü paylaşımlar, halihazırda insanların başkalarıyla kıyastan doğan çalışkanlık halini iyice körükleyip onların başkalaşmasına sebep olmakta, bu kişilere kendini tüketene kadar çalışmasını, elinden gelenin katbekat fazlasına zorlanmasını dayatmaktadır. son zamanlarda sosyal medya hesaplarında ne kadar meşgul oldukları, aynı anda kaç milyon şeyle uğraştıkları ile ilgili sürekli kendini gösterme çabası altında paylaşım yapan insanlar görmemizin sebebi bu. kültür, bu insanlar arasında çalışkanlık, üretkenlik ve performans gibi şeyleri ölçmek için bir standart haline gelmiş.

    koşuşturma kültürü, adından da anlaşılacağı üzere, kişinin kısa zamanda sosyal itibar görmesine, kariyer basamaklarını hızla tırmanmasına veya beklenilen terfinin yakın zamanda alacağına inanmasına sebep olan bir motivasyon kaynağı gibi gözükse de fedakarlık olduğu kadar yanılgı, motive edici olduğu kadar da sağlıksızdır. kişinin başarıya gidilen yolda yapılan hatalardan ders çıkarıp sebat etmesi yerine hedefe ulaşmak için acele edip durmaksızın ve sıkı çalışıp sürekli yeni projeler ve çözüm önerileri üretmekten yaratıcılığı tükenen ve sonucunda tükenmişlik sendromuna kapılan bir bireye dönüşmesi ise kaçınılmazdır. şöyle ki, insan belirli bir zamanda, belirli bir kalitede yapılması gereken iş miktarı ve işi üzerinde sahip olduğu seçim yapma, karar verme, sorun çözme ve sorumluluklarını yerine getirme olanağı üzerindeki kontrolünü yitirdikçe devamında stres, sonucunda da psikolojik, duygusal ve fiziksel tükenmişliğe kapılmak gelecektir.

    peki nedir bu psikolojik, duygusal ve fiziksel tükenmişlik?

    duygusal isteklerin fazlaca kendini gösterdiği ortamlarda çok fazla çalışmaktan kaynaklanan, bedensel yıpranma, çalışma arkadaşları ve hayata karşı negatif davranışlar oluşturulması gibi göstergelerin eşlik ettiği bir durumdur. bu durumu psikanalist josh cohen çalış(ma)mak: daha ciddi bir mesai kitabında; "insan bunu tüm iç kaynaklarını tükettiğinde ve buna rağmen kendisini devam etmeye zorlayan kompulsif dürtüden kurtulamadığında hisseder" şeklinde açıklar. kendini çok yorgun hissetme, fiziksel enerji düşüklüğü, yorgun uyanma, uyku bozuklukları, sık hasta olma, geçmeyen bedensel ağrılar, solunum güçlüğü, kalp çarpıntısında artış, sindirim sistemi ile ilgili sıkıntılar, yalnızlık, duygusal açıdan çöküntü, çabuk öfke ve abartılı şekilde tepki, karar vermede güçlük, sık sık kararsızlık yaşama, emin olmama, daha önce keyif alınan etkinliklerden çabuk sıkılma, konsantrasyon problemleri, kendini geri çekme, unutkanlık, dalgınlık, değişime direnme, çaresiz hissetme, keyifsizlik, tartışmalardan kaçınma, hayal kırıklığı, çökkünlük, özgüvenin düşmesi, kendini değerli görmeme, eleştirilere kapalı olma, yabancılaşma, ümitsizlik gibi belirtiler gösteren tükenmişlik sendromu günümüzde modern insanın en büyük sorunlarından biri haline gelmiştir. hatta dünya sağlık örgütü (who), 1974 yılında herbert freudenberger tarafından ilk defa tanımlanan bu sendromu 2019 yılında uluslararası hastalıklar sınıflandırmasının 11. gözden geçirmesinde listeye alarak mesleki deformasyon olarak kayıtlara geçirmiştir.

    sonuç olarak, bu kapitalist kültür, insanların sürekli üretkenliğini arayan, fakat boş zamanlarını da ele geçiren; onların iliğini, kemiğini kurutarak şahısların, şirketlerin ya da kurumların kâr kaynağı haline getirmiştir. kendi işi için 7/24 koşturanı anlarım da sabit maaşla çalışıp başkaları için insanın kendisini tüketmesi çok acı. sadece "çalıştığı, bir şeyler ürettiği" takdirde insanların kendisine saygı duyma hali de bu kültürün psikolojik açıdan ne kadar tahrip edici olduğunun korkunç bir gerçeği.

  • kardeşim 6 yaşındayken..

    _anne bişey sorucam..
    _sor oğlum..
    _biz seninle anne tarafından mı akrabayız?
    _cin gibisin oğlum maşallah..
    _evet mi?!

  • sanırım "madem avrupa'da tecavüz ediliyor, biz de neden bu kadar safsata" ima edilmeye çalışılıyor. bilal'e anlatır gibi anlatayım; "orada" tecavüz mağduruna linç değil koruma, tecavüzcüye ise ceza verebilen, işlevini ve hakimiyetini kaybetmemiş bir yargı hakimiyeti mevcut canım. şimdi geceleri kızını okşayıp, karını dövmeye devam edebilirsin.

  • cem yılmaz'ın başka bi' filminden,

    +ağacın meyvasına bak he, kangal kangal sucuk
    -e uzaydayız ağbi, hiçbi' şeye şaşırmadın da buna mı şaşırdın?

    alıntısıyla üzerinde fazla durulmaması gerektiği anlaşılan mantık hatası. hiçbi şeye şaşırmadın da buna mı şaşırdın? adamlar kolayı icat ediyolar la filmde.

  • ağustos ayında olmaktır.

    bildiğiniz dünyanın yok olmaya başladığını görmektir.

    etraftaki acayip tavırlı insanların nereden çıktığını anlamaya çalışmak, söylemesenizde, "bizim zamanımızda böyle tipler yoktu" diye düşünmektir.

    bilinçaltınızda ölümsüz sandığınız insanların tek tek öldüğünü görmektir.

    amca / teyze diye hitapların çoğalmaya başladığı yaştır.

    çocukluğunuzdan beri duyduğunuz, okuduğunuz, "x e çare bulundu, insanlar 150 yaşına kadar yaşayacak, 2015 te uçan arabalar" vs. nin bullshit olduğunu anlamak istemesenizde iyice anlamaktır.

    en kötüsü, insanların hatta akrabalarınızın sandığınız gibi olmadığını anlamak olacaktır. göründüğü gibi olmayan sevgililer, içten pazarlıklı dostlar ı fark ettiğiniz ya da daha erken uyandıysanız, o anıların sızısının arttığı yaştır.

    bir zamanlar "ölümden korkmuyorum" dediğinizi hatırlayarak acı acı tebessüm ettiğiniz yaştır aynı zamanda.

    en olumlu yönü şudur; artık iyi-kötü insan farkını daha iyi anlayabilirsiniz. bu özelliğiniz gittikçe gelişecektir. az sayıdaki iyi insanlarla, uzun bir ömür sürmeye çalışma zamanıdır.

  • burada millet vergiye tepki gösteriyor. adamın cevabı “otomobil alana müstahak”. anana müstahak gerizekalı herif seni. fransızların 250 yıl önce yaptığını, şimdi bırak yapmayı altyapısını bile oluşturamıyoruz. işte bu gibi sığırlar yüzünden. yarın bir gün gıdaya %10000 vergi konsa “gıda alan adama müstahak” der bu gerizekalılar.

    edit: sanki bu ülkede kullanmadığın/almadığın bir şeyin vergisi düşüyormuş gibi bilmiş bilmiş yazıyolar bi de. sen önce hiç kullanmadığın köprünün, tünelin parasını öde.

  • iki yıl kyk yurdunda kaldım (2017-2019). yeni açılan bir yurttu. 1000 küsur kişilik. yurtta bırak hemşireyi, sağlık görevlisini ecza dolabı bile yoktu ama imam vardı. diyeceğim o ki kyk yurtları direkt pamuk tıkamaya odaklı.

    t: her köşeye açılan imam hatiplerden mezun olan abileri açıkta bırakmamak için, bilim yuvası olması gereken yerlere perşembe gecesi pilavlı sohbet yapsin diye gönderilen 922 yeni kişiyi içeren haber.