hesabın var mı? giriş yap

  • imar affı kahramanı akp'li hasan kaçan'ın ayin tweetidir. bu sözleri söyleyince koruma zırhı edindiğini düşünüyor olmalı.

    "bazi meşhur muhalifler "seçim zamanında susan sanatçılardan hesap soracağız" buyurmuşlar...
    bu korkutucu ve tırsıtıcı ikaz neticesinde susmayayım ki başıma bir şey gelmesin. o halde;
    yaşasın türk milletinin yüz akı erdoğan!
    yaşasın türkiye'nin büyük lideri erdoğan!"

    link

    hasan senin hesabın ayrı. sen boşver diğerlerini. imar affı reklamında oynayan bir ibişsin sen. utanman ve arlanman yok. utanmaz herif.

  • koşuyolu'nda normal olanın bir cadde altında yer alır. az miktarda üretilen kahveleri üç değişik yöntemle hazırlar ve sunar: clover starbucks reserve için tasarlanan bir demleme yöntemi, pour over 4 dakikada kağıt filtre kullanılarak hazırlanan yöntem coffee press ise elle basarak kahve ile demlenmiş halinin birbirinden ayrıldığı yöntem. "daha önce denediniz mi?" sorusuna hayır yanıtı verirseniz kuru çekilmemiş kahvelerin yer aldığı kap koklamanız için size uzatılır. arkada çalan jazz ile reserve kahveler çok güzel bir ikili olmaktadır.

  • cahillik bile değil. net bir mental yoksunluk.
    hadi söktün bataryayı hangi akla hizmetse, daha önce dinleme cihazı mı gördün, tanıdın da hemen ne olduğunu tanımladın o devrenin?
    gördün o devreyi, bari araştır neymiş? hangi akılla, hangi bilgiyle, hangi deneyimle böyle bir bilgi uyduruyorsun? amacın ne?

    diyelim sahiden dinleniyoruz; ulan zaten telefon dediğin şey ses alışverişi için var. içinde en az bir mikrofon var. yeni ve gelişmiş cihazlarda birden çok mikrofon var. bir işletim sistemi var, yazılımlar var. kasanın içinde bir ton komponent var. neden pile gizlesinler? bunu bile düşünmekten yoksun olunmaz. telefon lan o. olası bir dinleme için kendi varlığı yeterli zaten.

  • boykotun başarısız olduğunun iddiası belirli aralıklarla sözlükte gündeme geliyor. gündeme getirenlerin bir karın ağrısı var ki sürekli önümüze sürüyor bu argümanı. boykot eden tek kişi kaldığımı bilsem bile devam edeceğim boykottur.

  • hakkında pek kimsenin bilgi sahibi olmadığı, tüm övgüleri hak eden bir şaraptır ve kanımca burada kendisi hakkında bir entry yazmak da boynumun borcudur.

    kendisi fortified wine sınıfına dahil edilebilir, yani fermantasyon süreci distile alkol eklenerek sonlandırılır. ancak madeira şarabını dünyadaki tüm diğer şaraplardan ayıran kendine has bir yapım tekniği vardır ki insanda yoğun saygı uyandırır.

    bir madeira şarabı alabilmeniz için en az iki sene oncesinde madeira adasinda bir portekizli muhtemelen tinta negra mole türü üzümlerini hasat etmiştir. normalden biraz geç gerceklesen bu hasat sonrasında diğer klasik şaraplardaki yolu izlemiş, üzümleri ezmiş, şırayı mayalandırmıştır. mayalandırma sürecinin sonuna geldiğini dusundugunde ise muhtemelen bir brandy ilavesiyle mayaları öldürmüstür.

    işte madeira şarabının eşsiz hikayesi tam da burada başlar. eski zamanlarda uzun deniz yolculuklarında burada mola veren denizciler normal şaraba nazaran daha dayanıklı olan bu alkol ilaveli şarapları gemilerine yuklermis. tabii o zamanların populer alkolü brandy veya rommuş. şimdiyse neredeyse tamamen brandy kullaniliyor. ancak bir gun deniz yolculugundan dönen bir gemide tüketimden arta kalan şarabın denizde sürekli gunese maruz kalmasından mütevellit tadının değiştiği, hatta kimilerine göre güzelleştiği farkedilmiş. bu şarabı tadan kişiler adeta "ananıskim bu ne tatlı bir tane bir şaraptır böyle" gibi abuk subuk, saçma sapan hayranlık ifade eden tepkiler vermişler ve git gide deniz turunu tamamlamış şarapları satın alabilmek icin limanda bekleyen gerizekalı bir alkolik kitle oluşmuş. ee, say kanunu diye de bir şey var sonuçta.

    bunun neticesinde madeira adasındaki şarap üreticilerinden bazıları da bu kitlenin talebini karşılamak için şaraplara gemiyle 3 aylık turlar attırıp vinho da roda dedikleri şaraplar üretmeye başlamışlar. tabi bu yöntem hem zor, hem pahalı, hem de üretim sınırlı. sonradan şarapları karada gezdirmeye, sonrasında da oldugu yerde icinden sicak su borulari gecen kazanlarda ısıtmaya başlamışlar. günümüzde de benzer bir yöntem kullanılmaktadır.

    4 temmuz 1776'da amerika birleşik devletlerinin temelini atan bağımsızlık bildirisi o gece imzalayanlar tarafından madeira şarabı içilerek kutlanmıştır. o dönemin birleşik devletlerinde şarap yapılabilecek üzüm neredeyse hiç yoktu. madeira şaraplarına altın muamelesi yapılıyordu.

    kendisi de hem şarap üreticisi, hem koleksiyoneri, hem de zevkli bir tüketicisi olan başkan thomas jefferson da bu şarabı favorilerinden biri yapmıştır. 100 dolardaki sevdiğimiz abimiz benjamin franklin büyük yemeklerden sonra bir kadeh madeira içmeyi alışkanlık edinmiştir. george washington ise her akşam yemeğinden sonra bir kadeh madeira içmeye ölene dek devam etmiştir.

    olur da bir yerde bulursanız alın. şaraba merakınız varsa mutlaka bulun. fransız le vin jaune de jura gibi, alman spatlese riesling von moselland gibi bölgesel bir kültüre tanıklık edin. bir sanat eseridir madeira şarabı.

    suda sağlık, şarapta hakikat vardır.