hesabın var mı? giriş yap

  • anadolu'da sıklıkla yapılan, haliyle de tüketilen bir meyvenin* en doğal ve güzel hali.

    kuşburnu dediğimiz meyve kısa boylu bir gövdeye ait bir ağaçtır. yetiştiği iklim genellikle yağışlı olduğundan mütevellit karadeniz bölgesinde yoğun olarak yetişir. haa bu başka yerde yetişmez demek değil, sadece en iyisi orada yetişir..

    kuşburnu marmelatı çok emek isteyen işlemlerden sonra elde edilir. toplanma mevsimi çok önemlidir kuşburnuda. genellikle yazın sonuna doğru toplanır ve kaynatılır. evet yanlış duymadınız kaynatılır. şöyle ki; marmelat terimi için kaynatma terimi kullanılmalıdır. sebebi; marmelatın doğru tabirle pişirilmeyip sürekli kaynatılmak suretiyle elde edildiğindendir.

    kaynatma süreci iki kısımdır efendim. toplanan kuşburnular bol su ile yıkanmalıdır. hatta 4-5 saat suda bekletilmesi evladır. daha sonra epey büyük bakır bir kazanın -ki kazan derin değil kısa ve geniş olmalıdır yoksa ateş yanlardan vurur ve kuşburnunu yakar- altına odun ateşinden büyükçe bir ateş yakılır. ateşte dikkat edilmesi gereken konu kağıt ve ince çalı kullanılmamalısıdır. çünkü kağıt ve ince çalılar çok cabuk söndüğünden ateşe ve dolayısıyla da marmelata bir fayda etmez. sadece ateşi tutuşturmak için kullanılabilir. gerisi fasa fiso..

    daha sonra suda çıkartılan kuşburnular tencereye atılıp kıvamı kadar su koyulur. burada dikkat edilmesi gereken konu suyun ölçeğidir. su hiçbir zaman konan kuşburnuların üzerine çıkmamalıdır. çünkü kuşburnu kaynatıldığında kendini çok çabuk salan ve çok çabuk dağılan bir meyvedir. suyu da ayarladıktan sonra harlı ateşte kaynatılmaya başlanır. bu işlem meyvenin kendini salma süresine kadar devam eder. bu sürede meyvenin toplanma mevsimine göre 48-52 dakikadır. kaynatma işlemi sırasında sürekli büyük tahta bir kaşıkla karıştırmak gerekir, bu meyvelerin birbiriyle özdeşleşmesini ve meyvenin tepesindeki çiçeğini dökmesini sağlar..

    devamında ise en meşakkatli olan kısım başlar. sürekli karıştırma kısmı! bu süreçteki en küçük hata marmelatın felaketle sonuçlanmasına sebep olur. önemli olan ara vermeden karıştırılmasıdır. bu arada da alev eskisinden daha harlı ve çok olmalıdır. ateşe atılan odunlar kalın ve büyük ağaçlar olabilir. önerim kiraz ağacıdır. çünkü hem gövdesi kalındır, hemde alevi kolay kolay geçmez. karıştırma işlemi dediğim gibi ara vermeden yapılmalıdır. büyük tahta kaşığımız yuvarlak hareketlerle kazanın içinde çevirilir. ateşin etkisiyle marmelat gittikçe kıvamını almaya başlar. karıştırma kısa bir süreliğine dahi kesilmiş olsa hemen kazanın altı tutar. yani kuşburnu tencerenin dibine yapışır. sürekli karıştırmak da zaten bu sebeptendir. bu işlemde asgari 62-65 dakika kadar devam eder. kıvamı anlamak için parmak kullanılır. parmak kazana sokulur ve çıkarılır. parmakta kalan kuşburnu ne kadar uzun sürede akıyorsa kazana, kuşburnu o kadar kıvamdadır..

    önemli unsurların en lezizine gelelim. o koskoca ateş boşa yakılmamıştır tabiki. patates, biber, patlıcan gibi binimum sebze, ateşin közleri etrafına dizilirek közlenir. hoş olur yemesi, leziz olur...

    konuyla alakalı düşüncelerim bu yönde,

    afiyet olsun.

  • çok üzülmek anlamında kullanılan bu deyimi gerçek manada da vücudumuzda hissederiz. ister çok sevindiğimiz bir olayla karşılaşalım, ister er rayn'ı kurtarmak filmindeki normandiya çıkarmasındaki gerginliği, kahramanlığı ya da up filminin açılış sahnesindeki acıklı hikayeyi izlemiş olalım hemen boğazımıza bir yumru oturmuş gibi gibi hissederiz.

    peki vücudumuzdaki bu garip reaksiyon nasıl oluşuyor bir bakalım; genelde bu reaksiyon ağlama veya aşırı duygusal reaksiyonlarda birlikte gözlenir. onun için ağlama olayının temeline bakmamız lazım yani ağladığımızda vücudumuzda neler olup bittiğini genel olarak konuşmamız gerekir.

    ağlama olayının nedeni tam bir gizemdir aslında, ancak bu reaksiyonun sosyal yaratıklar olarak evrimleşmemizdeki bir sözsüz iletişim biçimi olduğunu gösteren güçlü kanıtlar vardır.

    ağlama olayı kontrol kaybı hissettiğimiz zamanlarda devreye girer ve bilim adamları, artan kalp atış hızı ve daha yavaş nefes alma gibi diğer fiziksel reaksiyonların yanı sıra, artan stres hormonu ve endorfin yükü, gözyaşlarımızın hızlı bir şekilde stabilize etmek için işe koyulduğunu bize gösterir.

    bu olayları sempatik sinir sistemi dediğimiz yapı kontrol eder ve koşullara bağlı olarak vücudunuzda bir dizi farklı reaksiyona neden olur.
    aynı şekilde bilinçsiz olarak gelişen vücut fonksiyonlarıyla birlikte savaş ya da kaç tepkimizi kontrol eden sistemde aynıdır. bu sistem sayesinde hiper moda geçtiğimizde, ya bir şeyi yumruklamamızı ya da aksi istikametinde kaçmamızı kolaylaştırmak için tüm vücudumuza oksijen basar. işte ağladığımızda da ve başka duygulara bulandığımızda bu mekanizmalar çalışmaya başlar

    oksijeni tüm vücudumuza yaymak için önce vücudunuzun oksijeni soluması gerekir. daha fazla hava almak için sinir sistemi , gırtlağınızda ki epiglotis denen yapıya yani yiyeceklerin nefes borusuna kaçmasının önleyen yapıya emir verir. emir sonrası
    bu yapı mümkün olduğunca uzun süre açık kalır. başka bir deyişle, boğazınız normalden daha geniş açılır çünkü daha büyük bir açıklık daha fazla hava anlamına gelir.

    bu duygu veya his epiglotisi açık tutmaya çalışır ve boğazınızda bir kas gerginliğine neden olur. normal zamanlarda epiglotisin çalış çalışmadığını far etmezsiniz bile.

    ancak ağladığınızda veya ağlamanın eşiğinde olduğunuzda ya da duygu yüküne gömüldüğünüzde, epiglotisiniz açık kalmaya çalışır, ancak her yutkunduğunuzda kapanmaya zorlanır. bu gerginlik boğazınızdaki kasları karıştırarak bir yumru hissi verir.

    işte boğazdaki bu yumru hissine veya yabancı bir madde varmış, yutkunmakla gidecekmiş gibi gelen fakat geçmeyen bu hisse globus adı verilir ve bu stresli olduğumuz durumlarda herkesin başına gelir. normalde, sakinleştiğinizde bu his hızla geçer ve epiglotisiniz eskisi gibi çalışmaya geri döner.

  • bu tip futbolcular türkiye'ye gelirken "yaa ben podolskiyim arsenal'da inter'de oynamış adamım türk liginin altını üstüne getiririm edasıyla geliyorlar. bir ay içinde hürriyet güçer'le, yalçın ayhan'la tanıştıktan sonra tırsak tırsak top oynuyorlar ve aman paramı alayım da kaburgadan olmayayım" edasıyla top oynamaya başlıyorlar. bize dövüş çukurlarından, capua'nın çayırlarından çıkan adamlar lazım.

  • pazar akşamlarını hala sevemeyen nesildir.

    yarın okula gidecek olmanın huzursuzluğu ve banyo yapma zorunluluğu yetmezmiş gibi bir de şahane pazar izlerdik. seçme şansımız da yoktu. espri anlayışımızın bu kadar gelişebilmesi bile bir mucize.

  • türk edebiyatı'nın en büyük yazarlarından sabahattin ali'nin katili ali ertekin'e maktulu neden öldürdüğü sorulur. normal şartlarda 25 yıl hapis cezası alması gereken ertekin, sabahattin ali'nin kendisinin "milli hislerini" tahrik ettiğini, bu yüzden dayanamayıp şahsı öldürdüğünü söyler.

    sonuç, ali ertekin'in cezası 4 yıla inmiştir. bununla da yetinmeyen yüce mahkememiz, katilin 3-4 hafta yatmasını yeterli görmüş, af çıkararak tahliye edilmesini sağlamıştır.

    hoca komşusuna dönüp sorar : "milli hislerin tahrik ettiğine inanıyorsun da cinlerin tahrik ettiğine mi inanmıyorsun?"

    debe editi : bu entry, yakında yazar olarak sözlükte arz-ı endam edecek kendiicindefederaldevlet'e adanmıştır.

    debe editi-2 : 2019 seçimlerinde oylar nazlı'ya kampanyası adlı güzel kampanyaya desteklerinizi esirgemeyin lütfen, daha fazla ilgi görmeyi hak eden bir çalışma.

  • bu basliga gelip 50tl`lik su aliyorum yazmayin. komik degil. artik kimse gulmuyor.

    debe editi: beğenen arkadaşlara teşekkürler . gönül isterdi ki yalnız kızlar mesaj atsın falan yazayım ama daha önemli şeyler var.

    benim son zamanlarda en çok değer verdiğim şey (bkz: be my eyes) . olay kısaca şöyle görme engelli kişiler bu uygulama ile biz gönüllülere bağlanıyor ve 1-2 dakikalığına onun gözleri oluyoruz. düşünün ki dolapta bulduğu sütün son kullanma tarihinin geçip geçmediğini , kaybettiği televizyon kumandasını o an çevrimiçi olan gönüllülerden birisine soruyor video görüşmesi ile. bir okuyun derim.

    bir diğer önemli olay ise (bkz: karanliga kufretmek yerine bir mum yakiyoruz) . bir göz atın buna da zaten kayıtsız kalmayacaksınızdır :)

  • "girilmemesi gereken yollar, saldırılmaması gereken ordular, kuşatılmaması gereken kentler, zorlanmaması gereken mevziler, dinlenmemesi gereken hükümdar emirleri vardır." ~ savaş sanatı