hesabın var mı? giriş yap

  • öncelikle tek atımlık bir kurşununuz var. vurursan sorun yok, vuramazsan ne olacağını biliyorsun. işin fizibilite kısmını geçiyorum.

    1- küçük bir işletme olacağınız için ilk önce yapmanız gereken tek şey batmamak ve çevremde gördüğüm batan firmaların ise tek bir ortak noktası var " güvenmek".

    müşteriye, çalışana, tedarikçiye,ortağına, muhasebeciye, danışmana, satış elemanına, bayisine koşulsuz şartsız güvenen herkes belki kısa vade olmaz ama uzun vadede devredilir. o nedenle iş yaparken herkesi ama herkesi görüp görebileceğin en yalancı, en adi insanmış gibi değerlendir. adımlarını ona göre at. bir kaç yıl peşin ve sorunsuz ödeme ile çalışıp güven kazanan dolandırıcılar var bu ülkede. adamın işi, herhangi bir sektörde güven kazanıp sonra da çevresini tokatlayıp kaçmak. bir kaç sene sonra adını, tipini unutturup bu sefer başka bir sektöre giriş yapıyorlar.

    2- özellikle mail üzerinden çalış ki yazılı bir deliliniz olsun.

    3- kazancının en az %30'u devlete gidecek. bakın ciro demiyorum, kazancınızın. o nedenle satışınızda şu denklemi kuramıyorsanız o işi yapmayın.

    ürününüzün maliyeti: %33
    görünmeyen maliyet: %33
    karınız: %33

    şeklinde olacak bir satış fiyatınız olmalı. biliyorum piyasada fiyat kıran çok olur. ama yine çok iyi biliyorum ki o firmaların ömrü çok kısa olur. az iş yapın ama sağlam iş yapın. (bkz: tek kurşun)

    4- ilk başta az iş yapacaksınız o nedenle birim fiyatı yüksek, sirkülasyonu az olacak bir sektörde başlamak iyidir. maalesef hammadde üreten bir ülke değiliz ve hiç bir zamanda olmayacağız. o nedenle paramız hep değer kaybedecek. hammaddeyi tl alıp, yurtdışına euro-dolar çalışırsan, kimse seni yıkamaz.

    5- türkiye'deki en bakir, en kazançlı, en güzel fırsatların olduğu sektör nedir diye sorarsan, sana geri dönüşüm sektörünün her kalemi derim. eğer geri dönüştürebileceğin birşey ürün bulursan kaçırma. hesaplama yaparken hurda, ıskarta oranlarını mutlaka hesaba kat.

    ileride diğer maddeleri de editlerim.

  • ayaküstü eline jilet verip traşa göndermek ney lan? şakaysa hiç komik değil, ciddiyse çok komik. bu ik'cıların psikolojisi nedense hep bozuk zaten.

  • (bkz: üslup bazında bizi benzetirler)'den sonrasını okumadım.

    maşallah. ne yetenekler var sende be ekşi sözlük! ne yetenekler! adamın üslubunu karl marx'a benzetiyorlar! üstelik, kültürel değerlere de saygılı, karı-kızla alakası olmayan bir yazar! bravo!

    mesela benim çektiğim planlara da hep 'yaa sanki steven spielberg çekmiş' derler. öyle yani. çok şanslısınız kızlar. bir tane değiliz ki. birimiz karl marx'a benzer, birimiz steven spielberg'e.

  • hakkında şöyle bir haberin olduğu keşiftir.
    kozmik anafor

    haberden bir alıntı: "burçin mutlu pakdil, mithila mangedarage, marc s. seigar, ve patrick treuthardt’ın hazırladığı ve yüksek lisans öğrencisi pakdil’in baş yazarlığını yaptığı makale, pgc 1000714 olarak bilinen galaksinin keşfedilen yeni özelliklerini anlatıyor."

    yani galaksiye ait yeni bilgiler keşfedildiğini, bahsi geçen galaksinin zaten halihazırda keşfedilmiş ve bilimsel bir isimle sınıflandırılmış olduğunu söylüyor. arkadaşları arasında kendisini bu ekstra keşfinden dolayı onurlandırmak adına "burçin'in galaksisi" şeklinde adlandırıldığını, ancak bunun bilimsel bir isimlendirme olmadığını anlatıyor.

    yine de bir türk bilim insanının böyle bir başarıya imza atmış olması çok büyük bir şey tabii ki. kendisini kutlamamız, yeni gelecek başarılarını bekleyip daha da gurur duymamız gerek.

  • "şayet yumurta dış bir güçle kırılırsa yaşam sona erer. içerideki güç ile kırılırsa yaşam başlar. büyük şeyler her zaman içeriden başlar."

  • 3 yasinda menenjit geçirip kör olmus, sonra 7 yasinda kendiliginden görmeye baslamistir tekrar. ama hayati boyunca talihsizlikler, acilar pesini birakmamistir. küçük kizini yine menenjite kurban vermistir. ve cenazesini kaldiracak parasi bile yoktur o zamanlar.
    hayatim adli otobiyografisinde geçen çok içli bir hikayedir bu: sabah saatin dördünde öyle ümitsizce para ararken, kendisi gibi fakir arkadaslarinin yardimlari da yetmezken ve cenaze masraflari için gerekli 10 frankin eksikligini hissederken bir adam laf atar arkasindan, "benimle birazcik eglenmek için ne istersin?" diye. "10 frank" der o da. küçük bir otele giderler. yabanci 10 frank'i pesin verir hatta. ve yapamayacagini anlar o zaman edith. aglamaya baslar adamin karsisinda; ve hikayesini, çocugunu kaybettigini, topraga verecek parasi bile olmadigini anlatir. ve adam parayi alarak gitmesine izin verir...
    söyle yazar piaf (ki fransizca serçe demektir piaf): "iste, bugüne kadar darda kalanlara en ufak bir karsilik bile beklemeden yardim etmemin asil nedeni bu adamdir. peki, bu adam bana bir fahise gibi davranmis olsaydi... belki de bugün birçok insanin vücudunu, birçogunun da ruhunu son anda kurtaran biri olmayacaktim. bugün dahi, bana başkalarina yardim etme duygusunu saglayan bu insana minnettarim".
    bilmiyorum, hislenirim ben...