• bedri baykam 18 nisan 2011 pazartesi günü sağ karın boşluğundan ve kalçasından bıçaklanmış.. karın bölgesinde 12 parmak bağırsağı ve karaciğerinde yaralanmalar meydana gelmiş. yaralanma sonucu ciddi kanaması olmuş. baykam'ın ameliyatı 4 saat sürmüş. ameliyat sonrası yoğun bakım ünitesine alınmış.

    asistanı tuğba kurtulmuş'un ameliyatı 2 saate yakın bir sürede gerçekleşmiş. 12 parmak bağırsağında ve kalın bağırsağa giden damarlarında yaralanmalar oluşmuş. ameliyat sonrası yoğun bakıma alınmış.

    her iki hastanın hayati riski bulunuyor...

    ve böylesine ciddi bir saldırı sonucunda gerçekleşen yaralanma durumu alay konusu edilebiliyor ülkemde..

    karnından içeri bıçak girip ılık kan ıslatıp kıpkırmızı yaptığında giysileri bir insan sakin kalabilir mi? ilk önce asistanı yaralanmış ona yardım edeyim derken de kendisi yaralanmış bıçak karnına girdiği andan itibaren "normal" davranması beklenilebilir mi bir insanın? o an için asistanının başında yardımcı olmaya çalışan kişiler de varken en doğru şeyi yaparak hızla hastaneye ulaşmaya çalışmış.

    onu görüp yanından hızla geçip giden arabalar bana suadiye mado'da yangın anında yere düşen adamı gördükleri halde yardım etme ihtiyacı hissetmeden çekip gidenleri hatırlattı nedense... nerede kaldı insanlığımız bilemiyorum..

    geçmiş olsun
  • ben her gun bicaklaniyorum hic boyle bagirmiyorum, oturuyorum ve sakin sakin ambulans bekliyorum. abartmis gercekten.
  • sözlükte karalama kampanyasına maruz kalmış bir zavallı adamdır.
    neden mi?
    birilerinin karşı çıkmaya korktuğu, sesini yükseltmekten koktuğu bir dönemde, insanların aman başıma bir iş gelmesin dediği bir dönemde, seslerini ve ideallerini törpüleyen insanların içinde, giderek dilsiz şeytan olan topluluklar içinde, sesi çıktığı için sanatına, tavrına, duruşuna ve her şeyden de öte fikrine laf edilen insandır.

    sanatına laf atan zavallılar duydukları ya da okudukları ''mendil'' konusu üstünden kendilerince dalgalarını geçerler.
    onlar için böyle bir şeyi yapan bir insan çoktan hak etmiştir, oh olmuştur hatta neden ölmemiştir ki?
    onlar için bu adam konuşmaya bile değmez, değersiz bir insandır, sanatı da beş para etmezdir ama,
    işte aması var! ona laf atanlar önce kendi ayaklarının bastığı yerlere bakmalı, ağızlarının içindeki dilin varlığının farkına varmalıdır.
    dilsiz şeytan olanlar ''ilahi adalat''ten de ''ahlak''tan da söz edebilecek son kişileridir.

    gelelim ''asistanını yerde bırakıp kendi taksi ile gitti'' tezlerini oraya atanlara.
    bıçaklanan bir insan mı yardım eder diğer bıçaklanana yoksa çevredekiler mi?
    adam bıçaklanmış, şoka girmiş, ayakta bir o yana bir bu yana koşturup 4 tane arabayı durdurmaya çalışıyor, ikisi duruyor ama kimse kapısını açmıyor, sonra bir ticari taksi arka kapısını açınca can havli ile kendini atıyor ve yanındaki adam kapısını kapatıp öne oturup doğru hasteneye yöneliyor.
    peki ya asistan?
    o da yerde yatıyor.
    peki ona kim yardım ediyor?
    kim onu hastaneye götürüyor?
    bedri baykam mı kucaklayıp taksiye bindirecekti o kadını yoksa oradaki ''insan''lar mı?
    demek ki oradaki ''insan''lar da bir çok ekşisözlük yazarları gibi bedri baykam'dan beklemiştir o kadına yardım etmeyi.

    onun için ne bedri baykam'a yardım etmişlerdir ne de o kadına.
    görünen gerçek odur ki: oradaki ''insan''lar en az buradakiler kadar ''insan''dırlar şüphesiz.

    -neden kimse bu iki insana yardım etmedi?
    sorusunu sormak yerine,
    -neden bıçaklanan adam hastaneye gitti de bıçaklanan kadını yerden kaldırıp arabaya bindirmedi?
    diye sormak elbette sadece bu ''insan''lara özgüdür.
  • bir sergisinde temizlik görevlisi olsam, korkudan ne yapacağımı şaşırırdım herhalde. lobi haricindeki yerlerde izmaritlere bile dokunmazdım. belli mi olur, sanat manattır.
  • bedri baykam kendisini bıçaklayanın yüzünü gördüyse şayet çizeceği robot resim tarihin en iyi robot resmi olur.

    acil şifalar dilediğimdir.
  • bıçaklandıktan sonra çocukça tepkiler veren insan. halbuki bıçaklandıktan sonra asistanını kucaklayıp önce taksiye bindirmeli, sonra da paltosunu omuzuna atıp, eline "mendil"ini alıp sakin ve mağrur bi şekilde hastaneye yürümeliydi. mendil konusunu da açtım ki bıçaklanmasını meşrulaştırabileyim. bu şekilde bedri baykam'ın bunu hak ettiğini ıspatlamış olurum.
  • kendisi bıçaklanma olayından sonra ciddi bir ameliyat atlatmış ve yoğun bakım ünitesine alınmıştır.

    kendisi bugün kurtulmuştur ama insanlık ölmüştür.

    kendisi ve yanındaki bıçaklanmış bir adam..
    şoka girmiş..
    bir o yana bir bu yana koşuyor.
    "yardım edin!" diye feryad figan bağrıyor.
    arabaların çoğu durmuyor..
    duranlarda kapılarını kitliyor
    o şokla taksiye biniyor, hastaneye gidiyor.
    o anda da bir kamera o adamı kayda alıyor.
    kameranın kadrajındaki adam feryad figan devam ederken, kamera onu ve çevresindeki insanlıktan nasibini almamış bir sürü insanı kayda almaya devam ediyor..

    hani şuraya girersek kişi başına milli gelir artar, burdan çıkarsak şu şöyle olur falan diyorlar ya.
    hepsinin koyayım sülalesine..
    bize insanlığımızı geri versinler yeter..
  • ben bugün bu adam sayesinde öğrendim ki, sözlük dediğimiz organizma, sokak ortasında böğründen rambo bıçağı ile bıçaklanınca cool ve çok havalı bir halde hey dostum bana bir taksi deyu deyu köşe başına geçecek insan evlatları ile dolu. hastanızım bebeğim uvvv yeeeh!
  • türk halkının algısında arda turan'ın sevgilisi için sinema kapattıran adamdan ibaret olması gibi, kendisi de türk halkı için peçeteli sanatçıdır.

    sığlıkta bizimle yarışacak millet çok, ama çok zor bulunur!

    allah korusun bu dedikoducu, gerzek, tv karşısında çekirdek çitleyerek yaftalayan halkın gazabından!

    bir düşünün bakalım, kazara ünlü oldunuz; ve tüm geçmişinizden, olumlu girişimlerinizden, meslek icranızdan ve kamuyu ilgilendirebilecek diğer tüm nesnel değerlerinizden bağımsız olarak hangi magazinel yönünüzle size isimler takarlardı?!

    la gerzek! gerzek! haaa sen!..
    seni provoke etmek için gözüne sokulan ve senin de zokayı yuttuğun tüm gereksiz durumların, hatta bu gereksiz durumların dahi çarpık sunumunun, veya yüzeysel algısının sende yarattığı yanlış izlenimler, bir insanın tüm ömrü ve mesleği üzerine derinlemesine bilgi sahibi olmadan çemkirmene yeter mi? elbette yeter. tükiye'de yaşıyorsun sen. neden yetmesin?!

    bir dükkana girip, piyasada bulunmasına rağmen kimsenin sormadığı bir ürünü sorduğunda bile sana deli gözüyle bakılan ve hatta çıkışılan ülkenin ferdisin... sıradan değilsen garipsindir sen!..

    mehmet öz devlet hastanesinde çalışsa gelse istanbul'da; dakkasında satarsın be sen onu. hem de ilk önce kötü türkçesini adamcağızın önüne aşağılayıcı sıfat biçerek. "1 saat öğle izni kullandı şerefsiz" dersin... "bi de böööle amerikan ağzı konuşuyo! sanki türkçe bilmiyomuş gibi dallama" diye nefretini kusmaktan çekinmezsin.

    bu ülkede değer olan ve bu değeri çevresiyle paylaşan herkesin aslında kaçıp gitmesi lazım bu ülkeden. bu ülke değersiz insanların barınabildiği bir ümmet toplumunu barındırıyor çünkü. çekememezlik de ayrı bir etken elbette ama ilk önce farklılıkları yadırgamak, lanetlemek, bastırmak, yok etmek istemek var. kişisel çekememezlik ardından geliyor, hatta çoğu kez ona sıra bile gelmiyor. çünkü önce yığında boğulup gidiyorsun, kazara bununu çıkardın son bir nefes aldın, o zaman belirir vicdanlı sağduyulu misafirperver vatandaşımızın teki ve o zaman gelir seni dibe iter...

    mehmet öz de bir hastane çıkışında bıçaklanabilir... "karımın memelerini nasıl ellersin lan?!" diyen bir dindar vatandaş tarafından.

    ulan bu kadar hassassanız siz, güyya bedri baykam'dan boş bir insan olduğu; ortaya bir şey koymadığı için tiksiniyorsanız... evlilik programlarını ziyarete giden kemik seyirci gibi makyajını yapıp iki dirhem bi çekirdek giyinip her gün aynı ve farklı haber kanallarına çıkıp car car aynı boku sayıklamaktan başka hiçbir işi, geçmişinde de onun bunun röportajını yayınlamaktan, kuramları karıp karıp kendi fikri gibi iki satır yazı döşemekten başka icraatı olmayan, bölünerek çoğalan televizyon ünlüsü "kanaat önderleri"ne ne diye kin beslemiyorsunuz?! misal bedri baykam üzerinden kustuğunuz bütün kinin sebebi olarak gözüken karşı çıkışlarınızı harekete geçirecek sayısız bok yemeleri var onların! (sizin algınıza göre popülizme sırtını dayamak gibi!) madem öyle, neden bu, televizyon karşısında hücre bazında da çürümekte olan tv ünlülerine dudağınızı aralayıp ağzınızı açmıyorsunuz? çünkü fikirdaş olduğunuzu sanıyorsunuz. bugün şans eseri doğru geminin deniz seviyesi altında dolanan farelerisiniz, güyya! yarın ne bok olacağınız belli değil. dümende kim var, nereye kırıyor bir sikten haberiniz yok. denize atılıp onuruyla boğulanların, takasıyla yol bulmak isterken alabora olanların çırpınma seslerini küflü kaşar kemirip viyaklayarak kutlamaktan başka da ettiğiniz halt yok.

    (...)

    atmık matmık değil sevgili sığır. çocukken ilk mastürbasyonunu yaptıktan sonra silindiği peçeteyi, ve o gün günlüğüne yazdığı duyguları yıllar sonra bir sergisine katmış, sunmuş. bu durumuyla, özel hayatının yanında ve hatta çok ötesinde, bir ortak bakışa sunulumu var o geçmiş durumun. kişiden kopup insanlığa, (haydi diyelim erkekliğe!) dair ortak bir anının, birbirine karışan ve yıllar sonra bile açıklanmasında güçlük çekilen duygudurum sağanağının tam da o günkü akıl ve dille kağıda dökülmüş notlarını görme şansı var. ve bu o sergiyi gezme arzusu duyanlara sunulmuş! senin burnunun dibine sokulmamış!

    sanatın yazılı kuralları yok. bizimki gibi gerzek ümmet toplumlarından başka, cinsellik ve tüm anlam kümesinin insanı ve toplumu en çok tehdit eden düşman olarak algılandığı başka hastalıklı medeniyetler, kamuoyları yok. cinsellik de, diğer tüm insana ait durumlar gibi sanatın konu edindiği, ilham aldığı, soru sorduğu bir gerçeklik. bu güne kadar kalp krizinden kaybettiğimiz birkaç zaiyat dışında cinsel ilişki sırasında ölen, başına bir iş gelen yok. inanmazsın, mutsuz olanı da pek az! ama nerede? erken boşalan, sertleşme sorunu yaşayan, vajinismusu olan insanların ülkesinde değil. başka ülkelerde! cinselliğin kişisel bir özgürlük olduğu başka ülkelerde. ne toplumun, ne de başkasının bir birey üzerinde cinsel ithamlarda, sınırlamalarda, yönlendirmelerde bulunmasının yazılı ve yazısız kurallarla yasaklandığı ülkelerde.

    evet oralarda cinsellik üzüntüye yol açmıyor fakat misal ümmet toplumlarında çok sık gözüken, hatta gelenek halini alan cinsellikte şiddet sebebiyle ölen ve ölmekten beter olan milyonlarca insan var.

    daha yüzlerce yıl deviririz ama, bu din reform görmeden yine dönüp geldiğimiz yer am sik göt taşşak yarak olarak kalır gider... kafalardaki en canlı, en cüretkar haliyle telaffuz etmek gerekirse bu hasret kalınan ve haset duyulan vücut parçalarının beyindeki inanılmaz işgalini.

    adam bir ortadoğulu, asyalı, türk olarak gitmiş, her ne derseniz deyin; derdi kültür emperyalizmine cılız da olsa bir isyan çığlığı atmak (san francisco manifestosu); kontağı orada kapasa bile sırf bu hareketi için bu adamı yetkin bir "ulusal ünlü" saymanız gerekirken adamı meczup ilan ediyorsunuz. elbette orada da durmuyor kendisi. bugüne dek yürüyor, düşünüyor, üretiyor. çektiği nü fotoğraflarda bile, benim -yandan yemiş sanat eleştirimle- hissettiğim toplumsal sınırlandırılmışlığını hiçe sayarak, belki bunun üstüne gitmeyi dahi başka hayatlara, geriden gelen gençlere bırakarak; ülkenin algısını, görgüsünü esnetmeye çalışmış, çalışıyor. bıçaklanmasa haberinizin olmayacağı bi biçimde, sanatı ve sanatçıyı ve eserini, kimi zaman ürününü kollamak için sesini yükseltiyor. ama siz gerzekler, kimi zaman fenerbahçeli bedri, kimi zaman chp'li bedri olarak görmek isteyerek geri kalan tüm emek ve çabalarını da görmezden gelmede sıkıntı duymuyorsunuz.

    sizin amacınız düşünmek, irdelemek değil, amacınız fikir satın almak.
    okulda böyleydiniz, kendinizi yetiştirirsiniz sandık. adam oldunuz, daha da beter kavruldunuz kaldınız.
  • ağır yaralanması ile dalga geçebilen sağcı yazarları ve sözlük seçmelerini görünce, anladım ki bu dünya da dinden ne kadar uzak olursan, o kadar insan oluyorsun. aldığı bıçak yarası ile karaciğeri, oniki parmak bağırsağı ve kalın bağırsağında hasar oluşmuştur. ey vicdansız mümin, anlayacağın dilden söylemek gerekirse, adamın karın boşluğuna, kan ve bok dolmaktaydı, çok fazla zamanı yoktu, her geçen saniye kan kaybı, ya da zehirlenmeden ölme riski artıyordu. sen ise zıplıyor, bağırıyor, asistanını terk etti, hak ettiğini buldu, diye gül gül öl. bir insanın acısından eğlence çıkar. kurban bayramıyla özdeşleşmiş boğaz kesme alışkanlığınızın kanlı tekrarını beceremeyen zinniyet kardeşinize artık teessüflerinizi bildirirsiniz. olmadı beğenmezseniz ergenekoncu dersiniz.
hesabın var mı? giriş yap