• geçen gün arkadaşlarla takıldığımız mekan. elimde tablet bilgisayar vardı. tabletten e-kitap okuyordum hemen görevli geldi, hem bilgisayar açmış hem de kitap okuyorsunuz bu suç, gibi birşey söyledi. bardağı alıp, hesabı dahi ödemeden oradan ayrıldım. kimse de birşey demeye cesaret edemedi. işin iyi tarafı doğrudan eve geçtiğim için bardak da eve geldi benimle. daha sonra bardağı yıkayıp mutfağa yerleştirdim. artık yeni bir bardağım var.
  • adam gelmeyin amk demiş işte. gitmeyin işte amk...

    edit: kafenin cevabını okudum da, kitap okumayı yasaklayınca böyle oluyor işte. bize yasaklayacağınıza siz de biraz okumayı deneseniz... o nasıl bir yazı amk?
  • insanlar neden starbucks'a gidip bir kahveye 15 lira veriyor, anlamanızı sağlayacak yasak.
  • 31 yıllık kadıköylüyüm. mekanı ilk kez duydum. 10 kişiye bir cafe düşüyor zaten gitmeyin batsın pezevenkler. hadi bilgisayar bir nebze ki ona da karışamazsın da kitap okumaya karışmak nedir? bu zihniyette kişilerin kadıköy'de barınamaması gerekiyor. tez vakitte kapanırlar umarım.
  • 8 masa varmış, 10 bin kira veriyorlarmış. bize ne oğlum, bize ne amk ya. utanmasa bu ay kirayı denkleştiremedik 2 kahve daha için diyecek pezevenk. gitmeyin, batsın ibneler.
  • no wi-fi, no book just talk each other and be social. gibi bir ibare yapsalar hem amaçlarına ulaşırlar hem de tıklım tıklım dolar kafe. az akıllı olun amk.
    (bkz: pazarlamaya giriş 101)
  • gerçekten merak ettiğim bir şeyle başlamak istiyorum, kropka'ya haftasonu çalışmaya veya kitap okumaya giden bunu nasıl başarıyordu acaba? hep deli kalabalık olduğu için kahvesini içmek 1 kez nasip oldu* ama hiç oturup sakince çalışılacak bir izlenim vermedi bana. neyse.

    işletmeciye kızmıyorum zira şu kriz ortamında hele kira dolar üzerinden veriliyorsa çoğu işletme zaten müşterinin gözünün içine bakıyor "allahınızı severseniz yiyin için sktirin gidin" diye, bu kekoların hatası herkesin içinde patlayan şeyi öne çıkıp çok fail bir üslupla dile getirmek olmuş. moda gibi bir lokasyonda müşteriye bu küstahlığı yapanda zerre miskal zeka yoktur. ben bilumum kahvecide oturup çok ekspertiz raporu yazmış insanım, hem müşteri hem gayrimenkulcü olarak iyi bilirim kropka gibi yerlerin kitlesini.
    moda bir beşiktaş, taksim değil, yakınında üniversite yok, levent, şişli, maslak değil yani mia sirkülasyonu da yok. haftasonu akın akın gelen genç nüfus haftaiçi elini ayağını çeker, ağırlıklı olarak kime kalırsın? yeldeğirmeni - caferağa aksında ikamet eden, hadi bugün de dışarıda çalışayım diyen, yürüme mesafesini aşmak istemeyen freelancera. park sorunu var, toplu taşıma sorunu var, haftanın 5 günü iş saati kim neden kropka'da kahve içmek için zahmet etsin? siz önceliği mahalleli olması gereken işletmeyken, köpek eğitir gibi bir üslupla "kitap okuyan, laptop açan defolsun gitsin!!" derseniz, haftasonu gaziosmanpaşa'dan gelip kahve fincanına melül melül bakarken fotoğraf çektiren kızlardan başka müşteriniz olmaz. hipsterın kini ağır olur.

    işletmende müşterin işini yapmasın, kitabını okumasın istiyorsan insanları kapıya dadanan mendilci çingeneyi kovar gibi kovmak yerine dizaynı ve konsepti değiştireceksin, önerilerim:
    - akaretler'deki tatlıcı dükkanları gibi dar masalar, kıça batan demir sandalyeler koyun, holala angela, oh fuck me vanessa, take my money mathilda gibi tatlılar satan yerlerin bir tanesinde bile rahat masa ve sandalye var mı? yok. insanlar tatlılarını yiyip 2-3 foto çekip koşarak kaçıyor, mabadın rahatsızken dedikodu bile yapamıyorsun çünkü.
    - mekana közgetir dadandırın. macbook airini kapıp gelen bir de ne görsün, kapıda parlak lacivert ceketli, sakalına lazerle şekil verilmiş bir dayı karşısında cacharel amor amor kokan hatunuyla oturuyor. adam bu manzarayı görünce moda sahil çimlere indi.
    - türkçe pop en iyi dostunuz olsun, cırıl cırıl seni vuracak yeminlerinnn, düşmeye doyamadığım dipsiz kuyumdun, bileklerime kadar acıyoo filan çalın. mekanınızdan içeri cin ali'den başka kitap okumuş bir müşteri girerse gelin suratıma tükürün.

    ya işletmenizin moda'da olduğunu ve önceliğinizin yerellik olduğunu idrak edip ona göre davranacaksınız ya da dediklerimi yapacaksınız. bakın ben bile şu entriyi yazarken türkçesini bilmediğim kavramların türkçe karşılığını buldum, yerelleşme önemli kafasızlar.
  • eğer arkadaşlarınızla sohbet edecekseniz, konuları da size verilen bir menüden seçmek durumundasınız.
    beyan ettiğiniz konunun dışında konuştuğunuz tespit edilirse, tükettiğiniz kahvenin bedeli % 180 ilave ile hesabınıza yansıtılıyor. tekrarı durumunda katran ve tüye bulanarak kereste üstünde mekandan atılıyorsunuz.
  • kitle mal ne de olsa diye düşünmüş olabilirler. kadıköy'deki kafelerin götünü kaldıran leş hipster ve beyaz yakalıların eseridir. 10 yıl önce bir kafe şöyle bir şey diyecek? sanmıyorum.

    tanım: açgözlülükte çığır açan mekan.
  • yurdumun eğitimsiz küçük esnafının batı kültürü butik kahveyle buluştuğunda ne gibi trajikomik durumların ortaya çıkacağını gösteren başlık.

    starbucks'ı hiç sevmem ama kahve içecek olsam bu küçük esnafların kız tribini çekeceğime starbucks'a giderim. bırakın bata bata öğrensinler ne yapmaları gerektiğini.
hesabın var mı? giriş yap