• bir kadıköy-moda klasiği olarak apartmanımızda yaşayan komşularımızın yaş ortalaması 80 civarı. nesil farkı, yaşam farkı, anlayış farkı bile bize ön yargı ile yaklaşmalarına sebepken, biz tuttuk bir de "dövme stüdyosu" açtık...

    haliyle bu durum pek sıcak karşılanmadı. verdiğimiz selamlar görmezden gelindi. müşteriler küçümsendi, taktığımız tabela ile ilgili nasıl bir şikayette bulunmuşlarsa belediye 3 arabayla geldi. sanırsın terörist yuvasıyız, evde bomba yaparken baskın yapacaklar. sokakta millet birbirini keser, polisi ararız, daha 3 araba geldiklerini görmedim...

    velhasıl günlerden bir gün üst katımızda ki yaşlı teyze, temizlik yaparken kolunun üzerine düştü. hemen yanına koştuk, buz koyduk, kompres yaptık, sakinleştirdik teyzeyi. bu arada oğlunu arıyoruz, hastaneye götürmeyin bekleyin diyor. arıyoruz, açmıyor...

    en sonunda teyze "cüzdanım, anahtarım, çantam sana emanet kızım, hadi beni götürün hastaneye dayanamıyorum" dedi de yola çıkabildik. sonradan oğlu hastaneye teşrif etti. ilk iş kadının çantasını benden alıp yüzüme bakmadan sevgilime nezaketen bir teşekkür edip gidebileceğimizi söyledi... ((bkz: öküz)

    bu olayların yaşandığı günün gecesinde kapı çaldı. teyzemizin oğlu, yardımlarımızdan dolayı bize teşşekkür edip elimize de siyah bir torba tutuşturup gitti. şaşkınlıkla ne var ki acep diyerek torbayı açtığımızda içinden "4 şişe bira ile kabuklu yemiş" çıktı...

    yuh ulan neyiz biz sizin gözünüzde... teşekkürün de bir adabı var, bira ne ulan... sinirlendim gene...

    sonuç olarak; şu an apartmanda pek seviliyoruz. tabelamız takılı. herkes selamımıza karşılık veriyor vs. de bizim de insan olduğumuzu anlamanız için illa birinin kolunun 3 yerden kırılması mı gerekliydi... insanı insan olduğu için sevsenize...
  • seri halinde okunursa eglenceli:

    - bir arkadasin dogumgununu taksimde kutlamak icin evden cikildiginda apartmanin otomat isiklarinin bozuk oldugunun gorulmesi

    - ayni katta karanliktan inanilmaz korktugu sesinden belli bir kadinin sizin evden ciktiginizi gorup/duyup "pardon ben cok korkuyorum benim elimden tutup beraber asagi inebilir miyiz" demesi

    - kadinin elinden tutup 3 kat indirilmesi

    - giris katina gelip de disarinin isiklari sayesinde elinden tutup 3 kat indirilen korkak teyzenin ajda pekkan oldugu anlasilmasi
  • bir gece ablamin bir arkadasinin bizde kalacak olmasi. tam o sirada benim yeni aldigim siyah eldivenleri ve bereyi ablama gosteriyor olmam. akabinde ablamin arkadasinin apartmanin icinde fare gormesi ve cigligini en ust kattan duyup kosmam. tabii benim gibi cigligi duyan herkesin kapilarini acmasi ve merdivenlerden asagi kosan siyah bereli ve eldivenli insan figurunu duyduklari ciglikla da birlestirince hirsiz sanmalari ve pesime dusmeleri. pesimden kosanlardan birinin elinde kurek olmasi. bunlar niye geliyo diye aniden arkami donunce bir anda en ondeki adamin korkup dusmesi. ben asagi indikce cigliktan kacan farenin ablamin arkadasiyla aramda kalmasi ve ona dogru gitmeyi secmesi, yeni cigliklarin yukselmesi. arkamdan kosan annem ve babamin "hirsiz degil o, durun" diye apartman sakinlerini yakalamaya calismasi. sonucta o kuregin fareyi oldurmek uzere kullanilmasi.

    edit: imla
  • çatı katında oturan kızın eski sevgilisinin damdan içeriye girip kızın kanişini rehin alıp girişe doğru kaçması, kız çığlık çığlığa peşinden koşarken adamın apartman girişine faşır faşır işemesi, çükünü görmemiz, köpeğin debelenişi, 1 numaranın adamın üstüne patates atması, kapıcının "hemşerim sakin ol, köpeği bize ver" demesi...kaçış, polisin gelişi...ne geceydi ama ha.
  • apartman toplantılarına katılmayan babamın, apartman sakinlerinin oyu ile yönetici seçilmesi. artık sike sike gidiyor.
  • cerrahpaşa' daki öğrenci evimde 3 gün suların kesik kalması sonucu üst katımdaki hafif problemli anaokulu öğretmeni delirmiş, saçı başı yağlanmış, ayağında sünük pijama ile sokağa fırlayıp "uleeeynnn ben bu cerrahpaşanınnn daaaa, sular idaresiiininnn deee, bi buldurun laaan suyuuuu, kokuştuuukk ulaaağğnn evdeeeee, anasınııııı ...tiklerrriiiiimmmm" şeklinde bağırmıştı.
    asıl trajik olan, karşı apartmandan ve yan apartmandan birileri çıkmış "aaa bizim kesik değil ayol? sadece sizin apartmanı mı kesti bunlar" demişti.
    apartmanca yaptığımız keşif sonucu, dellenen komşumuzun bir vesile tamirat için ana vanayı kapayıp, açmayı unuttuğunu keşfetmiştik.

    sonra tabii apartmanca; uleeeeynnn biz senin gibi öğretmeniii, sana iş vereen okuluuuu, o okulunn müdürünüüü, elinin ayarınıı, aklınınn kenarını...
  • işten eve geç gelinen bir saatte, her daim açık apartman kapısını, içeri girdikten sonra zorlayarak kapatıp, ışığı açtığımda, önce içerdeki tiner kokusunu fark etmem. merdivenlere doğru baktığımda ilk basamakta kucağında kocaman bir kasetçalar tutan on sekiz yaşlarında bir tinercinin bana baktığını görmem. artık geri dönüp kaçma şansımı kaybettiğimi düşündüğümden, yanından geçerken ‘’iyi akşamlar’’ demem. onun da ‘’iyi akşamlar abla’’ diyerek sesini sonuna kadar açtığı kasetçaların play tutuşuna basması sonucu üçüncü kattaki evime kadar kibariye eşliğinde çıkmam.

    o gece tüm kilitleri sıkı sıkı kilitleyip, kapının arkasına sandalye dayayarak uyumaya çalışmam. sinirle, taşınma planları yapmam, polisi mi arasam düşünceleriyle sızmam.

    üç gün sonra yine bir akşam eve dönüşte daha kapının oradan bir tiner kokusu gelmesi üstüne, evin karşısındaki kahveye gidip, sokak esnafından tanıdığım birini bulup, durumu anlatmam. benimle apartmana gelip, eşlik ederken tinercinin bodruma kaçması üstüne, onu yakalayıp ‘’anam hüsnü, lan ben sana burada yatma demedim mi, bak korkmuş ablan’’ demesi. sonra da bana dönüp ‘’korkma bacım, bu bizim mahallenin tinercisi’’ demesi. hüsnü’yle arkadaş olmam. taşınmamam.
  • taşınma esnasında 24 dairelik apartmandan bir kişinin bile yarımağız "kolay gelsin" ya da "hoşgeldiniz" dememesi bile beni dumur edecekken,

    her asansörden inenin "eşya taşımayın asansörle" diye kabaca uyarması...

    asansörün 4 kişilik olduğunu, bizzat bünyemin herhangi bir eşyanın iki katı fazla ağırlıkta olduğunu (üç haneli kilolardayım evet, ama boy var lan) mümkün olduğunca şirinlikle deklare etmeme rağmen mimik oynatmayan "uyarıcı"ların uyarılarını tekrarlaması.

    kapıcının her biri 2 kilodan fazla olmayan çöp torbalarına tıkıştırılmış kıyafetlerimi bile asansöre layık görmeyip kapıda "çoh koymayın onlardan" diye nöbet tutması. (ülen asansör 300kg çekiyor 150 torba kıyafeti kim kaybetmiş ben bulayım?)

    ikinci akşam kapı çalınca "aha hoşgeldine geldiler acaba börek mi getirdiler?" diye kapıya depar atıp, nursuz teyze ile karşılaşmam...

    teyzenin, "günlerdir bi gürültü var, sen mi konuşuyorsun evde bakiim?" diye sorması.
    teyzeye dün taşındığımı, evde yalnız olup, kendi kendime komşuları rahatsız edecek derecede konuşacak kadar manyamadığımı açıklamam akabinde "bilemiyciim" cevabını almam.

    daha ilk günden "iyi bok yedin de ev değiştirdin" diye hevesin kursakta kalması.
  • en dı oskır goğz to ankaralı namık;
    http://www.radikal.com.tr/…24.11.2008&categoryid=97

    bizim apartumanın 3 yıllık şanlı tarihine gelirsek, gecenin 02:00'sinde yeni evlenmiş bir çift olan alt komşuların evini kadının eski sevgilisiyle beraber üvey babasının basması, evet eski sevgilinin değil kadının üvey babasının basması, tabi bu detaylar hadiseden sonra öğrenildi. neyse, "sözde kayınbaba-damat ikilisi"nin evin kapısında 15 dakika tepindikten sonra evden içeri alınmaları. küfrün, hakaretin ve tehditin gırla gittiği yüksek völümlü tartışmadan sonra evden darp ve tahrip seslerinin gelmeye başlaması. bu gelişmenin akabinde ciddi bir ikileme düşmem "olm yazık taze damada biz de komşu olcaz inip yardım edelim" tarafının "memlekette polis var cenderme var ulan" tarafına ağır basması ve müdahele kararı almam. hazırlığımı yapıp kapıdan dışarı adım atar atmaz başkomiser olan üst komşuyla karşılaşmam adamın "siktimin karakolunun geleceği yok" diyerek beni önüne katması. dairenin önüne geldiğimizde kapının açık olduğunu görmemiz, içeri girince girişteki eşyaların neredeyse tamamının sağa sola çarpmak suretiyle tahrip edildiğini müşahede etmemiz ve iyice asabımızın bozulması. tartışmanın devam ettiği en son odaya girerken "sözde damadın" "ben seni seviyorum ulan seviyorum baban da şahitti aşığım ulan" diye bağırıyor olması bizim başkomiserin "seni de sikerim aşkını da sikerim şerefsizin evladı" diyerek odaya dalması. odaya girişimizden itibaren hazirunun 1 dakika kadar donuk donuk bakması, şoku en çabuk atlatan üvey babanın "sen kimsin" deyip "ben başkomser kemal, asıl sen kimsin lan" cevabını alması babanın arsızlanıp "ben bu kızın babasıyım burda polislik durum yok karışma sen hem kıyafetin yok kimliğin yok ne bilecem senin polisliğini" demesi, kemal abi'nin deliye dönüp "bizim kimliğimiz gözümüzün içindedir bakıyon mu lan sen bu gözlere" diyerek sol eliyle gözlerini gösterirken sağ eliyle adama kallavi bir osmanlı tokatı çıkarması, darbeyi alan üvey babanın odanın öbür ucuna uçması. sözde kayın pederinin uçuşunu izleyen sözde damadın kemal abi'ye davrandığını farketmemle beraber yumruk atmak suretiyle müdahele etmem, zaten zil zurna sarhoş olan sözde damadın aldığı darbeyle nötralize olması, sözde kayınpederinin yanına uzanması. üvey babanın yattığı yerden "niye dövdünüz lan bizi biz kızımızın kötülüğünü mü istiyoruz" diye ağlamaya başlaması. kemal abinin iyice arızaya kesip "ben kimsenin iyiliğini istemiyorum, şimdi şurda sizi, hepinizi, topunuzu, talükatınızı sabaha kadar dövmek istiyorum" diye kükremesi, tehditin sertliğini gören babanın "olay daha fazla büyümesin"* diyerek kalkıp gitmesi, tabi sözde damatla beraber. adamları "ulan bu yaptığımız doğru mu" düşüncesiyle beraber kapıya kadar geçirmem, adamların normal bir misafirlikten ayrılır gibi sakin sakin gitmeleri, eve girişimizden itibaren tek kelime etmeyen ben denizin kafamdaki düşüncenin verdiği eblehlikten ötürü adamlara "iyi geceler" demem. heriflerin gitmesinin ardından minnet dolu bakışlarla gelen kadının teşekkür faslına "ötekisi de benim eski nişanlım" diyerek başlamasının akabinde sözünün hadisenin başından beri gıkı çıkmayan gerçek damat tarafından "bizim aile meselerimize karışmayın" diyerek kesilmesi, kafamda aniden beliren kemal abinin gerçek damadı parçalama sahnesi, kemal abinin ise çok sakin bir şekilde "hadi iyi geceler" diyerek kapıya yonelmesi. merdiven çıkma faslında tüm apartmandan bir kişinin bile kafayı kapısından dışarı uzatmaması, sesi soluğu kesilen kemal abinin "ulan ben boyle apartmanın temeline tüküreyim" diye bağırması, kemal abiyi sakinleştirmem ve evime girip "memleketin polisi var cendermesi var aslında" diye düşünmem.
  • sürekli asansörün orta yerine tüküren, kapılara balgam atan bir götlek barındıran apartmanımızın yöneticisinin girişteki ilan panosuna hayvan kadar bir lama fotoğrafı asıp altına "apartmanımızda yaşayan bir lama bulunmuştur. kendisini insanlığa davet ediyoruz" yazması. okuyunca yarılmam, 9 katlı apartman boşluğunda "zuhahahahaha" diye gülmem.. yarın öbürgün "apartmanımızda bir gergadan bulunmuştur, yavaş gül havyan herif" diye bi yazı asarlarsa şaşmam.
hesabın var mı? giriş yap