• ümit kıvanç'ın uçurtmam tellere takıldı isimli ahmet kaya belgeseli sayesinde bir kez daha, acıyla idrak etmemizi sağlayan şarkı'nın bir dizesi.malum hafıza-i beşer nisyan ile maluldür aradan o kadar zaman geçince unutuluyor bazı şeyler.ümit kıvanç sayesinde tekrar hatırladım.muhtemelen bundan hayatımın bundan sonraki kısmında havasına suyuna şeklinde bir girişle karşılaşırsam en yakın çıkışa doğru ilerleyeceğim.
  • 1960 darbesi sonucu başbakan, maliye bakanı ve dışişleri bakanının idam edildiği
    ardından 1971 muhtırası sonucu ''biz 3'e 3 yapmaya geldik deyip hiç kan dökmemiş düşüncelerini cesurca savunan üç genci, üç fidanı idam etmiş
    1980'de daha hayatının baharında, gençliğini yaşayamamış 16 yaşında bir çocuğu erdal eren'i idam eden,
    insanların sağ-sol diye düşüncelerine göre ayrıldığı, fabrikalara girişlerin sağ ve sol görüşlüler için ayrı olduğu ve babamın bunu gözü yaşlı anlattığı,
    düşüncelerin yasaklandığı, kitapların yakıldığı,
    kanlı pazarın yaşandığı bir memleket

    her terör olayında ''artık sabır taştı, gereği yapılacak'' deyip on gün sonra hiçbir şey olmamış gibi davranan siyasilere sahip olduğumuz,
    ne iktidarın, ne de muhalefetin becerilebildiği, cesurca muhalefet edenlerin de bir şekilde susturulduğu,
    yıllardır hapislere suçsuz insanların göz göre göre atıldığı,
    13 yaşındaki bir kızın, 22 kişiyle kendi rızasıyla(!) birlikte olduğuna inanılabilen ve böyle tuhaf bir kararı veren adalete sahip olan,
    faili meçhul bir sürü cinayetin işlendiği ama bazı olaylarda(!) nedense suçlunun hemen bulunduğu,
    hayvanlara işkencede dünya sıralamasında ikinci olan,
    gazetecilerin faili meçhul kişiler tarafından ya katledildiği ya da bir şekilde içeriye tıkıldığı,
    az bilgiyle çok fikri(!) olan insanların bulunduğu,
    toplumun, birilerinin gazıyla çok çabuk galeyana gelebildiği,
    ülke adına her gün çok şeyin konuşulup hiçbir şeyin yapılmadığı,
    toplum içinde, insanların düşüncelerini rahatça ifade edemedikleri,
    düşüncelerin tabu haline geldiği,
    bize emanet edilen ülkenin her gün git gide kirlendiği,
    gençlerin, israil'e ve amerika'ya karşıyız deyip üzerlerinde o çok karşı çıktıkları amerika ve israil üretimi tişörtlerle, giysilerle dolaştıkları, sıfır bilgiyle dolaştıkları, sadece laf milliyetçiliği yapıp kurtlar vadisi raconu kestikleri
    tuhaf bir memleket

    evet, gerçekten bir başkadır benim memleketim.

    edit: yazalı uzun zaman geçmiş aradan, güncellemek gerek galiba. eklenecek öyle çok şey var ki... ali ismail, berkin, ethem, abdullah, medeni, mehmet, ahmet, bugünlerde kobane, artan faşist, ırkçı düşünceler...
  • içi bomboş, dokununca elde yapış yapış bir his bırakan milliyetçilik pompası. benden önce de yazanlar olmuş (bkz: #153357751) ama ben de biraz derleyip toplayayım.

    şarkı 1972 yılında ayten alpman tarafından kaydedilip 45'lik olarak piyasaya sürülüyor. piyasada pek tutmuyor ama 1974'te kıbrıs barış harekatı sırasında trt duruma uygun olduğunu düşünüp defalarca yayınlayınca birden repertuara giriyor.

    uzunca bir süre bu şarkıyı tekrar hatırlamamız için fazla bir sebep çıkmıyor karşımıza, ta ki 1999'da bir ödül töreninde ahmet kaya'ya karşı bir linç tertibi düzenlenene kadar. o geceye damga vuranlar serdar ortaç'ın onuncu yıl marşı ve reha muhtar'ın herkesi sahneye çağırıp zorla bu sarkıyı söyletmesi. çünkü hepimiz türküz ve memleketimize aşığız, aşıksan yok öyle kart kürt....

    ortamdaki milliyetçilik ve memleket sevgisinin şarkı söylemekten ibaret olması yeterince trajik. bunu biraz aykırı bir şeyler söyleyen (ve kendilerinden çok daha düzgün bir insan olan) bir meslektaşlarını ezip birilerinin gözüne girmek için yapmaları iğrenç ama orada da bitmiyor. şarkının kendisinde de muhteşem bir ikiyüzlülük de var çünkü milliyetçilik ideolijisinin kendisi gibi bu şarkı da ithal, hatta bildiğin çalıntı. plağın kapağında müziğin bestecisi için simon saguy, folklor yazıyor görsel. yani simon saguy halk ezgisini yeniden düzenlemiş de bizimkiler ondan ödünç almış gibi...

    simon saguy fransız müzisyen ve evet bu eserle haşır neşirliği var. onun elinden geçen versiyonunu mireille mathieu seslendirmiş. tabi normal şartlarda milliyetçilik gazıyla albüm satmak kolay olmadığı için fransızca versiyonunda paris'in taşına toprağına kurban olmaktan bahsedilmiyor; sözler bir köy müzisyeni hakkında. milliyetçi versiyonu bizim icadımız. peki eser tam olarak kimlerin elinden çıkma? fransız versiyonunda da türkçe plak kabındaki bilgiyi görüyoruz. demek simon saguy da besteci olarak anılmak istiyor.

    iyi de o zaman bu klezmer versiyonu ne? o da başka bir uyarlama mı? değil, şarkının aslı bu. ortada anonim - folklör denecek bir durum da yok, orjinal şarkının adı, bestecisi ve ilk yayınlanma tarihi biliniyor: haham elimelek, moyşe nadir, 1927.

    haham elimelek 18. yüzyılda yaşamış bir dini lider. hasidik hareketinin öncülerinden. moyşe nadir gerçek adı izak rayz olan bir komünist yahudi, amerikalı. mizah ve taşlama yazarı. şarkıyı haham efendi ile hafif hafif dalgasını geçmek için yazmış ve bestelemiş. şarkının müziği değil ama sözleri eski bir ingiliz çocuk şarkısındaki old king cole'den geliyor.

    yani kısacası milletçe birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz zamanlarda piyasaya sürülen bu şarkı aslında fransızlardan duyup öğrendiğimiz bir yahudi bestesi. yayım yeri amerika, ilham kaynağı ingiltere.
  • sık sık duymaya başladığım şarkı.

    karanlık zamanların resmi hitidir 12 eylül'den beri. çalınıyorsa kötü şeyler oluyordur.
  • orijinali: rabbi elimelekh
    türü: yahudi halk şarkısı
    tarzı: klezmer
    dili: yidiş
    kendisinden uyarlanan: l'aveugle
    söyleyen: mireille mathieu
    dili: fransızca
    başka dillere uyarlama / cover: sayısız

    ah memleketim çalıyor falan deyip sahiplenmekte zorlanıyorum bu şarkıyı. "duydukları yerde turistler ne alaka katılıyor buna" diye şaşıran arkadaşın, turistin bunla bizden daha çok bağı olduğunu bilmesi lazım belki.
  • (bkz: memleketim)
  • (bkz: ayten alpman)
  • levent kırca tiyatrosunun sergilediği bir oyundur. şu sıralar anadolu turnesindeler. 15 kişilik ekip, oyunun ilk perdesinde güneydogulu zengin bir aile ile onlara evini acan köylü ailenin arasında gecenleri anlatıyor. ikinci perde de ise, türkiye'deki adalet sistemi komik bir dille sergileniyor.
hesabın var mı? giriş yap