• her şey bir friendfeed iletisi ile başladı. ne kadar dalga ne kadar gerçek olduğu bilinmez, birisi sözlükte yazılanlardan dolayı iki polisin kapısına dayandığını iddia ediyordu. önce olayın doğrulanmasına çalışıldı. evet olay doğruydu. sonra olayın niteliği anlaşılmaya çalışıldı. klasik olarak dini değerlere hakaret prim yapar mı hocu olayıydı. buraya kadar olay bilindik bir türkiye hikayesiydi, ekşi sözlük hikayesi değildi.

    sonuçta buraya üye olan herkes, asgari olarak okuma yazma biliyor demekti. yazdıklarından dolayı dava konusu olabileceğini ve sözlüğün kendisini legal planda savunmayacağını da biliyor olması gerekti. malum hukuk ilkesi yasayı bilmek mazeret sayılmaz ve bu bir ekşi sözlük yasasıydı. bireysel bir ihbar ve bununla bireysel olarak mücadele etmesi gereken yazarlar vardı.

    burada tek bir gariplik vardı. savcılık entryi silin dediğinde, yazara danışmadan kendi hukuk gücüne güvenerek hayır çekmeyi bilen site yönetimi, yazarın soruşturma konusu olmasında bahis görmezken, hatta reklamım olcak hafız diye avuç kaşırken, iş o yazara durumu bildirmeye gelince kanun boyle yalanına sığınıyordu.

    zaman geçtikçe hikaye garipleşmeye başladı. çünkü bireysel bir şikayet değil belli bir başlıkta yazan yazarlara toplu bir saldırı vardı. sözlük yazarlarının hiçbir haberi olmaksızın sadece sözlük yönetiminin bilgisi dahilinde, bu işlerdeki inatçılığıyla meşhur biri tek tek ihbarda bulunmuştu. yani olay yazan yazarların bireysel sorumluluğu değil sözlüğün kendisiydi. ama karşı taraf kurnazca davranarak sözlüğe yönelmiyor, yazarlar üzerinden dolanıyordu. ki sözlüğe yönelmesi halinde leoparı karşısına alacaktı. malum leopar ve zebra ekmek kapılarına yönelik en küçük bir riskte hemen ayaklanıveriyorlardı.

    aynı adresden aynı anda 100 istem gelse ddos saldırısı var diye alarma geçen sözlük yönetimi, aynı adresten peş peşe yazarlarına yönelen bu saldırının, bireysel olarak yazarlarına değil bizatihi kendi varlığına yöneldiğini görmüyor, görmek istemiyor ve hala aynı kavalı üflemeye devam ediyordu. hatta daha da korkakcası bunu o yazarlardan saklıyordu. çünkü o yazarlardan hiçbiri arkadaşları, eşi dostu filan değildi. öyle olsa malum alttan haber uçururlardı yoksa canım. onun yerine her zaman yaptıklarını yapıp peşlerine bir sürü fare takılmasını sağlayacak kaval nağmelerini üflemeye devam ediyorlardı.

    şimdi sayısı bilinmeyen, sözlük yönetimince yasalar böyle bahanesi ile kendilerine haber bile verilmeyen sözlük yazarları haklarındaki ihbara istinaden yapılacak işlemi bekliyor veya beklemiyor. sözlük yönetimi bu yol bir kere açıldığında ve duyulduğunda sözlüğün ağzına sıçılacağını anlamıyor bile. tek bildiğimiz aralarında ssg, kanzuk veya onların sevdiği birilerinin, yani yasaların işlemez hale gelmesini sağlayacak birilerinin olmadığı. ha leopar. onun başlığına yakında sakallı bir abi şu bakınızı verecek:

    (bkz: kuyruğunu tutmadan leopar böyle sikilir)

    benim onbinlerce sıradan sözlük yazarından biri olarak bu hikayeden kendi payıma çıkardığım şu: allahı kitabı tık olan ve kendilerini asgari esnaf ahlakından bile azade kıldıklarını cümle aleme ilan edenlerin tek bir fazla tık elde etmesini bile engellemek. olur ya tesadüfen biri bir konuda gugılda sörç yaparken entarime rastlar da siteyi tıklar diye silerim entarilerimi, canım yazmak isteyince yazarım, eğlenmek isteyince eğlenirim, sıfır katkı maksimum keyif. tıpkı as you like it.
  • iyi niyetin varlığını ilke olarak kabul ettiğimizde bazı ekşi sözlük hikayelerinin yanlış yorumlamadan, yanlış hesaplamadan, öngörüsüzlükten kayanklandığını söyleyebiliriz. mesela son vaka, hani şu haklarında savcılıkça bilgileri istenen yazarlara sözlük yönetiminin şu şu sebeple, veya bilmediğimiz bir sebeple bilgileriniz savcılıkça istendi bilgisinin verilmemesi vakası. net bir yanlış. yapıcı ve çözüme yönelik değerlendirmek gerek; türkiye'de bilişim ve internet alanında gittikçe faşistleşen kurum ve yapılanmalar böyle bir gereksinimi daha yeni yeni ortaya çıkarıyor, bunu inkar edemeyiz. yani 10 sene öncesine dönük eleştiriler anlamsız, yapı nispeten yeni, baskı nispeten yeni, üstelik azalmak yerine artacağını öngörmek de güç değil...kullanıcı ve yazarlarla tek tek muhatap olmak istemeyebilir sözlük idari yönetimi, savcılıkça hakkında bilgi istenene kişiye özel mesaj atmak istemeyebilir, ama bunu otomatize edebilir, misal "ben" butonunun altına konulacak bir alanda ilgili kişiye entry numarasını dahi vermeden bilgilendirme yapılabilir. bu mücbir değil elbette, bir limited şirket hukuki kişiliği ile internet komunite kimliğini aynı potada buluşturmaya çalışan ekşi sözlük mecbur değil, bunu hizmet kalitesini artırma veya komunite ilişkilerini geliştirme olarak kabul ettiğinde sonuçtan fayda sağlar düşüncesindeyim. kullanıcılar uyap gibi yapılar üstünden daha ayrıntılı bilgi edinebilir nihayetinde. yetişkin bireyler olarak elbette eylem sorumluluğumuzun ve özgürlüklerimizin limitleri konusunda azbuçuk bilgi sahibiyiz, ancak giderek despotlaşan genel bir yapı içinde yer aldığımızı düşündüğümüzde, özgürce söz söyleme hakkımızın olduğu alanların giderek daraltıldığını dikkate aldığımızda böyle bir hizmete her birimizin ilerde ihtiyaç duymayacağının garantisi yok. sürprizle karşılaşmak, sonu galibiyetle bile sonuçlansa arzu edilen bir durum değil.

    bir ekşi sözlük hikayesi...tahminim o ki doğru, yapıcı ve çözüme yönelik eleştirilerle başka komunitelere de örnek olacak şekilde sonuçlanacaktır.
  • ekşi fest organizasyon ve eğlence a.ş. ile son bulmuştur.
  • -suçun neydi kardeş!
    +özgürlükler şirketten demiş bulunduktu da abi...
hesabın var mı? giriş yap