• batıda ki kriterleri ile doğuda ki kriterleri birbirinden tamamen farklı olan dışlama kültürü.

    eğer batıya bakarsak bizim ülkenin %99'u cancellanması lazım. çünkü ülkenin lgbtsi bile yobaz. batıda özellikle abd'de öyle ufak şeylere insanları linçliyorlar ki türkiye'de gündelik yaşamda kullandıkları deyimler , hareketler ve sözler. hatta ülkenin yöneticileri bile çok rahat rahat kullanıyorlar. bizde bu işlemez. farklı alt yapı farklı kültür ve farklı bakış açısı. birde tabi yaşanan ekonomik sorunlar hayata dair sorunlar. kim sikler yani bu kadar dert içinde bir kişiye "birey" demişsin yada dememişsin.

    bu konuda diğer ülkelerden ingiltere biraz ayrılıyor diye düşünüyorum. polisinden , vatandaşına herkes biraz daha sakin daha anlayışlı diye düşünüyorum. onun sebeplerini de başka bir zaman yazarız artık.
  • kültür değil tepki şekli. edepsiz bir hareket yaparsan sana platform sağlayan tv kanalının önünde protesto gösterisi yaparım, sana reklam verenin malını almayı keserim, senin gösterilerine bilet alıp gelmem, alanı da çok pis ayıplarım gibi bir tavrı ifade ediyor. kapitalist demokrasilerde oldukça normal ve bazen de etkili bir tepki. eğer yeteri kadar yüksek sesle tepki koyarsan cebinden para eksilenler seni dinlemek zorunda kalıyor. eğer tepki vermiyorsan seni silkmemizde bir sakınca yok demek ki...

    fakat sağ cenah hem azınlıkların, göçmenlerin, eşcinsellerin... üzerine sıçmak hem de sırtlarından para kazanmaya devam etmek istedikleri için bu türden liberal tepkileri bir öcüye çevirmeye çalışıyorlar. biliyorum sağ için kültür kelimesi başlı başına şüpheli bir şey ama ben hala neden bu tür tepkilerin kötü olduğunu açıklayabilene rastlamadım. ona rastlamadım ama medyada birkaç gündür cancel culture'ı ağızlarına sakız eden hassas kalpli sağcıların budweiser biraları "cancel" etmek için çırpınmasını izliyorum. sebep? budweiser'ın reklamlarında transları oynatmaya başlaması. nereden nereye? nascar'ın sponsoru budweiser, redneck ve frat boy birası olmaktan çıkmak için böyle bir karar almış. nasıl olur? büyük trump taraftarı kid rock, başında maga şapkasıyla ve buğulu gözlerle budweiser biralara taramalı gibi bir şeyle ateş açarak cancel culture savaşını başlatıyor. yok mecazi değil, hakikaten taramalıyla bira kutularının leşini seriyor. adam budweiser'a ömrüm boyunca kazandırdığımdan fazlasını şu aptal şovu yapabilmek için kazandırdı ama sağlık olsun, o kid rock.

    tipik sağcı ağlaklığı ve ikiyüzlülüğü elbette şaşırtmadı. tepkilerini bu kadar gerzekçe koymak da onların seçimi, ben sadece medeni cesaretlerine saygı duyarım. sonuçta onlara bu demokratik hak kullanımında başarısızlıklar diliyor, ve mücadelede üzerime düşeni yapmak üzere mecburen su kıvamında bud-light'lardan kutu kutu içmeye gidiyorum.
  • bununla ilgili özgür mumcu ve eray özer in garip haller podcast serisinde güzel bir bölüm var.
    meraklısına garip haller- cancel culture
  • bunu çıkarana lanet okuyorum. politik doğruculuk adına herkes aslında katılmadıkları fikirlere katılıyormuş gibi yapıyor cancel culture sayesinde. ya insanları bir rahat bırakın. herkes sjw'ler gibi olmak zorunda değil. insanlar tek tip düşünmemeli. bakın çok basit örnek trans kadınlar kadınlarla beraber yarışıyordu spor müsabakalarında ve tüm sjw'ler biz olmaz kas ve kemik yapıları farklı sadece hormonla olmaz dedikçe sosyal medyada linçlediler. sonra ne oldu biliyor musunuz? dünya atletizm birliği trans kadınların kadın kategorisinde yarışmasını yasakladı. trans yüzücülerin de kadın kategorisinde yarışması yasaklandı.

    kapak sesini duyabildiniz mi? *

    işte o haber burada

    diğer haber link

    şimdi sjw'ler bu konuda sus pus. hadi savunun, madem doğruydu savunun!

    bu bitti trans çocuklar başladı. çocuğun başını örtmek onu istismar etmek diyorsunuz (ki öyle evet) ee siz nasıl çocuğa bu kalıcı zararı vermenin istismar olmadığını düşünüyorsunuz? bu kişilerin fiili ehliyeti yok. fiili ehliyet 18 yaşında alınır, alkol alma yaşı bile bazı ülkelerde 21'dir. siz 9-10 yaşlarındaki çocukları, 15-16 yaşındaki aklı bir karış havada ergenleri cinsiyet değiştirmek için teşvik ediyorsunuz. yahu onlar zaten cinsel kimlik arayışında oluyor, merak ediyor. nasıl vicdansızca manipüle edebiliyorsunuz? ileride pişman olursa, ne yaptım ben der ve kendine zarar verirse bu sorumluluğu alabilecek misiniz?

    cancel culture= cancer culture itiraz eden beri gelsin!
  • birikmiş aşırı gücün, ilerlemiş teknolojinin sağladığı konforun ve savaşsız geçen on yılların şımarttığı batı halklarının eskiden tutkuyla öldürdükleri ancak mevcut konjonktür nedeniyle öldüremedikleri kişilere uyguladıkları ve tarihsel perspektiften bakarsak nispeten hümanist tarife.

    panzehiri nedir diye soracak olursanız, kanaatimce sırtınızı insanlığın kadim ve vahşi reflekslerine dayamanızdır diyebilirim.
  • amerika'da bu liberal demokratların ve genel olarak demokrat parti kafasının ne kadar ikiyüzlü olduklarını gösteren terimdir.

    daha bugün tanık olduğum bir olayı sıcağısıcağına anlatmak istiyorum. amerika'da bir okulda asistanlık yapıyorum ve her dönem bir hocaya yardımcı olmak üzere lisans öğrencilerinin derslerine giriyorum. bu dönem de ikinci sınıf öğrencilerinin bir dersindeydim. birkaç hafta önce öğrencileri beş kişilik altı gruba ayırarak onlara bir proje ödevi verdik. her bir grup bir şirketin yaşadığı problemleri analiz edecek ve çözüm önerileri sunacak. ama bunu yaparken de kendilerini o şirketin çalışanları, biz dinleyicileri ise şirketin yönetim kadrosu olarak varsaymaları gerek. neyse, iki hafta önce sunumlar yapıldı ve ben de bugün o dersin hocasıyla her bir grubun sunum performansını konuşmak ve not vermek için online buluştum.

    sıra bu başlığın konusu olacak gruba geldi. o gruptaki öğrenciler, sunumda şöyle bir cümle kurmuştu: 'bu şirket azınlıkları eziyor'. hoca, kendisi de azınlık olmasına rağmen bu söylemi yanlış buldu çünkü bu ödevde öğrencilerin o şirketin stratejistleri ve sorun tespit edicileri olarak, yönetici kademesine sunum yaptığını varsayıyoruz. senaryo bu şekilde, öğrenciler de bunu biliyor. böyle bir senaryoda bir şirketin yöneticilerine, yaşadıkları sorunlar ile ilgili sunum yaparken 'siz azınlıkları eziyorsunuz' dememelisiniz çünkü bu, uygun bir dil değil, kimseye de bir faydası dokunmaz, tepkiyle karşılanır, sorunu çözmez. orada sunum yapıyorsunuz, protesto değil. bu tarz sorunlar varsa bunları daha üsluplu ve uygunca söylemek gerekir. öğrencilere puan verdiğimiz alanlardan biri de 'dinleyici kitlesiyle uygun bir şekilde konuşmak' idi ve bu da uygun bir dil değildi.

    dananın kuyruğu bundan sonra koptu. hoca bana dedi ki 'bu kullandıkları dil yanlıştı ama öğrencilere vereceğimiz feedback'te bunu yazmaya korkuyorum çünkü cancel edilebilirim'. hocanın bunu bu kadar açıkça söylemesinden dolayı ben şok geçirdim. ya bana güveniyor ya da artık çok dolmuş ve canına tak etmiş ki böyle isyan etti. ve tam bunu söylerken sanki birisi duyacakmış gibi sesini alçalttı ve çok kibarca söylemeye çalıştı, oysa ikimiz de kendi evimizdeydik, yani içgüdüsel olarak alçalttı sesini bir nevi. ve cancel edileceği şey nedir, yani neyden korkuyor? şundan: öğrenciler varsayımsal bir şirket senaryosunda 'bu şirkette azınlıklara baskı var' diyor, hoca ise bunun bir şirket sunumunda söylenemeyeceğini yazmaktan korkuyor çünkü öğrenciler sanki hoca azınlıklara karşıymış gibi düşünüp hocayı şikayet edebilirler. oysa birisinin öğrencilere doğruyu öğretmesi gerek, sonuçta bir ders bu, amaç bir şeyler öğrenmek. en sonunda hoca feedback'te 'sunumdaki dil, dinleyici kitlesine daha uygun olmalı' şeklinde yuvarlak bir şey söyledi, öğrencilerin bunu okuyup yanlış anlaması daha zor çünkü çok belirsiz bir feedback.

    bakın, cancel culture üniversitelerde işte buraya kadar indi. gerçek olmayan bir şirketin tamamen varsayımsal bir senaryosunda 'bu şirkette azınlıklara baskı var' demenin şirket diline uygun olmadığını 18-19 yaşındaki öğrencilere söyleyemiyorsun çünkü seni yönetime şikayet edebilirler veya sosyal medyada kampanya başlatabilirler. bu hoca da kadın ve etnik köken açısından azınlık ama bunların kendisini kurtarmayacağını biliyor. bir yerde cılız da olsa 'bu hoca azınlıklara baskıyı normal karşılıyor' dedikodusu çıksa, bir haftaya tüm okula yayılır ve normalde onu savunacak hocalar dahi artık savunmaktan korkar, yönetimin ise umrunda olmaz çünkü öğrenci memnuniyeti burada her şeyden önemlidir. bu hoca da henüz kadrolu (tenure) olmadığı için çok rahat kovulabilir. bu şekilde kovulduğunda da bu akademik siciline işlenir ve başka bir üniversitede iş bulması çok zor olur. işte insanın hayatını mahvetmek bu sözde özgürlükçü ve demokrat ideolojinin hükmü altında bu kadar basit. ve bu sadece bugün karşılaştığım ve bizzat yaşadığım bir örnek. başka üniversitelerden daha birçok örnek de verebilirim ve şu manyaklık biraz olsun azalırsa, eminim ki birçok hoca nasıl baskılandıklarını bir şekilde haykıracaktır.

    geçenlerde georgia eyaleti, üniversite hocaları kadrolu olunca, yani tenure olunca artık işten hiçbir şekilde atılamamaları ile ilgili yasayı kaldırmıştı. tüm bu sosyal demokrat ve liberal takımının medyası ise hep bir ağızdan bunun akademik özgürlüğe ket vuracağını ve 'farklı fikirde olan hocaların fikirlerini atılma korkusundan ifade edemeyeceğini' söylemişti. farklı fikirde olan hocalardan kasıtları aslında kendi liberal demokrat fikrinde olanlar çünkü diğerleri zaten üniversitelerde ya çok az kaldı ya da fikirlerini çoktan ifade edemez oldu. yani asıl kendi sistemleri altında hocalar fikirlerini korkudan ifade edemiyorlar. az önce örneğini de verdim. ve görünüşte basit bir konuda bile hoca bu kadar cancel edilmekten korkuyorsa artık durumun vehametini siz hesaplayın. burada akademik özgürlük falan yok, psikoloji bölümünde yaşlı hocalar artık zeka ile ilgili başlıklarda konuşmaya veya ders vermeye bile korkuyor çünkü bu cancelcılara göre zeka konusu ırkçı bir konu. bunu bizzat duydum ben.

    maalesef şu an üniversitelerin neredeyse hepsi böyle, özellikle sosyal bilimler bölümleri. ve buralarda insanlara faydalı bilimsel bilginin üretilebileceğini sanmıyorum. bu kafa ifade özgürlüğünü ve bilimselliği savunuyor gözükse de ikisine de en çok zarar veren kafa. bilimi sadece kendi ideolojilerinin propagandasını yapmak için kullanıyorlar, kendi fikirlerini onaylayan bilimsel bilgiyi alıyorlar, geri kalanı bir şekilde itibarsızlaştırıyorlar (örneğin genetik bilimini veya psikometriyi). ifade özgürlüğü ise, yukarıda uzun uzun örneklendirdiğim gibi, yok. sadece ağızlarından ifade özgürlüğü kavramı düşmediği için sen var sanıyorsun. koca hocalar 18 yaşındaki öğrencilerin oyuncağı olmuş, incir çekirdeğini doldurmayacak sebeplerden dolayı şikayet etmelerinden korkuyorlar ama bu öğrenci kitlesini de yine bu akademisyen milleti adeta ilmek ilmek dokuyarak oluşturdu.
  • kisinin dusuncesinde ya da soyledigi seyde hakli olup olmamasinin hic bir onem icermedigi dunyadaki en fasist grubun aktivitesi.
  • (bkz: günah keçisi)

    gelecekteki toplumlar bu şekilde hayatlarını sürdürecekler; hep birilerini kitlesel olarak ötekileştirecekler. böylece yeni fikir ve hareketler ortaya çıkmayacak. ilerleme duracak ve gotham da olduğu gibi büyük bir yozlaşma başlayacak. şu an pek önemsenmiyor ama bu işe yasal düzenleme getirilmesi gerekiyor. yoksa bu iş çığrından çıkmak üzere.
  • cunk on earth adlı mini mockumentary'de çok sevdiğim bir sahne var, cancel culture'ı anlayamayanlar bununla kolayca anlayabilirler.

    jesus, cancel culture kurbanı mı?
  • günümüzün engizisyonu.
hesabın var mı? giriş yap