• tolstoy 'un diriliş 'te, -çok sağlam argümanlarla olmasa da- epeyce eleştirdiği, insanın insanı cezalandırmasının temelleriyle ilgili sözleriyle, üzerine epey düşündürdüğü alan.
    şuna benzer bir cümle hatırlıyorum: "insan tanrının cezalandırma hakkını eline alıyorsa, merhametini de üstlenmelidir."
  • devletlerin, insanlara/insanliga karsi govde gosterisi amaciyla sov yaptiklari alandir.

    ogretide, devletin yargilamalar icin, cezaevleri icin butceden harcadigi paralara dikkat cekilir diger yandan da yargilamada meydana gelecek bir hatanin birey icin telafisinin cok zor olacagindan dem vurulur. bunun sonucu olarak da cezanin en son kullanilmasi gereken mueyyide oldugu, iki tarafi da keskin bir kilic gibi oldugundan bahsedilir.

    peki ceza gercekten gerekli midir? savunuculari tarafindan yasam hakki gibi temel haklarin kullanilamaz hale gelmesini onleme bakimindan islevsel oldugu one surulur. yine savunuculari tarafindan, temel haklari, cezanin caydirici etkisi yuzunden kimsenin mudahalesi olmadan, rahatca kullanmamizi saglar ceza hukuku disiplini. peki gercekten oyle midir? ceza kavrami var diye bugun gercekten turkiye'de bir insan baska bir insanin yasamina kastetmiyor mu? iran'da hirsizligin mueyyidesi olarak uzuv kesmeye kadar giden cezalara sahip seriat yasasina ragmen kimse kimsenin malina goz dikmiyor mu? teksas'ta yasalarin idama izin vermesine veya idami ongormesine ragmen o bolgeden seri katil cikmiyor mu? ''ceza kavrami varken bile insanlar boyle yapiyorsa bir de o olmadan neler yapabilirler bir dusun'' diyen ya da diyebilecek kisiler bunu hangi sosyal gozleme, hangi bilimsel bulguya dayanarak soylerler?

    ceza hukuku, diger hukuk dallari gibi kurallar vasitasiyla insanlar arasindaki iliskileri, sosyal yasami duzenlemeyi hedefliyor. sosyal yasama uyum saglamasi icin bireyin motivasyonunu ne ile sagliyor? bosuna ceza hukuku demiyorlar, ismine bakmak yeterli. yani sosyal yonden yeterli biri degilseniz kafaniza vura vura sizi sosyal yapmaya calisiyor devlet. normalden farkli davranislar icindeyseniz devlet bunun bireye ozgu kisisel nedenlerini bulmak icin ugras vermiyor atiyor cezaevine, zerk ediyor zehri damara ya da kolunuzu, bacaginizi kesiyor. diger bireylere mesaji yolluyor : toplumsal yasama uygun davranmazsaniz karsilasacaginiz muamele budur! diger bir yonuyle de birisine karsi suc olan davranisi icra eden faile hakettigini vererek o kisinin veya yakinlarinin adalet duygularinin tatmin olmasini sagliyor. adalet degil, tersine, subjektif olan adalet duygusu burda soz konusu olan kavram. adalet duygusu tatmin olan toplumun buyuk kesimi de (katile verilen muebbet hapis veya tecavuz sonucu verilen agir hapis cezalari vs. karsisinda tatmin olan kesim) iste adalet diyor. cok yasa devlet baba diyor. bunlari derken bilmiyor ki adalet kavraminin icini bosaltiyor. bu baglamda modern ceza hukuku dediginiz sey modern kisasa kisastan baska bir sey degil.

    yine ceza kavraminin savunuculari hapis cezasinin daha dogrusu infaz asamasinin, suclu uzerinde rehabilite edici bir etkisi oldugundan ya da olmasi gerektiginden soz ederler. en azindan turkiye'de boyle bir etkisinin olmadigini ya da buyuk oranda olmadigini rahsan affina bakarak rahatlikla anlayabiliriz. mahkum olan kisilerin mahkumiyet suresi bittikten sonra bir ise girmesinin zorlugu altinda yatan isveren paranoyasinin sebebi de bu rehabilite edilmeme korkusu olabilir mi acaba? veya devletin herhangi bir kurumunda gorev alabilmek icin gereken temiz kagidi devletin kendine olan guvensizliginin sonucu degil midir? ya da devletin, ''ben suclu bulduguma cezayi veririm, sosyal yonden iyilesip iyilesmemesi beni ilgilendirmez'' itirafi degil midir bu temiz kagidi?

    ceza denen curumus, zamani gecmis hatta hicbir zaman varolmamasi gereken bir kavrami hala inatla yasatmaya calisan, ismini bile bundan alan bir hukuk disiplini gercekten bireyi ne kadar onsemseyebilir? yukardaki tespitlerimi yaparken devlet(ler)in egemen azinliginin ceza kanunlarina ekledikleri yeni suc kategorilerinden (siyasi suclar gibi) bahsetmedim bile! ceza yasalari sayet bireyleri gercekten onemseseydi, sadece dogal hukuk doktrini baglaminda temel haklara karsi olan mudahaleleri icerirdi. yapay suc kategorileri dunyanin dort bir yaninda buyuk bir istahla ceza yasalarina dahil edilmezdi.

    acilen butun insanligin bu yanilgidan vazgecerek suc ve ceza kavramlarindan kendini arindirmasi gerekmektedir kanaatimce. icguduleriyle yasayan hayvanlarin egitiminde bile ceza kavrami kalkmisken bu hukuk dali insanligin utancidir. yerine merkezini bireyin olusturdugu ve tamamen rehabilitasyona yonelik bir sistemin gerekliligi ayan beyan ortadadir. sosyoloji, psikoloji ve kriminoloji ceza hukuku alanina yardim etmek yerine, tek, ayri ve cozum odakli bir disiplin olarak orgutlenebilir. tabi bu arz talep meselesinde neyi talep ettiginize bagli bir durum. gercekten herkes adaleti talep etse cezanin simgesi cezaevleri ayni gun yikilarak tarihe karisir.

    (bkz: zimbardo deneyi/@juve)
  • suç tipleriyle ilgili mükemmel bir özeti gemide filminde geçiyor.

    "pezevengi öldür, bir; cinayet

    kızı al, iki; adam kaçırma

    kızı en az iki kişi zik, üç; ırza tecavüz

    her gece esrara takıl, nerden baksan, dört; içicilik

    heriflerin cebinden paraları al, beş; gasp

    bütün bu bokları yedikten sonra polislerin suratına bakıp 'kusura bakmayın abi kaza oldu' diyemezsin? adamın götünden kan alırlar kamil kan!"
  • insana bir dinginlik veren, ananeye donduren sey: nerdeyse son haftadir kendisini calisirken okudugum bildigin yasanmis vakalardan sonra -ninesinin mirasina konmak icin bogulurken onu kurtarmaya calismayan cankurtaran yuzucunun cinayet islemis olmasi, evdeki hizmetcinin evde bicaklanip, burnu kirildiktan sonra panikle 7.kattan atlayarak olmesinin evsahibinin sucu olup olmamasi, kendisini takip eden neonazilerden kacarken korkup cami kirmaya calisarak bir eve girmeye calisan, ama damarlari kesildigi icin kan kaybindan olen fasli bi adam, yasli bi teyzeyi soymaya calisirken kadinin korkudan kalp krizi gecirmesi, bunu goren failin korkup cuzdani filan birakip olay yerini terk etmesi ve hangi sucu islemis oldugu, bahcesinden elma caliyor diye komsunu doven adamin dovmeye beceremeyip kendi dayak yemesi ve beyin sarsintisi gecirmesi, kafasina beyzbol sopasiyla vurulan birinin bayilmasi, failin öldugunu sanip onu nehre atmasi, adamin nehirde bogularak olmesi, failin cezasi gibi akla hayale gelmeyecek seyleri butun gun okuyup ruh sagligimin iyiden iyiye kotulmesinin sebebi ceza hukukudur. bunla kalsa iyi, kendi kucuk dertlerinden bahseden arkadaslarima bile evladim allah baska dert vermesin, bak insanlarin baslarina neler neler geliyor diye tepki vererek takdir-i ilahi havaya girmis bir bulent ersoy, bir gormus gecirmis yasli nine icimden cikacak diye korkuyorum.
  • "masanın üstündeki kalın ceza hukuku kitabına usulca bir iki şaplak atıp, kasıntı bir edayla “kendimi derslerime verdim”…gülüyoruz… “bu kitap enteresan, dediklerine göre, birinin gözünü çıkarırsan dört yıl… ama gözlüğünü alıp kaçarsan on beş yıl cezası var”.gülüşü yüzünde dondu… “ya birisinin kalbini çıkarıp kaçarsan?” sustu.“işte onun hiçbir kitapta cezası yok… sanki çok normal bir şeymiş gibi…sanki, acısı hemencecik geçip gidiyormuş gibi…”"
  • suçtan zarar görenleri sağlayacağı meşru adaletle teskin etmek, toplumun yargıya olan inanç ve itimadını tesis etmek gibi bir amacı vardır. zira suçluların hakettikleri cezayı göreceğini kavramış, bireyin gücünün yettiğince ve yettiğine herşeyi yapabilmesinin mümkün olmadığını özümseyen toplum, hukuk idesine yakın olan toplumdur.

    alternatif adaletin (mafya, töre, linç vs.) ortaya çıkmaması için cezaların şiddetinden çok, kesinliğinin ve uygulanırlığındaki katiyetin önemini vurgulayan hukuktur.
  • sanıldığının aksine modern ceza hukuku faile ceza vermek için yapılmıyor..
    modern ceza hukukunun amacı sadece ceza vererek hukuk düzenini korumak değil, önlem almak ve ceza verilmesi gereken bir pozisyona ne bireyi ne de hukuku düşürmemeye çalışmak.. zaten ceza hukuku bir görüşe uymamanın üzerine kurulsaydı kenan evren anayasa değil ceza yasası yapardı herhalde..
  • tum hocalarinin icinde birer canavar tasidiklarina kanaat getirdigim pek bir zevkli dersin konusudur."cocuklar ben simdi a ya tecavuz etsem,x e el atsam,suraya bomba koysam,oldursem,patlatsam,karimi bassam adamla akabinde dograsam...boyle gider bu...hatta dersin birinde hoca aynen soyle demisti;"cocuklar simdi hizmetci egilmis yeri siliyor,ben gidip oksasam booolee(popo sekline uygun elle sivazlama hareketi) bu sarkintilik olur.ama eger boyle yaparsaaam (eli dondan sokup kaydirma hareketi)bu eveeeet ne olur?"
    bu arada yeni ceza kanunumuz 1 nisanda yururluge giriyor.cicegi burnunda hukuk mezunu arkadaslara gecmis olsun diyoruz.*
  • uygulamanın içinde şöyle bir gözlemim oldu: benim tanıdığım, bildiğim, kitaplarını okuduğum, görüşlerini takip ettiğim akademisyen ceza hukukçularının neredeyse tamamı devleti kutsar, devlet aygıtını en tepeye, yukarı koyar, devlete söz söyletmez; halbuki devletin kuruluş ve organizasyonu konusunda çalışan akademisyen anayasa ve idare hukukçularının büyük çoğunluğu kadar devlet aygıtını eleştiren ve yerin dibine batıran adamlar göremezsiniz. diğer yandan devleti yere göre sığdıramayan bu akademisyen ceza hukukçuları, sulhi dönmezer gibi istisnai bir iki örnek dışında, türkiye'de hak ve özgürlüklerin en büyük savunucuları olmuştur; bir çetin özek bir sahir erman bu ülkenin yüz akı olmuş ceza hukukçularıdır.
  • cuma gecemi adadığım ders. çalışırken sözlükte bile karşıma çıkıyor.

    kamu hukukunun en (tek) güzeli olmasının yanında dersteki örnek olaylar bir o kadar midenizi bulandırıyor.

    bir de cmuk değil, cmk.
hesabın var mı? giriş yap