• muhteşem bir şehir. ilk olarak bu yıl doğumgünümde gittim, ardından bir ay sonra dayanamayıp bir daha gittim. o derece yani. bir kere dünyanın en güvenli şehri diyebilirim, suç oranı yok denecek kadar az. sokaklar, caddeler pırıl pırıl tertemiz. insanları medeni, güleryüzlü, yardımsever. bizim nemrutluğumuzu onlarda bulmak zor.

    nüfusun tamamına yakını göçmenlerden oluşuyor. şehre genel olarak ingilizler, kanadalılar, pakistanlılar, hintliler, iranlılar, filipinliler, gcc vatandaşları ve doğu avrupadan gelenler yerleşmiş. yerli halk ise toplam nüfusun %17sini oluşturuyor. hava sıcaklığı bilindiği üzere gün içerisinde oldukça yüksek, geceleri biraz daha serinliyor, sabaha karşı ise bayağı bayağı soğuk oluyor, tipik çöl havası. taksilerin içi çok modern, taksimetre bilgisayar monitörü gibi bir ekrandan izleniyor, ekran gidilen yolun haritasını ve kat edilen kilometreyi de gösteriyor. bir nevi navigasyon cihazı gibi ama daha donanımlı bir alet. taksicilerin hepsi devlete bağlı olarak çalıştığından, giyim kuşamlarına dikkat etmeleri gerekiyor. hepsinin tek tip üniformaları var. taksiciler genelde hindistan , bangladeş ve pakistan vatandaşlarından oluşuyor. şehirdeki mimarı olağanüstü. tüm o gökdelenler, iş kuleleri, oteller, alışveriş merkezleri gözkamaştırıcı.

    gece olunca bu şehre birşeyler oluyor. lüx, görkem, ihtişam tavan yapıyor, dudak uçuklatacak kıvama geliyor. şöyle ki gece gezmelerimizde bir tane bile normal otomobil göremedim. tüm otel girişlerinde (gece klüpleri 5 yıldızlı otel bünyelerinde faaliyet gösteriyor) sırada bekleyen otomobiller sırasıyla; ferrari, maserati, porshe, lamborghini, bugatti veyron (ki bunu gördüğümde ağzım iki metre açılıp yere düşmüştü) , aston martin, mclaren vs vs. bu listenin dışında kalan arabalara rastlamak pek mümkün olmuyor, he bi kaç model daha vardı uçuk kaçık görünen ama markaların bilemeyeceğim. ben bizim reinayla, sortieyle blackkle övünürdüm ama, dubaideki gece klüplerini görünce yine kandırıldığımızı anladım. o nasıl tasarımdır, o nasıl dizayndır, tek kelimeyle muh-te-şem, heryerden görkem şatafat lüx akıyor. verdiğiniz paranın karşılığını alıyorsunuz. para demişken, dubai enteresan bir şekilde ucuz bulduğum bir şehir. hayır burda borç dert içinde kıvranıyoruz, orada herşey ekonomik. yaşam şartları yüksek, verilen maaşlar yüksek. restaurantlar bizim burdaki gibi dininize imanınıza okumuyor, hem güzel yemek yiyorsunuz hemde makul hesaplar ödüyorsunuz. kıyafetler, market alışverişleri, kiralar, faturalar vs herşey ödenebilecek seviyelerde. bizi türkiyede bildiğin s.kiyorlar, ne bahtsız milletiz haberimiz yok. it gibi köpek gibi çalışıyoruz, yine de aldığın maaşla çarkı ancak döndürebiliyorsun. adamlar orda hayatın tadını çıkarmak için çalışıyor, aldıkları maaşla istedikleri herşeyi yapabiliyorlar. oranın yerlisi (emirati deniliyor) arkadaşımın dediğine göre memur maaşları 12000 aed'miş yani bizim parayla yaklaşık 6000 tl. "sizde nasıl maaşlar" diye soruyor "aynı canım aynı, fazlası var eksiği yok" ne diyeyim şimdi buna.

    durum böyle yani, fırsat olsa da adam gibi yaşasak oralarda.
  • nasil anliycaklar ki pasaportta turk oldugumu diyerek gittim. eye scan kisminda adam tipime bakip istanbol? dedi.
  • buranin taksicilerinden nefret ediyorum. inanilmaz kabalar. zaten en fazla 3 kelime konusuyolar onu da mirmirmir. allaan okuzleri.
  • kim demis taksiler burda ucuz diye? tr ile ayni.
  • tipine bakip adam saymiycaklarinizin altinda audi, en kotu porsche var.
  • 2010 nun agustos ayinda ziyaret etmek gibi bir cilginlik yaptigim ve dolayisiyla artik ismi gectiginde aklima sadece beton ve sicak kelimelerini getiren sehir. dubai mall, khalifa, atlantis ve tabiki burj el arap akilda kalanlardir. o zamanlarda ramazan ayina denk gelmesi nedeniyle gunduz vakti su icmenin yasal olmadigi, ama bazi otellerde alkol servisinin ve cilgin partilerin yapilmaya devam edildigi, alisveris merkezlerinin aksam saat 6 dan gece 2 ye kadar acik oldugu yerlesim yeri. on tane beyaz elbiseli adamin yaninizdan gectiginde ter kokusundan nefes alamazsiniz ama 2. gunun sonunda bu adamlarin altinda gordugunuz binlerce ferrari porsche artik tofas tadi vermeye baslar. evler mimari guzellikten yoksundur ama gokdelenler dibinizi dusurur. sehre ilk girdiginizde sayisiz vinc ve yarim birakilmis insaatlar sehrin ufkunda belirir. abu dhabi nin para yardimlariyla ayakta durmalarina ragmen luks ve satafat heryerde sizi karsilar. sozde hersey tax-free dir ama cogu elektronik esyanin fiyati avrupadakinden daha pahalidir. ironik zitliklari seviyorsaniz; welcome to paradise.

    yine de herseye ragmen, palm island daki atlantis te deniz keyfi yapmak, yunuslarla yuzmek ve donuste gunes batarken overground tarzi rayli ulasimla sightseeing in dibine vurmak paha bicilemezdir.
  • lexus marka beyaz taksilere binmeyin. normal taksileri tercih edin, 5 kat fazla alıyorlar (üüühüühühüühüü). saat 3 buçuktan sonra mesai değişimi varmış koduğum şehrinde, boş taksi bulmak imkansızlaşıyor. işte bu noktada "ulan şu minareler bizim otelin ordaki caminin minaresi değil mi, yürürüm oraya kadar" demeyin, o minare, o minare değil (üühüühühüühü). ruhsuz şehir vesselam.
  • nedense işi bulup, halen çalıştığım işyerine ayrılacağımı söyleyip, yerleşmem kesinleştikten sonra "ulan sözlükçüler ne demiş acaba" diye araştırmaya koyulduğum şehir. her ne kadar ekim ortasında bir onbeş gün test etmişliğim varsa ve ultra rahatsız etmemiş olsa da yaz sıcağı beni en çok korkutan tarafıdır. ondan gayrısı koymaz.

    ruhsuz, plastik, suni şehir diyenlere de "ataşehir, beylikdüzü, halkalı, ümraniye ve de maslak'ın yüce ruhları sizlerle olsun" demekten kendimi alamıyorum.
  • çölün ortasına olanca hızıyla gökdelen dikmeye devam ederek beni dumurdan dumura sokan bir arap ülkesi.

    dünya genelinde ilk gökdelenlerin 1900lü yılların ilk çeyreginde amerikada yer sıkıntısı olmasından ötürü inşaa edilmeye başlandıgını düşünürsek ;çöl gibi uçsuz bucaksız bir alanda kurulmuş bu ülkede bu kadar çok gökdelenin neden yapıldıgınıı insan anlamakta güçlük çekiyor dogrusu.finans merkezi olunacak ise bunu elbette farklı şekillerde de yapmak mümkündür.gökdelen tek çözüm degildir.

    ayrıca çöl iklimi de gökdelenlere hiç uygun degildir;aşırı sıcak ve gece-gündüz farkından olumsuz etkilenen dış cephe,kum fırtınaları nedeniyle zarar gören havalandırma sistemleri gibi..ayrıca gökdelenlerin bakım maaliyetleri ve şehre getirdigi trafik yükü,binaya hızla yayılabilecek yangın ihtimali vs.de unutulmamalıdır.

    bu gökdelen sevdası daha çok; ülkeyi yöneten şeyhin bir nevi batı kompleksi gibi görünse de batının güzel bir gelir kaynagı yaratma amacının da sonucudur.yapılan bu yüksek yapıların,özellikle avrupa ve amerikadaki bankalardan alınan krediler ile yapılıyor olması,mühendisinin,mimarının,kulllanılan malzemelerinin çogunun yine bu ülkelerden saglanıyor olması, bir nevi batının, bu ülkeyi kendi ekonomilerinin en önemli dinamiklerinden biri haline getirdiginin de iyi bir göstergesidir.

    finans ve cazibe merkezi olma hayali,petrolün bitmesi ile yeni yatırımların olmaması durumunda son bulacak ülkedir aynı zamanda.

    dubainin cazibesinin bitmesi,yine onu yaratan ve bunun fikir babası olan batının elindedir.bugun batılı dev şirketler;konferanslarını,fuarlarını,önemli uluslararası organizasyonlarını dubaide yapmaktan vazgeçtigi an, dubaiye dönüp kimse bakmayacaktır;çölün ortasında kurulu,55 derecelik ortalama yaz sıcakları olan,dışa bagımlı durumda,üretim olmayan,ulaşımı zor,avrupaya amerikaya çok uzakta olan,3.dünya ülkesi insanlarla dolu ve batı medeniyetinden halen nasibini tam olarak alamamış bir ülkeden bahsediyoruz sonuçta.konumu bir new york,bi londra,bi hong kong gibi degildir.gelecegin şehri olabilmesini gerektiren hiçbir stratejik ve jeopolitik yanı olmadıgı için şu anki süreç düşünülmelidir.

    kısacası bu ülkedeki yapılanma ve finans merkezi olma stratejisinde batının,'petrole fiziksel olarak sahip olamıyorsan,dolaylı olarak sahip ol' ideolojisine çok uygun.diger ülkelerde oldugu gibi, borç batagına alıp o ülkenin öz kaynaklarını kendisi için ,savaş olmadan,çalmadan kullanma durumu yani.
  • film ve dizilerdeki utopik sehirlere ciddi anlamda benzemektedir gorunus olarak...
hesabın var mı? giriş yap