• hayatımda ilk kez evlilik teklifinde bulunacaktım. farklı birşey, orjinal bir şey olsun istedim, bayağı düşündüm taşındım, ismi de bir çok filmdeki önemli sahnelerde fonetik olarak çok güzel uyacak bir isimdi, fragman hazırlatayım dedim. sonra nazımın geçtiği düzgün bir yerde projeksiyonla yansıtır izleriz, güzel olur dedim. türkiye'deki firmalara güvenmediğim için yurtdışında bir kaç firmayla yazıştım, kullanılacak resimleri, istediğim film sahnelerini, istediğim hikayeyi, diyalogları falan gönderdim, demo hazırlayıp gönderdiler beğenmedim, onlar başka firmaya yönlendirdi, orada aynısı oldu falan derken 8-10 firmadan sonra bir firmaya ulaştım.

    fragman normalde 3 dakika falan olacaktı, firmalar da 15 saniyesi sesli, 15 saniyesi sessiz demo gönderiyorlardı, bu firma 4 saniyelik bir demoyla film afişi bir sabit görüntü gönderdi, 300'deki this is sparta sahnesiyle, v for vendetta temalı afiş. ama öyle bir demo ki, gazetelere göndersem hollywood'un gururu türk diye haberimi yaparlar. adamlar filmdeki sahneye öyle bir oturtup, öyle bir seslendirmişler, milyon dolarlık projede direkt ben varım, öyle diğer firmalar gibi kafayı kes yapıştır değil, ben şüpheye düştüm lan o kadar iyi. dedim tamam ben bunu istiyorum, yapın. adam bana öyle bir fiyat çıkardı ki 3 dakikalık iş için, o paraya ev alınabiliyor.

    tamam lan dedim yapın, hayatta bir kere yapılacak bir şey, sokarım parasına. adam nerede kullanacaksınız hangi formatlarda hazırlatayım dedi, valla dedim evlilik teklifi olacak bu, flash belleğe koy gönder. adam da bu sefer seni deli mi sikti diye sordu. o paraya çok daha iyi evlilik teklifinde bulunabilirsin dedi. adamla bayağı muhabbet ettik üstüne. şöyle olur mu, sen nasıl ettin falan derken sonra başka bir fikir bulduk adamla beraber, gerçekten de fragmandan daha güzel bir fikirdi, tamam dedim onu yapayım, teşekkür ettim falan, sonra da tebrik ettim adamı elindeki işi sırf müşteriyi düşünerek savdığı için, türkiye'ye gelirse kesinlikle kendisini ağırlamak istediğimi söyledim, adresine de özel yapım lokum gönderdim, renkleri adamın firma logosu gibi dizilmiş şekilde falan. adam el yazısıyla teşekkür mektubu gönderdi bunun üstüne, noel'de de kart gönderdik birbirimize.

    sonrasında ben diğer teklifin planlarını yaparken ayrıldık. o teklifle ilgili planlar da iptal oldu tabi. bugün de ofiste otururken bir kargo geldi, baktım bir adet flash bellek. ay başında sektörel bir program röportaj yapmıştı, onu gönderdiler diye çok da siklemedim. attım cebe çıktım. eve gelince dedim bir bakayım nasıl olmuş program, taktım belleği içinde bir kaç video var, bir tane word dosyası var, allah allah dedim montajlı montajsız hepsini gönderdiler herhalde. en büyük boyutlu olana tıkladım izleyeyim diye.

    adam benim ona gönderdiğim fragmanın tamamını yapmış. öyle böyle değil, bildiğin muhteşem ötesi olmuş. sadece bazı diyalogları değiştirmiş, evlilik teklifi değil de evlilik esnasında yayınlanacak bir şey haline getirmiş. nefesim kesildi izlerken resmen. diğer ufak videolarda da beraber çalıştıkları bazı ünlü şahıslara mutlu bir evlilik diletmiş. word dosyasını açtım, bayağı uzun birşeyler yazmış, teklif için bu olmazdı ama evlenirken güzel bir hediye vermek istedim, hangi ünlüyü sevdiğinizi bilmediğim için onların videolarını ayrı ayrı koydum sevmediğiniz varsa aralarında göstermezsiniz falan yazmış.

    bildiğin oturdum ağladım. te anasının örekesindeki adam, önce kazanacağı paradan vazgeçiyor daha iyi bir evlenme teklifi yapayım diye, sonra üç beş kilo lokum gönderdim diye parasıyla yaptıramadığım şeyi, muhteşem bir sürprizle hazırlıyor ve gönderiyor. ki parasını ödeyip satın alacağımdan da daha fazla içerikle yapıyor bunu.

    lan hadi beni siktir et, bu adamın emeğine yazık lan. toplasan 6 aydır tanıyor adam beni, en fazla bir hafta konuştuk, o adam anlamış benim ne kadar değer verdiğimi, sense giderken benim hediye ettiğim kitabın içine hala birşeyler yazarak trip atma derdindesin, yok kurşun kalemle yazıyorum siler sonrakine verirsin benim değerim mi vardı falan. yemin ediyorum hiçbir şey değilde, ben o adama nasıl ayrıldık diyeceğim onu düşünüyorum. sikerim lan seni dese tek kelime edemem, adamın ilişkimizdeki emeği senden fazla lan resmen. aynı isimde aynı tipte kız bulacaksın o video oynayacak düğünde dese itiraz edemem.

    bir ilişki için şahsen yapabileceğim en büyük jest resmen elimde patladı. buralar değerlenir diye arsa alıp, karşı lotuna gökdelen dikilirken arazisi kamulaştırılmış dayı gibi kaldım.

    edit: beklemediğim kadar oylandı bu entry, bir çok kişi sonrasını merak etti, tek tek cevap yazmak yerine edit ile anlatayım sonrasını.

    çok da lafı uzatmadan söyleyeyim, hayatımın aşkını buldum. dünya üzerinde var olmasına ihtimal bile vermediğim birisi çıktı karşıma. yaşıtlarım neredeyse torun sevecek ben hala elini tuttuğumda tüm vücudum kasılacak kadar aşığım ona, resmen yaşlılığımı ağız tadıyla yaşatmıyor bana, liseli gibi oldum. ilişkideki tek sorunum da bu açıkçası.

    bu entry girilmeden önce onu tanımıştım ama öyle tanış seviyesindeydik. sonra benim içip içip tacizlerime dayanamadı ve bana bir şans verdi. daha doğrusu o zaten kaç çocuğumuz olacağına falan karar vermişti ama erkeklik gururum incinmesin diye sanki olaylar benim kontrolümdeymiş gibi davranmama göz yumdu. ve beni dünyadaki en mutlu erkek yapmak için de sadece var olması yettiği halde daha da fazlasını yapıyor.

    velhasıl kelam, oğlum benim için üzülmeyin lan. cidden diyorum bak o ağlak şarkıdaki gibi değil, cidden üzülmeyin. sadece evlenmiş olmak için evlenecektim ve her şeyi bokunu çıkararak yapan bir insan olduğum için bu kadar prodüksiyon içine girdim. şimdi ise deli gibi aşığım ve umuyorum ki bu sefer gerçekten aşık olduğum için evleneceğim.

    bir de teklif güzel falan değildi, dünyanın diğer ucundaki adama para verip yaptırdığım bir şey, kişisel bile değil sadece pahalı. bunun yerine kendi ellerimle bir pankarta bile benimle evlenir misin yazsam daha iyi bir teklif olurdu, bunu ise şimdi görebiliyorum çünkü aşığım, iyi olanın sadece para ile elde edilen bir şey olmadığını görebiliyorum.
  • komşunun internet bağlantısını kullanmam gerekebiliyor ve o bağlantı arıza verdiğinde modeme restart atamadığım için adamların elektrik şalterini kapatıp açıyorum.
  • 28 yaşındayım. şırnağın kimsenin bilmediği bir köyünde öğretmenim. bu sabah bir ders boşluğundan istifade edip eve geldim. arkadaş patates kızartmış. yarım ekmek arasına doldurdum, biraz mayonez ketçap sıkıp yedim.

    lisedeyken kantinde satarlardı ekmek arası patates. bir sefer dahi yiyememiştim param olmadığından. 4 sene dile kolay. öyle kokardı deli gibi. yutkunup yutkunup dışarı kaçardım. o geldi aklıma sabah. boğazıma düğümlendi her lokma. ağlayamadım da utancımdan.

    sonra kalktım, bisiklet almayı hayal bile edemeyen ben; pencereden, kıpkırmızı arabama baktım uzun uzun.

    babamı andım.

    oku oğlum! sabret! güzel günler de gelecek!

    geldi babam geldi.

    çok özledim.
  • olum hani bazen abartma amacli rakamlari fazlaca yaziyorsunuz ya... yok 23408230948923 soyle yaptim, yok 103937474 kere boyle yaptim diye... olum o sayilari ben okuyorum lan. yapmayin etmeyin. az yazin allah askina...
  • 9 yıllık aşçılık eğitimi, 7 yılık aşçılık tecrübesi. makaleler, bildiriler..

    gelen misafirlerime dr oetker'in hazır tatlılarını yapıyorum. "-hayatımızda böyle tatlı yemedik" diyorlar

    ben böyle ibnelik görmedim.
  • geç uyuduğum bazı gecelerde çok afedersiniz amsalak bir arkadaşımı gizli numaradan arayıp sesini dinleyip kapatıyorum.

    diyeceksiniz ki ne keyif alıyorsun bundan?

    aga çocuk beni kız sanıyor. 1 tek gün bile ters bir şey söylemedi. ulan sabah 05.00'te arıyorum, herif uykudan uyanıyor, yavşaklar gibi "hehe kimsin canım sen yaaa" diyor. sonra kapatıyor.

    benim la ben hayvan...
  • geçen derste öğrencinin biri yanıma gelip izin istedi. ayakkabısı yırtılmış, çorabı çıkmış o da yırtılınca parmağı yara olmuş kan sızıyor... öğretmenim dedi eve gidip değiştirebilir miyim. çabuk dedim. gitti geldi yine kıvranıp duruyor. yine noldu dedim. meğer başka ayakkabısı yokmuş, kardeşininkini giymiş. öğretmenim diyor kardeşimin ayağı otuz iki benim ayağım otuz beş. nasıl soktuysa ayağını o küçücük ayakkabıya. kıvrandı durdu yavrucuk. müdüre gittim, durumu anlattım. okulda iki bin öğrenci var ve hiçbiri diğerinden daha zengin değil dedi. zaten gerekli sosyal yardımlar için ellerinden geleni yapmaya çalışıyor onlar da. gözüme uyku girmemeye başladı. ben de napiyim migros'tan aldığım lastik çocuk ayakkabılarından taşıyorum yanımda. gözüme kestirdiğimi gizli gizli giydiriyorum. kimseye söylememesini tembih ediyorum, salıyorum piyasaya. maaşın yarısı gitti şimdiden napiyim uyku şart.
  • henüz 8 yaşında falandım sanırım. alt komşumuz tehlikeli bi hamilelik geçirmişti, sürekli yatması gerekiyordu. bi şekilde 9 ay geçti ve bir çift çocuğu oldu, tek yumurta ikizleri. zor bir doğum olduğu için bi de bebeklerde ufak bi enfeksiyon riski olduğu için hala hastanedeydiler. neyse annemle hastaneye gittik doğumdan bir hafta sonra. bebekler odada annelerinin yanındaydı. isim bileklikleri dikkatimi çekti. hiç sormamıştım ''isimlerini ne koydunuz?'' diye. birinde ''ufuk'' birinde ''mahmut'' yazıyordu. içimden kendi kendime ''ne ayarsız isimler vermişler öyle yahu'' diye geçirdim. ilerde bu ufuk mahmut'a kesin artistik yapar, dalga geçer ''ismine bak vöğeeeaa'' der diye düşündüm. bi de ufuk çok fazla ağlıyordu itici gelmişti bana. annemle komşumuz teyzenin muhabbeti iyice koyulaştığı sırada isim bilekliklerini değiştirdim. o kadar çevik bir şekilde yapmıştım ki bunu nefes nefese kalmıştım. zaman geçti bütün komşuluk ilişkileri bitti. yıllardır görmüyorum o aileyi. başka bir ile taşındılar. kısaca çocukların akıbeti hakkında hiç bir fikrim yok. ama onları bi şekilde bulup yanlış isimlerle büyüdüklerini söylemek ve özür dilemek istiyorum sözlük, özellikle sonradan olma mahmut'tan.
  • yarım saat dolaşıp geleyim diye dışarı çıkmıştım. sahilde biraz yürüdüm. saat 23:00. eve geri dönerken geçmekte olduğum ara sokakta bir polis arabasından inen iki polis beni durdurdu ve kimlik istedi. gösterdim. şüphelendiler herhalde o saatte o boş yürüş şekliyle falan. neyse bunların işi bitti iyi akşamlar deyip bindiler arabalarına. ben de yürümeye başladım. derken aklıma ütüyü fişte unuttuğum geldi. ters mi duruyodu düz mü duruyodu derken benim götüm tutuştu bacaklarım götüme vura vura koşmaya başladım bi an. daha bir dakika bile geçmedi ki polis arabasının sesini duydum, sirenini açmış, trafiği yara yara peşimden geliyordu. benim peşimden geldiğini bile fark etmeden bi kaç dakika daha deli gibi koştum. nefes nefese kalınca beynime kan gitmiş olacak ki "lan bu araba beni kovalıyo olmasın" diye düşündüm bi an. durmak istedim ama içimdeki ses "suçsuz olsan bile dur ihtarına uymadığın için artık suçlu konumundasın dakikalardır polisten kaçıyosun" dedi. tamam dedim koşmaya devam ettim. ama baktım olacak gibi değil, trafik seyreldi, bana yetişmek üzereler. hemen yol kenarındaki ağaçların arasına dalıp koşmaya başladım. sonra araba durdu arkamdan bağırdılar. ne dediklerini anlamadım. artık iyice korkmuştum. "bu yaşta hapse girmek istemiyorum, hayır, daha çok gencim" diye ağlayarak var gücümle koşuyordum. peşimden koşmaya başladılar. 5-10 dakika kadar peşimden koştular ama sonra sesleri kayboldu. demek ki arayı iyice açmıştım. korkudan öyle bi koşuyordum ki o an yanımda noter olsa rekor kırdığımı bile defalarca tescilletebilirdim herhalde. daha sonra ağaçlık alan bitti. evden bi kaç sokak yukarıdaydım. koşarak eve girip kapıyı kilitledim. ki bunlar olup biteli yarım saat oluyor. sanırım az sonra helikopterle gelecekler. ütü de fişte değilmiş zaten amınakoyim.
  • - 29 yaşındayken sözlüğe üye olmak aklıma geldi. ilk gün nasıl ukte verilir nasıl başlık açılır diye kendimi yedim, rezil olmamak için kimseye soramadım. sonra fark ettim ki zaten çaylakmışım. bu arada çaylaklığım bugün bitti ve bok var gibi hemen itiraf başlığına koştum.

    - 28 yaşındayken işsizlikten bunalıma girdim ve çok uzun zaman sonra ilk defa oturup çocuklar gibi ağladım.

    - 27 yaşındayken askerdeydim ve yaşımı söylediğim tüm komutanlar beni dövmeye kalktı. bıyık ve sakal olmayınca 18 gösteriyorum.

    - 26 yaşındayken bir mağazada müdür olarak çalışıyordum ve feci bir karizmam vardı (o ne demekse).

    - 25 yaşındayken bir başka mağazada müdür yardımcısıydım ve müdürüm benim asla müdür olamayacağımı söylüyordu.

    - 24 yaşındayken bornova'da bir barda tekila içme yarışmasını kazandım (12 shot içtim). ödül olarak masaya patates, çerez ve meyve ikramı geldi. bir daha o bara asla gitmedim.

    - 23 yaşındayken nişanlıydım ve az kalsın hayatımın hatasını yapıyordum. nişanı attım ve annem beni evlatlıktan reddetti. bir ay boyunca bekar arkadaşların paylaştığı bir evde süründüm. sonunda gerçekleri anlatmam izin verildi ve affedildim. nişanlım olacak kişi ben eve döndüğüm gün bir başkasıyla fuar'da evleniyordu.

    - 22 yaşındayken bir gece hayatımda ilk defa bir hatuna laf attım. oturduğum eve yakın bir yerdi ama kız yabancıydı, elinde bavul vardı onu hiç görmemiştim daha önce. alkolün de etkisiyle yaptım işte bir salaklık. kız ablamın üniversiteden en yakın arkadaşı çıktı. meğer bizim eve geliyormuş, bir hafta kalacakmış. hayatımda hiç bu kadar kepaze olmamıştım sanırım.

    - 21 yaşındayken ilk kez sigortalı bir işe girdim. o günden beri her gün sigortalarım atıyor.

    - 20 yaşındayken babam sayısal lotodan 5 tutturdu. bunun benimle bi alakası yok ama yine de belirtmek istedim :/

    - 19 yaşındayken yaşındayken istanbul'a bir akrabamızı ziyarete gittiğim gün beni bir bara götürdü. götürdüğü barı polis bastı hepimizi içeri aldılar. meğer orası uyuşturucu satılan bir yermiş. 24 saat boyunca polislerden dayak yedim, derdimi bir türlü anlatamadım. beni satıcı diye tutuklayacaklardı az kalsın.

    - 18 yaşındayken 28 yaşında bir sevgilim vardı.

    - 17 yaşındayken galatasaray uefa kupasını aldı. maç bitiminde sabah altıya kadar bostanlı sahilde içip kutladık. okula sarhoş gitmek zorunda kaldım.

    - 16 yaşındayken babamın almanya'da özel ördürdüğü ve yaklaşık 25 yıl giyip bana emanet ettiği taş gibi beyaz kazağı sigara içerken yaktım. babam benimle 6 ay konuşmadı. annem 6 ay boyunca her gün bunu yüzüme vurdu.

    - 15 yaşındayken lise son sınıflardan bir kıza aşık oldum. gidip söyledim. sırf bunu söyleyecek cesaretim olduğu için benimle çıkacağını söyledi. 6 ay çıktık. o da bana aşık oldu. siyasetle uğraşıyordu. solcunun hasıydı. bugün bildiğim birçok şeyi ona borçluyum. ilk defa onun dudakları tarafından öpüldü dudaklarım.

    - 14 yaşındayken 1.48 boyundaydım buna rağmen kendimi çok yakışıklı sanıyordum. yani maldım.

    - 13 yaşındayken ablam bir gece ansızın çıkageldi. kocasından dayak yemişti. yarım saat sonra kocası ablamın çeyizlerini bir kamyonla kapımızın önüne döktü ve üstüne benzin dökerek yaktı. henüz 6 aylık evlilerdi.

    - 12 yaşındayken her gece rüyamda kalimero'yu görüyordum.

    - 11 yaşındayken yüzüm yanan bir sobaya yapıştı.

    - 10 yaşındayken gizli gizli show tv'nin kırmızı noktalı filmlerini seyretmek için uyuyor numarası yapıyordum. beş dakika boyunca gözlerimi ayırmazsam cine 5 şifresinin kalkacağına inanıyordum.

    - 9 yaşındayken tüm arkadaşlarımı bırakıp izmir'e taşınmıştım. ilk bir ay boyunca ağlayıp durdum, çok yalnızdım, arkadaşlarımı özlüyordum.

    - 8 yaşındayken hayatımda ilk defa aşık oldum.

    - 7 yaşındayken birgün okuldan dönüp eve geldiğimde herkesi ağlarken buldum. babam kalp krizi geçirmişti.

    - 6 yaşındayken küçük ablam trafik kazası geçirdi. 3 ay hastanede yattı. hastaneden taburcu olduğu gün yine trafik kazası geçirerek herkesi şoka soktu. üstelik çarpan polis arabasıydı.

    - 5 yaşındayken suratımda toplam 67 dikiş vardı.

    - 4 yaşındayken üst komşumuzun oğlu beni gizlice askeriyenin parkına götürüp ikili salıncakta sallamaya başladı. öyle hızlı salladı ki salıncaktan düştüm. kalktığımda o koca demir salıncak suratıma ışık hızında çarptı. daha düşmeden bir daha çarptı. uyandığımda aradan bir hafta geçmişti. burnum, çenem, tüm dişlerim kırılmış, kafatasım çatlamış, damağım yarılmış, dudağımın bir kısmı koparak orada kalmış ve daha sonra bulunarak yerine dikilmişti. gözlerim bir devekuşu yumurtası kadar büyük ve mordu. iki sene boyunca ayna görmedim.

    - 3 yaşındayken bir sene sonra tüm hayatımın tamamen değişeceğini bilmiyordum.

    - 2 yaşındayken annem bana ilk takım elbisemi diktirmişti. lacivertti. hala duruyor. çok sevimli bir şey.

    - 1 yaşındayken hala saçım çıkmamıştı ve tosun gibiydim. bir rivayete göre 15 kilo çekiyordum.

    - 0 yaşındayken annem beni doğurmak için ölümü göze almıştı. tabi ben bunun farkında değildim. tekmeleyip duruyordum. ona bu fedakarlığı için her gün teşekkür ettim. hala da ediyorum. canım annem benim...
hesabın var mı? giriş yap