5 entry daha
  • -- yeni çağ felsefesi müjdecileri 2--

    yeni çağ felsefesi'nin giriş bölümünde thomas morus 'tan sonraki utopia yazarı bir başka thomas olan; tommaso campanella 'dır. (1563-1639) italyan düşünür özellikle de civitas solis adlı eseriyle yeni çağ felsefesi'nin merkezi olan descartes ve felsefesi öncesinde önemli bir görev üstlenmiştir. zira descartes'ın cogito nazariyesinden evvel kendi cogito'suyla hikmet binasının dördüncü katında yerini almış; bir nevi öncül olmuştur.ortak yaşama tasavvuru yine morus'ta olduğu gibi komunist idealin köklerinden biri oalrak kabul edilebilir. zamanında şöyle bir entiri girmişliğim de var, yok değil; civitas solis/@jimi the kewl ayrıca; #10469793

    johannes kepler (1571-1630) alman astronomuydu, galileo galilei ile birlikte copernicus tarafından başlatılan keşiflere devam ettiler. bu açıdan bakıldığında; descartes'ın sistemleştirdiği mekanik bilimin galileo ile birlikte ilk ortaya koyucularından biridir.

    ve geldik sonunda descartes'a (1596-1650); üstadımız yeni çağ felsefesinin babasıdır, merkezidir. tabi descartes'ı anlayabilmek için, içinden geldiği kültürün çağa vurduğu damgayı da anlayabilmek gereklidir. teoman duralı hocamızın özetiyle yeni çağda kültürler durumu şöyleydi: "...fransız kültürünü fransızlar, büyüklük tutkunluklarının da etkisiyle, "civilisation française" biçiminde nitelemişlerdir. öbür ikisiyse, alman ile ingiliz kültürleridir. üçü, yeniçağ avrupa dindışı medeniyetinin yıldızlarıdır. ötekiler de, bu üçünden birinin yakın yahut uzak gezegeni olmuşlardır. italyan, ispanyol ile rus kültürleri gibi, yıldızlığa adaylığını koyanlar da söz konusudurlar. bunlardan özellikle ispanyol ile rus kültürlerinin, avrupa dışında dahî uyduları var. ama ne olursa olsun, yeniçağ dindışı batı avrupa medeniyetinin yönünü yörüngesini, ilkin fransız ile ingiliz, daha sonraları bunlara adetâ tepki biçiminde gelişen alman kültürleri tayîn etmişlerdir. " (teoman duralı, kutadgubilig, s. 1, türklerin düşünce tarihi ve felsefe-bilim) yani descartes'ın fransız kültürü yeni çağ felsefesinin temelini oluşturuyordu. rene descartes/@jimi the kewl entirimden özetlersem; descartes felsefeye yepyeni bir bakış getiriyor, şu soru mühimdir onun için; varlığa bakan şey bir vardan mı kaynaklanır, yoksa başlı başına kendisi bir varlık mıdır? descartes çok net cevap vermemiş olsa da; bakan şeyin aslında başlı başına bir varlık olduğunu hissettiriyor. descartes'ın en önemli çabası; insan neden varlığa yönelmiştir, onu belirlemektir. aristoteles insanın bilmek için yaşadığını, bilmeden yaşayamayacağını söyler. descartes'a göre üç adet res vardır: res cogitans (düşünen şey), res extensa (kendi kendini yöneten madde) ve res dea (bizim çıkardığımız tanrı) .

    descartes bu yolla "varlık nedir?" probleminden "varlığa yönelen ben kimim?" sorusuna eğilmiş oluyor. bu felsefe tarihinde bir kırılmadır. descartes'ın asıl yönelimi şudur; "bende ne var? varlığa yönelmiş olan ben nasıl bir varlığım acaba? eski usullerle, varlık nedir sorusunu tam cevaplayamıyorum. ben, varlığı inceleyen değil miyim? varlık olmadığıma göre, varlığı tamamen cevaplayamıyorum. o halde ben kendime dönmeliyim. varlığı çözemediğime göre; kendimi çözmeye gayret göstermeliyim. kendime döndüğümde, bugüne kadar yapılanların izini bulacağım. bu yüzden şimdi benden varlığı çıkarıyorum." descartes'ın bu tavrı şüphe duymaktan başka bir şey değildir.

    şüphe duymak? ama ne kadar şüphe duymak? niçin şüphe duymak? bu soruların cevabı cogito ergo sum 'dadır. yani insan artık düşünen bir varlık olduğu için var olduğunu sorgulayabildiğinin farkında olandır. yeni çağ felsefesi ve düşünce biçiminde artık bu nettir. insan düşünerek diğerlerinden ayrılır. diğerlerinden ayrılan, baconcı bir kafa yapısıyla doğaya yani kendisi gibi düşünemeyen her şeye egemen olmak durumundadır. bu egemenlik matematiksel bir niteliktedir. herhangi bir insani değere yer vermez içinde, o makine gibi işler, makineleştikçe de sistemi daha bir sağlam hale gelir. bu da yine büyük üstadımız teoman duralı hocamızın dilinde müthiş bir özetle açıklanır; "niye matematik? o, duygulardan arındırılmış düşüncenin üretilmesine elverişli zemini hazırlayabilir de ondan. duygulardan arındırılmış düşünmeği boşandırıp yürüten biçimselleştirilmiş akıldır. bunun boşandırdığı 'gidimli düşünme'nin16 geçerlilik derece ini ölçmenin, sınamanın iki yolu var. bunlardan biri, 'iç'; öbürü de 'dış' denetleme merciidir. 'iç' denetim mercii, düzgün biçimsel düşünmenin kurallarını belirleyen 'mantık'ken, 'dış' olan, 'deney'dir. bah i geçen denetim engelini başarıyla aşan varsayım, geçerli bilgi olur. bir de, şu geçerli bilgi, kazanç sağlayıcı kullanıma açıksa, onun üstünde değer tasavvur edilemez artık.

    işte böylelikle, bilim, fenne (technologie) giriş kapısı olmanın dışında bir işe yaramaz. fen de, makine yardımıyla seri imalat -yani zincirleme üretim- demek olan sanayiye zemin hazırlar. sonuçta, merhamet, şefkat, sevgi, yücelik, iyilik, güzellik, namus, iffet, saygı, güven, dayanışma çeşidinden üstün insan değerlerine burada artık yer yoktur. zaten kültür kurucusu yaratık insan da, mekanik evrim yasalarına tabi dirim esâslı beşere indirgendikten sonra, yüce değerler, "spekulativ metafizik saçmalamalar"dan gayrı n'olabilir ki?"

    işte hocanın bir çırpıda müthiş özetlediği marx'ın kant'tan ödünç aldığı transsendental düşünce biçimi gereğince; kabileler -> derebeylik -> sermaye öncesi toplumlar -> sermayecilik evriminin kökü rönesans ve yeni çağ din dışı avrupa felsefesi'nin müjdecilerindedir. bunda yukarıda söz ettiğim gibi; baconcı kafa da önemli bir tuğladır duvarın yapımında, campanella'nın komunist devlet idealini anımsatan ortak yaşama utopyası da. çağdaş dünyanın vardığı bu yeni durumda elbette ki bilimsel aktivitelerin, araştırmaların rolü çok büyük. şöyle bir fotoğraf çekmeyi uygun görüyorum:

    - galileo: mekanik bilim anlayışı
    - descartes: mekanik bilim anlayışının felsefe-bilim çerçevesinde sistemleştirilmesi
    - newton: mekanik bilim anlayışının felsefe-bilim çerçevesinde sistemleştirilmesi sayesinde matematiksel bilginin önemi ve ağırlığı.

    yani bu çerçevede insanlığın izlemiş olduğu yol şöyledir:

    platon-> aristoteles -> ibn rüşd / st augustinus / st thomas aquinas - > galileo -> descartes -> newton / john locke / david hume (sawyer, jack, hurley) -> kant -> marx / darwin

    descartes'la kapatıyorum bu nadide entiriyi.
5 entry daha
hesabın var mı? giriş yap