3 entry daha
  • o kadar muhteşemdir bir sistemdir ki, ah bir de şu sorunlar olmasa, mesela insan gibi.

    ne güzel olurdu böylesine bir tanımlama yeterli olsa da, şu teorik problemi aşmak sorun olmasa. ama yetmiyor elbette ve niye karşı olduğumu açarak ifade etmeye çalışayım.

    liberal demokrasinin bilinen en temel sorunlarından birkaçı:
    1) ekonomik büyüme ve maddi sınırlar sorunu.
    bu sorun liberal demokrasinin en temel kaygısı ve motivasyonu olarak, sermayenin büyümek zorunda olması, rekabetçi tüketim anlayışının doğası gereği çok hızlı bir şekilde doğal kaynakları tüketmesi olarak özetlenebilir. liberal demokrasi büyüme ve zenginleşme hakkı üzerine kurulu. elimizdeki koşullar gösteriyor ki, büyüme de sınırlı ve büyümenin bir sınırı olduğunu dile getiren, gericilikle, tutuculukla, hayalcilikle suçlanan tüm görüşler haklı çıktı. hem çok da popüler bu konu şu sıralar. (bkz: küresel ısınma)

    büyüme bir hırs da yaratıyor. sosyal psikoloji bağlamında bunu "hızlanma" olarak adlandırmak çok mümkün. hızlanan tüketim ağı ve bu ağın içinde zenginleşme çabalarının suçu teşvik ettiği aşikar. afrika'daki açlığın kökeni olarak işgalcilik, uluslararası uyuşturucu ticaret ağı, asya'daki cinsel istismar sanayi gibi sorunlar düşünüldüğünde, bunların bir sapma olduğunu dile getirmek, en hafif deyimle saptırmadır. taa marks'tan beri söylenegelen bir detay daha vardır ki, sermaye sınıfı, elinde tuttuğu pazar ağıyla fiyatlandırma ve üretim politikasını da kendisi belirlemekte, süreci göz göre göre manipüle etmektedir.

    ayrıca büyüme sürecinde savaş olgusunun ortadan kalktığı iddiası, liberal kapitalizmin ideal bir ticari platform üretmesinden temellendirilince de çok hoş bir çarpıtma yapılıyor ki, dünyanın son 50-60 senesine damgasını vuran şey, sürekli aba altından gösterilen nükleer saldırı tehlikesidir. savaşmaları durduran şey ticari bir paylaşımın mantıklı olması değil, ticari olmayan bir paylaşımın imkansız gözükmesidir. bunun sonucu da, nükleer güç konumundaki ülkelerin büyümelerini garantiye almak amacıyla tüm enerji kaynaklarını ve dolayısıyla tüm ekonomi üzerindeki kontrolü elinde tuttuğu gibi küçük bir detay da atlanmaktadır.

    bütün bunları benden daha iyi anlatacak birileri çıkacaktır. bu yüzden bu konuyu bu kadar ile bırakıyorum. örneğin, fukuyama'ya ayırdığınız vaktin yarısını kapital'e ayırırsanız benim zaten alanıma sınırlı bir şekilde giren bu konuda bolca veriniz olacaktır.

    2) meta fetişizmi:
    asıl insani problem burada yatmaktadır, ki kapitalizmin insan üzerinde yaptığı en büyük tahribat budur işte. mal satılmalıdır. malın satılması için cazibesi olmalıdır. malın insanın en yüce değeri olması için de temel fetiş nesnesi haline gelmesi gerekmektedir. bu yabancılaşmanın üst boyutu olarak, misal sokakta yaralı yatan bir insanın görülmemesini sağlayan zemindir. meta değeri taşımayan ama insani olan bu gibi şeylerin ilgi görmemesi de kesinlikle rastlantı değildir.

    tüm liberal demokrasi bir yanılsama ile yaşar. bunun adına gösteri demek yerinde olacaktır ki buna öyle denmiş zamanında. bu gösteri, metalarla bürünmüş bireyin, diğerlerinin üzerinde, üst sınıftan (ya da kimi zaman bir üst sınıftan) üstün olduğunu kanıtlamak, tanımlı, eğitimi alınmış bir işbölümünü kabullenmek ve bu rolün kimliğiyle yaşanan şizoid durumu sahiplenip çelişik bir yaşamı sürdürmekten ibarettir.

    sözlükte entry yazarken akademizm'e teslim olmama adına referansları çok sınırlı ve sözlük içi tutacağım konuyla ilgili. siz zaten biliyorsunuzdur, bir daha göz atınız derim.

    (bkz: guy debord)
    (bkz: gilles deleuze)
    (bkz: slavoj zizek)

    (not: daha yazacaklarım vardı buraya ama yoruldum galiba. sonradan bu entry'i editleme hakkımı saklı tutuyorum.)
48 entry daha
hesabın var mı? giriş yap