238 entry daha
  • bir gencin heyecanı, bir iş görüşmesinin stresi, aşk, ihtiras, entrika, hepsi aşağıda

    hal-i hazırda çalışıyor olmam sebebiyle rahat tavırlar sergilemek üzere gittiğim bir iş görüşmesinden;

    i: işveren (şirketin de sahibi aynı zamanda)
    b: ben

    hal-vakit durum vs.. sorulmuş, iş ile ilgili konuşmaya geçilmiştir.

    i: peki inshroud bey. bana gps'in ne olduğunu açıklar mısınız?
    b: tabii ki efenim şimdi gps, global positioning system kelimelerinin kısaltılmışıdır. efendim global zaten global, position zaten pozisyon, system de zaten sistem. (ne dedim lan ben)
    i: .....
    b: .....
    i: evet
    b: evet (bu iş de gidiyo lan bişeyler söyle, anlatsana lan gps'i...)
    i: hımm. özgeçmişinizde ingilizce çok iyi yazıyor, durumunuz nedir?
    b: efendim okuma, yazma ve dinleme çok iyi lakin pratik yapma imkanım pek olmadığı için konuşma iyi seviyede.
    i: pekala, bir bakalım. (işveren, sekreterine telefon açmış ve ipek hanım'ın gelmesini istemiştir)

    ipek hanım odaya girer, benim yaşlarımda, 1.80 boyunda, manken vücutlu, kıvırcık sarı saçlı, mini etekli, yıllardır rüyalarıma giren süper taş hatundur kendisi.

    svibth: süper vücutlu ingilizce bilen taş hatun

    svibth: welcome, i'll try to talk in english with you (merhaba, sizinle ingilizce konuşmaya çalışıcam)
    b: o..o...ok (t..t..tamam) (allahım rüyalarımın kadınıyla bilmediğim bir dilde konuşucam, iş olmasa bile hatun olsun)
    svibth: as you see, i don't have your cv, please, could you tell me about yourself? (yani diyor ki: yıllardır beklediğim yakışıklı güçlü şahane erkek sensin, neden bu ihtiyarı burda bırakıp evime gitmiyoruz? ya da ben bunu söylemesini istiyorum ama o sadece "gördüğünüz gibi bende cv'niz yok, kendinizden biraz bahseder misiniz" diyor)
    b: ok, my name is inshroud, i was born in 1982, in ankara.* ` :heyecanlanmak` my mother was bla bla bla... my father was bla bla... i'm a civil engineer since 2004... bla bla... (burda saçmalıyor, haliyle tercümeye gerek yok).... i live with my family. (ailemle yaşıyorum)
    svibth: oh aren't you married? (aa! evli değil misiniz?)
    b: no you? (hayır, siz?)
    svibth: (dünyada gördüğüm en güzel gülümsemeyle) hihihi.. no, and it's not your business. (hayır, ve bu sizi ilgilendirmez)

    bu sırada patron sigarasını yakmış, kızın karşısında acı çekmemi zevkle izliyor. kızı güldürmemden kıllanan patron araya girerek "evet ipek hanıım!" diyor, ipek hanım konuya dönerek işimle ilgili sorular soruyor, cevaplarken ağır aksak konuşmam patronun hoşuna gidiyor, yüzüne bir gülümseme yayılıyor, ipek hanım ise kaşlarının ortasını yukarı kaldırarak o mükemmel üzgün ve masum ifadeyi takınıyor, oturduğum yerde boşaldım boşalıcam, adamlar farkında değil.

    b: now i'm working on a trade center project and ee.. e... (şu anda bir ticaret merkezi projesinde çalışıyorum ve ee.. ee...*
    svibth: if you can't remember the word, it's not matter. (kelimeyi hatırlayamıyorsan sorun değil diyor, bana diyor)
    b: ee.. if i was feeling comfortable, it would be easy to talk in english (daha rahat hissediyor olsaydım konuşmak daha kolay olurdu)
    svibth: are you feeling uncomfortable? (rahatsız mı hissediyorsun?)
    b: no.. no.. not uncomfortable but i feel under pressure. as you know, it could be the most important minute of my life and i'm nervous. so i'm trying to talk in english by thinking in turkish, it's very hard you know. and i feel nervous too when i talk with beautiful woman, and now i'm trying to talk with you*
    yani diyorum k,: hayır hayır rahatsız hissetmiyorum ama biraz baskı altında hissediyorum. bildiğiniz gibi bu hayatımın en önemli dakikası olabilir ve gerginim. türkçe düşünüp ingilizce konuşmaya çalışıyorum, bilirsiniz bu çok zor. ayrıca güzel kadınlarla konuşurken de gergin olurum ve şimdi sizinle konuşuyorum*

    bu sözümden sonra ipeğimin yüzü aydınlanıyor, ağzı büyüyor, inci gibi dişleri görünüyor, patron rahatsız, ben boşaldım, ipek patronuna dönüyor ve
    "ingilizce konusunda en ufak bir sıkıntımız yok" diyor. ben o anda ikinci postayı atıyorum. ipek teşekkürü alıyor ve çıkıyor. patronla tekrar baş başa kalıyoruz, biraz daha muhabbet edip aranmak üzere gönderiliyorum. çıkışta ipek beni bekliyor, "kusura bakma" der gibi bakıyorum, "saçmalama salak şeey, ne kusuru, çok tatlısın" der gibi bakıyor, yanına gidiyorum, teşekkür ediyorum, o melaike gülüşü bir kez daha yüzünü kaplıyor, rica ediyor, merdivenlerden inerken üçüncü postayı atıyorum.

    ve bu sabah ikinci görüşme için randevu alınmak üzere aranıyorum, dördüncü posta bitti, pazartesi günü ipeği bağlıyorum.
1312 entry daha
hesabın var mı? giriş yap