377 entry daha
  • (bkz: #138596015)
    ''u-234 denizaltısının erkenden yola çıkmaması da eklenebilir aslında ''

    (bkz: #111121887)
    ''bir varsayıma göre; japonya'ya atılan atom bombaları bu denizaltıda ele geçirilen uranyum-okside'den yapılmıştır.''

    (bkz: #105629729)
    ''denizaltı kargosunda yer alan dünya'nın ilk jet uçağı me-262 , dünya'nın ilk drone'u sayılabilecek henschel hs 293 ve
    ---atom bombasının nasıl yapılacağına dair teknik dökümanlar---- bulunuyordu ve tamamı amerikalıların eline geçtiler. ''

    lol.

    bu 2016 youtube'u, wehraboo komplo teorisi içeriklerine bayılıyorum.

    1942'de, ilk deneyin columbia üniversitesinde yapılmasından 3 sene sonra uranyumu nötron bombardımanına tutmak için bir nötron kaynağı olarak radyum-berilyum kullanan yığın 29 prototipten sonra chicago üniversitesinin futbol stadyumunun altına inşa edildi.
    2 aralık 1942 tarihinde; abd'nin nükleer silah geliştirme projesi olan manhattan projesine en fazla inovasyon sağlayan university of california berkeleydeki labarotuvardan bunu devralacak olan los alamos national laboratorynin inşasına onay verilmesinden 16 gün sonra,
    chicago pile-1 adlı o yığında bu gezegendeki ilk yapay nükleer zincirleme reaksiyon elde edildi.
    cp-1 yığının emniyetsiz olduğuna karar kılındı. yığın üç ay içinde sökülerek argon ormanındaki asıl yerinde, cp-2 adıyla yeniden bir araya getirildi.
    ormandaki tesisi de stadın altındaki tesis gibi chicago üniversitesinin met-lab'ı*metalurji laboratuvarı yönetiyordu. fizikçilerin başında u235u keşfeden adam olan arthur jeffrey dempster vardı.

    chicago pile-1'de kullanılan uranyum manhattan projesinin bir parçası olan araştırma geliştirme projesi ames kapsamında sağlanmıştı.

    uranyum metali belçika kongosu'ndan gelmiş uranyumdan yapılmıştı. 1942'de staten island new york'da kongo'dan gelmiş 1,200 uranyum depolanmıştı.

    manhattan projesine kongo'dan sonra en fazla uranyum sağlayan ülke ise kanada idi.

    cp-1 bombaya giden yolu açmıştı. doğal uranyumdan yapılan bir reaktörde plütonyum imal edilip bomba yapılacağı kesin gibidiydi. dolayısıyla bundan sonra karbon yavaşlatıcılı reaktör modeline ağırlık verildi. ağır su çalışmaları arka plana atıldı.

    16 şubat 1943'de army corps of engineers (usace) tümgeneral leslie groves groves'un onayıyla hanford'da tesisin inşaatı başladı. (incirlik hava üssü ve kennedy uzay üssüden panama kanalına uzanan bir inşaat tarihine sahip usace aynı yıl pentagon'un da inşaatını bitirmişti.)

    groves manhattan projesinin başındaki adamdı.

    washington, richland'ın kuzeyinde yer alan hanford üzerine plütonyum üretecek 3 reaktör ve her biri için ayrıştırma tesisi için planların hazırlanmasına başlanır. hanford reaktörleri cp-1 yığınına benziyorlardı ancak ancak cp-1'in gücü watt düzeyinde iken bunlar 250 mw'lık güç üretecekti.
    reaktörlerin yapımını dupont üstlenmişti.

    ancak; plütonyum ilk olarak 1940 aralığında uc berkeley'in lawrence berkeley national laboratory tesisindeki siklotronda fiziksel olarak elde edilmiş olsa da hala bu aşamada plütonyumun özellikleri hakkında o kadar fazla bilinmeyen vardır ki, groves'un ofisi uranyum zeninleştirme işleminin olası tüm yöntemlerle sürdürülmesi kararındadır.

    tam ölçekte bir santrifüj ünitesi üretilmiş ve pilot tesislerde test edilmiş olmasına karşın büyük miktarlarda acil gereksinimi karşılayamacağı düşüncesiyle santrifüj yönteminin geliştirilmesi terk edilir.

    mıt profesörü warren k. lewis liderliğindeki komitenin raporu gaz difüzyonu yöntemini başa koymuş olmakla beraber siklotron'un mucidi ernest orlando lawrenceın kalutron'u* ön plandadır.

    18 şubat 1943'de tennessee, oak ridge'de manhattan porjesinin en fazla fon ve materyal yutacak olan kompleksinin inşaatı başlar.

    20 nisan'da california üniversitesi los alamos laboratuvarının idaresini alır.

    los alamos’un açılmasından sonra yapılan seminerler bombanın nasıl patlatılacağı üzerine yoğunlaşmıştı. bunun için; bombayı altkritik fisil kütle parçaları halinde hazırlayarak, patlatılması istendiği anda bir araya getiripa getirip, süperkritikliğini sağlamak ve bu arada, ürettiği ısıyla genleşerek dağılması için sistemi bir yandan da sıkıştırmak gerkiyordu. sıkıştırma işlemi için iki yöntem gündemdeydi; ‘namlu’ ve ‘göçertme’*.
    namlu yönteminde; altkritik iki yarım küre hazırlanıp, birinin merkezine polonyum, diğerininkine berilyum parçaları konacaktı. sonra; düz yüzeyleri birbirine bakacak şekilde, kapalı bir silindirin iki ucuna yerleştirilecekler ve kütlelerden biri, dışındaki konvansiyonel patlayıcının ateşlenmesi suretiyle fırlatılıp, diğeriyle birleşltirilerek, toplam kütlenin süperkritik hale gelmesi sağlanacaktı.
    bu arada; merkezdeki polonyumla berilyum bir araya gelmiş olacağından polonyomun ışıdığı alfa altı parçacıkların bombardımanına uğrayan berilyum nötron üretecekti. süperkritik kütle içerisinde, bu nötronlar nesilden nesile, yaklaşık her mikrosaniyede bir, misliyle katlanarak çoğalacak ve çığ gibi büyüyerek yoğunlaşan fisyonlara yol açacaktı. sistem dağılana kadar açığa çıkan ısı, bombanın verimiydi.

    göçertme tasarımında ise; fisil kütle parçaları, bir küre oluşturacak geometriye sahipti. dışlarındaki konvansiyonel patlayıcıların ateşlenmesi sonucunda, merkezde biraraya gelip sıkışacak ve yarıçapı daha küçük, ama kütle yoğunluğu çok daha yüksek, dolayısıyla süperkritik bir küre oluşturacaktı. merkezde yine polonyum ve berilyum olacaktı. tasarımların kuramsal incelemesi tamamlandıktan sonra, bilinen en güçlü çeliklerden bomba kapları yapılmaya ve içlerine ‘yalancı' bombalar konularak patlatılmaya başlandı.

    temmuz 1943'de ames projesi kapsamında ayda 59 ton uranyum metali üretiliyordu.

    14 ağustos 1943'de gunnison nehri boyunca 55.7 dönümlüki demiryolu içeren bir arazi kiralandı.

    stearns-roger şirketi u.s. vanadium için en büyüğü uravan'da olmak üzere, colorado boyunca, uravan, naturıta ve durango'ya tesisler inşa etti.
    utah'da da bir yapıldı.

    bu tesislerde vanadyum tortuları uranyumdan üretilen maden filizi olan yellowcake*ya dönüştürülüyorlardı.

    4 kasım 1943'de orak ridge'deki dünyanın ikinci nükleer reaktörü olan x-10 grafit reaktöründeki ilk zincirleme reaksiyon elde edilir.

    oak ridge'deki inşaata ilk olarak y-12 kod adlı elektromanyetik ayrıştırma tesisinin temelinin atılmasıyla başlanır.
    groves daha sonra diğerlerine yapacağı gibi tennessee eastman (bkz: kodak) tesisin yapım ve işletmesi için karsız bir iş anlatmaşına ikna eder. allis-chalmers vakum pompalarını, general electric ve westinghouse ise elektronik donanımı saplayacaktı.

    y-12'nin içindeki calutron sayısı bilim adamlarının alfa olarak adlandırdıkları büyük boyutta olanlardan 864,

    görsel
    görsel
    görsel

    beta olarak adlandırdıkları küçük boyutta olanlardan
    görsel 350 tane olmak üzere 1,152'ye ulaşacaktı.

    kalutronların içindeki mıknatıs sarımları için ne kadar bakır gerekeceği hesaplanmamıştı. bakır çinkoyla birlikte mermi kovanı üretiminde kullanılıyordu ve abd pearl harbor baskının yaşandığı 7 aralık 1941 gününden 2 eylül 1945'e kadar ikinci dünya savaşında 47,000,000,000 mermi üretmişti (nazi almanyasının 1940-44 üretimi 14 milyardı.

    bu nedenle bakır kıtlığı vardı ve bir alternatif bulmaları gerekiyordu.
    buldukları alternatif gümüştü.

    şeritler halinde imal edilip bobinlere sarılması için abd hazine bakalığından 14,700 ton gümüş borç aldı.(2021'de dünyada toplam 24,000 ton gümüş üretildi.)
    new jersey'de 74,000 bobin üretildi, büyük çoğunluğu winsconsin'e yollanırken ise bir kısmı (121 ton) 9,000 bara parçasına dönüştürülmek üzere direkt olarak oak ridge'e yollandı.
    şubat 1943 ve ağustos 1944 arasında 930 mıknatıs sarıldı, tanesi ortalama 14 ton gümüş içeriyordu.

    y-12'nin kontrol odalarından çalışanların neredeyse hepsikadındı.

    ve neredeyse hiçbiri neyin parçası olduklarını bilmiyorlardı.

    tüm bunlara rağmen oak ridge'deki en maliyetli şey y-12 tesisi değildi.

    camel projesi kapsamında thin man isimli, namlu sistemi kullanan bir bomba prototipi üzerinde denemeler yapılıyordu, 1943'de bombanın gövdeleri grumman tbf avengerlerdan, 1944'de de avengerlarla birlikte b-29'lardan test edildiler, toplam 24 prototip test edildi.

    nisan 1944'de x-10 reaktöründe üretilen plütonyumla yapılan deneyler, örneklerin plütonyum-239'la birlikte 240 da içerdiğini gösterdi. plütonyum-239'dan çok daha yüksek bir kendiliğinden fisyon oranına sahipti ve kritik bir kütlenin ilk oluşumu sırasında test sahası yada bir hedefe varmadan daha önceden patlayıp kendi kendini patlatması çok muhtemeldi, plütonyumu ön patlamanın daha az olası olduğu hızlara çıkarmak için gereken mesafe deneysel yada operasyonel herhangi bir bombardıman uçağı için çok uzundu ve yapılan hesaplar; fırlatma hızı saniyede 1 km olsa dahi, iki yarımkürenin birbirini kucaklayıp, yeterince uzun süreyle bir arada kalamayacağını göstermişti. bu nedenle plütonyum bombasının namlu yöntemiyle patlatılması mümkün değildi. dolayısıyla thin man tasarımı tasfiye edildi.

    yapımına 1943'de başlanan chicago pile-3 15 mayıs 1944'de kritik hale gelir.

    lewis komitesinin açıkladığı gaz difüzyon yöntemiyle zenginleştirme için k-25 adlı inşaatın bir noktasında tek seferde 25,000 işçi çalışıyordu. k-25'in 4 katlı 800 metre uzunluğundaki 200,000 m2'ye yayılmış binası, dodge'un b-29'lar için wright r-3350 motorları üreten
    chicago tesisi ve general motors'un her 63 dakikada bir b-24 üreten general motors'un willow run fabrikasından sonra dünya üzerindeki büyük 3. yapıydı.

    görsel

    görsel

    binanın içi boyunca uzanan uranyum 235'i uranyum-238'den ayırmak içinde uranyum hekzaflorürün gaz difüzyonuna maruz kaldığı difüzyon hücrelerinden oluşan yapı, empire state binasının çelik iskeleti ve eyfel kulesinden sonra dünyadaki en büyük çelik yapıydı.

    uranyum hekzaflorür gazı contaların yağına saldırıyordu, gaz sızdırmayan ve yağ kullanmayan yeni bir contanın geliştirilmesi gerekir ve daha sonra evlerimize girecek teflon ortaya çıkar.

    kalutron ve gaz difüzyonu dışında bu esnada uranyumu zenginleştirmek için kullanılan üçüncü proses ise termal difüzyondu.

    washington d.c.'deki anacostia donanma üssü ve philadelphia naval shipyard'a iki pilot tesis yapıldı. philadelhia'daki tesisin haberi los alamos laboratuvarının başındaki adam olan robert oppenheimera 1944'ün başlarında ulaştı ve oak ridge'e s-50 adında bir termal difüzyon tesisi kuruldu.

    görsel

    fotoğraftaki siyah bina s-50 iken, diğer binalar k-25 için kazan daireleri, türbin odaları, kömür depoları etc.den oluşan güç tesisleriydi.

    nisan 1944’te oak ridge’de, k-27 kod adlı ikinci gaz diffüzyon tesisinin temeli atılır.

    k-27 savaş bittiğinde devreye girecek, girdiği zamanda tüm diğer zenginleştirme süreçlerini çağdışı bırakarak, 20 yıl süreyle hatasız çalışacaktır.

    ağustos 1944’te, los alamos yeniden yapılandırıldı. uranyum bombası küçük bir
    grup tarafandan tamamlanacak, ağırlıklı olarak plütonyum bombası için göçertme yöntemi üzerinde yoğunlaşılacaktı.
    konvansiyonel patlayıcıların ateşlenmesi sonrasında oluşan yerel basınç zirvelerini önlemek ve merkeze yakınsayan küresel bir basınç dalgası elde etmek için, değişik güçlerde patlayıcıların kullanılması gerekiyordu. patlayıcı gücünü değiştirmek, yoğunluğunu değiştirmekle mümkündü. ancak daha önce yüksek güçlü patlayıcılarla bu şekilde çalışılmadığından, sorun sanıldığından da zor çıktı. farklı güçteki
    patlayıcıların katmanlar halinde sıralanması ve böylelikle oluşacak şok dalgalarının seyahat hızlarının, geometrik konuma bağlı olarak ayarlanması gerekti. son tasarıma göre; toplam 2,5 ton ağırlığındaki patlayıcılar, “patlayıcı merceği” denilen 32 katman halinde kullanılacaktı. bunların uygun zamanlamalarla ve milyonda bir
    saniye düzeyinde duyarlılıkla patlatılması gerekiyordu. ve tabii bu işi yapacak elektronik aksamın da imal edilmesi. öte yandan merkezdeki fitili oluşturan polonyumla berilyumu, patlama anına kadar birbirinden uzak tutmak lazımdı. namlu yönteminde buna imkân tanıyan mesafeler, bu geometride yoktu. sonuç olarak; fitil malzemesi yanyana yerleştirilip, aralarına altın ve nikel folyolar kondu. böylelikle, polonyumun yaydığı alfa parçacıkları, ta ki dıştaki patlayıcılar
    ateşlenip de her şey birbirine karışıncaya kadar; berilyuma nüfuz
    edemeyecekti.

    14 eylül 1944'de, s-50'nin inşaatına başlanmasından 69 gün sonra 15 metrelik nikel-bakır termal sütunların 320'si devreye girdi. inşaatın tamamı 80 günde bitirildi.

    s-50 termal difüzyon tesisinde zenginleştirilmiş ürün, k-25 gazlı difüzyon tesisine prosese alınıyor, k-25'deki ürün de y-12 elektromanyetik tesisinde işleniyordu.

    abd nazi almanyası, ingiltere, fransa ve sovyetler birliğinin toplamından daha fazla elektrik üretiyordu.

    ve oak ridgedeki tesisler bütün abd'nin elektrik üretiminin yüzde onundan daha fazlasını harcıyorlardı.

    bu, tek başına nazi almanyası ve sscb'nin toplamından daha fazla kamyon üreten detroit'in tükettiği elektriğin üç katıydı.

    23 mart 1944'de, los alamos laboratuvarı ilk gram skalası miktarda (520 miligram) plütonyumu üretti.

    görsel

    eylül ayı içinde los alamos'a yüzde 63 zenginleştirilmiş uranyumun ilk kilogramı ulaşır. bomba imal etmek için 1 kg'lık kritik kütle öngörüsünün aşırı iyimser olduğu anlaşılmıştı.

    yapılan hesaplara göre yüzde 80 zenginleştirilmiş uranyum için kritik kütle 56 kg'dir; 11.5 çapında bir küre.
    namı diğer pit, yada daha dramatik olursak ''demon core''

    görsel

    plütonyum için bu değerler, 11 kg ve 8 cm’dir. tabii, enerjiçıktısını yükseltmek için, bundan da fazla fisil malzeme kullanmak lazımdır. kritik kütle miktarlarını azaltmanın yolları aranır ve bulunur.

    fisil malzemenin etrafı, kalın bir doğal uranyum kabuğuyla çevrelendiği takdirde,
    bu kabuk; fisil malzemeyi patlama sırasında saniyenin kesri kadar daha uzun süreyle bir arada tuttuğu gibi, dışarıya kaçan nötronların sayısını da azaltmaktadır. dolayısıyla, hem zincirleme reaksiyon daha uzun sürecek, hem de geri yansıtılan nötronlar ek fisyonlara yol açarak, kritiklik için gereken fisil malzeme miktarını azaltacaktır.miktarlar; uranyum için 15kg, plutonyum için 5 kg düzeyine kadar iner. uranyum bombasına ‘little boy’ plütonyum bombasına iseda, ‘fat man’ adı verilir.

    inşaatının başlamasından 11 ay sonra, 13 eylül 1944'de hanford’un üç reaktöründen ilki olan 250 megawatt'lık b reaktörüne yakıt yüklenir ve 26 eylül 1944'de kritik hale gelir.

    fakat tam güce ulaştıktan saatler sonra, kendi kendine kapanır. birkaç saat sonra tekrar kritik hale geçmiş, 12 saat sonra yine
    kapanmıştır. anlaşılan; reaktörün etkin çoğalma faktörü k, periyodik salınımlar sergilemekte ve kimi zaman 1’in üstüne çıkıp, kimi zamansa altına inmektedir. sorunun kaynağı john archibald wheeler tarafından belirlenir, fizyon ürünlerinden bazılarının nötron yutma eğilimi yüksektir. reaktör kritik hale getirilip de çalışmaya başlayınca, bu ürünler zamanla birikerek k’yı 1’in altına indirip, kapanmaya neden olmaktadır. öte yandan, aynı ürünler saat düzeyinde kısa yarı ömre sahiptirler. reaktörün kapanmasından sonra bozunarak yok olduklarından ve yenileri de artık oluşamadığından; k tekrar 1’in üstüne çıkıp reaktör çalışmaya başlamaktadır. çözüm; reaktördeki uranyum yakıt stoğunu artırarak, salınan k’nın minimum değerini 1’i çıkarmaktır. wheeler bazı sorunların doğabileceğini, reaktör daha tasarım aşamasındayken öngörmüştü. hatta reaktörü inşa eden du pont mühendislerinden, planlarda belirtilen 1.500’e ek olarak, 504 yakıt kanalının daha açılmasını istemişti. onun bu isteği, reaktörün inşası geciktirip, maliyetini milyonlarca dolar artırdığından şimşekleri de üzerine çekmişti. halbuki şimdi, reaktörü onun bu müdahalesi kurtaracaktı. boş kanallardan bazılarına yakıt takviyesi yapılmaya, bazılarının da soğutma suyu sistemine bağlanmasına başlandı.

    21 ekim 1944'de aachen 19 günlük çarpışmaların sonucunda birinci amerikan ordusu tarafından ele geçirildi, ve müttefiklerin eline geçen ilk alman şehri oldu.

    başta alman nükleer programı olmak üzere, alman kimyasal ve biyolojik silahları, bu silahları taşıyabilecek sistemler ve nazi almanyasının tüm bunlarda kaydettiği bilimsel gelişmeler hakkında istihbarat toplamak olan alsos görevinin t-force adlı takımları amerikan piyadeleriyle birlikte almanya'ya girdiler.

    17 aralık 1944’te, bombayı hedefe taşıma kapasitesine sahip, 509. karma grup (composit group) adıyla bir hava filosu oluşturulur. grup; wendover field, utah’ta üslenmiş olup, amaca uygun olarak değiştirilmiş 15 adet b-29 bombardıman uçağından oluşmaktadır.

    yine 1944 aralığında hanford’daki reaktörlerden ikincisi de plütonyum üretimine başlamıştır.

    ocak 1945’te, oak ridge’deki k-25 gaz difüzyon tesisinin ilk
    aşaması devreye girer.

    k-25 binasının tek başına üç vardiya halinde çalışan 9,000 işçisi vardır ve tesis 7/24 işletilmektedir.

    mart 1945’te; oak ridge’deki s-50 termal difüzyon tesisi, 2.100
    sütununun tümüyle faaliyete geçmiştir.

    “alfa” dizisi kalutronlar nihayet çalıştırıldıktan ve yer yerinden oynadıktan sonra güçlü manyetik alanların etkisiyle; metal tanlar kaydığı , ek ve kaynak yerlerinde çatlayıp sızdırılmalara neden olduğu bakım onarım kâbusu haline gelmiş olan y-12 tesisi artık los alamos’a düzenli olarak her hafta %89 zenginleştirilmiş uranyum kolileri iletilmektedir. dünya yüzeyinde daha önce hiç kimsenin yapmadığı bir şeyi yapmaya çalıştıklarından elbette ki binlerce sorunla karşılaşmışlardı ancak amerikalılar bu sorunların üstesinden gelmeyi başarmıştı.

    kasım 1944'te alsos ekiplerinin çalışması, onları paris'te nadir toprak elementleri işleyen ve auergesellschaft tarafından devralınmış bir bir şirkete götüren ipuçlarını ortaya çıkarmıştı, mart 1945'in başlarında yakalanan almanlar sorgulandılar ve oranienburg'da auergesellschaft şirketine ait bir tesisin uranyum ve toryum işlediği öğrenildi. groves abd genelkurmay başkanı george c. marshall'a materyalin sovyet ordusunun eline geçmemesi için tesise bombardıman akını düzenlenmesini önerdi.

    15 mart 1945'de amerikan 8. hava kuvvetlerinden 612 b-17 oranienburg tesisine 1,500 ton yüksek tesirli patlayıcı ve 178 ton yangın çıkarıcı yağdırarak tesisi yerle bir etti.
    oranienburg hala almanya'da en radyoaktif şehirdir

    1945 nisan ayında, hanford’daki plütonyum üretimi tam kapasiteyle devreye girer. üç reaktörle, üç kimyasal ayrıştırma tesisi senkronize çalışmaktadır. tam otomasyonlu ve uzaktan kumandalı ayrıştırma tesislerinde, abd'deki ilk kapalı devre televizyon sistemi ile tüm süreç kesintisiz izlenmekteydi. tesisten çıkan radyoaktif atıklar için, yeraltında 16 adet depo vardır. yıl sonuna kadar 120 kg’lık üretim beklenmektedir. 19 “fat man”e yetecek kadar.

    nisan ayında, başkan roosevelt ölmüştür. yerine yardımcısı harry s. truman geçecektir. başkanlık yemini ettirildikten sonra, kendisine manhattan projesi hakkında ilk kez bilgi verilir.

    23 nisan 1945'de t-force takımları big adını verdikleri operasyonla oranienburg'da tesisin amerikan hava kuvvetleri tarafından imha edilene kadar ürettiği uranyum küplerinin gönderdiği b-vııı nükleer reaktörünü bulurlar.

    amerikalılar ve ingilizer haigerloch'daki b-vııı reaktörünü sökerlerken

    görsel

    haigerloch'daki reaktör sub-critical assembly halinde yani günüzmüde reaktör parametrelerinin güvenli bir şekilde ölçülebilmesine ve personelin eğitilmesine yarıyan bir aygıtmışçasına çalışıyordu.

    haigerloch bir kritik altı nükleer düzenekti, harici nötron kaynağı olmadan kendi kendine bir zincirleme nükleer reaksiyon sürdüremiyordu.

    almanların nisan 1945'deki nükleer teknolojisi, amerikalıların aralık 1942'de sahip olduklarından daha geriydi.

    almanların 1.200 tonluk uranyum cevheri stoğu ele geçirilip, abd’ye getirilir. abd'nin vanadyum tortularından işlenen uranyumu dışında kanada da manhattan projesinde abd'ye 907 ton uranyum sağlamıştır.

    yarım kilo uranyum metalinin fiyatı 1,000 dolarda 1 dolara düşmüştü.

    bunun nedeni yalnızca abd'nin nazi almanyasının çeyreğinin çeyreğini dahi inşa etmeyi aklından geçirmeyeceği kadar büyük bir uranyum işleme ve rafinerileme endüstrisi inşa etmiş olması değildi.

    1942'deki belçika kongosundan gelmiş toplam 1,200 ton uranyumun dışında, abd kongo'dan 3000 ton uranyum daha aldı.

    almanya da 1945 nisanında amerikan ordusunun eline geçen 1,200 ton uranyumu belçika, olen'de bir fabrikada ele geçirmişti.

    ancak abd dünyanın en büyük endüstrisine sahip olduğu için dünya tarihin en büyük
    donanmasını inşa edebilmiş ve bu sayede mihver devletlerinin aksine afrika'yı, güney amerika'yı maden gibi kullanmaya devam edebilmişti.

    abd aynı zamanda almanlardan ağır su da ele geçirmişti.

    manhattan'ın ağır su üretme amaçlı alt projesi p-9 projesi kapsamında batı virginia, indiana ve alabama'ya 3 ağır su imalat tesisi yapılmıştı.

    görsel

    bu tesislerde 19,619 kg ağır su üretilmiş iken almanlardan ele geçirilen miktar 1,429 kg idi.

    30 nisan 1945'de hitler kendini vurdu.

    14 mayıs 1945'de alman donanmasına* ait u-234 denizaltısı grand banks'in güneyinde amerikan donanmasından bir cannon sınıfı destroy eskort gemisi olan uss sutton tarafından durduruldu. mürettebatın üyeleri denizaltıyı ele geçirdi ve güney maine sınırında, new hampshire, portsmouth'un bitişiğindeki portsmouth donanma tersanesine götürülür.

    denizaltının içinde kargo olarak yeni elektrikli torpidoların dizaynları, kasalanmış bir me-262, birhenschel hs 293 ve 550 kilogram uranyum oksit vardı. bununla birlikte denizaltıda alman ve japon subaylar, bilim adamları, sivil mühendisler uzmanlar ve bir general vardı.

    denizaltının maksadı almanya'nın sahip olduğu n teknolojik inovasyonları japonlara bildirmek ve öğretmekti.

    uranyum zaten 1943'ün sonundan beri nazi almanyası tarafından japon imparatorluğuna belirli miktarlarda gönderiliyordu.

    peki ya bunun, yüzde kaçı ''weapons-grade'' zenginliğinde uranyumdu ?

    yüzde sıfırı.

    ikinci dünya savaşında kuzey amerika'nın dışında ''weapons-grade'' uranyum/plütonyum diye bir şey yoktu, abd'nin nükleer bombaları pasifik adalarına göndereceği güne kadar.

    1943'den itibaren abd de sscb'ye müttefiklere yardım programı olan lend-lease kapsamında uranyum göndermişti ancak elbette ki bu weapons-grade uranyum değildi.

    görsel

    haziran 1945’te; wendover field, utah’taki 509. karma grup, pasifik’teki tinian adası’na kaydırılmıştır. tokyo’dan yalnızca 2.300 km mesafeye. temmuz ayında los alamos’ta, 50 kg zenginleştirilmiş uranyum birikmiştir. ‘little boy’a yetecek kadar. uranyum bombasının, basit “namlu tasarımı”yla çalışacağından hemen herkes emindir. fakat plütonyum bombasının karmaşık “göçertme” tasarımına güven daha azdır. (halbuki günümüzde top mermileri hariç tüm modern nükleer silahların hepsinin tasırımı budur )

    bombadaki plütonyum-galyum alaşımını yarım küre şekline sokan los alamos'da bir ''plütonyum presi'' idi.

    bombanın içindeki nükleer olmayan, konvansiyonel patlayıcılar, patlayıcı karışımların düzenek parçaları ve ateşleyiciler camel projesi kapsamında ınyokern, california'daki naval ordnance test station (nots)'a yapılan salt wells pilot tesisinde geliştirildi ve denendi.

    nots, bu günkü adıyla naval air weapons china lake amerikan donanmasının ar-ge ve test programlarını yürütüp destekleyen, california hava sahasının yüzde on ikisini kaplayan, donanmanın en büyük mülkiyetidir, silah ve silahlanma araştırma, geliştirme, satın alma, test ve değerlendirme kullanımı bütün donanma arazisinin yüzde seksen beşine, ve donanmanın dünya çapındaki arazilerinin yüzde otuz sekizini kaplayan devasa bir askeri üstür.

    bomba new mexico çölünde, 30 m yüksekliğindeki bir kulenin
    tepesine yerleştirilip, 16 temmuz sabahı 5:29’da uzaktan kumandayla ateşlenir. 25,000 bin ton tnt gücündeki patlamanın şiddeti, beklenenden fazladır.
    denemeye verilen ad “trinity”dir.

    24 temmuz 1945'de truman stalin'e abd'nin nükleer bombalara sahip olduğunu söyler ancak stalin casusluklar sayesinde bunu zaten biliyordur.
    (bkz: klaus fuchs)
    (bkz: rosenbergler)

    fat man ve little boy, parçalar halinde, gemi ve uçaklarla tinian adası’na
    nakledilir. los alamos’tan gelen bir ekip tarafından monte edilirler.

    görsel

    little boy’un içerdiği uranyum, ortalama %80 zenginlikte, 64 kilogramdı. 6 ağustos 1945 sabahı, enola gay adlı uçaktan bırakıldı. saat 8:16’da 580 metre yükseklikte 15,000 ton tnt gücünde patladı dünya tarihinde yeni bir çağ başladı.

    görsel

    görsel.

    görsel.

    tek bir bomba -kelimenin birinci anlamıyla - göz açıp kapayıncaya kadar on binleri yok etmişti.

    fat man’in içerdiği plütonyum sadece 6,2 kilogramdı. 9 ağustos 1945 günü öğlene doğru, bock’s car adlı uçaktan bırakıldı. saat 11:02’de, nagasaki'nin 500 metre üzerinde 21,000 ton tnt'ye eşdeğer güçte patladı.

    saniyeler içinde on binleri öldürdü. ilerleyen zamanlarda yanık ve türevi yaralanmalar ve radyason on binlerce kişi daha öldürdü.

    15 ağustos'da japonya teslim oldu.

    savaş bittiğinde oak ridge 75,000 nüfuslu , içinde süpermarketler, tiyatrolar, sinemalar, spor tesisleri ve yüzlerce kilometre karayolu olan bir şehre dönüşmüştü.

    manhattan projesinin haritası

    peki ya işler farklı yöne gitseydi ? almanya doğu cephesinde hatasız ilerleyip zafere yürüse ne olurdu ?

    naziler nükleer bir silaha ulaşabilirler miydi ?

    sovyetler tarafından ele geçerilen, gernort zippe(zippe tipi santrifüjün babası ve max steenback soyvetler için nükleer çalışmalara devam etmeleri sukhumide bir banliyo olan ''sinop'' adlı yerde ünlü bilim insanı manfred von ardenne'in liderlik ettiği ensitütüde 1946 yazında çalışmaya başlarlar.

    zippe ve steenback o zamanın en gelişmiş santrifüjünü yaratırlar. ismi zippe tipi santrifüj olsa da zippe'nin kendisi buna rus santrifüjü demektedir. çok daha ekonomik bir şekilde uranyum zenginleştirmeyi mümkün kılmakta ve2./3. dünyanın da buna ulaşmasının yolunu açmaktadır.

    mesele şu ki, bu mükemmelleştirilmiş santrifüj 1950'lerin başlarında ortaya çıkmıştı .

    sovyetler birliği ilk nükleer reaktörünü amerikalıların chicago pile-1 reaktörünü kopyalayarak inşa etmişti.

    f-1 nükleer reaktörü 25 aralık 1946'da çalışmaya başladı.

    sscb 29 ağustos 1949'daki nükleer bomba testini de amerikalılardan casuslukla ele geçirdiği tasarımları baz alarak yaptı.

    neden alman bomba dizaynlarını baz alarak yapmadı ? çünkü ciddiye alınır bir seviyeye gelmiş bir alman nükleer bomba dizaynı yoktu. sscb alman bilim adamlarını ele geçirdi, ancak ilk reaktör de, ilk nükleer bomba da tamamen amerikalıları kopayalarak yapılmıştı.

    zippe ve ürünü 50'lerde ortaya çıktı. daha sonra zippe batı almanya'ya ve daha sonra abd'ye gitti. ve santrifüj alanında çalışmaya devam etti.
    abd, sscb'de zippe-tipi santrifüjler kullanılıyorken de, kullanılmıyorken de sovyet nükleer silah üretimini beşe hatta ona katlamaya devam etti. (bkz: #135205918)
    bütün 50'ler ve 60'lar boyunca böyle oldu, ta ki curtis lemay emekliye ayrılıp abd silahlı kuvvetleri strategic air commandun öncülüğünde nagasaki'ye atılan fat man'in 1,000,000 katı kümülatif ateş gücüne sahip apokaliptik bir güç olmaktan çoklu nükleer başlıkları isabet oranlarıyla daha ölümcül hale getiren bir güç olmaya evrilene kadar.

    son olarak;

    naziler amerikalılardan önce bir nükleer silah yapabilirler miydi ? bu sorunun bir cevabı var mı ?

    evet var, yapamazlardı.

    sovyetler tarafından değil amerikalılar tarafından yakalananlardan wilhelm groth adlı bilim adamı savaş esnasında santrifüjlerde uranyumu en fazla yüzde 5'e kadar zenginleştirebilmiş.

    8 ekim 1957'den olan bu döküman steenback ve zippe'nin de dahil olduğu ekibin 1945'den eylül 1956'ya kadar olan çalışmalarının bir derlemesi. ve raporlar gösteriyor ki hem kendi santrifüjlerini geliştirme hızları, hem de nazi almanyasından getirilmiş tunsgten vakum fırını gibi ekipmanlarla işleme hızları bize gösteriyor ki, naziler eğer doğuda kesin bir zafer kazansalar dahi, tek bir bomba pit'i üretmeden abd'nin hem ingiliz hava kuvvetleriyle planladıkları bir düzine hedefe yağdıracak, hem almanya kontrolündeki petrol sahası ve rafinerilerini vuracak, hem de alman tümenlerine lockheed p-2 neptune'lerden yağdıracak kadar atom bombası olacaktı, zira abd'nin 1948'de 50 atom bombası vardı.

    abd; manhattan projesinde ''ekonomik'' çözümler aramak yerine , neyin yapılabileceği ve neyin mümkün olduğu kadar, neyin yapılamayacağı ve mümkün olmadığını da tahlil edip onları da yapıp mümkün kılmak için sınırsız fon ve imkan ayırdı, bunu dünya üzerinde yapabilecek tek ülkeydi, bu nedenle 23 mart 1944'de elinde 520 miligram plütonyum varken 9 ağustos 1945'de nagasaki'nin üzerinde bir plütonyum bombası patlatabilmişti.

    almanların 2.dünya savaşında yaptığı en büyük hata :

    amerika'yla karşı karşıya gelme ihtimalleri olan bir savaşa girmektir.

    açık ara en büyük hataları, eninde sonunda amerika'yla savaşacakları bir savaşı başlatmış olmalarıdır.

    fun fact : bu gün abd'de nükleer silah üreten tek yer texas'da bulunan pantex tesisidir, ve o pit yada ''demon core'' denilen nükleer bomba çekirdeklerinden pantex'de 20,000 adet vardır.
496 entry daha
hesabın var mı? giriş yap