18 entry daha
  • benim bugüne kadar devlet televizyonu kanallarında denkgeldiğim en yetersiz program yöneticisi. (bkz: yüz yüze). ben bu seçilmiş insanın programını ilk seyrettiğimde o kadar zayıf, o kadar yetersiz bulmuştum ki "bu arkadaş ya paşa çocuğu ya da hocaefendi takımından" diye de düşünmüştüm ki sağolsun beni yanıltmadı.

    anladığım kadarıyla fethullah gülen cemaati içinde yetişmiş, ışık evlerindeki toplantılarda kendine dayatılanı bellemiş, bu süreçte sağlıklı bir fikir teatisinde bulunamadan sunulan tebliği karşı çıkmaksızın tam bir imanla tebellüğ etmiş ve yıllarca bu rutinle yetindiği için üst üste bindirilmiş katlardan oluşan ağır bir ezberi üstüne yedirmiş, bilgi bağlamında da ruhunu çarpıtılmış bir bilgiye teslim etmiş, tesellüm edilmiştir.

    bu nurlu insan yıllarca susmuş, dinlemiş, sabır içinde pişmiş ve tebliğde bulunacağı günleri hep özlemle içinde beklemiştir. günümüzde hocası hazır medyayı ele geçirmişken ve trt programları fethullahçılara tahsis edilmeye başlanmışken bu gülyanaklı arkadaşımıza da bir güzellik yapılmış ve trt 2'deki yüz yüze programı kendisine bağışlanmış, nihayetinde bizim eleman sabreden derviş hesabı muradına ermiştir. gencimiz bu sayede ışık dolu dimağıyla yıllar boyu edindiği nur kokulu bilgileri aleme yayabilme adına çıkar bir yol bulmuştur. allah razı olsun.

    böyle bir fırsat bulan kahramanımızın bu aşamada tek yapacağı iş de: piyasada mantar gibi dolanan kolormatik gözlüklü, yakasız gömlekli, ince sesli müritleri ya da fethullahçı yalakalığı da yapan şahsiyetsiz aközleri bulup karşısına oturturması ve onlara cemaat kuralları içinde tebliğde bulunması olmalı idi. lakin bilgisiyle ve görgüsüyle değil de amerikalı'lıların tavassutu ile böylesine fikir meydanlarına ulaşabilen mustafa'nın sonsuz özgüveni, ümit zileli gibi, ece temelkuran gibi akli insanların karşısına pervasızca çıkmasına sebep olmuştur.

    şimdi mustafa'nın bildiği ve bellediği ikili sistemde hep bir anlatıcı, yani bilen ve tebliğde bulunan abi ve ablalar, bir de onları huşu içinde sessizce dinleyen, goministçe sorular sormayan ve akıldan yoksun gibi duran saf bir cemaat olurdu. bunlar bireysel hareket etme yeteneğinden habersiz dinler, hımm derler ve ruhen demlenip huzura ererlerdi.

    halbuki akıl ile yol alan ve bilimin ışığı altında soluklanan ümit zileli ile ece temelkuran hiç de huşu içinde sessizce durmamış, bilakis açıklamaları ile mustafa'nın gerçek sandığı zırvaları bilgiye bulamış, hezeyanları gerçeğe dolamış, nur yüzlü cemaatçimizin kişisel dünyasını başına yıkmış ve gencimizin huzurunu bozmuşlardır. mustafa'nın ettiği her lafı ağzına tıkmış, o'nu fikirleri ile pataklamış ve bilgileri ile ayarlamışlardır. fikir ağacına her çıkışında zeminsiz bırakılıp dallara çarpa çarpa yere düşmesi, mustafa için pek hayra alamet olmamıştır.

    son olarak çarpıtılmış bilginin, doğru bilgi karşısındaki hezimetinin simgesidir bu şahıs. aslında hiçbir şey bilmediğini ömrü boyunca asla öğrenemeyecek olması da bence en büyük bahtsızlığıdır.
286 entry daha
hesabın var mı? giriş yap