8 entry daha
  • yıllardan 1999. sinema öğrencisi olarak istanbul'a yeni gelmişim. fotoğrafçılığa da meraklıyım. maddi imkanlarım yok ancak almanya'dan teyzem pentax a3 slr makinesini göndermiş ve bende okulun bedava olan fotoğraf kursundan makinenin de yardımıyla faydalanıyorum. neyse efendim ilk heves tabi ki nereye gitsem makinem de yanımda. ne bulsam çekiyorum tüm parayı filme yatırıyorum. o zaman dijital falan ortada yok tabi ki.

    abdi palas'tan yurt arkadaşımla taksim de buluşacağız her zamanki gibi. amaç gezmek, eğlenmek, fotoğraf çekmek, belki bir kız düşürmek. (ciddi tesis problemi var nereye düşüreceksek?)

    taksim meydanında arkadaşı bekler ve orayı burayı fotoğraflarken 2 güzel hanım kızımız gözleri vasıtasıyla benimle ilgilenmeye başlıyorlar. bende ilgilerini fark ederek yanlarına yanaşıyorum. daha sonra muhabbet sohbet, fotoğrafçılık derken, kızların birinin bana ciddi ilgi gösterdiğini anlıyorum. onun fotoğraflarını çekmek istiyorum ve balıklama atlıyor. ancak kızların evlerine dönmeleri gerekli, hemen bir kağıda (cep telefonu mu, o da ne?) numarasını alıyorum kızın bahanem de hazır, fotoğrafları götürücem.

    neyse arkadaşla buluşup klasik mekanımız robin hood'da alıyoruz soluğu. ağzım kulaklarımda tabi müthiş bir zafer edasıyla. yoğun bir içki maratonu, bira + votka/ne bulduysam karışımı bir alkol portföyü. ufak ama etkili ve çok. robin 2'de kapanıyor ve soluğu karavan'da alıyoruz.

    karavan'da orta yaşlı bayanlı erkekli karışık bir grup var. karavan profilin ışık yılı uzağında bir grup. yanlarında da ufak bir çocuk. kim olduklarını hiç bir zaman öğrenemedim(sarhoşluğum inanılmaz boyutta), ancak bir şekilde istanbulun sosyetesinden tipler. tanınmış yani kendi söyledikleri buydu en azından. ben makinemi çıkarıp performans veren grubu çekmeye başlıyorum birden bir tartışma çıkıyor. beni gazeteci ve hatta paparazzi olmakla suçluyorlar, çocuğun evlatlık ya da velayet durumu var ve benim de karşı tarafın adına onların fotoğraflarını çekerek davayı kaybetmelerine sebep olacağıma inanıyorlar. bir türlü öğrenci olduğuma inandıramıyorum. aralarından anlayışlı gözüken birisi, kendime ait olan fotoğrafları bana ulaştıracağına dair söz veriyor. filmi verip bir sabit numara bırakıyorum kendilerine beni aramaları için.

    ordan çıkıp arkadaşın çalıştığı 4 katlı kitapçının ilk önce son katından insanların üstüne daha sonra, ayrı ayrı her katına kusarak geceyi sonlandırıyorum. kitapçıya tuvalet ihtiyacı için gitmiştik bu arada. kapatan kendisi olduğu için her zaman anahtarı vardı. ( ismi neydi kitapçının sahi unuttum.)

    ertesi gün elimde olanları ve olmayanları sıralamak gerekirse.

    - bacak arkasında kuvvetli bir ağrı ve morluk. ( sabaha karşı 4 kat kitapçı camı temizleyen arkadaş, en son içeriye de kusunca merdivenden inerken tüm siniriyle tekmeyi yapıştırıp beni yere serer. )
    - karavan'daki telefon alışverisi sırasında (bu tahminim başka zamanda olabilir) hatun kişinin numarası kaybolmuştur.
    - ertesi günü geçtim bir daha hiç bir zaman giden filmden ve sosyetik grubumuzdan hiç bir haber alınmaz.

    çok başarılı başlayan çapkınlık macerası tüm kötülüklerin anası alkol sayesinde tam bir fiyaskoyla sonuçlanır. hikayeden çıkaracağımız ders çapkınlık yapacaksanız fazla kaçırmayın efenim, yoksa böyle fantastik bir şekilde eliniz boş kalabilir.
25 entry daha
hesabın var mı? giriş yap