18 entry daha
  • doğu insanı ile batı insanı arasındaki temel ayrımı gayet anlaşılabilir şekilde yapmış olan fransız yazar. üstelik, bunu, 19 asır önce yaşamış olan roma imparatoru hadrianus'un anıları (memoires d'hadrien) adlı kitabında yapmıştır.

    hadrianus, ordusuyla fırat'ın batı kıyısına varır. barış görüşmeleri için part imparatoru hüsrev'in davetlisi olarak, karşı kıyıya geçer. bir gece, şerefine ziyafet verilir. ziyafet sırasında, bir ara, hadrianus'un, gözüne, zayıf, çıplak, bir derviş takılır: "gözleri açıktı ama akrobatlar ve dansçılar karmaşasında, av eti dolu tabakları hiç görmüyor gibiydi. çevirmenim aracılığıyla konuşmak istedim ama yanıt vermedi. (...) müritleri daha konuşkandı. bu dindar dilenciler hintli'ydiler ve efendileri o güçlü brahmanlar sınıfındandı. düşüncelerinin onu, tüm evrenin bir düşler ve yanlışlar yığını olduğuna inandırdığını anlamıştım; bizim herakleitos'umuzun severek doğup büyüdüğü bu değişken biçimler selinden kurtulmanın tek yolu, onun için, kendisini reddetmek, ilişkileri kesmek ve ölümdü... duygular dünyasının ötesinde, platon'un da düşlemiş olduğu, o hareketsiz gök kubbesine, arı kutsallıktaki alana yeniden kavuşmayı umuyordu(...)".

    ertesi gece, derviş, yanan ateşin içine atlar ve ölür: "(...) reddetmenin gerçek tutkusuyla, bir sevgilinin kendisini yatağa bıraktığı gibi alevlere atılmıştı (...)".

    hadrianus, hintli derviş karşısında, kendini şu şekilde konumlandırır:"(...) kendimi daha geniş seçeneklere hazır ve daha farklı buluyordum. sofuluk, vazgeçicilik, yokluk benim için pek yeni sayılmazdı; bana da, yirmi yaşında, gençken cekici gelmişti. (...) yaşlı epiktetos'u suburra'daki ahır benzeri evinde görmeye gittiğim zaman daha da gençtim. kölelik günlerinde olduğu gibi, dayaktan bacağı kırılmış olmasına karşın, gaddar bir efendi nasıl ondan bir ağlama sesi duymamışsa, yaşlanmış, zayıflamış, hastalığının yavaş yavaş gelişen işkencesine, sabırla katlanıyordu; yine da bu bana hemen hemen kutsal sayılabilecek bir özgürlük keyfi içindeymiş duygusu vermişti. koltuk değnekleri, yassı ağaçtan çömleği, toprak lambası, toprak çanak içinde tahta kaşağı, arı bir hayatın yalın aletler, çok beğendiğim nesneler olmuştu (...) ancak epiktetos çok şeyden vazgeçmişti; tek başına bir vazgeçişin her şeyden tehlikeli bir kolaylık olduğunu hemen anlamıştım. bu hintli daha akıllı bir biçimde, hayatın kendisini reddediyordu. bu tür arı yürekli bağnazlardan öğrenecek çok şey vardı (...) bu dervişler, biçimler dünyasının ötesinde ve üstünde, tanrılarını yeniden bulma çabası içindeydiler ve tanrılarını yeniden bulma çabası içindeydiler (...)".

    "ben (ise, invulnerable) ilahi olanla kendi ilişkilerimi farklı görüyordum. tanrının dünyaya düzen ve biçim verme çabalarında, büklümlerini, uzantılarını, karmaşılarını çoğaltmak ve geliştirmek uğraşlarında onu (tanrıyı, invulnerable)
    destekleklediğimi görüyordum" (...) işte bu sıralarda kendimi kutsal görmeye başladım. beni yanlış anlama (manevi evladı marcus aurelius'a söylüyor, invulnerable) hala ve her zamankinden çok, dünyanın meyveleri ve teniyle beslenen, tüketilmemiş kısımlarını toprağa geri veren, yıldızların her devrinde uykuya boyun eğen, aşkın sıcak varlığından uzun bir süre yoksun kalınca sinirlenmeye başlayan aynı adamım (...)".

    yourcenar, kuşkusuz, rene guenon'u okumuş ve çalışmıştır. guenon'un söylediklerinden haberdar olmadan, bir hadrianus inşa etmek mümkün müdür (guenon'un söylediklerinin antitezi olarak). guenon mealen, "doğu düşüncesi asla analitik değildir. doğuda insanlar, yetenekler düşünürler, düşünürler ama uygulamazlar (çizgiyi çekmezler, çekemezler). çünkü uyguladıklarında tam olarak ne olacağını bilmezler. onun için düşündükçe düşünürler. ideal kusursuz bir dünyayı oluşturana kadar da düşünürler. batılı ise (özellikle yunandan itibaren) parça parça hareket eder. yani, bir objektif fonksiyon yazarlar, onu minimize veya her neyse maksimize ederler. önemli gördükleri bir kaç sınır şartı belirlerler, o kadar. bu arada dikkate almadıkları bir parametre olursa, ve o parametre insanların bir kısmının canına okursa, sağlık olsun derler (doğu düşüncesi)".

    hadrianus, hala, batı'nın en olumlu kahramanı olarak duruyor (belki veba'daki doktor bernard rieux ile beraber).

    guenon'un kahramanı olarak (eğer kendisini saymazsak), frithjof schuon duruyor.

    bizim, doğu batı düşüncesi egzersizinde yazılmış üç güzel romanımız olmakla birlikte roman kahramanımız yok (okuduklarım ve hatırladıklarım arasında):

    - fatih-harbiye
    - beyaz kale
    - benim adım kırmızı
    edit: - saatleri ayarlama enstitüsü (teşekkürler kanirtan bobrek tasi)

    edit2: matbaa hatası
    edit3: rene guenon, doğu düşüncesi

    hadrianus'un anıları, marguerite yourcenar, nili bilkur

    (bkz: memoires d'hadrien/@invulnerable)
28 entry daha
hesabın var mı? giriş yap