lost in translation
-
iyi bir film olsa da rahatlıkla son zamanların en "overrated" filmi olarak tanımlanabilir. senaryo oscar'ını kazanmak bu kadar ucuzmuş dedirtiyor insana, çünkü filmi güzel kılan oyunculuk ve yönetmenlik, yoksa senaryo son derece sıradan.
ayrıca ota boka takan, spielberg'in minik bi kamera hareketinden musevi propagandası yapmış diyen entellerin bu filmdeki japon aşağılamasını görmemeleri çok ilginç. bu filme durağan diyenleri de tebrik etmek istiyorum, sanırım hiç "durağan" film izlememişler. durağan bi filmde bu kadar durum esprisi, bir ırka yönelik basit espri olur mu?
ayrıca o son sahne olmasa, bob harris kızı görmese ve uçağa binse, adamcağızın ve kızcağızın içinde ukte kalsa çok daha iyi olurdu. tüm film boyunca "gerçekte aşk böyle oluyor" derken son dakikada film, peri masallarını anımsatan romantikkomedi filmine dönüştü ya şaşarım. kimse buna itiraz etmez, francis ford'un kızıdır ya kimse laf etmez. neyse...
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap