5335 entry daha
  • son bir buçuk yılda tam altı tane dişim döküldü. en sonuncusu o kadar sallanıyordu ki dişciye bile gitmedim. en son dişimi çekerken ''geceleri böyle dişlerini sıkmaya, çeneni kitlemeye devam edersen dişin kalmaz yakında'' demişti hekim. canın yanıyordu, yemek bile yiyemiyordum. canımın yanması hoşuma gidiyordu. beynim, tüm duyularım, insani hislerim hepsi o diş acısına odaklanmıştı çünkü. en sonunda elime bir pense aldım zorlamadan kendim çıkardım. ağrısı dindi. diş acısı gitti yerine yine gönül sızısı kaldı.
    hayatımda yaşamadığım duyguları yaşıyorum.
    hayatımda ilk defa korkuyorum. ben bu yaşıma kadar kimselerden kokmadım. canımın yanması , terk edilmek, bir yakını kaybetmekten korkmadım ben. kendimden de korkmadım.
    artık korkularım var.
    çok korkuyorum.
    dün gece çok fena bir yağmur vardı burada. burnumu çeke çeke yürüdüm . kendime geldiğimde sahilin kenarına oturmuşum. elimde bir bira ve sigara sırılsıklam öylece bakıyorum fırtına ile yerle bir olmuş denize.
    sonra arkamı döndüm. yağmur ve karanlıklar içerisinde zar zor görülen evlerin pencerelerinden gelen ışıklara baktım bir süre. ağzımda bir küf tadı, burnumda bir yanık kokusu. burnum sızladı. ne acılar çekiliyor şimdi o duvarların arkasında. kim bilir hangi kadın dayaklar yiyor, hangi çocuk kendisine abi, baba,dede diye hitap eden canlıların tacizine uğruyor.. bu yağmurda işinden, okulundan gelen hangi kadın peşinde ki gölgeden kaçıyor.
    üşüdüm ben. ilk defa üşüdüm dün gece. tanıyanlar, bilenler her sabah yaz kış soğuk su ile yıkandığımı, sadece buzlu su içtiğimi mevsim ne olursa olsun nerede olursam olayım en fazla t-shirtin üzerine uyduruk bir şeyler giydiğimi..soğuğu ne kadar çok sevdiğimi bilir. ilk defa üşüdüğümü hissettim. ilk defa beni ısıtacak bir şeyin bu ülkede artık olmadığını fark ettim.
    üşümek çok kötü bir duyguymuş.
    özgecan geldi aklıma. kim bilir ne kadar üşümüştür, berkin geldi o hastane köşelerinde ne kadar üşümüştür. saçları iki hafta da beyazlayan ali korkmazın annesi geldi aklıma evladını kara toraklara verirken ne kadar üşümüştür.
    korkuyorum ben artık.
    yolda el ele dolaşan mutlu bir çift gördüğümde, evladı ile oynayan bir anneye baktığım da, sevdiklerim bana gülümsediğinde korkuyorum. bir hayvan gelecek bu mutluluğu bozacak diye korkuyorum. hiç tanımadığım bir insanın gülümseyen bir fotoğrafını görünce artık içim sızlıyor. bir gün bu gülüşü kaybolur mu?
    babası bir inşatta ölür mü? annesi bir gün mutlu olmadığında gitmek isterse öldürülür mü? kardeşini karanlık bir sokak da linç ederler mi? bir sapık ''seviyorum lann'' diye haykırıp midesine bir bıçak sokar mı?
    aklım bir geliyor bir gidiyor artık.
    üşüyorum ben bu ülkede. çok üşüyorum.
    sevdiğim insanlar yüzüme baktıklarında mutlu olduklarında ağlamak istiyorum.
    korkuyorum artık.
    omuzlarım her geçen gün daha bir çöküyor. ben ki hayatı son damlasına kadar sömürmeye daha on altı yaşımda söz vermiştim. ölmek istiyorum bazen. bazen bir araba falan çarpsa beynim aksa. hiç görmesem hiç duymasam istiyorum.
    çok üşüyorum. üşümeyi sevmiyorum.
    ilaç, anti depresan uyuşturucu falan da kullanamıyorum. belçika'lı epey tanınmış bir psikatrist arkadaşım var. dün ona anlattım tüm dertlerimi.epeydir bura da yaşıyor. yardım istedim. saatlerce konuştuk ''zaten bunları görüp de rahat uyuyorsan sorunların var demektir. ben sana yardımcı olamam zaman ver kendine'' dedi.
    bu laftan sonra üşümeye başladım ben. bitmeyecek çünkü bu kahpelikler. zombi sürüsü gibi çoğalıyor bu güzel ülkeyi bana dar eden yaratıklar.
    bunun bir çaresi var mı?
    neden üşüdüğümü biliyorum ama adını bile koyamıyorum. çaresini nasıl bulacağım.
    saatlerce baktım durdum özgecan'ın resmine.
    saatlerce baktım o ana kuzusunun şimdi üzerinde zıplayan, onu suçlayan, nereli olduğıunu sorgulayan yaratıklara.
    çok üşüyorum ben artık bu ülke de. burnumu çekmeye başlıyorum durup dururken.
    kendimden, erkekliğimden tiksiniyorum.
    kimseleri çok sevmemeye çalıştım ömrümce. hep uzak durdum aşık olmaktan bağlanmaktan. birgün çok sevdiğim birisini kaybedersem ne yaparım? diye avuttum kendimi.
    yüzü karalarda bir damla göz yaşı ile bana bakan madenci abim olmuş
    meydanlarda yuhalanan berkin'in annesi ablam olmuş
    ali korkmaz kardeşim olmuş.
    özde ve onlarcası benim sevdalım olmuş da haberim yokmuş.
    bir yerlerimden bir şeyler kopuyor artık.
    çok üşüyorum.
    ne kadar sevmiştim oysa seni. üç tarafı denizler ile her santimetre karesi acılar, gözyaşları, dermansız dertler ile dolu ülkem.
    hep içimi ısıtırdın oysa. kar yağarken bile buzlu su içerdim koynunda.
    çok kaçtım senden. hep geri döndüm. çok iyi bir adam olmadım ama ben bunu hak etmedim..
    kırgınım sana. küskünüm. beddualar, küfürler de edemiyorum artık.
    umudum kalmadı senden. ben vazgeçiyorum. seni hiçbir zaman affetmeyeceğim türkiye..
9578 entry daha
hesabın var mı? giriş yap