9 entry daha
  • -aşağıda yazılanların gerçekle hiçbir alakası yoktur. tamamen eğlence amacıyla yazılan saçmalıklardan ibarettir.-

    böyle bi film çekilse çok abartmışlar deriz. olayda cinayetin dışında pedofili komşu, dede, şiddet, yalancı babannne, işkence, üçlü ilişki, üvey anne dramı, vicdan azabı çektiği anlaşılan ama üstüne gidilmeyen öz anne, bonnie clyde havasında nezih-şehnaz çifti ve onlar gibi birbirinden acayip karakterler mevcut. her birinin ayrı ayrı filmi çekilebilir.

    cinayete dair teorim var. ama önce karakterlere bakalım.

    nezih çinkitaş: yüzlerce hikaye,roman, film karakteriyle karşılaşmış biri için bile sürprizlerle dolu. kızının cinayetini yemek tarifi gibi anlatacak kadar sakin, ama aynı zamanda agresif sarkazm ustası. "agresif sarkazm" diye bi tanım var mı bilmiyorum gerçi de, yoksa da bu saatten sonra onun sayesinde var.

    manipülasyon ve demagoji olmazsa olmazı. sorulan soruları istediği yere çeker, uzatır, yayar, oracıkta öldürüp bitirir.

    mesela, "osman'ı tanıyor musunuz? diye basit bi soru sorarsınız.

    "ben sadece bi osman tanıyorum. kendisi bizim orada tesisatçıydı. benden 5 yaş küçüktür. bizim aşağıda mahallede oturur, ara sıra selamlaşırdık. geçen sene öldü. 6-7 sene önce görmüştüm. benim tanıdığım bi osman o. ama tabii..."

    cevap uzayıp eksen kaydıkça sorunun değerini de anlamı da kaybolur. soruyu soran da sıkılır zaten.

    bi diğer örnek, "kızınız hande'nin mezarına ne kadar sıklıkta gidersiniz?

    "şimdi onun mezarlığı bana epey bi ters. 2, hatta 3 vesait kullanmak zorunda kalıyorum. en az git gel 7-8 saat. hafta içi iş var tabii. buradan 120 m'ye biniyorum. tabii o mezarlığın arka tarafında indiriyor. hande'nin mezarlığının iki girişi var. biri aşağıda. bi otobüs oraya çıkıyor,bana kolay geliyor.

    bunlarda hiçbir abartı yok. kendisini bi kez bile izleyenler anlamıştır. zaten bunları öyle doğal bi şekilde söylüyor ki, sanki her şeyi açıkça anlatmak isteyen biri gibi.

    yalan söyleyen insanlar, detay anlatır. yalanı süslemek için bol bol gereksiz bilgi verir, inandırıcı olsun diye etrafını bezer. nezih çinkitaş'ın neredeyse 1 cümlelik cevabı yok gibi. "evet" ya da "hayır" şıkkı içeren sorularda bile..

    bitmedi. gerçi kendisiyle ilgili ne yazılsa bitmez. kısa kısa başlıklarla geçelim.

    *kızını öldürmesinden şüphelendiği kadınla yıllarca evli kalabilir. "sadece şüpheleniyorum, kesinleşmeden neden boşanayım ki" der, bunu da "su içiyorum" gibi rahat söyler. ayrıca yastık altında bıçakla yatar, karısının bi şey yapmasından korktuğundan.

    *"polis, kızınız oğlak boğazlanır gibi boğazlanmış"dedi bana şeklinde bi cümle rahatlıkla kurabilir.

    *bulunan seks kasetleri için, "yalnız kaldığımda ben onları" diye cümleye başlar, rahat rahat anlatacakken serap ezgü "bizi ilgilendirmez" diyerek susturur.

    *dikkatleri başka yere çekmeyi çok iyi becerir. mesela en son, evde kızıl bi saç bulunmuş, üst komşu osman denilen birine ait olduğu söyleniyor, ortalık toz duman. telefonla bağlanıyor, ütü masasını siz söylemediniz, ben söyledim polislere, v.s şeklinde saçma sapan bi tartışma çıkartıp ortalığı karıştırıyor, stüdyodaki uzmanlara sarıyor, sonra da telefonu kapatıyor. ve konu dağılıyor.

    dediğim gibi kendisiyle ilgili yazacak çok şey var. ama diğerlerine ve cinayete geçmek istiyorum. yalnız bi şey var, arada kullandığı 1-2 cümle. serap ezgü ve stüdyodaki uzmanlar bunun üzerine gitmediler. halbuki çok acayipti.

    "polisler de aynı şeyi söylüyor, bu bunun ilk cinayeti bence. ölüp ölmediğini anlamak için bu kadar çok zarar vermiş" v.s.

    serap ezgü şunu diyor, "yahu kaçıncı cinayeti olacak. sanki her taraf seri katil"

    bunun üzerine, "ben bu cinayetleri, seri katilleri çok araştırıyorum. bu olaydan sonra çok belgesel, bu tür şeyler izledim. psikolojilerini anlamak için. öyle basit sebeplerle insan öldürebiliyor ki, inanamıyor insan. " tarzında bi şey.

    bu da aslında durumu açıklıyor. cinayet sonrası katillerin savunmaları,konuşmaları, dikkatleri nasıl dağıttığını gözlemlemiş, birebir uyguluyor. (bu arada, katil olduğunu düşünmüyorum.)

    gene bu durumla bağlantılı bi şey; kızının öldürüldüğü kanlı yatağı, öldüğünde yanında bulunan gene kanlı ütü masasını saklıyor. sorulduğunda, "sadece cinayet mahallindeki eşyalar değil ki, birçok şeyi ben anı olarak saklıyorum"diyebiliyor. katillerin eşya biriktirmesi, olayı tekrar yaşamak için objeler saklaması olayına girmiyorum bile. cinayet mahallindeki kanlı eşyaları sıradanlaştırması, diğer eşyalarla aynı muameleyi gösterip "anı" demesi yetiyor zaten.

    kendisiyle ilgili genel gözlemime gelince.. cinayeti kimin ya da kimlerin yaptığına dair "bilgisi var" aslında da," kuvvetli şüphesi var" diyelim biz. hande'nin ölümünü dair detayları anlatırken çok rahat. en ufak bi duygu emaresi göstermiyor. kızın ismini kullanırken de aynı şey söz konusu.

    şöyle düşünebiliriz, "adam normalde böyle, duygularını içinde yaşıyor, sosyopat seviyesinde soğuk, donuk, içinde yaşıyor." olabilir, bu kadarı epey abartı gerçi de, evet bazı insanlar duygularını gösteremiyor. ancak bu durum onların aynı şekilde eylemlerine de yansımıyor. kızının cinayetinden şüphe duyduğu kadınla yıllarca evli kalmak, gülmek eğlenmek, odasına hiç dokunmayıp aylarca yaşamak v.s gibi.

    neyse diğer karakterlere giremeyeceğim, çok uzadı,daha nezih hakkında bile yazacak çok şey var.

    cinayete gelince...he ona geçmeden önce şunu da söyleyeyim; böyle komplike bi cinayetin hakkını veremiyor program. özentisiz. savruk. canı isteyen bağlanıyor, acayip iddialar ortaya konuyor, ertesi gün ses seda yok. konu unutulmuş.

    kızın işkence gördüğünü, ekmek kırıntılarıyla beslendiğini söyleyen sözde avukat, dedenin pedofili olduğunu anlatan kadınlar v.s gibi birçok durumdan söz ediyorum.
    bunu da belirtme sebebim, bugün bağlanan olay yerine ilk giden olduğunu söyleyen polis. adam öyle şeyler anlattı ki, 15 gündür konuşulan süreçle hiçbir alakası yok.

    nezih çinkitaş ve komşuların anlattığı, polis raporunda da aşağı yukarı benzer şeylerin yazdığı olay nerede polisin anlattıkları nerede! neyse, ben bugüne kadar konuşulanlar üzerinden gideceğim. polisin durumu netleşsin de bi..

    ******
    kızın gece öldürüldüğünü düşünüyorum. gece derken, sabaha karşı saatlerinden bahsediyorum aslından.

    bunu düşünmemde birkaç etken var; öncellikle okula giderken hande'yi bi arkadaşı evden alıyor, takriben 11:30-12:00 civarında gelmiş o gün. kapıyı çalmış, kimse açmamış, ama delikten bakıldığını söylüyor. en azından cinayetin 11:30'dan önce olduğunu söyleyebiliriz.

    bi başka durum, ki bu da günlerce tartışıldı. altından hala bi şey çıkabilir; kapıcı aşur ve karısının hande'yi o sabah gördüklerini iddia etmeleri. onlar da, özellikle karısı, nezih çinkitaş gibi detaylı anlattı bu olayı. "o gün temizliğe gidecektim hatta, ama annem babamlar evde diye iptal ettim, çok iyi hatırlıyorum, kesin eminim. o sabah. hatta kapıyı kendisine ben açtım. kızım evde kimse yok mu, niye bizim zile bastın diye sordum, çocuk uyuyor diye şehnaz bana kızıyor dedi bana."v.s şeklinde bi ifadesi oldu.

    bakkala gidişini de aşur görmüş,. sonra elinde paket varmış vs. uzun uzun anlattılar bunu serap ezgü'ye. ama ortada bi çelişki vardı. çünkü hande, bi takım rahatsızlıklardan dolayı, bezlenerek yatıyor. altına kaçırdığı için. ve başta annesi olmak üzere, ki mantıken de zaten, o bezi çıkarmadan dışarı çıkamayacağını söylüyor. he bu arada, rahmetli hande öldüğünde bezli. market sahibi, hande'nin o gün gelmediğini, bi önceki gün geldiğini söylüyor.

    neyse uzatmayayım, sonunda kızın bezli olduğu ve evden dışarı çıkmadığı anlaşılıyor. kapıcı aşur ve karısının neden bu yalanı ısrarla söylediğinin üstüne gidilmedi,onla da ilgili bi teorim var da, konu dağılmasın.

    nerede kalmıştık? evet. hande'nin 11:30'dan önce öldürüldüğünü varsayıyorduk. dışarı çıkmıyor. ayrıca kahvaltı da yapmamış; otopsi raporuna göre.

    sabaha karşı öldürüldü teorisine gelince; önce zayıf savdan başlayayım. kişisel desek daha doğru aslında. sabahın o keşmekeşinde böyle bi boğuşmanın yaşandığını düşünmüyorum. apartmanın en aktif olduğu saatler diyebiliriz. boğuşma, cinayetin işlenmesi, kısmi temizlik, evden çıkma anı, vs.. çok kısıtlı bi zaman dilimi. ne bileyim akla gece daha yatkın geliyor, ama sadece bunu baz alırsak, kesinlikle sabah olmadı diyebiliriz.

    asıl güçlü savım ise şu; nezih çinkitaş, o gün ilk defa anahtarını evde bırakıyor ya da bıraktığını iddia ediyor. şehnaz'la diğer günlere nazaran abartı bi telefon trafiği var. öte yandan, karı-koca ikisi de gezmiş, mümkün olduğunca fazla insanla görüşmüş.

    nezih, icra takibi yapıyor, oradan bi memura, öbür yerden başka bi yere, v.s uzun uzun anlatmıştı, detaylara girmiyorum, ki şahitleri de vardır zaten. şehnaz'ın çocuğu hastaneye götürme olayı, mahkumlara baktıkları için döndüğü, sonra kardeşine gittiği, vs. onu da aynı şekilde polis araştırdığı için bunlar doğrulanmıştır.

    varmak istediğim yer şurası; olabildiğince fazla şahit bulunmuş. kaldı ki nezih eve geldiğinde, resmen ben eve geldim diye bas bas bağırıyor. hiç binmediği asansöre biniyor, üst komşuya gidiyor, kızınız geldi mi diye, apartmanın önünde hande'nin birkaç okul arkadaşıyla konuşuyor, kapıcının zile basıp, ki basacak tamam, anahtarı yok, ama uzun uzun izahat veriyor vs...kaldı ki nezih'in ifadesi, o gün neler yaptığını anlatması çok detaylı. sanki önceden çalışılmış gibi.

    uzatmayayım dedikçe uzuyor, neyse detaylara girmeden hızlandırıyorum.

    nezih'in ağırlık yapıyor diye masanın üstüne bıraktım dediği anahtar(olaydan günler sonra bu anahtar hande'nin odasında bulunuyor, ev anahtarıyla aynı şekilde masaya konulan araba anahtarı ve ruhsat ise cinayet günü masanın üstünde. polisler nezih'e veriyor)., son birkaç günün gündemi osman'a verilmiş. aralarındaki ilişki malum. adamın pedofili hikayesi, nezih'e para verdiği iddiası, v.s detaylara girmiyorum. o başka bi yazının konusu. cinayete geliyorum.

    hande eğer yaşasaydı, hafta sonu herkesi toplayıp çok önemli bi şey anlatacaktı. ilk akla gelen, en basit teori, ve genelde de doğru olur. zaten cinayetlerde en önemli kriter, niye sorusudur? bu cinayet kimin yararına olacak? 12 yaşındaki çocuğun da çek-senet mafyası tarafından vahşice öldürecek hali yok, görmemesi gereken bi şeyi görmüştür.

    bu cinayetin katili osman olma ihtimali yüksek. babanın, kızını bu kadar hınçla, öfkeyle öldürebileceğini düşünmüyorum. he bi de şu var, çok önemli, düşünün, çocuğunuz kayıp, okula gitmemiş, eve geliyorsunuz, kapı aralık, yapacağınız ilk şey ne olurdu? telaşla odasına bakmak di mi? çok moda tabirle, bundan başka bi seçenek hayatın doğal akışına aykırıdır di mi? hatta aklın, beynin, mantığın, her şeyin akışına?
    sırf bu bile olaydan babanın bilgisi olduğuna işarettir de, neyse artık.

    odasına bakması gerekirken ne yapıyor peki baba? salona, mutfağa, kendi yatak odasına giriyor, en son hande'nin silüetini yerde görüyor, ışıklar kapalı. yanına çömeliyor ve kendisine hiç kan bulaştırmadan "kızım, hastalanacaksın, yerde niye yatıyorsun?" diyor. evet, aynen bu durum yaşanıyor. bunun yorumlanacak bi tarafı yoktur herhalde, geçiyorum.

    sadece şunu belirteyim, baba kızını o halde görmek istemiyor. anlatırken bile, oraya oyalanarak geliyor. salon, mutfak, kendi yatak odası, vs.. yani aslında belki öldüğünü bildiğinden hiç bakmadı, birkaç dakika öyle durdu, sonra bağırarak aşağıya indi.

    neden üvey anne olamaz? filmlerde de ilk akla gelen olmaz di mi? yok yok ondan değil de, 16 senelik cinayetin faili üvey anne çıkmaz herhalde? onca sorgudan, delilden kurtulup da...yani tek başına çıkamaz. mutlaka bi suç ortağı var.

    gerçi cinayet sabaha karşı işlendi ise, olabilir tabii de, babanın yanında böyle korkunç bi cinayet işlenebileceği gene düşük bi ihtimal.

    peki neden osman? yıllardır bu cinayet çözülmeye çalışılıyor, özel ekipler kuruluyor, onca çaba, uğraş v.s..

    ama bu "osman" yeni bilgi. 16 senedir hiç ortada olmayan, kimsenin ucundan kıyısından geçmediği bi isim, delil.

    anlatacak daha çok şey var da kesiyorum.

    bu arada, anne'de de ciddi bi vicdan azabı söz konusu. söylemeden geçmek istemedim. katilin bulunmasına dair yalvarmaların, ağlamaların dışında neredeyse hiç konuşmuyor. özellikle nezih olmak üzere, o tarafı suçlamamaya gayret ediyor. birkaç kez geçti gerçi ama, dün de babaanne söyledi, serap ezgü anneye dair suçlamaların derhal önünü kesiyor. sanırım, bi dönem o da kızını istemedi, yanına alamadı, nezih'e bi şeyler söylese, suçlasa, onların neler söyleyebileceğini tahmin etiğinden susuyor. bunların bazıları da doğru sanki. o üzüntünün, perişan halin büyük bi kısmında eziklik, vicdan azabı yatıyor çünkü. hadi ben de fazla gitmiyorum üstüne.

    şimdilik bu kadar.
95 entry daha
hesabın var mı? giriş yap