120 entry daha
  • eski taş devri, ya da paleolitik çağ, yaklaşık 3 milyon yıl önce alet yapan insanların ortaya çıkışından yaklaşık olarak 12.000 bin yıl önce son buz çağındaki erimeye kadar sürdü. insan varoluşunun yüzde 99,5'ini kapsıyordu. bu sürenin büyük bölümü zarfında, değişim hızı o kadar yavaştı ki (en başta taş aletlerinden ortaya çıkarılan) kültürel gelenekler kuşaklardan kuşaklara kendilerini tekrarlıyorlardı, sersemletici zaman dilimleri boyunca neredeyse aynı kalıyorlardı. yeni bir tarzın ya da tekniğin geliştirilmesi 100.000 yıl alabiliyordu, sonra kültür güçlenmeye ve kendi kendisinden beslenmeye başladıkça yalnızca 10.000 yıl almaya, daha sonra yalnızca bin yıllar ve yüzyıllar almaya başladı. birbirini besleme döngüsü içinde kültürel değişim fiziksel değişime, fiziksel değişim kültürel değişime yol açtı.

    bugünlerde öyle bir geçit noktasına geldik ki otuz yaşımıza geldiğimizde çocukluğumuzda öğrendiğimiz beceriler ve bilgilerin pabucu dama atılıyor, ellisini aşmış pek az kişi çabalasalar bile konuşma ve davranışlar bakımından olsun, zevkler ve teknoloji açısından olsun kültürlerine ayak uydurmayı becerebiliyor. ama hikâyeye biraz daha devam edeyim. eski taş devri'nde yaşayan insanların çoğu herhangi bir kültürel değişim görmemişlerdi muhtemelen. bireylerin doğumla girdikleri insan dünyası, ölümle terk ettikleri dünyanın aynısıydı. elbette ki olaylar (bayramlar, kıtlıklar, yerel zaferler ve felaketler) çeşitlilik gösteriyordu, ama toplumların her birindeki örüntüler değişmezmiş gibi görünüyor olsa gerek. işleri yapmanın bir tek yolu vardı, bir tek mitoloji, bir tek sözcük dağarcığı, bir tek hikâyeler dizisi vardı; işler hep olduğu gibiydi.

    biraz önce söylediklerimin istisnaları olduğunu düşünmek gayet mümkündür. örneğin ateşin ilk kez kullanıldığını gören kuşak herhalde dünyalarının değiştiğinin farkındaydı. ama bu prometheusçu keşfin bile ne kadar çabuk yayıldığından emin olamıyoruz. büyük ihtimalle ateş, başı boş yangınlardan ve volkanlardan elde edilebildiğinde kullanılıyordu, saklanıp korununcaya kadar uzunca bir zaman böyle oldu. ateşin nasıl yakılacağı öğrenilinceye kadar uzunca bir süre boyunca korunması yöntemi kullanılmıştı. 1981 tarihli quest for fire filmini hatırlayanlar vardır belki, filmde rae dawn chong'un canlandırdığı kıvrak kişilik, ince bir çamur ve kül tabakasının içine koşuyordu. film belçikalı yazar j. h. rosny'nin 1911'de yayımlanan bir romanına dayanıyordu.[19] rosny'nin kitabının özgün başlığı la guerre du feu'ydü (ateş için savaş), kitapta da, filmde olduğundan daha fazla, çeşitli insan gruplarının bugün modern ulusların nükleer silahları tekellerine alma çabalarına çok benzer bir biçimde ateşi kendi tekellerine almak için giriştikleri ölümcül rekabet inceleniyordu. atalarımızın bir ateşi besleyip yakamadıkları yüzlerce yıl boyunca rakiplerin kamp ateşini söndürmek, buz devri kışında kitlesel bir kıyıma tekabül ediyordu.

    ateşin ilk kez ne zaman kontrol altına alındığı tarihi belirlemek zordur. bütün bildiğimiz insanların en az yarım milyon, belki bunun iki katı zaman öncesinden beri ateşi kullanıyor oldukları.[20] o tarihler homo erectus'un, "dik duran insan"ın devriydi, homo erectus boyundan aşağısıyla büyük ölçüde bize benziyordu, ama kafatası, bugünkü kapasitenin ancak üçte ikisi kadardı. antropologlar hâlâ homo erectus'un ilk ne zaman ortaya çıktığını, ne zaman aşıldığını tartışıyor, bu büyük ölçüde o evrim aşamasını tanımlamakla ilgili bir mesele. akademisyenler homo erectus'un ne kadar iyi düşünüp konuştuğu konusunda daha da bölünmüş durumda.

    beyinleri homo erectus'un beyninden çok daha küçük olan bugünkü şempanzeler basit aletleri kullanabiliyorlar, tıbbi bitkilere dair çok geniş bir bilgiye sahipler ve kendilerini aynada tanıyabiliyorlar. sözel olmayan dilin (bilgisayar sembolleri, işaret dili vs.) kullanıldığı araştırmalar şempanzelerin birkaç yüz "kelimelik" bir söz dağarcığını kullanabildiğini gösteriyor, gerçi bu becerinin vahşi doğadaki şempanzelerin iletişimleri hakkında neler söylediği konusunda görüş ayrılıkları var. aynı türden farklı grupların, söz gelimi afrika'nın değişik yerlerindeki şempanzelerin farklı alışkanlıkları ve gelenekleri olduğu, bunların tıpkı insan gruplarında olduğu gibi yavrulara aktarıldığı açık. kısacası şempanzelerde kültürün başlangıcı görülüyor. balinalar, filler ve bazı kuşlar gibi başka zeki yaratıklarda da, ama insanoğlu dışında hiçbir tür kültürün, çevresel ve fiziksel sınırlamaları aşan evrimsel bir dalganın başlıca itkisi haline geldiği bir noktaya ulaşmış değil.

    insan ve şempanzenin soyları yaklaşık 5 milyon yıl önce ayrıldı, daha önce de belirttiğim üzere bundan iki milyon yıl sonra kaba taş aletler yapan insanlar ortaya çıktı. dolayısıyla homo erectus'un becerilerini küçümsemek budalalık olacaktır, homo erectus yarım milyon yıl önce bir kamp ateşinin başında nasır bağlamış ayaklarını ısıtırken, atamız olan bir şempanzeden bize uzanan yolun onda dokuzunu almıştı. ateşin kontrol altına alınmasıyla birlikte insanların sayısal grafiğinde ilk yükseliş yaşandı. ateş birçok ortamda hayatı çok daha kolaylaştırmış olsa gerektir. ateş mağaraları sıcak, büyük yırtıcıları uzak tutuyordu. pişirmek ve tütsülemek dayanıklı gıda tedariğinde büyük bir artış yarattı. çalıların yakılması hayvanların otlatılacağı çayırları genişletti...

    alıntı için (bkz: ilerlemenin kısa tarihi)
    (bkz: ronald wright)
93 entry daha
hesabın var mı? giriş yap