1 entry daha
  • “jung’un dişil psikolojiye muhtemelen en büyük katkısı, dişil psişenin karşıcins (eril) arketip unsuru, yani animus kavramıdır”. ayrıca “jung, olumsuz yönleri vurgulama
    eğilimindeydi... animusun olumlu kısmıyla ilgili yazılanlar çok azdı. jung, animusun ‘kadın bilincine muhakeme, düşünüp tartma ve kendini tanıma yeteneği sağlayan’ ‘ayırt edici işlevinden’ ve yaratıcılık, üretkenlik, girişkenlik ve teşebbüs niteliklerinden bahsetmişti”, der.

    tıpkı bir kadının “erkeksi”liği en azından yakın zamana kadar yakışıksız görmesi gibi bir erkek de kadınsı davranışları mümkün olduğunca bastırmayı erdem sayar. kadınsı eğilimleri ve davranışları bastırma doğal olarak karşıcins taleplerin bilinçdışında birikmesine neden olur. ve yine doğal olarak kadın imgesi (ruh imgesi) bu talepler için bir alımlama yeri haline gelir ki bu, seveceği insanı seçmede
    erkeğin kendi bilinçdışı dişilliğine en iyi uyan kadını kazanma eğiliminin de nedenidir — kısaca kendi ruh yansımasını tereddütsüzce alımlayabilen bir kadın arar erkek. bu tür bir seçim genelde tamamen ideal olarak görülüp hissedilmesine rağmen erkeğin açık bir şekilde kendi zayıflığı ile evlendiği sonucu çıkarılabilir.

    bir erkeğin duygularını canlandıran kadınlar taşıyıcı olur.

    içsel dünya unsurları bilinçdışı olduklarından güçlü bir biçimde bize etki ederler, kendilik kültüründe (kültür bireysellikle başlamaz mı?) gelişim gösterme eğilimindeki herkesin anima etkilerini nesnelleştirmesi ve sonra bu etkilerin altında yatan içeriği anlamaya çalışması gerekir. bu şekilde görünmez olana uyum gösterir ve korunur.
    uyum, her iki dünyaya ödün vermeden bir sonuca ulaşmaz. iç ve dış dünya taleplerinin dikkate alınmasından daha doğrusu aralarındaki çatışmadan muhtemel olan ve gerekli olan çıkar.

    anima, ruh halleri üretirken animus fikirler üretir; bir erkeğin ruh halleri belirsiz bir altyapıdan çıkıyorsa, kadının fikirleri, eşit ölçüde önceki bilinçdışı varsayımlara dayanıyor demektir. manimus fikirleri, genelde kolay sarsılmayan katı görüşlü ya da geçerliliği tartışma götürmez prensipli bir karaktere sahiptir. eğer bu fikirleri analiz edersek bilinçdışı varsayımlar ile karşılaşırız, ki bunların öncelikle varlıklarının anlaşılması gerekir, yani fikirler, görünürde bu tür varsayımlar sanki varmış gibi düşünülür. fakat gerçekte fikirler tasarlanmış değildirler; hazır olarak bulunurlar, olumlu bir şekilde ve kadının en ufak bir şüphe duymadığı pek çok görüş
    ile birlikte tutulurlar.

    animus, tartışmasız, “akılcı”, ex cathedra [yetkili] yargı gücü koyan bir tür babalar ya da liderler meclisine benzer. daha yakından incelendiğinde bu zahmetli hükümlerin, az çok bilinçdışı bir şekilde çocukluktan bir araya gelen söylemler ve fikirler olduğu, ortalama hakikat, adalet ve akla yatkınlık kanunlarının arasına, veya bilinçli ve ehil muhakeme yetersiz kaldığında (sıkça meydana gelir) bir görüşe bağlanan önyargılar özetinin arasına sıkıştığı ortaya çıkmıştır. bazen bu fikirler sözde sağduyu biçimini alır, bazen de bir eğitim parodisi gibi olan prensipler olarak ortaya çıkar:

    anima gibi animus da kıskanç bir sevgilidir. gerçek bir erkeğin yerine onunla ilgili bir fikir koymada, eleştirinin asla kabul edilmediği oldukça tartışmalı gerekçeler öne sürmede beceriklidir. animus fikirleri her zaman kolektiftir ve animanın eşler arasındaki duygusal beklentilere ve yansıtmalara saldırması gibi bireysellikleri ve bireysel hükümleri geçersiz kılar. eğer kadına bir sevimlilik hali geliyorsa, bu animus fikirleri erkek için daha dokunaklı ve çocuksu bir şey kazanır ki bu, erkeğin müşfik, babacan, öğretmenvari bir tavır benimsemesini sağlar. fakat kadın erkeğin duygusal
    tarafını canlandırmazsa cazibedar çaresizlikler ve aptallıklar yerine kadından becerikli olması beklenir. o zaman kadının animus fikirleri erkeği oldukça kızdırır, çünkü o fikirler sadece fikir uğruna fikir temelindedir.

    entelektüel kadında animus, eleştirel tartışmacılığa teşvik eder ve bu kadınlar oldukça ukala olabilirler, bununla birlikte bazı ilgisiz zayıf noktaları ifade etmede özellikle ısrar ederler ve bunu anlamsız bir şekilde esas konu haline getirirler. ya da mükemmel derecede açık bir tartışma, oldukça farklı bir giriş ile son derece can sıkıcı bir hal alır. bu tür kadınlar bunu bilmeden sadece erkeği öfkelendirme amacındadır ve bu nedenle tamamıyla animusun insafına kalmışlardır. “maalesef hep haklıyım”, bu insanların bana olan itiraflarından biridir.

    animusla uzlaşma tekniği, animadakiyle aynı prensibe dayanır; sadece burada, kadın, eleştirmeyi ve düşüncelerini belli bir mesafede tutmayı; bunları baskılamak
    için değil kökenini araştırarak aynı erkeklerin animayla olan ilişkileri gibi ilkel imgeleri keşfedeceği arka plana daha derin bir şekilde geçmeyi öğrenmelidir. animus, bir bakıma tüm kadınlardaki erkeğe dair ata deneyimin birikimidir

    animanın “tek-kişilikli” diyebileceğimiz niteliğinden farklı olarak animusun çoğulculuğu düşünüldüğünde, bu olağanüstü gerçek bana bilinçli tutumla ilişkili gibi gelir. kadının bilinçli davranışı genelde erkeğinkine göre çok daha kişiseldir. kadının dünyası babalar ve anneler, erkek ve kız kardeşler, kocalar ve çocuklardan oluşur. dünyanın geri kalanı da aynı şekilde birbirlerine selam veren ama genelde kendileriyle ilgilenen ailelerden oluşur. erkeğin dünyası ise ülke, devlet, iş mevzuları vesairedir. erkeğin ailesi, basitçe hedefe götüren bir araçtır. karısı, onun hayatının kadını olmak zorunda değildir (kadının “erkeğim” dediğinde kastettiği şeyle kıyaslanamayacak şekilde). genel onun için kişiselden daha fazla şey ifade eder; onun dünyası çok sayıda eşgüdümlü faktörden oluşur; kadının kocası dışındaki dünyası ise bir çeşit kozmik sis içinde kaybolur. bu yüzden erkeğin animasma tutkulu bir seçkinlik, kadının animusuna ise sınırsız bir çeşitlilik bağlıdır.

    kadının zihinde erilleşmesi istenmeyen sonuçlar çıkarır. belki de kadın,
    bir erkeğin duygularına erişmeden ona iyi bir yoldaş olabilir. bunun sebebi, kadının animusunun kendi duygularına yaklaşmasını engellemiş olmasıdır. kadın, kendi eril akıl tipine uygun olan eril cinsellik tipi karşısında savunma olarak soğuk olabilecektir. ya da savunma tepkimesi başarılı değilse kadın, anlayışlı cinsellik yerine daha çok bir erkek karakteristiği olan saldırgan, ısrarcı bir cinsellik biçimi geliştirir. bu tepkime, yavaşça yok olan erkekle bir bakıma cebren bir köprü kurmak için tasarlanmış
    kasıtlı bir fenomendir. üçüncü bir olasılık tercih edilen eril rolde isteğe bağlı
    eşcinselliktir."
4 entry daha
hesabın var mı? giriş yap