• bildigimiz urun yasam egrisinin uluslararasi pazarlara uyarlanmis halidir. uluslararasi pazara acilacak urun veya hizmetimiz aynen diger modeldeki gibi giris, buyume, olgunluk ve dusus asamalarini yasayacaktir. veee, olaylar gelisir..

    soyle ki, gelismis bir ulke yenilik niteligi olan bir urun veya hizmeti (ilerleyen satirlarda bu kullanim feci sekilde bayacagi icin sadece "urun" demeye yeltenecegim, kotler'in izniyle tabii) gelistirip piyasaya sunar (bkz: giris). zaten gelismis bir ulke oldugu icin her sey lehinedir (pazarin istahi veya urun ozellikleri gibi). cocugunu doyuran anne misali zevkten dort kose olurken pek tabii diger cocuklar bu yeni mamadan habersizdir. haberleri olur olmaz aglamaya baslarlar zati. bu arada haliyle gelismis ulkemiz urunun tek ihracatcisi konumundadir henuz ve bu durumun etinden sutunden de yararlanmaktadir dogal olarak (bkz: piyasanin kaymagini almak).

    ikinci asamaya, yani buyumeye gecildiginde kendi pazarindaki hemen herkes urunden ve standartlardan haberdardir. rekabet atesi de hafif hafif yanmaya baslamistir gerek ic, gerekse dis pazarda.. zaten "buyume"den kasit, satislarin artmasidir. fakat ozellikle dis pazar, urunun benzerlerini uretmekten oteye gidemez hala. diger ulkelerin aralarindaki rekabet asamanin ilerleyen zamanlarinda hayli artar. ozetle, diger gelismis ulkelerde uretim baslamis ve gelismekte olan ulkelere ihracat artmistir.

    olgunluk donemi sakin ola ki firmalarin ve/veya ulkelerin olgunlastigi anlaminda algilanmasin, zira piyasada acimasizlik bakidir *. bahsi gecen olgunlasma, urunun toplam satisinin duraganlasmasidir. urun (ya da aslinda teknoloji), dunya capinda taninmaktadir artik. uretim gelismekte olan ulkeler de dahil olmak uzere her yere yayilmis, butun kaleler fethedilmistir. marjlar haliyle azalmaktadir. farklilastirma silahlari kusanmis, yerde gokte ne varsa deli sacmasi kivaminda savurulmaktadir. kitaplarda yazan butun pazarlama hamleleri hayata gecirilir, pazarin suyu sikilir ve dusus asamasina gecilir.

    dusus asamasinin en hassas ozelligi urunun artik gelismis ulke pazarinda uretilmemesidir. artan gelirleri, ar-ge butceleri varken neden ayni teknolojiyle ugrasip, zaman kaybetsin ki? (bkz: firsat maliyeti)
    derhal zaten muhtemelen onceden de planlanmis olan yeni teknoloji uretimine gecilir ve yeni bir urun yasam egrisi baslatilir.

    olan resmen sudur: gelismekte olan ulkelerin ve sonra da az gelismis ulkelerin ellerine birer oyuncak verilir, oynaya oynaya kendilerinden gecmeleri beklenir. sonra daha guzel bir oyuncak verilir ve bu boyle surer, gider (bkz: bagisiklik ile bagimlilik arasindaki farklar).

    ornekse; televizyon uretimi 70'lerin sonunda amerika ve japonya tarafindan domine edilirken, simdi tamamen olmasa da cin, kore gibi diger ulkelere kaymis durumdadir. misal turkiye, televizyon uretiminde vestel'in de pek cok zaman ovundugu uzere hayli ilerlemis durumdadir. ve fakat bunun sebebi televizyon uretmenin artik amerika'nin isine pek gelmedigidir. zira daha ileri teknolojileri pazarlayarak ve televizyonu da gerektiginde ithal olarak edinerek kendine daha uygun bir konum secmistir haliyle. olan; "sunu uretiyoruz, bunu uretiyoruz" diye sevinen gelismekte olan veya az gelismis ulkelere oluyor pek tabii..
    (bkz: teknolojik gelisimi ekonomik iyilesme sanmak)
3 entry daha
hesabın var mı? giriş yap